“Boşluk, bakışımın biçimini alıyor.”- Paul Eluard
Gerçeği arayan adam, gerçeği bulanları aramaya koyuldu.
Gerçeği bulan bir adam, ona dedi ki: “Gerçek, varlıktır.
Elinle tuttuğun, gözünle gördüğün varlık. Ve bu
varlıklar, hep vardılar ve hep varolacaklar. Şimdi
varolan, sonra bir başka varlığa karışır ama hep vardır.
Hep vardır çünkü, şimdi varolan, eğer var ise, nasıl yok
olur? Yok olan, var olabilir mi?”
Düşündü bunu gerçeği arayan adam. Düşündü ve dedi ki:
“Gerçek, varlık ise eğer, elimle tuttuğum, gözümle
gördüğüm varlık nasıl elimle tutulamaz, gözümle
görülemez hale gelir? Varlığın yapıtaşları belki hep
vardı ve var olacak ama, dağılan ve özleri başka
bütünlere katılan bir bütüne nasıl var denilebilir? Şu
anda olan, yapıtaşlarının yarattığı bir dalgalanma, bir
hayal o zaman. Öyleyse, şu anda olan o bütün, aslında
yok. Sadece öz var. Ama varolan bu bütün yok ise, nasıl
vardır? Yok olan var olabilir mi?”
Ve, “Çünkü varlık yokluktur” dedi başka bir gerçeği
bulan adam. “Yokluk, senin elinde varlık, yokluk, senin
gözünde varlık. Çünkü sen de o varlıklardansın. Sen de
bir dalgalanmadansın. Sen de bir hayalsin”
“Varlığı bırak öyleyse” dedi gerçeği arayan adam.
“Varlıktan geçtim. Bana hiçliği bulabilir misin? Hiçbir
şeyin olmadığı bir şeyi. Gösterebilir misin bana
hiçliği?”
“Gösteremem” dedi bilen adam. “Ama o, her şeydedir.
Gösterdiğin her şeyde. Var olan her şey, Hiçlik’ten
doğar ve o yüzden Hiçlik, her şeyde var. O yüzden şimdi
var olan sonra yoktur. Hep yoktur. Hiç yoktur. Hiçlik
vardır. Dağılan bütünden ayrılan ve başka varları
yaratan yapıtaşları da yoktur. Yokluktur. Varlık,
Yokluk’tur.”
“Öyleyse o Hiçlik nedir” dedi arayan adam. “Hiçlik’i de
bana”
“O Hiçlik, özü yokluk olan senin nazarında Hiçliktir.”
Dedi bilen adam “O Hiçlik, Teklik’ tir. Tek olan O’ dur.
O hiçlik, Hu’ dur.” |