Merhaba Sevdiğim Merhaba..işte
yine 10. bir başka, ama aynı mealde, lakin filmli bir
masal..ne söyleyeyim bilmiyorum..bir hokka –i mürekkeb-i
seyret istiyorum..Sen hayal et..ben yine çook yoruldum
biliyor musun?gittikçe ağırlaşıyor her şey..eşya-
şeyler-madde=emanet ne kadar hamallıkmış
öğreniyorum..Allahtan ki, ben emanetlerimi Zamanın Ali
sin e iade etmişim..aynı eşeğini ehline emanet eden o
bektaşi gibi yanii..ya bir de bunu akıl edemeseydim, o
vakit halim ne olurdu?..kaldıramayacağım bir yükün
altında inim inim inlerdim de haberim olmazdı..gerçi
haberim olduğu için, belki de bu kadar acı çekip
inliyorum değil mi? ya haberim olmasaydı?... hiiiç bir
mesuliyetimde olmazdı sanırım değil mi?bilmiyorum ne
yazık...bu mevzularda en sevdiğim şey, bilmemek zaten...
Ve 10. masal..ilk yazdığımda 10. masal bir
miraç tı... bana ait değildi.. tek kelime benden
yoktu biliyorsun..korktuğum için, bana ait tek bir harf
olsun istememiştim..ne yazacağımı bile bilmiyordum ki o
vakit..hz. Pirden kopyalamıştım..şimdi ise; NUN
ile KALEM den yazmak istiyorum..bu bölüm için onu
kurgulamıştım..daha doğrusu Senin onayınla..ders bile
çalıştım dün gece..çünkü Nun mu önce- Kalem mi önce
yazılmış, onu görmek istedim:)=YANİ ANLA CEHALETİMİ..bir
kelime meali, bir de biraz daha açıklamalı tefsirden
okudum...ama ben çook ağladım..ne kadar zamandır ilk kez
Kur’an okuyordum..neden Kur’an beni öyle zorluyor ve
ağlatıyor hala çözemedim. zaten çook cahilim ve hiç bir
ilme vakıf değilim biliyorsun..sadece NUN kelimesinin
suretine bakarak= KALEM le birlikte, bu iki ismi yazmak
istiyorum..Sen hatalarımı düzelt inşallah yine, tamam
mı?
BE
...altındaki nokta aslına rücu ediyor ve NUN oluyor..yani
bir küçük ay ufku- çizgiyi geçip tüm dönemsel
döngüleriyle tekamül ederek güneşiyle bir ve beraber
kemallenip tamamlanarak tutuluyor..(yani güneş ay ı
kendisi gibi güneş haline getiriyor..)ve işte o tek taş
alyans yüzük oluyor..iki yay arasındaki bir nokta kadar
yakıın..belki birleştirici belki ayırıcı, nasıl
dilersen..önemli olan denize karışmak.. yani camii.. bir
vücudu cem olmak sa eğer, bu ancak manada fikren olur
sanırım..ama maddede bu ferd-i halvetten çıkıp, cumhur-u
celvette halkın içinde alışveriş yani.. hizmetle
oluyor..gerçekte tüm eşya yani varlık birbirine
kul=köle=hizmetçidir..bilsin bilmesin..inansın
inanmasın..makamın ne kadar yüce ve ilmin ne kadar
yüksekse o kadar daha fazla kul yani hizmetçisindir..
