Dinsel yorumlar içinde
hâkim görüş olarak dile getirilen iman ve küfrün mücadelesi
anlayışının bir tezahürü olan imtihan olgusunu irdeleme ihtiyacı
hâsıl oluyor.Zira,yaşamda bütünsel bir sistemin varlığı,bu düşünceyi
temelden sarsıyor.Yaşamda iman ve küfür arasında gerçekleştiği ileri
sürülen bir mücadelenin var olduğunu düşünenlerin referans
gösterdikleri nokta,resul ve nebilerin,gönderildikleri kavimler
tarafından ciddiye alınmamaları ve tepki görmeleri.Bu,hemen hemen
her dönemde aynı seyri izliyor.Her resul,hakikati dile getirdikleri
toplumlar tarafından reddedilmiş ve dışlanmış.Bu nedenle,resullerin
temsil ettikleri iman hakikatiyle onları reddeden toplumların temsil
ettiği küfür(gerçeği örtme işlevi) arasında bir mücadelenin var
olduğu düşüncesi zamanla yerleşmiştir.Bu iki kutup arasındaki
mücadele de neticede imtihan denilen olguyu oluşturmuştur.Yaşam
sisteminde bir mücadelenin var olduğu kesindir.Fakat bu mücadelenin
gerçekte güçlülerle güçsüz birimler arasında cereyan etmekte
olduğunu,yaşam sistemini okuyarak ve gözlemleyerek rahatlıkla
söyleyebiliriz.Sistemin fark edilmesi ve yaşamdaki oluşların ve
gizemlerin deşifre edilebilmesi için elimizdeki en önemli anahtar
kavram Allah kavramı ve mutlak teklik(vahdet) hakikatidir.Bu iki
hakikatin doğru anlaşılması durumunda yaşamdaki sistemin varlığı ve
işleyişi bir kere daha fark edilebilecek ve sistemdeki oluşlar daha
sağlıklı değerlendirilebilecektir.Öncelik Allah kavramındadır.Allah
ismiyle işaret edilen varlığın sonsuz ve sınırsız tekilliği ve
sadece Allah’ın var olduğu gerçeği fark edilmedikçe yaşamda kaos
algısı ortadan kalkmayacaktır.
Sonsuz varlık olan
Allah’ın varlık aleminde ilim,irade ve kudretinin her an kesintisiz
olarak açığa çıkışı,algıladığımız ya da farkında olamadığımız tüm
oluşları ve gizemleri meydana getirmektedir.Dolayısıyla iman ve
küfrün gerek mikro plandaki ilk oluşumu(saitlik ve şakilik) gerekse
varlık sahnesindeki tezahürlerinin sistemin dışında ve sisteme
rağmen gerçekleşmesi muhaldir.Zira mikro plandaki ilk
oluşum,120.günde ana rahminde sait ya da şaki hükmünün,meleki
kuvveler aracılığı ile verilmesiyle gerçekleşmekte ve insan bu
değiştirilemeyecek hükmün yerine gelmesi için varlık sahnesine
gönderilmektedir.Varlık sahnesinde de aynı ilim ve irade
doğrultusunda kendisine verilen rolü oynamaktadır.Bu anlamda
çelişkiye mahal vermeyecek derecede mükemmel bir evrim ve tekâmül
göze çarpar.Yaratılan tüm birimler,varlığın özünden gelen bir
şekilde kendi kemal noktalarına doğru yolculuklarını
sürdürürler.Kendilerinde iman nuru açığa çıkan birimler,imanın
gereği fiilleri,fıtratları gereği ortaya koyarak neticelerini
yaşarken iman nurundan mahrum birimler de kendi hakikatlerini
örterek özlerindeki yaratıcı cevherden perdeleyen fiilleri yine
programları gereği ortaya koyarak sonuçlarını yaşarlar.Dolayısıyla
iman ve küfür ehlinin birbirlerinin alanlarına müdahalesi söz konusu
olamaz.Hepsi de yaratılış programlarının gereğini bir şekilde
ortaya koyar ve kendi yörüngelerinde hareket ederler(Yasin 40.ayet).Bu
noktada imanın ve küfrün birer işlev olduklarını ve karşılıklı bir
mücadele fikrinin geçersiz olduğunu söyleyebiliriz.İkinci önemli
gerçek te yaşam sisteminde her an yaratıcının kudret sıfatının açığa
çıkmakta olduğudur.Bunun getirisi olarak kendisinde kudret özelliği
açığa çıkan birimler arasında bir güç mücadelesi yaşanmaktadır.Güçlü
olan,kendisinden daha güçlü bir mahalle karşılaşıncaya kadar
varlığını sürdürür.Bu anlamda güçlüyle güçsüz arasında bir
mücadelenin var olduğu düşüncesi ise geçerli olmaktadır.
Sonuç olarak yaşam
sisteminde imtihan olgusundan ziyade bir sistem ve düzenin var
olduğunu ve sistemin işleyiş mekanizması doğrultusunda açığa çıkan
sayısız oluşları müşahede edebiliyoruz.Bu oluşlar da gerçekte
dualitede yaşanmayıp tek varlığın ilminde olup bitmektedir.Her
halükarda yaratıcı düzen tarafından ezelden ebede belirli bir
gayeyle programlanan ve kendi kendine işleyen mükemmel ve muhteşem
bir sistem geçerlidir ve yürürlüktedir. Algılanan her şey
istisnasız bu sisteme tâbi olmak durumundadır.Bu sistem ve düzende
ise sonsuza kadar her hangi bir değişim de kesinlikle olmayacaktır.
Aslında imtihan
anlayışının ve olgusunun temelinde tanrı düşüncesi yer alır.Yukarıda
var sayılan bir tanrı,müdahale etmeden yarattıklarını izlemekte ve
onları imtihan etmektedir.Bu geçersiz görüş maalesef hâlâ günümüzde
varlığını sürdürebilmektedir.Bu anlayış ta beraberinde
ihtirasları körüklemekte,yıkım ve savaşları getirmektedir.Allah
kavramı sağlıklı irdelendiğinde ve sistem tüm yönleriyle fark
edildiğinde mesele açığa kavuşacaktır. |