Kelebek çocuklarım için yazılmış bir masaldır.Tüm
masallarımı kendim için yazıyorum, okuyanı hep
gönlümdeki O, bir kişi olsun istiyorum.Bugün çoook
minik olduğunuz için anlayamadığınız, henüz kendisinin
de kendini anlayamadığı annenizin, kendine seyahatine;
sizler de bir gün niyet ederseniz diye, sadece size
yazılmış, küçük ama koskocaman manalı bir masaldır bu
masal..Üzerimde himmeti olan tüm A’Lİ DOST larıma sizi
emanet ediyorum..
BİR VAR mış, BİR YOK muş..İKİ ZAMAN ın da gönlünde
yaşayan bir çocuk varmış..
Bu çocuk bir kaç yıl evvel, eş zamanlı iki hayal
görmüş..Belki de beyninin ona oynadığı akıl oyunlarıymış
bunlar..Çünkü çocuk çok hayalperest, suretperest ve
putperestmiş..Okuduklarını vehmederek, hayalinde
canlandırabiliyormuş ..Duyduğunu,sevdiğini,puta
dönüştürüp hayallendirip, kendinden kendine
öğretiyormuş..Bu aynı sizin bir masalı okuyup,hayal
edip, çizgi filmini izleyip, oyuncağını elle tutarak
oynamanıza benziyormuş..
Çocuk ilk mana padişahı babasına gidip yüz sürüp,o güçlü
nazar-ı ilahiye ye mazhar olduğunda ve eve geri
döndüğünde, artık sevdiği-alıştığı- var sandığı hiçbir
şeyi yokmuş,hatta evi bile yokmuş:)bu ne süratli yıkım
ya huuu:)Çaresizlik içindeyken,aklı henüz başından yeni
uçmuşken ,kel kabak yalın ayakken haber gelmiş ki ,diğer
hayali babası da yaşadığı şehre gelmiş ve çocuğu davet
ediyormuş..
Çocuk tanımanın çok az kişiye nasip olduğu bu babasını
da, kendinden sonrakiler de bilsin istemiş. Ama çocuğun
bu masalı yazmasında gizli bir niyeti varmış
aslında..Hayalinde terk ettiği, bugün 90 yaşına gelmek
üzere olan babasını terk etmediğini göstermek
istiyormuş.Çocuğun yazdıkları zuhura dönüşüyormuş ve oda
bunu güzel kullanabilmek istiyormuş .Ve o kimseden
gidemezmiş..Beraber yürümek istedikleri varmış çocuğun…
Çocuk şehrin bir ucunda misafir edilen, bu en kadim
manalı ismi olan adamı ziyarete gidiyormuş..Daha evvel
hiç yüz yüze görüşmemişlermiş..Çocuk, onu, tüm mana
dostları gibi önce hayalinde vehmetmiş.Ve sonra onun
varlığı tesadüf ! sonucu öğretilmiş. İnternetten, sanal
olan çocuğa; sanal babasının resimleri gelmiş ve sanal
yazıları..Çocuk resmi görünce hayretten hayrete düşmüş,
hele de anlaşılmasın diye, en ağır kelimelerle yazılmış
kelimelere gömülünce daha çok hayrete düşmüş..Tanıdık
bir sima ve tanıdık anlaşılmayan kelimeler..”Ahhh diye
çıldırıyormuş çocuk yine, bu aradığım kitap..Kendimden
kendime yansıma yaniii:)”
Kendimde buldummmm-kendimde buldummmmm -derd ile dermanı
kendimde-gönlümde buldummmm.Diyormuş bir güzel ilahi….