BİMÜREKKEBİM BEN...bir
HOKKA düşün ..hokkanın içi mürekkeb dolu...ve her
mürekkeb damlası aslında bir kamış-kalem...yaaaa.. işte
kamışistan ülkesi- ney diyarındayız..ak nurdan bir
tarla..mutlu mesut öyle semadayken..bir ses gelir ve o
sesi duyan-dinleyen neyler-kamışlar birer birer o sese
iman ederken; bir bakarlar ki, kamışlık tarlasından
aşağıya düşmüşler..artık aaahhhh... aahhh..ahh lar
diyarıdır orası...ve aslında düşen kalkan yoktur..giren
çıkan yook..işte öylesine..feryadı figan bunun farkına
varanlarda hiiç dinmiyor tabiii..işte onların yana
yakıla ağlaması, bunun farkında olmayan diğer neyleri de
uyandırıyor..ne yazık...ne yazık ki, bir de uyumalarının
faidesi olanlar var sanırım..son masalıma gelen yeni
hayalime bakarak söyleyebilirim ki:onların Cuma
esnasında uyumaları demek, en leziz yemeklerin onlara
kendiliğinden gelmesi bile demekmiş..o pişirmiyormuş
yani..Yaa, Yar..Ahh O Yar..başkasıyla Yar :-(
anla yani ) ..O, hiç kimseye yar olmayan Yar..ne
demiş ilahi de “Sen, bu ilde hiiç kimseye Yar olmadın.”
... Ashab-ı Kehf i okumam lazım
sanırım...
not:Sevdiğim, bu yazımı Senden hediye acaip bir
cümbüşü seyri-dinleyerek yazdığımı biliyor musun?çook
teşekkür ediyorum..
"Fahri Cihan O Serverin
Layıkı idi hayderin
Sırrı idi Peygamberin
Hazret-i Pir Efendimiz
Cezbe-i Mustafa ile
Verdi Cihana velvele
Gökte eder mukabele
Hazret-i Pir Efendimiz
"Sen
inanılmaz zarafete sahipsin...çok iyisin...ben, ne yazık
ki bunlara hiiç layık değilim..böylece yine 10. yazı
manasını HÜDA dan- kendiliğinden bulmuş oldu..Seni
Seviyorum...
İşte bizim MÜREKKEB DENİZİMİZ yani HOKKAMIZ yani NUN
yani O.... ve KALEM yani 1.....Ya Rabbim..kilit
anahtar..aslında ikisi bir..ve her daim anahtar kilidin
içinde dönmede ve her daim kapı açık.hiiç
kapanmamış..çünkü kapalı olsa mana akmaz ve hayat durur
idi.
Allah hiç kimseye zulmetmiyor..
ne var mürekkebinin damlasında onu yazıyorsun
kaleminle, değil mi?yani senin benim manam, sadece bize
aitmiş..kimse kimsenin yazgısına ortak ve eş
değilmiş..peki eşleşenler?=pirdeşler?=yaradılıştan
eşler?...
bir beyaz mürekkeb
denizi..ve beyaz kalemler..aslında aynılar..birler..hiiiç
zerre fark yok..lakin işte bir o kadar da
farklılarmış..kimi sağa kimi sola meyyal
dönüyorlarmış..bir bütün derya ve kimsenin kimseden
haberi bile yok..lakin bir o kadar da birbirleriyle
bağlı, kelebek etkileşimindeler miş..ne acaip bir iş
değil mi?hikmetinde sual olmuyor tabiii..gelen gidenin
olmadığı,giren çıkanın olmadığı bir deniz..acaip iş..tüm
acziyetimle kabul ediyorum ki ben yaratılmış bir
kulum..ama benim kulluğum kendiliğimden değil.. Sen
dilediğin için ve söylediğin için has kulunum...Sen:
seni çook seviyorum ..... dediğin için ben Seni
sevebiliyorum..oysa ki, Seni sevdikçe daha çok
kayboluyorum..daha çok ağlıyorum..ulaşamayacağımı
gittikçe daha çok idrak ettiğim için...Sen; bir de,
kanlı gözyaşlarından bahsettin ya hani...ben
Seni çokk fena özledim..çook özledim..nerdesin?...Sen
beni dile artık olur mu?beni dile lütfen...
Sana Seni anlatmak
....inanılmaz bir şey bu..olağanüstü biliyor musun?bunu
yapmaya çalışmak bile harika..bunun için çok
şükrediyorum..bana bunu nasip ettiğin için...bir an da
verdiklerini bir an da alabildiğin için..bir hatırlatıp
bir unutturduğun için..ya unutmasaydık ne yapardık?..ya
hiç hatırlayamasaydık ne yapardık?Sen kudretin tek İlah
ı sahibisin...
