Ehlibeyt’in göz bebeği İmam Hasan (as.)
Tabip Dr. Mevlüt Katırcı
 

İmam Hasan (s) şöyle buyurur: “Ey Allah’ın kulları, saadet uğruna çalışın, dünyadan ibret alın ve nasihat ve vaazlara kulak verin. Ölüm gelmeden önce iyi şeyler yapın, çünkü dünya nimetleri kalıcı değildir.”

İmam Hasan  (s) Hz. Ali (s) ve Hz. Fatıma (sa)nın ilk evladıydı. Hazret annesi, babası ve ayrıca Hz. Resulullah (sav)’den en yüce İslami eğitim aldı. İmam Hasan (s) çocukluk çağından Hz. Resulullah (sav)in ilahi ve insani emellerini korumak olan, gelecekte ağır bir yükümlülüğün kendisini beklediğini hissediyordu. Hazretin özellikleri şöyle anlatılır: Hiç kimse onun kadar sima ve ahlak bakımından Hz. Resulullah (sav)e benzemiyordu. Hazretin yüce Allah’a yakınlığı ve Allah Teala’ya bağlılığı herkesi etkiliyordu. Hazret oldukça sabırlı ve mütevazı idi ve halk arasında kerem ve cömertlikle ün yapmıştı, öyle ki üç kez mal varlığının yarısını Allah yolunda muhtaç insanlara bağışladı ve Ehl-i Beyt (s)nin Kerim’i olarak ün yaptı.

İmam Hasan (s)’ın yaşamının en belirgin özelliği Hz. Ali (s)yi hiçbir zaman yalnız bırakmamasıydı. Hazret, peygamber efendimiz (sav)in rıhleti ve hemen ardından vuku bulan Hz. Fatıma (sa)nın şahadeti hadiselerinde İmam Ali (s)nin yanında hazretin çektiği bütün acılara şahitti. İmam Hasan (s) ayrıca Hz. Ali (s) için sabırlı, güçlü ve yetenekli bir danışmandı ve hazretin iktidarı döneminde aktif ve önemli rol oynadı. Hz. Ali (s)nin şahadeti ardından Kûfe halkı İmam Hasan (s) ile biat etti ve böylece hazret, huzursuz ve gerilimli bir ortamda müslümanların önderliğini üstlendi. Halkın imamla biati, Şam’da iktidarda bulunan Muaviye için beklenmedik bir hareketti ve ehli beyt (s) ile anlaşmazlığı yüzünden bu biate karşı çıkmaya çalıştı. Emevilerin girişimlerinden biri etkili insanları ve liderleri hazretin çevresinden dağıtmaktır. Onlar rüşvet vermek ve vaatlerde bulunmak suretiyle Kûfe ve Irak’ın büyüklerinin ilgisini çekmeyi başardı ve ardından da Muaviye, savaş ilan ederek Irak’a doğru hareket etti. Muaviye’nin ordusu ile birlikte yola çıktığını duyan İmam Hasan (s) halkı hakkı savunmaya davet etti. Ancak Emevilerin söylentileri ve propagandalarının tesiri altında kalan halk, hakkı savunma yerine korku ve paniğe kapıldı. Bazıları teslim olma eğilimine yönelirken, bazıları da Emevilerin parasıyla kandırıldı. Buna karşın İmam 4 bin kişilik bir ordu hazırladı. Ancak imam’ın ordusunda zafiyet ve tefrika baş gösterdi ve komutanlar arasında anlaşmazlıklar tırmandı. Bütün bunlar komutanların ihanet etmelerine sebep oldu. Böylece zor durumda bırakılan İmam Hasan (s) Muaviye ile savaşın zararlarının, yararlarından daha fazla olacağını anladı ve bu yüzden Muaviye’nin barış önerisini kabul etti. Ancak şöyle bir açıklama yaptı: “Eğer düşmanla savaşta bana  yardım edecek kimselerim olsaydı hiçbir zaman hilafeti Muaviye’ye bırakmazdım. Ben Müslümanları aşağılamayan ve onlara izzet vermek isteyen biriyim. Benim bu barışta tek amacım, sizlerin canınızı korumaktı. Baktım ki benim yanımda yer alanlar savaşa gönülsüzler ve neden barış yapmıyorsun diyenler, savaştan kaçacak ilk insanlar olacak.”