Zorla da olsa telefonunu bulduğu adamı aramış çocuk ..Bu
kimselere benzemeyen adam aynı çocuğun gerçek babası
kadar aykırıymış, belki de çok daha fazla..Çocuk ona
selam vermiş evvela..Adam demiş ki: “Bir büyük selam
vermeden, küçük onu selamlayamaz”..”Nasılsınız?” demiş
çocuk..”Bir büyük nasılsınız der, çocuk ona bunu soramaz
yavrum”. demiş adam..”Nerelisiniz?” demiş çocuk?”Öyle
saçma soru mu olur kız?”demiş adam.” Allah’lıyım..Allah’tan
geldim .Allah’a gideceğim.Allah’tayım.” demiş
adam…”Yaşınız?” demiş cahil çocuk…”Allah’ın yaşındayım”
demiş adam..”Sen de öylesin” diye de eklemiş hemen..
Çocuk, adama derdini anlatmış.Tüm dostlarında olduğu
gibi, belki de çocuğun tek torpili saf niyeti ve o
niyete sonsuz sadakatiymiş…Hayallerin den utanmadan,
onları koskocaman manalı adamlara anlatıyor ve bu
hayallerini saf bir sadakatle onlarla
gerçekleştiriyormuş..Çocukta her şeye inanmak
varmış.Yalana bile yalan olduğunu bilerek
inanırmış..İnanmayı çok sevdiği için sık sık çamura
bulanır, kalkar ve üstünü silkeleyerek gene yola devam
edermiş…
Adam; çocuğa, öğrencilerini çiçeklerle yollamış, bir
kitap ve sohbet cd leriyle..
Ve çocuk kitabı okumuş.Bu tuhaf, sanki okunmaması için
yazılmış kitabı çocuk anladığını sanıyormuş..Ama adam
asla anlayamayacağını söylüyormuş hep..Zira diyormuş
ki:” Benim yazdıklarımı hiç kimse anlayamaz,bir kişi
bile henüz anlamadı,sen nereden anlayacaksın
yavrum.”Çocuk” anlıyorum “diyormuş.”Anlayamazsın ama
devam et oku,okudukça kelimeler sana açılır,yazıların
özelliği bu” diyormuş adam.
……………………..
Ve çocuk gideceği yere geldiği için düşüncelerinden
sıyrılmış..Eve girdiğinde bir masa dolusu insan
varmış.Bu yeşil- incelmiş gözlü adam çocuğa ne kadar da
benziyormuş.Diğer mana babası da aynen böyle imiş..Adam
çocuğu sol yanına oturtmuş!?..Benzerliği konuşmuşlar…
Adam yazdıklarından okusun diye kitabının bir yerini
işaret edip, çocuğa oku demiş..Çocuk onun gösterdiği
yeri değil de, parağraf başı olan diğer sayfadan okumaya
başlamış..Adam kızmış: “Hayır, neden benim dediğimi
yapmıyorsun.?Benim dediğimi oku, fark olmadığını
göreceksin.Bu yazıların özelliği neresinden okursan oku
hep aynı şeyi anlatır, fark etmez demiş..
Çocuğa bir şeyler daha söylemiş. Çocuk:”Ben onu
anlıyorum, siz bunu anlatıyorsunuz” demiş ve bir kağıda
bir şeyler çizmiş..Adam kağıda bakmış: “Bu
imkansız”demiş..Çocuk: “Evet böyle” demiş.Adam tekrar:
“Bu imkansız” demiş yine de çocuğa eğilip, güzel bir
şeyler söylemiş ve çay getirilmesini istemiş..
