| 
                             
							
							İmam Hasan (s) şöyle buyurur: “Ey Allah’ın kulları, 
							saadet uğruna çalışın, dünyadan ibret alın ve 
							nasihat ve vaazlara kulak verin. Ölüm gelmeden önce 
							iyi şeyler yapın, çünkü dünya nimetleri kalıcı 
							değildir.” 
							
							
							İmam Hasan  (s) Hz. Ali (s) ve Hz. Fatıma (sa)nın 
							ilk evladıydı. Hazret annesi, babası ve ayrıca Hz. 
							Resulullah (sav)’den en yüce İslami eğitim aldı. 
							İmam Hasan (s) çocukluk çağından Hz. Resulullah 
							(sav)in ilahi ve insani emellerini korumak olan, 
							gelecekte ağır bir yükümlülüğün kendisini 
							beklediğini hissediyordu. Hazretin özellikleri şöyle 
							anlatılır: Hiç kimse onun kadar sima ve ahlak 
							bakımından Hz. Resulullah (sav)e benzemiyordu. 
							Hazretin yüce Allah’a yakınlığı ve Allah Teala’ya 
							bağlılığı herkesi etkiliyordu. Hazret oldukça 
							sabırlı ve mütevazı idi ve halk arasında kerem ve 
							cömertlikle ün yapmıştı, öyle ki üç kez mal 
							varlığının yarısını Allah yolunda muhtaç insanlara 
							bağışladı ve Ehl-i Beyt (s)nin Kerim’i olarak ün 
							yaptı. 
							
							
							İmam Hasan (s)’ın yaşamının en belirgin özelliği Hz. 
							Ali (s)yi hiçbir zaman yalnız bırakmamasıydı. 
							Hazret, peygamber efendimiz (sav)in rıhleti ve hemen 
							ardından vuku bulan Hz. Fatıma (sa)nın şahadeti 
							hadiselerinde İmam Ali (s)nin yanında hazretin 
							çektiği bütün acılara şahitti. İmam Hasan (s) ayrıca 
							Hz. Ali (s) için sabırlı, güçlü ve yetenekli bir 
							danışmandı ve hazretin iktidarı döneminde aktif ve 
							önemli rol oynadı. Hz. Ali (s)nin şahadeti ardından 
							Kûfe halkı İmam Hasan (s) ile biat etti ve böylece 
							hazret, huzursuz ve gerilimli bir ortamda 
							müslümanların önderliğini üstlendi. Halkın imamla 
							biati, Şam’da iktidarda bulunan Muaviye için 
							beklenmedik bir hareketti ve ehli beyt (s) ile 
							anlaşmazlığı yüzünden bu biate karşı çıkmaya 
							çalıştı. Emevilerin girişimlerinden biri etkili 
							insanları ve liderleri hazretin çevresinden 
							dağıtmaktır. Onlar rüşvet vermek ve vaatlerde 
							bulunmak suretiyle Kûfe ve Irak’ın büyüklerinin 
							ilgisini çekmeyi başardı ve ardından da Muaviye, 
							savaş ilan ederek Irak’a doğru hareket etti. 
							Muaviye’nin ordusu ile birlikte yola çıktığını duyan 
							İmam Hasan (s) halkı hakkı savunmaya davet etti. 
							Ancak Emevilerin söylentileri ve propagandalarının 
							tesiri altında kalan halk, hakkı savunma yerine 
							korku ve paniğe kapıldı. Bazıları teslim olma 
							eğilimine yönelirken, bazıları da Emevilerin 
							parasıyla kandırıldı. Buna karşın İmam 4 bin kişilik 
							bir ordu hazırladı. Ancak imam’ın ordusunda zafiyet 
							ve tefrika baş gösterdi ve komutanlar arasında 
							anlaşmazlıklar tırmandı. Bütün bunlar komutanların 
							ihanet etmelerine sebep oldu. Böylece zor durumda 
							bırakılan İmam Hasan (s) Muaviye ile savaşın 
							zararlarının, yararlarından daha fazla olacağını 
							anladı ve bu yüzden Muaviye’nin barış önerisini 
							kabul etti. Ancak şöyle bir açıklama yaptı: “Eğer 
							düşmanla savaşta bana  yardım edecek kimselerim 
							olsaydı hiçbir zaman hilafeti Muaviye’ye 
							bırakmazdım. Ben Müslümanları aşağılamayan ve onlara 
							izzet vermek isteyen biriyim. Benim bu barışta tek 
							amacım, sizlerin canınızı korumaktı. Baktım ki benim 
							yanımda yer alanlar savaşa gönülsüzler ve neden 
							barış yapmıyorsun diyenler, savaştan kaçacak ilk 
							insanlar olacak.” 
							
