İnsan için en büyük varlık sebebidir hayat.Hayy, Muhyi,
Kayyum gibi ilahi isimlerin özelliklerine dayanır.
“Hayat nedir?” sualine, tasavvufi perspektifle mistik
bir açıdan bakarsak:
Hayat, evrenin en önemli gayesidir ve neticesidir.
Hayat, kaynağı itibariyle varlık sebebimizdir ve bu
yönüyle gizemlidir.
Hayat, yaşam evrenimizin en parlak ışığıdır.
Hayat, evren ağacının en mükemmel meyvesidir.
Hayat, en güzeliyle hem cemali (mutlak güzelliği),hem
kemali,hem de ziyneti içinde barındıran bir muammadır
adeta.
Hayat, evrenin vahdet (mutlak teklik) sırrıdır.Birlik
rabıtasıdır.
Hayat, sanat ve mahiyet olarak evrenin en harika
ruhudur.Kısacası teklik sırrıyla en küçük bir birimi,
koca bir evren hükmüne getiren mucizeli bir hakikattir.
Yaratıcı mutlak iradenin bilinmeyi murat etmesi, varlık
alemini oluşturmuş ve hayat vücuda gelmiştir. Vücuda
getirdiği yaşam evreninde kendi güzelliklerini seyri
dilemiş ve isimlerinin özellikleriyle açığa çıkmıştır.
Yaşam ağacının en mükemmel meyvesi olan insan da severek
yaratmış ve onda kendi güzelliğini açığa çıkarmıştır.
İnsan bu yönüyle çok değerlidir ve zengin bir
potansiyele sahiptir.
Bir çok filozof, hayatın insana kattığı güzellikler
hakkında fikir yürütürken, bir kısım düşünür de hayata
anlam katabilmek adına neler yapılabileceği noktasında
düşünceler ileri sürmüştür.Yaşamı dolu dolu yaşamanın
formüllerini vermiştir.
Sanatkar ve düşünür Sevgi Soylu Koyuncu’nun, hayata
anlam kazandırabilmek adına hayat dolu formüller içeren
bir köşe yazısı dikkâtimi çekmişti.Yazıda serdedilen
düşünceler, esasen bir şaire ait.Büyük ölçüde
katıldığımı söyleyebilirim.En azından monoton ve tekdüze
bir yaşam tarzının insanı yaşarken öldürdüğü ve hayatını
anlamsızlaştırdığı gerçeğiyle beni yüzleştirdi
diyebilirim.Yazıda insanın bizatihi kendisi olarak
varoluşunu gerçekleştirmesi gerekliliğine vurgu
yapılıyor.Şayet bu gerçekleşirse özgürlük kavramına dahi
gerek kalmayacağına dikkat çekiliyor.Bir sanat
erbabının, daldığı hayat ormanında tek sığınağı,
avucundaki anlam yüklü kelimeler.Yaratıcı kişiliği
yakalamak da anlam yüklü kelimelerde saklı.Kelime
anahtarları kullanılarak yaratıcı kişiliğin yaşama nasıl
anlam katabileceği etraflıca sorgulanıyor.Burada
yaratıcı kişiliğe kısaca değinelim.