Bir fincan çay gelmiş..Çocuk sonradan anlamış ki;
öğretmeye karar veren önce aşılama yapar..İşte çay buna
en güzel vesileymiş demek ki..Adam çocuğa bakmış: “Senin
adın ne?”demiş.”Çocuk “demiş çocuk”..Adam çocuğa bakıp:”
Hoş geldin çocuk” demiş ve başını sağa doğru akıp giden
bir şeye bakar gibi çevirmiş..”Hoş bulduk” demiş
çocuk..Ama çocuk öylesine, anlayamadan ona
bakıyormuş..Adam bir kez daha:” Hoş geldin çocuk” demiş
ve başını yine akıp giden bir şeye bakar gibi
çevirmiş..”Hoş bulduk” demiş çocuk yine hayretle bakarak
..Diğerleri de bu çok cahil küçük çocuğa eğlenerek
bakıyorlarmış.”Hoş geldin çocuk” demiş bir kez daha ve
akıp gidene bakıyormuş..”Hoş bulduk “demiş çocuk
yine…Adam:” işte bak, sen her an görünemeyecek hızla
yeniden yaratılıyorsun. Her an yeni bir kurgu ile. Az
evvel hoş geldin dediğim sen öldün, şimdi sen yeni bir
sensin..O yüzden senle tanışmıyoruz ve her seferinde
yeniden tanışmamız lazım..Hatta bunları söylerken bile
kaç kere kıyametin koptu ve yeniden haşr edildin biliyor
musun?”.”Yok” demiş şaşkın çocuk “yok..”
“Hadi,çayını iç bakalım”..Çocuk bir yudum içmiş ve adam
elindeki çay kaşığı ile fincandan bir yudum çay alıp
içmiş..”Hımmm, hayatımda ilk kez böyle lezzetli bir çay
içiyorum, ya sen? demiş..Çocuk oyundan zevk almaya
başladığı için “Ben de “demiş..”Hadi bir daha iç
bakalım” ..Çocuk yine içmiş ..Diğerleri gülüşüyorlarmış,
çocuk hiç anlamıyor diye..Adam: “Sessizlik” demiş..Adam
yine çay kaşığı ile bir yudum çay almış ve içmiş..”Hımm”
demiş “Hayatımda ilk kez böyle lezzetli bir çay
içiyorum, ya sen? demiş..”Evet”, demiş çocuk. “Ben
de.”Adam yine.” İç” demiş ve çocuk bir yudum daha
içmiş..Ve adam bir kez daha kaşığını daldırmış, o çay
yudumunu da içmiş.”Hımm” demiş,” Hayatımda ilk kez böyle
lezzetli bir çay içiyorum..Ne anladın?” Demiş çocuğa.
Çocuk öyle şaşkın bakıyormuş ki..Adam
açıklamış..”Yavrum, sen sürekli yeniden
yaratılıyorsun,ben de sürekli yeniden yaratılıyorum.O
yüzden aynı fincandan çay içsek bile, ne sen eski bir
önceki sensin, ne de ben o çayı içen bir önceki benim,
ne de o çay bir önceki çay. Şimdi anlaşıldı mı?” demiş”
Evet “demiş çocuk gülerek galiba anlayacak mış da, vakit
henüz erkenmiş:)
Eklemiş adam, çayın çay olana dek geçirdiği serüvenini
anlatmış..Şimdi o çayı içtikleri için çayın onlara
secdesini =miracını, insanda fena sını anlatmış
adam..Çay artık bizim gören gözümüz,tutan
elimiz,bedenimizdeki enerjimizdir demiş..Posa olan,
bedenimizi terk edip atılan ise secde etmeyen yapılardır
demiş..
Adam artık anlatmaya başlamış ..”Haşa Allah,
Allah’lığını kimseye vermez” demiş. “Ne de Muhammed,
Muhammed’liğini verir..Sen O, olamazsın..Ama sana
verilmiş izinle, aldığın emirle kendini nasıl
kurguladığını bil,başına gelen her şey senin kurgundur”
demiş adam..”Sen yapıyorsun. Suçu, Allah’a
atıyorsun,.Allah sana isimleriyle bu yetkiyi vermiş,sen
beceremiyorsan,O’nu neden suçluyorsun ki ?”demiş..