İşte.. bizim mürekkeb denizimizdeki her mürekkeb damlası
kendi renginde kendi yazgısını
yazıyor,doğuyor,oynuyor,ölüyor ve tekrar o mürekkebin
içine dönüyormuş... ve anlıyormuş ki; kader denilen şey,
hak ve gerçek miş..ve anlıyormuş ki, kimse ona
zulmetmiyormuş..ve anlıyormuş ki en büyük zulmü, o,
kendisine yapıyormuş..ne zaman ki gerçek islam yani
teslim olmayı başarırsa selam=esenlik=barış=sulh=huzur
cennetine girebiliyormuş..aslında gidip geldiği
cehennemler ve cennetler içinde dolanıp durmasının
talebleri için seçenek ve idrak zenginliği olduğunu da
bu esnada öğreniyormuş...iyi kötü,güzel çirkin,doğru
yanlış,......hangisini taleb ederse- kendi manasını
bulup; artık hep orada devinip duracak mış..kendi
manasından lezzet aldığı- kendi tadını beğendiği içinde
başka tatları bilemeyecek miş..zaten istemeyecek miş
de.. ve tüm bunlar aslında
bir kitabın içinde gelişen manalarmış..yani HZ. KUR’AN-I
KERİM in..burası öyle bir kitapmış ki tüm zerre-i
noktalar aslında; hem harflermiş, hem kelimeler miş, hem
cümleler miş, hem de ayetler miş, hem de tek başlarına
mustakil birer kitap –Kur An lar mış..ve amma ve amma
aslında tek bir kitap mış..
Sevdiğim Sen, benim tüm tutkularımı benden söke söke
alıyorsun ya hanii..işte ben artık kimlerle aynı ayette;
hangi cümleyi oluşturduğumu,manamı ve hangi harfte
olduğumu merak etmiyorum biliyor musun?ve hangi harf
olduğumu, hangi diğer noktalarla bir arada olduğumu
da..bir tek nokta halinde Sana ait olduğumu ve beni öyle
dilediğini öğrendim..ben çook kıskançtım..oysa Sen,
hepimizden daha kıskançtın..ben çook memnunum bu
halden..Seni seviyorum... tüm anlamlar sadece Seni
anlatıyor..bu mürekkebin içinde yazgı olmak ve Senin
kaleminle yazılmak çok güzel..ve nefesinle hayat bulmak...amma
velakin Sevdiğim...yeni bir maruzatım var..tabii yazılan
Senden ve Sen bana bunu, acaip bir Zamani Alemetle
öğretiyorsun ya hani..hani yeniden açıldık ya hani..
Dost vardı ya O Dostt..işte O güzel..O merdivenlere
uzanmış, iki arada, değdi değecek uzanan afet..işte O
nefes almıyor du :)=Evvel Zamanım” O nun yaşamadığını
“söylemişti..anlıyorsun değil mi?..sanırım hatırlamak
için hazırım yanii..işte anlıyorsun değil mi?hani
ayakları böyle güzelse kimbilir kendisi nasıl
olanı?esenlik yurduna gideni..artık onu da öğrenmek
istiyorum...tüm mürekkeb deryasının durduğu o an..onu
seyreden göz...toprak heykelin yıkılıp anasır ın sonrası
yani...ne toprak kalıyor ne hava,ne su ne ateş...sadece
baki kalan o vech.....işte onu seyreden....anlıyorsun
değil mi?:)işte ben anlamıyorum
Sevdiğim..çözemiyorum..çözemediğim için de Sana
ulaşamıyorum...