							
							Ünlü tarih yazarı İbni Cuzî, Tezkeretul-Havas adlı 
							eserinde şöyle anlatıyor: İmam Hasan (s)nin Muaviye 
							ile barışı, dünya sevgisi yüzünden değildi. Hazret 
							Irak halkının kendisini yalnız bırakacağını ve 
							riyakâr davranacağını anladı, öyle ki hatta hazreti, 
							Muaviye’ye teslim edebilirdi. Barış anlaşması 
							ardından İmam Hasan (s) bir süre Kûfe’de yaşadı. 
							Yüreği acı ve keder doluyken büyük bir sabırla 
							Medine’ye doğru yola çıkmaya hazırlandı. İmam’ın 
							kervanı yola çıkarken bütün Kûfe halkı yolcu etmeye 
							geldi. İmamın gitmesinden herkes üzüntü duyuyordu, 
							çünkü İmam’ın kenti terk etmesiyle beraber Kûfe 
							aşağılık ve zillet gölgesi altında kalacaktı. 
							 
							
							
							İmam Hasan (s)ın kervanı Kûfe’den yola çıktı. 
							İmam’ın kenti terk etmesinin ardından yakınları 
							abluka altına alındı ve sağa sola dağıtıldı. Ancak 
							İmam Hasan (s)ın kervanı Medine’ye yaklaşırken kent 
							sakinleri büyük bir sevinç ve coşku ile hazreti 
							karşıladı, çünkü imam’ın gelmesi, hayır ve bereketin 
							gelmesi demekti. Medine’ye yerleştikten sonra İmam 
							sabırla planlarını yöntemlerle hayata geçirmeye 
							başladı. Hazret Medine’de İslami düşüncelerini 
							yaygınlaştırmak için bir merkez kurdu ve seçkin 
							âlimler yetiştirdi. İnsanlar dünyanın dört bir 
							köşesinden ilim ve bilim edinmek için Medine’ye akın 
							etmeye başladı ve gelenler, hazretin ahlaki 
							özelliklerine hayran olarak geri döndü. Hazretin bu 
							girişimi Müslümanların aydınlanması yolunda büyük 
							bir rol oynadı.  İmam Hasan (s) insanları 
							ahlaklarını düzeltmeye, dini doğru izlemeye ve Hz. 
							Resulullah (sav) ve Ehli Beyti’nin yaşamını örnek 
							almaya ve faziletli olmaya davet eder, böylece 
							toplumsal sorunların çözümlenmesine çalışırdı. İmam 
							ayrıca yoksullara ve mağdur insanlara yardımcı 
							olmaya yöneldi. İmam’ın önderliğinin hassasiyetinin 
							bilincinde olan Emevi hükümeti hazretin her türlü 
							hareketini dikkatle izliyordu. Bir gün Muaviye’ye 
							şöyle bir rapor iletildi: Hasan babası Ali’nin 
							anılarını insanlar arasında yaşatıyor ve kendisiyle 
							ilgili kaygı verici duyumlar almaktayız. 
							
							
							Sonunda imam Hasan (s)nin İslam toplumunda 
							başlattığı uyanış ve bilinçlenme hareketi Emevilerin 
							kendisine yönelik düşmanca tavır takınmasına sebep 
							oldu. Emeviler hazreti ve arkadaşlarını azarlamaya 
							ve tehdit etmeye başladı. Fakat imamın asil 
							İslamiyeti tanıtma hareketini önleyemeyeceklerini 
							anlayan Emeviler, çareyi hazreti şehit düşürmekte 
							buldu. Böylece imam bir komplo sonucu zehirlendi ve 
							kısa bir süre sonra şehit düştü.  
							
							
							İmam Hasan (s) şöyle buyurur: “Ey Âdemoğlu kendini 
							Allah’ın sakın dediği şeylerden uzak tut, böylece 
							abid olur ve Allah’ın mukadder buyurduğuna razı olur 
							ve muhtaç kalmazsın. Komşularının hakkını ver, 
							böylece insanlar sermaye biriktirir saraylar yapar 
							ve uzun uzun arzulara kapılır. Ancak birden bire her 
							şey biter ve mezarda yer alırlar. Ey Âdemoğlu, 
							anadan doğduğun andan itibaren ömür sermayen 
							tükenmeye başlar. O zaman kaybettiğin sermayene 
							karşı bir şeyler kazanmaya çalış, çünkü mümin, 
							ahireti için çalışır.” Allah hepimizi İmam Hasan 
							efendimizin ve mübarek Ehlibeytin şefaatine 
							erdirsin.  |