Öncelikle yaratıcı kişi, daha önce kimsenin gitmediği
yolu deniyor. Kendi yol arayışına girerek hayat ormanına
dalıyor.Bu yolculuğunda ise cesur bir karakter
sergiliyor.Yaratıcı kişiliğe sahip olan hayat yolcusu,
hayat yolunda emin adımlarla ve hayranlık duygusuyla
ilerliyor.Derinlemesine marifet bilgisine sahip olan
yolcu,yolculuğunu yalnız olarak sürdürmekte olduğunun
bilincinde.Aynı zamanda da daha önceden ayak basılmış
yoları takip etmemesi gerektiğinin farkında bir insan
modeli.Bu yönüyle de tahkik ehli.Taklitle mesafe
alınamayacağının farkındalığını yaşıyor.Bu yolculukta
önüne çıkan en büyük engel ise kendi egosu.Geçmiş ve
gelecek kaygısıyla yüklüyken kendisinin nerede olduğunu
sorguluyor.Berzahta kalmış ve çıkmaya çalışırken özünden
seslenişle irkiliyor:
Kendin ol! Bütün şartlanmalardan ve ön yargılardan
kurtul.Yolcu bu uyarıyla tekrar kendine geliyor.Düşünce
berzahından çıkarak yolculuğunu sürdürüyor.Yolcumuz,
içsel bir kavrayışa sahip.Özel olmaya çalışmasına gerek
yok.Zira kendisi özel olarak dünyaya belirli bir
programla geldi.Bu genetik program esasen onun yaşam
misyonunu oluşturuyor.Yaratıcı kişiliğin, kavrayış ve
yorumlayış özgürlüğünden güç aldığına inancı tam.Sürü
psikolojisi içinde yaratıcılığın kazanılamayacağını
kavramış durumda.Sürüyü güdenlerin, kendileri gibi
olmasını istediklerini biliyor.Yolcumuz, Osho’nun
deyimiyle, hayatın bir anlam yaratma fırsatı olduğu ve
bu fırsatın yakalanıp değerlendirilmesi gerektiği
noktasında hassas.İnsanları değerlendirirken elindeki
mihenk taşı ise yaşama anlam katma kapasitesi.Bir
insan için bu kapasite ne kadar yüksekse yolcumuzun
gözünde o insan o derece kıymet arz ediyor.Başka bir
ifadeyle burada ne dindarlık,ne kariyer,ne zenginlik ne
de bilgi düzeyi salt bir değer ifade ediyor.Asıl önemli
olan insanın dünyaya ve yaşama katkısının ne
olduğu.Dünyaya nasıl bir güzellik kattığı.Dünyayı biraz
daha tatlı,biraz daha hoş hale nasıl getirebileceği!
Yolcumuz, hayata anlam katabilmek için hayata katılmanın
gerektiğine vurgu yapıyor. Yaşama mümkün olduğu kadar
derinden ve bütünüyle katılabilmek gerekli.Katılım için
her riski göze alabilmek te gerekli.Eğer dansın ne
olduğunu öğrenmek istiyorsan dans etmelisin.Seyir
aşaması (aynel yakiyn) yeterli değil.Seyredilerek dans
öğrenilmez diyor seyyahımız.Dans etmelisin diyor.Tecrübe
etmeli ve yaşamalısın (hakkel yakiyn).Bilmek ilk
aşama.Bildiğini yaşamak ise zirve düzeyi ifade
ediyor.Herhangi bir şeyi bilmek istiyorsan katılmalısın
(kolektif şuur).Bir şeyi bilmenin doğru ve özgün yolu
iştirak düsturunu hayata geçirmektir.Bu taktirde yaşam
çok boyutlu anlamlar kazanıyor ve insan adeta anlam
yağmuruna tutuluyor.Hayatın çok boyutlu olması bir
zorunluluk.Yaşam bu renkliliği ile anlam kazanıyor.Yaşam
asla tek boyutlu değil ve yaşanmamalı diyoruz.Hayatta
daha fazla ilgi alanlarımız kesinlikle olmalıdır.Bir
insan sadece mesleğiyle tanınıyorsa, o insan tek boyutlu
yaşıyor demektir.Dolayısıyla değişik kimlik
özelliklerimizi de geliştirip açığa
çıkarabilmeliyiz.Yeri geldiğinde çocuk, kimi zaman
doktor, bazen eğitmen, bazen de bir müzisyen
olabilmeliyiz.
Kısacası oyunbozan olabilmeliyiz .Hayatımızın ölü bir
merasime dönüşmesine izin vermemeliyiz.Açıklanamayan
anların da hikmet gereği var olduğuna ve olacağına
inanmalıyız.Gizemin varlığını kabullenebilmeliyiz.Yaşam
gizeminin çözülebilmesi için bütün bu düşüncelerle
yaşamınızı biraz daha renklendirin ve
zenginleştirin.Yaşam enerjiniz hiçbir zaman
solmasın.Yaşamınıza bol bol anlam katın ve onu sürekli
besleyin. |