İyi bilesin ki,
Nasıl ki,bedenler,gıdalarla gelişir ise,haller de
vakitlerin safası ile güzelleşir.Bedenin gıdası,ona
verdiğin temiz ve helal rızıklardır.Ruhun gıdası da,boş
vakitleri değerlendirip,taatle geçirdiğin vakitlerin
kazandırdıklarıdır..O vakitler ne kadar saf (ve Allah
için )olursa,onlardaki mana cevherleri de o kadar çok
dile gelir...
Eğer,senin idrak gözün kapalı ise,tefekkür menbaın
(kaynağın)derinlere kaçmış ise, himmet atların,o güzel
zatlara yetişmekten alıkoyulmuş ise nasıl olur da
onların derecelerine ulaşmaktan bahsedebilirsin?
Onlar öyle kimselerdir ki:
Onların kalp menbalarından hikmetler fışkırır,
Onların içi”gayp ateşi’nden gelen marifet nurları
için”kabes”(ateş parçası)olurlar (aydınlanırlar).
Sende olmayanı(varmış gibi gösterip)iddia etme,aşırılık
yapma!Allah’ın sende olanı bilmesi sana yeter.Sana
gereken şey,küçüklerin durduğu yerde durman,büyüklerin
edebi ile edeblenmendir.
”Sırların çözümü ve hazinelerin anahtarı(EL-MAKDİSİ)kitabından
alıntıdır.”
Estafirullah ve Elhamdülillah
Selamlar
ve merhabalar. Aslında bugün, anlaşılamayan yazılarım
için yazmak istiyordum..Hani kimilerince deli saçması
bulunan ve beyinlerini düşünmekten zıplattırdığımı
sananlar için deşifre yazı olacaktık..Ama herşey dün
değişti..Ve bu zanda olanlar için daha bir deli saçması
haline geldi ..Lakin işin hoş yanı, bu sefer mecazı
beraber çözeceğimiz için sizde bu eğlenceye katılmış
olacaksınız..Beni anlamayanlara sonsuz teşekkür ediyorum
ve önlerinde saygı ile eğiliyorum..Çünkü bana göre
ben,çok edebsizce açık saçık yazıyorum..Muhakkak ki bu
meşrebim yüzünden dir ..Dostu Alim demişti ki: “Siz
ezelden izinlisiniz ve dilediğinizi yazınız..Ama sizi
çok az kişi anlayacak..Bu sözler buraya ait değiller..”
İşte bizde yazıp duruyoruz çünkü öğrenmek
için-hatırlamak için yazmaya muhtacız efendim..
Bu hafta maillerde geçen tefekkür konusu, “iplerin kimin
elinde olduğu” hakkındaydı ..Ve diyordu ki cümlenin
sonunda sakın tanrı nın demeyin!!..
İlk iç sesimle” rical ehline” dair yazı
yazdım..Ama bu sefer edebli olayım diyerek denetmen
azamıza yazımı okuttum..Sakın dedi bunu yollama başka
yaz yenisini yazdım,aynı anlamdaydı ama çok daha
giriftti, oda şu masum şiirdi..
DEDİM BİLE:)
Zaman zaman
Zamanı düşünürüm
Zaman bana uymuyorsa
ben hep ZAMAN a uyarım:)
Her varlık bilinmek ve
tanınmak istiyor..Bunun farkındalığına inanmış biri
olarak üzerimizdeki emek sahiplerine teşekkürlerimi
sunmak istiyorum..Ve onlar kabul olunup ,varlıklarına
inanılınca çok seviniyorlar muhakak. Bizlere de bir
şeklide bunu göstermek istiyorlar..
Şimdi size yeni kurgulamış
olduğumuz masalımızı, bir İLAH-i TUR-izm i yazmak
istiyorum elimden geldiğince..Hep beraberce ne yazdığı
belli olamayan birinin yazılarındaki kelimeleri
okuyacağız-çözeceğiz-sembolleri anlayacağız- kendimizi
deşifre deceğiz..