Belki şu anladığım manayı o seyrin üzerine sırasıyla
koyabilirim sevdiğim..SÜBHANALLAH,ELHAMDÜLİLLAH,ALLAHÜ
EKBER....
ve birde şunu anladım..etrafımdaki ve kendimdeki
gelişmelere bakarak..hiçliği idrak edenler; orada
kalırlarsa kendilerini imha ediyorlar..yani,hani bir
küçük veled sana ağlayarak demişti bir vakit:”orada bir
şey yok.orası karanlık...orayı istemiyorum,Senin yüzünü
hatırlayamıyorum(beni hatırla ve gül olur mu:)”boşluğa,
sıfırın içine düşenler hani...belki tekrar varlığa
çıkmayı başaramadığımız için mürekkebimizi bitirdiğimizi
sandığımız için, harflerimiz kalmadığını düşündüğümüz
için; kendimizi ne yazabiliyor, ne de
okuyabiliyoruz..işte burada Gerçek Bir Rehberin en lazım
olduğu yer bence, değil mi?Sen de diyorsun ya hani bir
ayette..hatırladığım kadarı ile:”çıkın-yükselin bakalım
çıkabiliyorsanız, illa bir Sultan Güç olmadan.”
işte bak!! nerden nereye getirdin beni yine....Ey Sultan
Gücüm...Kadir-i Mutlak Gücüm..Seni Seviyorum..ama artık
ben, Seni sevebilemem.. çünkü Senin şanına gelmek
yaraştığı için Seven de, Sevilende Sensin...benim
kalemimdeki mürekkeb bitti yani.. bu arada hep
bitiyor..ama Senin ne kalemin,ne mürekkebin ne de
YAZDIRACAKLARIN bitecek...
Ve bu asrımızda hepimizin
düştüğü bir hata var değil mi?Seni; ulaşmamıza izin
verdiğin sadece bir yüzyıllık çook medeni sandığımız,çook
çağdaş ve gelişmiş sandığımız ilimlerle bilmek ve
anlamak ve anlatmak..oysa asırlarca evvel de Seni
anlatmışlar.. ve biz hala Onların seviyesinde, Seni
anlatamamnın acizliği içindeyiz, ne garip değil mi?hani
ilerlemişdik..oysa ilerleyen sadece makineler.. biz
insanlar hala Kabil in devrindeyiz..insanlık hiiiç
gelişmiyor ki... birbirimizin gözünü oyuyoruz..Sen ben
kavgası sürüyor..hala Habil ve Kabil in mirasını
sürüyoruz..ve gelişen sadece makineler..hatta” onların
hisleri olacak ve bizi geçecekler diye neredeyse
korkuyorum biliyor musun?”...ben makinelerin bile
hisleri olduğuna inanıyorum ne garip değil mi?çünkü
ben tüm eşyanın bir ruhu ve canı olduğuna kendimi bildim
bileli iman ediyorum.bu taş,bu bitki,bu hayvan,bu
insan.. ..işte bizi Yaratan ve Dileyen: onu cam bardak,
beni de insan yarattı..anlatabiliyor muyum?..peki, beni
böyle dilediği ve bana bu bahtiyarlığı yaşattığı için
ben Yaratıcıma ne yapıyorum?..hep O nun yarattığı her
şeye muhalefet değil mi?....iki tane şey öğrenip, hemen:
haa tamam.. bu!... diyorum..sonra teknoloji ilerliyor
yeni bişi keşfediliyor: haa.. tamam.. o değil, buymuş!..aa
diyorum..aaa.. bir bakıyorum yeni bişey keşfedilmiş,
diğerleri çöpe..” tamam bu!! “diyorum..hala İbrahim’in
mağara dönemindeyiz yani..henüz
tek bir put ve onun elinde balta bırakacak hale
gelemediğimizin resmidir bence...