Çocuğun dostları her şeye eyvallah diyorlarmış, gülerek
“o eyvallahçılara söyle bunu “demiş:)
Ruh’un aşağı iniş serüvenini anlatmaya
başlamış..Yazılarında ne kadar anlaşılmaz ve karmaşık,
okuyanı sıkıp, yazılarını okutturmayan biri ise; sohbet
ederken de tam tersiymiş adam..Dere tepe dümdüz
gidiyormuş..Çocuğu;Ruh’undan aldığı emirle, “nur” iken
den alıp, aşağı babasının beline dek getirmiş:) “Sen
babanın belinden nereye geldin söyle? “demiş. “Anneme
“demiş çocuk.” Hayır, ondan önce başka bir yerdeydin,
söyle” demiş..Çocuk susmuş. Adam söylemiş ve çocuk
kırmızı- mor başını eğmiş..”Utanma” demiş adam bu iş
böyle..Ve anneye gelip oradan dünyaya gelişini
anlatmış..Ne uzun ömürlüymüş meğer insan..Doğana dek ne
alemlerden aşağı iniyor ve bir asra yakın bir yaşta
doğuyormuş neredeyse (Hz. Nuh,un yaşı bazmış
örnekte)..Aslında her insan Allah’ın yaşındaymış..Herkes
aynı yaşta yani başı sonu fark etmiyormuş..
Çocuğa anasır-ı erbaayı ve onun zıttı diğer dörtlüyle
ezvacını anlatmış.8 li sistemle her şeyin oluşumunu, ama
çocuk artık duymuyor ,anlamıyormuş..Kolunu uzat demiş ve
bir cm derisindeki olan,bilmem kaç tirilyon hücre sperm-
insancığın, her an bir vuslat halinde oluşunu…Ama bu
vuslatın en argo halini anlatmış, böylece çocuk bunu
hiççç unutmamış..Çocuk yeniden doğsun diye sürekli
işleyen hayatın sistemini anlatmış..18.000 alemin kendi
bedeninde olduğunu,ne ararsa ,ne bilirse,canlı Kur’an ın
kendisi olduğunu da anlatmış adam..Okuduğu tüm ayetleri
bedeninde kendinde bulması gerektiğini anlatmış..
”Haram nedir? demiş adam .”Bilmiyorum” demiş
çocuk..”Hakikatteki haram,Allah ın ilm-ü ledün ünü hak
etmeyene öğretmeye kalkmaktır “demiş..”Hak etmeyene
vermek haramdır.. “
Demiş ki adam:”Şimdi eve gidecek ve tüm kitaplarını çöpe
atacaksın tamam mı?Bak bunların hepsi, sadece beni
okuyorlar demiş.”Ne okursan oku öğrenemezsin, sadece o
ilim bende var çünkü..”
Çocuk çok edebsiz ya şöyle demiş..”Ama ben, sizi okurken
mesnevi okur gibi oluyorum, aynısı “demiş..Adam
kızmış:”Nerden çıkardın, alakası yok.””Var” demiş çocuk
“Var.Ben,sizi hep öyle okuyorum, çok benziyor”
demiş..Çocuk haklıymış.. Çünkü o mürşid kitapları
okuyarak, onlarla hayallerinden öğrenebiliyormuş,
öğrendiklerini…Adam en sonunda demiş ki “Belki, bir
esintisi gelmiş olabilir-rüzgarı, ama beni okuyacaksın.
O’nu ve diğerlerini çöpe atacaksın” demiş.Ve saymış
büyük kitapları,mürşid kitapları:”Hepsini çöpe
atacaksın..Onlar öldü, bak burada canlısı var..Canlısı
varken ölü den öğrenilemez..Onların zamanı geçti çocuk”
demiş adam..
”Ya rabbim demiş çocuk, bir babam tevazuda papazları
geçmek için yarışıyor. Diğeri de kibirde
….yarışıyor..Daima bu kadar uçlarda mıyım ben yani
demiş..İkisinin ortası olamayacak mıyım?…
…………………..