Ünlü tarih yazarı İbni Cuzî, Tezkeretul-Havas adlı eserinde şöyle anlatıyor: İmam Hasan (s)nin Muaviye ile barışı, dünya sevgisi yüzünden değildi. Hazret Irak halkının kendisini yalnız bırakacağını ve riyakâr davranacağını anladı, öyle ki hatta hazreti, Muaviye’ye teslim edebilirdi. Barış anlaşması ardından İmam Hasan (s) bir süre Kûfe’de yaşadı. Yüreği acı ve keder doluyken büyük bir sabırla Medine’ye doğru yola çıkmaya hazırlandı. İmam’ın kervanı yola çıkarken bütün Kûfe halkı yolcu etmeye geldi. İmamın gitmesinden herkes üzüntü duyuyordu, çünkü İmam’ın kenti terk etmesiyle beraber Kûfe aşağılık ve zillet gölgesi altında kalacaktı.

İmam Hasan (s)ın kervanı Kûfe’den yola çıktı. İmam’ın kenti terk etmesinin ardından yakınları abluka altına alındı ve sağa sola dağıtıldı. Ancak İmam Hasan (s)ın kervanı Medine’ye yaklaşırken kent sakinleri büyük bir sevinç ve coşku ile hazreti karşıladı, çünkü imam’ın gelmesi, hayır ve bereketin gelmesi demekti. Medine’ye yerleştikten sonra İmam sabırla planlarını yöntemlerle hayata geçirmeye başladı. Hazret Medine’de İslami düşüncelerini yaygınlaştırmak için bir merkez kurdu ve seçkin âlimler yetiştirdi. İnsanlar dünyanın dört bir köşesinden ilim ve bilim edinmek için Medine’ye akın etmeye başladı ve gelenler, hazretin ahlaki özelliklerine hayran olarak geri döndü. Hazretin bu girişimi Müslümanların aydınlanması yolunda büyük bir rol oynadı.  İmam Hasan (s) insanları ahlaklarını düzeltmeye, dini doğru izlemeye ve Hz. Resulullah (sav) ve Ehli Beyti’nin yaşamını örnek almaya ve faziletli olmaya davet eder, böylece toplumsal sorunların çözümlenmesine çalışırdı. İmam ayrıca yoksullara ve mağdur insanlara yardımcı olmaya yöneldi. İmam’ın önderliğinin hassasiyetinin bilincinde olan Emevi hükümeti hazretin her türlü hareketini dikkatle izliyordu. Bir gün Muaviye’ye şöyle bir rapor iletildi: Hasan babası Ali’nin anılarını insanlar arasında yaşatıyor ve kendisiyle ilgili kaygı verici duyumlar almaktayız.

Sonunda imam Hasan (s)nin İslam toplumunda başlattığı uyanış ve bilinçlenme hareketi Emevilerin kendisine yönelik düşmanca tavır takınmasına sebep oldu. Emeviler hazreti ve arkadaşlarını azarlamaya ve tehdit etmeye başladı. Fakat imamın asil İslamiyeti tanıtma hareketini önleyemeyeceklerini anlayan Emeviler, çareyi hazreti şehit düşürmekte buldu. Böylece imam bir komplo sonucu zehirlendi ve kısa bir süre sonra şehit düştü.

İmam Hasan (s) şöyle buyurur: “Ey Âdemoğlu kendini Allah’ın sakın dediği şeylerden uzak tut, böylece abid olur ve Allah’ın mukadder buyurduğuna razı olur ve muhtaç kalmazsın. Komşularının hakkını ver, böylece insanlar sermaye biriktirir saraylar yapar ve uzun uzun arzulara kapılır. Ancak birden bire her şey biter ve mezarda yer alırlar. Ey Âdemoğlu, anadan doğduğun andan itibaren ömür sermayen tükenmeye başlar. O zaman kaybettiğin sermayene karşı bir şeyler kazanmaya çalış, çünkü mümin, ahireti için çalışır.” Allah hepimizi İmam Hasan efendimizin ve mübarek Ehlibeytin şefaatine erdirsin.

 

 
 

Tabip Dr. Mevlüt Katırcı
hursidnasiri@gmail.com
Konya - İstanbul - 19.11.2008

http://sufizmveinsan.com