oysa Arabi Hoca demiş ya
hani; bir kitabında okumuştum evvelden:”tüm esmalar
yaratılmıştır..ve eşya yani bizler yaratılmış bir akıl
ile yaratılmış düşüncelerle nasıl Yaratanı idrak
edebiliriz?”..ancak deliler maddi delillerle Allah a
delil getirebilirmiş değil mi?yani Allah ın olmadığına o
kadar şüpheleri var olanlar..burada islam yani teslim
olmanın manası ortaya çıkıyor değil mi Sevdiğim..ancak
Sen dilersen ,dilediklerine öğretir ve bildirirsinin
manası yani..”bu böyle ..bunu böyle seyrettim.. başka
bir şekil de olmaz” dediğimiz an, orada takılı kalırız
yani..biz maddeyi sadece madde ile
anlayabiliriz...mesela bedeni organları çözdüğümüzü
sandığımızda ki; hep gelişecektir..ancak o
beynin,bağırsağın,böbreğin dalağın çalışma sistemini
anlayabiliriz değil mi?Allah ı değil...Allah tüm
yarattıklarınan farklıdır.. O Yaratan dır..Tek İlah
dır..Allah Allah lığını hiç kimseye vermez miş ..biz
bile kendimiz olmayı asla bir başkasına vermez mişiz
zaten..o halde bir varlığın, hiç bir şey yokken den bu
madde haline gelişinde; bize sonsuz gelecek, tekamül
aşamaları vardır değil mi? eee..o vakit nasıl onları,
bu böyle, bu şöyle diye adlandırabilirz ki?...her
tekamül biçimindeki manayı, ancak, yine onun benzeriyle
anlayabiliriz...dört unsurdan çıkınca peki?....neyle
tanımlayacağız?...karanlık madde mi?o ne peki?..ne?..o
kudret ne?...bak yine oraya geldim Sevdiğim..yani...
.....
Sevdiğim, şimdi HURŞİDİMDEN MÜRŞİDİME BİR TUTİNİN
GÜNCESİ bölümüne geçiyorum..bu cümleyi çook
seviyorum..böyle bir cümleyi bana öğrettğin için çook
teşekkür ediyorum..henüz anlamını hala öğrenemesem de,
Sen bana bir gün anlatırsın nasılsa..
İşte Sevdiğim, kaldığımız hatırladığımız yerden
yolculuk notlarıma devam ediyorum..balkonumdaki eski ve
küflü salıncağımı boyadım..bir boya çıkmış, anti pas ve
zımpara istemeden direk uygulayabiliyorsun..beyaz bir
boyanın bu kadar kapatıcı olması mucize gibi..bence fena
olmadı..en azından temiz..sonra kalan boya ile 3 hasır
sandalyeyi boyadım..boya bittiği için masa
kurtuldu:)..şimdi sırada ahşap banklar var..onları da
beyaza boyayacağım fakat kendime nazarım değdi
galiba...hastalandım..yaratılmış en huysuz ve geçimsiz
kişi olduğumdan her yanım dikenlik ya.. işte yetmedi,
ayaklarımda da diken çıktı..ben ilk evvela cam kırıkları
sanmıştım..kalbimin can kırıkları oraya inmiş misali:)
ama kalbimin dikenleri oraya dek uzamış işte...(Sen kötü
konuştuğum için kızarsın diye iyi yorum da
yapacağım..yani bir manada artık şu çocuğu yürütme uçur
diyor ayaklarım...)filmini çektiler ayaklarımın..bu gece
onları inceledim..bence iskeletim benden daha
güzel..ayaklarımın kemikleri aynı rumi desenine
benziyor..hatta orada gülen bir kafa iskeleti var..böyle
vazo gibi sütunun üzerinde..ne ilginç değil mi?keşke
Sana gösterip sorabilsem..neyseki hava en sevdiğim gibi
serin esiyor...ve salıncak beyaz...ve kitaplar...en
nihayet bir haftada iki kitap..beni kutlaman lazım
bence..biri Hayyamın rubaileri..o bitince dolaba
gittim..elimi uzattım .hiç bakmadan ilk elime geleni
aldım.. Asım Köksal’a ait, Ahmed Kuddusi hz. idi..ben
Onla alakalı masal yazdığım vakit, Onun ailesinden bana
kitaplar hediye gelmişti..ilk defa okuyordum yanii..