Çocuk daha sonra telefonlaştığında bu babasıyla, ona şu
dersi öğretmiş mesela:
”Çocuk;bak, çocuk dedim seni andım ve sen etinle
,bedeninle saçınla gözümün önündesin..Sakın oradayım
sanma,benimle berabersin ,yanımda ki senle konuşuyorum
haa..Kimseye gidip el öpmek yok tamam mı? demiş…Mürşid
felan yok ..Bu ilim sadece ben de var ..Beni oku
,hepsini çöpe at ….
Çocuk adamı sevmiş,ama taaa başından beri bir eksik
varmış,aradığı eksikliği anlayamıyor ve
sıkılıyormuş..Çocuğun aradığı ilim bu değilmiş, kesin
bunu biliyormuş…
Mesela çocuk, kadim makam manalı isme sahip dostunun
yazılarından bir bölümü; dünyada makam ve mekanda
otorite olan maddi ilim sahibi birine göstermiş..
Otorite adam yazılara şöyle kibirle göz gezdirmiş..Ve
masaya atmış yazıları, nereden buluyorsun böyle kendin
gibi deli saçması şeyleri yahu demiş..Çocuk ilk kez
orada anlamış hakikat ilminden nasibi olmayan madde
alimlerindeki basiretsizliği…Onlar öylesine kendilerine
tapıyorlar mış ki, kelimelerin köklerini, kılı kırk
yararak okusalar ve okutsalar da Aşk-ı Muhammediyye
–İnsan-ı Kamil’i kibirlerinden tanıyamadıkları için,
hayata geçiremedikleri ilmin kibrinde
boğuluyorlarmış..Okuyorlar,araştırıyorlar v.s.,ömür
törpüsü…İnsanı, insandan geçmeden geçemeyeceklerini
kabul edemiyorlarmış nedense..Allah ın yarattığı-secde
emrini verdiği insana secde etmeyen, Allah a secde eder
mi?Şeytan da en büyük alim ve meleklerin hocasıyken
Allah’ın emrine itaat etmedi değil mi, ademe secde
etmedi…
Bir insanın bunca bilmesi neye yarıyormuş
peki.?Baktığında diğer sıradan insanlardan hiç farkları
yokmuş onlarında..Aynı mana padişahının dünya hayatına
tenezzülüne benziyormuş.ahengi-oyunu bozmadan yaşamak
mış marifet aslında..Bileceksin, ama bilince
susacaksın,kimsenin ahengini,zevkini bozmayacaksın…Her
şeyi paketleyip, hediye poşetlerine koyup
sunacaksın..Emaneti ehl-i olan alacakmış, diğerleri ne
harammış çünkü..Bu çok değerli bir mal..Herkes kendi
kozasını kendisi delmeli ki, sağlam olsun kanatları,
değil mi?
Çocuk giderken “Allah’ım, ne olur bana bir işaret ver,
hangisi gerçek mana babam?” Demiş..Çünkü çocuktaki
proğram, her şeyi zıttı ile öğrenmek üzerineymiş ve önce
celalin şiddetinden geçmesi gerekiyormuş.Bir anda
telefon gelmiş..Çocuk iç odaya gitmiş..Telefon en
güvendiği ve en çok canını yakandan geliyormuş, gel
diyormuş hemen gel…Çocuk tamam demiş ve aynaya gözü
ilişmiş..”Aaaa oda ne!!?”Giysisini ters giymemiş mi..Çok
utanmış ev sahibesine :”Neden beni ikaz etmediniz ki,
çok ayıp oldu” demiş..Ev sahibesi:”Hiç anlamadık inanın,
biz onun modeli öyle sandık “demiş..Çocuk işaretini
almış ve hemen kalkmış tabiiii.