Her insan aslında
kendisini okur..Başka birini okuyoruz sansakta,
anladığımız kendimizdir..Kimse kimseyi ne anlayabilir ne
de bilebilebilir..Bildiği ve anladığı kendisidir
aslında..Ve herkes gerçekte kendisini deşifre etmiş
olacak.:)Buyrunuz bakalım harfler ve kelimeler ve
renkler ve her şey bizi bekliyor..
İLAH’i TURizm
İHLAS-TEKlik 7@
Geçen yazıdaki Eyüp
seyahatini okuyan antenleri açık iki arkadaşı
Hadi demişler, bizi de götür bakalım o geziye..
Ve pazar sabahının sağanak sağanak yağmurunda düşmüşler
yola..
Rahman öyle yağıyormuş ki,
hiç durmadan delicesine
Varmışlar çok sevdikleri
bir camiiye, sabah sabah
İmamın sesi muazzammış ve onlar için daima Er Rahman ile
sabah namazı kıldırırmış..
Ve içeride Er Rahman, dışarda Rahman varmış.
Şemsiyeler yetmezmiş, ıslanmamak elde değilmiş..
Çocuklar doğru Piyerlotiye tırmanmışlar,
arkadaşlarının tank gibi jipleri ile..
Yağmur öyle çokmuş ki, yürümek akıl karı değilmiş..
Bu devasa araçla inmiş arkadaşı yokuş ve kıvrımlı yolu
aşağıya,
Ben çıkabilirim, geri geri
döneriz demiş aklınca..
Ve selamla girmişler dostun dostlarının
mekanına..Oturmuşlar biraz .
Başını kaldırmış çocuk; sandukanın yanında biri var;
çivit mavisi kot ceketli,
kot pantalonu daha
açık mavi
Başında şapka beresi varmış..Çocuk bakmamış bile
adama.
O zaten, bahçeye girerken
şadırvanın altında onları gözlüyormuş, o zamanda
görmüş....
Ve dualar bitip çıkarken, tam ayakkabılarını giyerken,
Telaşla gelmiş çivit mavisi adam yanına..
Telaşla çıkartmış cebinden bir tesbih uzatmış çocuğa ..
”Al,bu senin” demiş.
Tesbih siyahmış ama her bitim ve başlayan yeri
kırmızı boncukluymuş..
Arkadaşının birine pembe
üzeri taşlı diğerinede simsiyah birer
tesbih hediye etmiş..
Çocuklar almış ve teşekkür etmişler..
Çocuk adama bakmış,O’nun yüzünü okumak istemiş
O bu türbede yatanların memleketlisine benziyormuş.
Ve ırkı hiç bozulmamış..
Ataları kadar saf bir renk ve çekik göz,yüz hatları hiç
başka bir ırkla bozulmamış..
Çocuk bir şeyler oluyor sezmiş ve konuşmaya başlamış..
”Siz kimsiniz ?”demiş..
”Ben boya yaparım,türbeleri boyarım,türbeleri
temizlerim” .Tüm türbeleri gezerim, işim bu benim..”
Adınız nedir? demiş çocuk..
”Bülent Başaran”
Yazarken şimdi bocalamış çocuk, acaba soyadı
Başaran mıydı yoksa Başalan mı?..!!!
Çocuk demiş ki bana Kaşgari Hazretleri kimdir
anlatırmısınız ..?
”Gel “demiş içeri anlatayım ..Tekrar hepsi
ayakkabılarını çıkarıp içeri girmişler..
Ve anlatmaya başlamış adam..Babayı anlatmış ,Türbedarı
anlatmış ama Çocuğu anlatmamış..
Çocuk demiş. Eliyle oğul
sandukayı işaret ederek :
Bu kim peki.?
”Bilmiyorum” demiş mahçup gözlerini indirmiş
..Çocuk, siz O musunuz? demiş. Değilim demiş
utanarak, çocuk soğuktan ürpererek ve içine doğan hisle
ağlamaya başlamış..
