İnsanlığın Ortak Arayışı:Huzur
Nazım Akpınar
 

Basın camiasının önde gelen kalemlerinden Cüneyt Ülsever’in “Bir Nebze Huzur” başlıklı makalesinden hareketle, huzur kavramının insanlık için önem ve değerine değinmek istiyorum.Öncelikle Cüneyt Beyin ilgili makalesini özetleyelim.

 -Ömrüm aramakla geçti diye başlıyor yazısına. Önce başarıyı arıyor ve aradığının o olmadığına kanaat getiriyor.Sonra parada huzuru arıyor.O da netice vermiyor.Sonra cinsel arayışlara giriyor ama netice alamıyor.Neyi arayıp bulsa aradığının o olmadığını yaşayarak tecrübe etmiş oluyor.Bu defa da neyi araması gerektiğini aramaya yöneliyor ve aradığı vaz geçilmez değer olan huzuru en sonunda,evinin bahçıvanlığını yapan bir insanın mana derinliği olan simasında keşfediyor.Bu insanın en dikkat çekici özelliği ise çiçekleri ve yaptığı işi çok sevmesi ve işini bitirdikten sonra durup yaptığı işi hayranlıkla seyredip temaşa etmesi.Ağaç ve çiçeklere mi yoksa kendi eserine mi mest olduğunu ayırt etmekte oldukça zorlandığını da söylemeden geçemiyor.Bitkilerle konuşup sohbet eden bu ilginç zatın mutluluğunun gözlerinden okunduğuna şüphe yok.Kendisi farkında olmasa da sürekli tebessüm ediyor ve gözlerinin içi gülüyor adeta.Ortak bir dilleri olmasa da her ikisi de bir aradayken huzurlu ve mutlular.Karşılıklı pozitif enerji akışı yoğun olarak yaşanıyor aralarında.Nihayetinde kanaat getirdiği nokta ise o zatta bulunup kendisinde olmadığını düşündüğü şeyin huzur olduğu.Yani neticede arayışa girilen faktör gerçekte huzur.Kendisinde var olmadığını düşündüğü belki de tek şey olan huzuru karşısındaki insanda görebilmenin hazzını yaşıyor.

 Bu örnek yaşamdan hareketle gerçek huzurun insanlık ne kadar hayati ve vaz geçilmez bir önem ve değere sahip olduğunu görüyoruz.Maddi imkanların ziyade oluşu ve refah içerisinde bir yaşam modelinin gerçek huzuru yakalamak için bir ölçü olmadığını fark ediyoruz.Bu tarz bir yaşam aslında varlık içinde yoksunluk olduğunu,gerçek mutluluğun yakalanabilmesi için yokluk ve hiçlik yaşantısına ermenin gerekli olduğunu ve böylece yokluk içinde varlık sırrının açığa çıktığını anlıyoruz.Tıpkı acz içinde kudretin gizli oluşu gibi..Buradaki yokluk ve hiçlik yaşantısından kastımız,dünyanın lezzet ve nimetlerinden mahrum bir yaşantı olmayıp nimet içerisindeyken özümüzdeki nimetlendiren gücü varlığımızda yaşayabilmek,tüm güzelliklerden meşru dairede nasiplenirken,aynı zamanda sahip olduğumuzu zannettiğimiz başta vehmi benliğimiz olmak üzere dünyanın geçici değerlerinden şuur düzeyinde arınabilmemiz ve nihayetinde sahiplik duygusundan da arınarak mülkü sahibine teslim edebilmemizdir.Okyanusta bir zerre olduğumuz bilinciyle hareket ederek vahdet okyanusunun enginliğine ve zenginliğine gark olabilmektir.İşte asıl huzur ve zenginlik te bu farkındalığın yakalanabilmesindedir kanaatimizce.

  İnsanlık tarihi bu gerçek yaşam boyutunun yakalanabilmesi için verilen bir çok mücadeleye ve çabalara sahne olmuştur.Bir çok devirde sahte mutluluklar insanlığa egemen olmuş gibi gözükse de öyle inanıyoruz ki özellikle gelecek neslin aydın ve şuurlu insanları,yüksek bir bilinç seviyesinde yaşayacak ve ruhun sınırsız yükseliş potansiyeliyle daima zirvelerde kalacaktır.Allah’ın yeryüzü halifesi olarak bir çok üstün özellikle varlık sahnesine çıkardığı insan için bundan daha doğal bir yaşam modeli olmasa gerek..

Not: Nisanın ilk haftası nasip olursa İstanbul’dayız. Başta sevgili üstat Ahmet Fevzi ağabeyimiz olmak üzere gönül dostlarıyla bir araya gelip bir hasbihal yapma arzusundayım.İki denizin birleştiği seçkin ve kutlu beldede kavuşmak dileğiyle..

 

 

 
 
Samsun - 25.03. 2009
ahad103@hotmail. com
http://sufizmveinsan. com