Geri döndüğünde son kalan kanatları da koparılmış ve
çocuk kuyunun en diplerine yuvarlanıp gitmişşşşşşş…
Az vakit sonra çocuğa hediye gelmiş..Umreye gidecekmiş,
13 günlük ama her şeyi ona hediyeymiş..Çocuk iki
babasını da aramış giderken..Mana-i a’li padişahı sadece
.“Biz den selam söyle” demiş.
Hiç bir ilim sahibine benzemeyen,eşsiz,benzersiz,tek
ilmi olan babası ise çocuğa şunları söylemiş..”Sen
sadece niyet et.Ve Kabe’ye de ki :Ey Kabe, ben sana
gelmedim. Senin sahibine geldim..Ey toprak, sana secde
etmiyorum,senin sahibine secde ediyorum..Sakın hiçbir
konuda bu oldu mu,nasıl oldu diye vesveseye de düşme”
demiş çocuğa.”Gelince de hemen beni ara olur mu?”
Çocuk 13 gün sonra ilk evvela mana padişahını
aramış,daha sonra diğer ilim babasını..İkisi de ne
gariptir ki telefonu açar açmaz çocuğa” kamil hacı
oldun, hadi mübarek olsun” demişler..İtiraz etmiş çocuk
“ben umreye gittim ..Hacı değilim..””Sakın bir daha öyle
söyleme “demişler. “Sen kamil hacı oldun..”Çocuk havada
kapmış müjdeyi tabii,onlar öyle diyorsa öyledir, daha ne
olsun ki…
Çocuk mana dostlarına bu bitmek bilmeyen,ne mana olursa
hep aynı şeyi anlatan yazılardan bahsetmiş..Artık onları
okuma demişler ,geçtin sen onları,bu yolda geri dönmek
yok,Hep ileriye gideceksin,hiçbir şeye bakıp hayret
etmeyeceksin,daima ileri doğru,suretlerini,sevdiğin
,taptığın putlarını kıra kıra gideceksin..
Çocuk yazıları okumayı çoktan bırakmış.Okumasına gerek
kalmamış belki de çünkü adam çocuğa öyle güzel
anlatmış,formüle etmiş ki her şablona uydurmasını kolay
hale getirmiş…
Çocuk söz dinliyormuş..Okuma dediklerini okumuyormuş
dostlarının..Çünkü onlar canlı kitaplarmış..Onları
bişnev-dinle!mesi çocuğu da dinlendiriyormuş..
Ve çocuk istiyormuş ki güzel dostlarından
…………………………………….
Ben sizi seviyorum güzel dostum seviyorum…O ilmin içinde
aşkın eksik olduğunu anladım..Aşkın olmadığı yerde
muhabbet ve ilmi canlanma da olmuyor ki..Ne kadar
bilirsen bil, Allah öğretmedikçe o ilim yeşermiyor ne
yazık ki..Tonla kitap okunsa ve yazılsa,makam ve
diplomalar boyları da geçse, o mana kalbe girmeyince
tohum filizlenmiyordu işte. Ariflerin bir cümlesi,bir
nazarı her şeyi yakıp geçiyordu …
Şimdi çocuk daha güzel düşünüyormuş…Kıramadığı,taptığı
putlarını hep dostlarını onun yerine kırıyorlarmış.Bazen
elinden zorla alıp,bağırta bağıta ,ağlatarak
kırıyorlarmış hem de..Ama padişahı giderken; asıl
Ruh’unu yağmalayıp giderken, en büyük putunu yağmalamış
çocuğun.En büyük zarafet ve incelmiş nezaket ise
çocuğun mana aşkından gelmiş..Dost’unun ardılı, cazibe-i
azrail iken ve dostunu nefesine katıp götürürken, kendi
putunu da kırıp gelmiş..Çocuk ona secde bile etse artık
onun hakikatine edebilecekmiş..Çocuk her geçen gün derin
bir aşkla gönlüne aktığı “padişahının nefes-i huuuu”
“Sunday” mış artık….
O çocuğa huuu demiş huuuuuuuuu…….. |