Sarılabilirmiyim..?
Sarıl demiş adam sarıl.
Omuzunda ağlamış çocuk adamın..
Adam tutmuş elinden “gel ,otur şuraya ve bekle beni”
demiş çocuğa
Dönmüş babaya ve ve sorular sormuş içinden sessiz ve
dönüp gelmiş çocuğa.
Diz üstü çökmüş önünde, “söyle demiş derdini bana,
sıkıntın var senin..”
Çocuk söylememiş, “söyle” demiş korkma geçecek..
Çocuk utanarak söylemiş derdini, “tamam” demiş
başını eğerek adam..
Dönmüş gene büyük baba sandukanın önüne diz çökmüş,
sormuş sessizce
Ve dönüp çocuğun dizinin
dibine gelmiş yine..
Demiş “Seyyid Nizam’da derdinin devası hemen oraya
git, bugün geçecek..”
Çocuk hiç duymamış Seyyid Nizam’ı, neyse ki arkadaşları
biliyormuş..
Sizde bizle gelin demişler, tamam demiş adam
“gelirim.”
”Zaten dün gece
Aziz Mahmut Hüdai’deydim, oradan Arab Cami’ne geldim.
Dediler ki, oraya git, bende sizin yanınıza geldim.”
Çocuk sessizce düşünüyormuş nasıl olur yahuu..
Dışarıdaki yağmurda hiç ıslanmadan yürüyerek nasıl olur,
bu adam kupkuru..
Kendileri iki dakikada ıslanmışlardı üstelik..Ama adamda
damla izi yoktu ve ayakkabısı kupkuru idi.
Ve mekandaki diğer türbedarın türbesinide ziyaret
etmişler..Çocuk çıktığında tulumbanın başında adam
bekliyormuş, elinde mavi
maşraba ile..
Çocuğa bardağı uzatmış çocuk anlamış, tulumbayı çekmiş
adam.
“İç demiş bu hakiki zemzem..”çocuk içmiş
suyu..
Aynını diğer arkadaşlarınada yapmış adam..
Ve beraber arabaya binmişler..
Araba tank gibiydi ya, yanından bir kişi geçmesi zor
yol,dar-kıvrımlı- yokuş aşağı ve sağanak yağmur..
Kaç kez denemiş arkadaşı yine de araba geri geri
başarırızmış..
Çocuk adamla habire konuşuyor soru soruyormuş..Anlamış
çocuk susmak lazım ki araba geri geri
çıkabilsin..Susmuşlar ve araba teklemeden, geri geri bir
seferde çıkmış nedensiz..!!!
Ve çocuk soruyormuş adamı anlamak için..
Kelimelerini- harflerini-adının anlamını -mimiklerini
okumak istiyormuş..
Ama anlamış ki bu mecaz,sembol,harf ve kelime işinde O
çok ehil..Her adres anlatımında şu kelimeleri
kullanıyormuş daim..
Yukarısı,ulu,tepe,yukarı tepe,yokuş tepe ...........
Çocuk sormuş:
Sizin mana mürşidiniz kimdir.
“Said Nursi.”
Oysa ki ne giysisi, ne davranışı bu ekole mensuplara
benziyormuş. Burada ince bir mana varmış..İsimdeki
anlama bakmak lazım ve şeriatle hakikati dengelemek
için, iki yolu birlemek lazım diye düşünmüş çocuk..
Sormuş çocuk, en sevdiğiniz yer neresidir?
Demiş adam:
”Bursa ‘da yokuş tepe de Buda Camii’dir..”
Yok öyle yer demiş çocuk, adam” var” demiş
“yokuş tepede o,çok yukarda.”
Sormuş nerelisiniz?
”Annem 40lareli’nden, Babam Tatar aslen
Buhara’lıyım..”
Evlimisiniz? demiş çocuk..
”Hiç
evlenmedim,çocuğum yok benim..”
