Basın camiasının önde
gelen kalemlerinden Cüneyt Ülsever’in “Bir Nebze Huzur”
başlıklı makalesinden hareketle, huzur kavramının insanlık için önem
ve değerine değinmek istiyorum.Öncelikle Cüneyt Beyin ilgili
makalesini özetleyelim.
-Ömrüm aramakla geçti
diye başlıyor yazısına. Önce başarıyı arıyor ve aradığının o
olmadığına kanaat getiriyor.Sonra parada huzuru arıyor.O da netice
vermiyor.Sonra cinsel arayışlara giriyor ama netice alamıyor.Neyi
arayıp bulsa aradığının o olmadığını yaşayarak tecrübe etmiş
oluyor.Bu defa da neyi araması gerektiğini aramaya yöneliyor ve
aradığı vaz geçilmez değer olan huzuru en sonunda,evinin
bahçıvanlığını yapan bir insanın mana derinliği olan simasında
keşfediyor.Bu insanın en dikkat çekici özelliği ise çiçekleri ve
yaptığı işi çok sevmesi ve işini bitirdikten sonra durup yaptığı işi
hayranlıkla seyredip temaşa etmesi.Ağaç ve çiçeklere mi yoksa kendi
eserine mi mest olduğunu ayırt etmekte oldukça zorlandığını da
söylemeden geçemiyor.Bitkilerle konuşup sohbet eden bu ilginç zatın
mutluluğunun gözlerinden okunduğuna şüphe yok.Kendisi farkında
olmasa da sürekli tebessüm ediyor ve gözlerinin içi gülüyor
adeta.Ortak bir dilleri olmasa da her ikisi de bir aradayken huzurlu
ve mutlular.Karşılıklı pozitif enerji akışı yoğun olarak yaşanıyor
aralarında.Nihayetinde kanaat getirdiği nokta ise o zatta bulunup
kendisinde olmadığını düşündüğü şeyin huzur olduğu.Yani neticede
arayışa girilen faktör gerçekte huzur.Kendisinde var olmadığını
düşündüğü belki de tek şey olan huzuru karşısındaki insanda
görebilmenin hazzını yaşıyor.
Bu örnek yaşamdan
hareketle gerçek huzurun insanlık ne kadar hayati ve vaz geçilmez
bir önem ve değere sahip olduğunu görüyoruz.Maddi imkanların ziyade
oluşu ve refah içerisinde bir yaşam modelinin gerçek huzuru
yakalamak için bir ölçü olmadığını fark ediyoruz.Bu tarz bir
yaşam aslında varlık içinde yoksunluk olduğunu,gerçek mutluluğun
yakalanabilmesi için yokluk ve hiçlik yaşantısına ermenin gerekli
olduğunu ve böylece yokluk içinde varlık sırrının açığa çıktığını
anlıyoruz.Tıpkı acz içinde kudretin gizli oluşu gibi..Buradaki
yokluk ve hiçlik yaşantısından kastımız,dünyanın lezzet ve
nimetlerinden mahrum bir yaşantı olmayıp nimet içerisindeyken
özümüzdeki nimetlendiren gücü varlığımızda yaşayabilmek,tüm
güzelliklerden meşru dairede nasiplenirken,aynı zamanda sahip
olduğumuzu zannettiğimiz başta vehmi benliğimiz olmak üzere dünyanın
geçici değerlerinden şuur düzeyinde arınabilmemiz ve nihayetinde
sahiplik duygusundan da arınarak mülkü sahibine teslim
edebilmemizdir.Okyanusta bir zerre olduğumuz bilinciyle hareket
ederek vahdet okyanusunun enginliğine ve zenginliğine gark
olabilmektir.İşte asıl huzur ve zenginlik te bu farkındalığın
yakalanabilmesindedir kanaatimizce.
İnsanlık tarihi bu
gerçek yaşam boyutunun yakalanabilmesi için verilen bir çok
mücadeleye ve çabalara sahne olmuştur.Bir çok devirde sahte
mutluluklar insanlığa egemen olmuş gibi gözükse de öyle inanıyoruz
ki özellikle gelecek neslin aydın ve şuurlu insanları,yüksek bir
bilinç seviyesinde yaşayacak ve ruhun sınırsız yükseliş
potansiyeliyle daima zirvelerde kalacaktır.Allah’ın yeryüzü halifesi
olarak bir çok üstün özellikle varlık sahnesine çıkardığı insan için
bundan daha doğal bir yaşam modeli olmasa gerek..
Not: Nisanın ilk
haftası nasip olursa İstanbul’dayız. Başta sevgili üstat Ahmet Fevzi
ağabeyimiz olmak üzere gönül dostlarıyla bir araya gelip bir
hasbihal yapma arzusundayım.İki denizin birleştiği seçkin ve kutlu
beldede kavuşmak dileğiyle.. |