“Annem Babam Ben Doğmadan
Ölmüşler”
demiş adam.
Çocuk sormuş: Onca türbeyi nasıl dolaşıyorsunuz peki,
arabayla mı?
”Hayır,ben hiç arabaya binmedim. Hangi Allah dostu
arabaya bindi ki ben bineyim “demiş..
Sormuşlar: Yağmurda nasıl yürüyorsun peki ?
”Şemsiyem var” demiş hani demişler. Montunun
göğsüne soktuğu ama o sağanakta hiç açmadığı şemsiyesini
göstermiş:)
Neden şemsiyeni açmıyorsun? demişler adama..
”Resulullah, Rahman yağdığında şemsiye açtımı ki ben
açayım” demiş..
Peki demiş çocuk nerede yatıp kalkıyorsunuz?
”Türbelerde, ben
türbelerde yaşarım benim işim onları boyamak ve onları
temizlemek ve dolaşmaktır..”
Peki demiş çocuk: Kışın soğukta türbeler çok soğuk olur
ne yapıyorsunuz,
soba yakıyormusunuz?
”Hangi Allah dostu soba yaktı ki ben soba yakayım,
gerek yok ben üşümem” demiş.
Çocuk: peki biz Allah dostlarını nasıl tanıyacağız?
”Çok kolay ,çok kolay tanırsınız.”
Çocuk yine sormuş:Biz Allah dostlarını nasıl
tanıyacağız ?
”Çok kolay, çok kolay tanırsınız..”
Ve çocuk yine sormuş aynı soruyu, O’da düşünmüş ve yine
bıkmadan
” Çok kolay, çok kolay” demiş..
Çocuk bana bir şiir ya da
şarkı-ilahi söylermsiniz ama en sevdiğiniz olsun ..?
“Söylersem ağlarsınız..”demiş
adam.
Çocuk olsun demiş söyleyiniz.
Aklında kalan şiirden özetle şu imiş..
Yürüyordum yürüyordum
sağa ve sola bakmadan yürüyordum
Dümdüz ortadaki yoldan yürüyordum
Yolun sonunda
Yolun köşecağızında oturdum
Resullah’ı gördüm
Diğer dörtlükte
anlaşılamayan gürültüler oldu ve hiçbir kelimesini
anlayamadı çocuk..
”Tekrar edermisiniz lütfen “dedi ama adam ses
vermedi..Çocuk üstelemedi..
Yolda giderken sürekli yollardaki bazı yönleri işaret
ediyor; bak şurada 3 tane ,burada 1 tane, sağda 4 tane
,solda bir tane türbe ve şehit var diyerek sayıyormuş
adam..
Ve bazı mezar taşlarını gösteriyormuş:
“Bak boyası gitmiş, boya yapmak lazım ..Onu ben
boyamıştım” diyormuş..Ve bu normal olmayan bir
şeymiş artık, çocuk anlamış..Ve boyadığını söylediği tüm
kabirler yeşilmiş..Yani bu boyacı Muhammedi renge
boyuyormuş :)
Seyyid Nizam Hazretlerinin türbesine girmişler..
Çocuk adamın olduğu yerde, yere oturmuş..
Adam önce türbeye karşı diz çökmüş, hürmetle sessizce
dualar okumuş..Bir müddet sonra kalkmış, ardını dönerek
namaz kılmış..Çocuk adamın bedeni secde de iken bakmış;
bu adamın bedeni normal değilmiş sanki..Aynı bir yay
gibiymiş secdedeyken, öyle çevik ve inanılmaz bir
kıvrımdaymış o beden..
Adam namazını bitirmiş, dua etmiş..Ve yine sandukaya
dönerek içinden duaya başlamış ..Arada içinden gülüyor
gibiymiş. Çocuk adamın duaklarındaki gülümsemeyi
yakalamş, bir ara gözyaşları gelmiş. Hemen elleri ile
silmiş onları adam..Duası bitince kalkmışlar..Çocuk
adamın ayakkabılıktaki taba rengi ayakkabılarına
bakmış, yine kuruymuş, hiç su izi yokmuş..
Arabaya binmişler eve döneceklermiş..adam demiş ki .
”Beni 7kulenin orada ki 7şehitler mezarlığında
bırakın..”
Çocuk sormuş bu 7ler ne yaparlar..?
Adam gülmüş:
” Anlatamam,anlatırsam değeri kalmaz “demiş..
Neden demiş çocuk, anlatın diye ısrar etmiş..
”Anlatamam demiş adam olmaz..Sadece 7ler seni
severse, sana kimse dokunamaz o kişi korunmuş olur “demiş..
7ler iyidir, ama 3lerden kork demiş..
Nasıl demiş çocuk 3ler iyi değil mi..?
”İyi tabii ,3lerinde rahmanisi ve şeytanisi
var..rahmanisi iyi şeytanisi çok kötü.
Şeytani olanlar 3ler, 4ler diye katlanarak giderler.
Onların 7leri-40ları yoktur” demiş adam..
Yağmurda ne yapacaksınız orada ?demiş çocuk..
”SAİD NURSİ’nin dersi var ona gideceğzi NEVZATgelip
beni alacak” demiş..
Sormuş yine çocuk O’na .
Türbelere girerken nasıl
selam verelim?
”Selamun aleyküm ulu”de.
Ve bir kitapçık uzatmış gögsünden, Kur’an sureleri
varmış kitapta..Öyle sıcakmış ki kitap, çocuk şaşırmış;
bir kitap nasıl böyle sıcak olabilir diye..
”Bunu oku ,dua et ,sen okumasan bile okuyan varsa ona
ver, o okusun” demiş.
”Türbelerdeki ve kabirlerdekiler onlara dua eden
olduğunda aynı kuşların yem kapışması gibi kapışırlar
duaları “demiş..
Çocuk ama onların ihtiyacı yok ki bizim duamıza demiş.
”Evet ama onlar bunu dua eden öldüğünde, ona dua
edebilmek için yaparlar,bunun için yarışırlar”
demiş..
Bir daha geldiğimde sizi aramak isterim demiş çocuk,
telefonunuz var mı?
” Var.”
Çıkarttığı bir cep
telefonundan” benim “diye başlayan bir cep nosunu
göstermiş, alıp kaydetmişler..
“Bu telefonu buradan biri
verdi, benle yine görüşmek istiyormuş ama bunu
kullanmayı bilmiyorum..”demiş..
Doğru demiş çocuk içinden
“Hangi Allah dostu cep telefonu kullandı ki:)”
Çocuklar “7kule
zindanlarının tam karşısında, adamın boyadığı yeşil
duvarlı 7lerin mezarlığına gelmişler.7Kule zindalarının
ve 7 şehitlerin arasındaki düz yolda durmuşlar”.
Adam demiş “Bakın burayı ben boyadım
burada ineyim ..Nevzat beni buradan alacak “demiş..
Araba durmuş..Adam inmiş..Çocuk inmiş ve O’na sarılıp-
öpüp teşekkür etmiş..
Adam arkasına bakmadan 7 lerin kabristanlığı kenarından
yürüyüp gitmiş..Hiç ardına bile bakmamış..
Ve çocuk artık Allah dostlarından öğrendiği gibi, hep
ikaz edildiği gibi şöyle düşünmüş..Oldu bitti geçç..
Sakın takılma geç..
Yaşandı ve o hayaldi bitti geçç..
Ne mana ara ne keramet bekle geç..
Her şeye bak ve geç, bak ve geç ,bak ve geçç
İşte yol böyle böyle gidiyormuş..Bak ve geç..
Bakıp geçtiği gecenin
sabahında babası bir anahtar uzatmış 18 nolu anahtarmış
bu..
Aç kilitlleri bak geç, yine bak da geç..
Hepimize mübarek olsun niyetimiz zuhur olsun:)
Estafirullah Elhamdülillah |