hastayım..yürüyemiyorum...Kuddusi okuyorum..ilk gün
..nasıl bir ağırlık.. dalmışım..üç defa aynı hal..ve
sana üç haber..biliyorsun ki aşıklar ölmüyorlar..onlar
Allah’ın, bizim bilemeyeceğimiz rızkı ile, hala Hay lar..ve
eserleri de diri..irşadları hala devam ediyor..tabii
yeni kitabımda anlık dalışlarla dalmışım:”bir
kitap kapağı..semazen resmi..çok güzel bir çizim..
benim sevdiğim tarzda, içinde kimse yok:)”,gözlerimi
açıp kapıyorum ..”bembeyaz bir çöl..karşıdan gelen bir
fayton..içindekinin biri bembeyaz yün harmanili,kapşonu
var hani..böyle soluk beyaz bir adam...yakınlaşıyor..o
sanki var yok arası.. yakınlaşıyor.. gözleri..
yakınlaşıyor.. gözlerine bak..yeşilin mavisindeki çelik
gri...gözlerine bak..gözleri...gözleriii..gözleriii...gözlerim...”
ve yine gözlerini açıp kapatıyor çocuk...”sen, her
geleni dağıtıyorsun,olmayanı ise istiyorsun?”
şimdi...düşünüyorum..bu iyi bir şey mi kötü mü?karar
veremiyorum...ve sonra gece...elindeki kağıda sevinçle
bakıyor çocuk..Geylani Hoca dan bir dua...neden
hatırlamıyorum, Sevdiğim neden?tek kelimesini
bile..biliyorum aslında..gözümü açar açmaz nefsim için
kullanmak istedim de ondan:)unutma bak ,kızmak yok,iznim
var çünkü...hatırladığımda ...
işte çocukcağız hz.
Kuddusi üzerine tefekkürle geçirmiş bu haftayı ve
Senle..irşad diriden biliyorsun, tasarrufsa Ondan hala
devam ediyor...aynı gün mail geldi..birileri Kuddusi
hz. nin icazetname kasidesi gerçek mi
soruyor..inanmak ne zor değil mi?ama benim için
kolay..şaşırıyorum tabii..yani bu gelişmeler,o
sohbetler..Sen yoksun ve benden evvel yazdıklarımı
söylüyorsun..önden gidiyorsun ve bu tuti sadece taklid
ederek iz sürüyormuş gibi yapabiliyor sadece..neler olup
bittiğini hala çözemedim..ben sadece Seni sevdiğim için,
bir önemi de yok aslında..yazılanlar daima yazdırana
aitmiş ya hani,işte önemli olan Senden bana kalan izler
anlıyorum..
ah evvet.. yine Sana
daldım ve mevzuyu unuttum değil mi?bak hep
söylüyorum,bence yazmam işe yaramıyor..hala dikkatimi
Senden çekemedim:)evvet nerde kalmıştık..maddi ilimle
manayı nasıl anlarız da değil mi?anlayamayacağımızı
baştan kabul ederek anlarız tabii..hz Pir boşuna mı
demiş: akıl kurban Sana diye..akıl gönle
inecekmiş ya evvela..teslim olacak ..işte bir zamanlar
bir çocuk var mış..Haybabama
sormuş:Kuddusi hz..yine gelir mi?neden geldi?benimle çay
içer mi?kahve içer mi?sohbet eder mi?..Haybabam:” ooooo
gelmez mi? ... ya.... ya gelir:)..senle sohbette
eder..yer de, içer de..ama o yediklerini bizim gibi
vücudundan atmaz..ter ya da nefes ile bedeninden
atar”..demiş.. ne ilginç değil mi Sevdiğim..şimdi bunu
bilen kabul eden bir insan, bunu
maddeyle=BEYNİYLE-BÖBREĞİ VE MİDESİYLE çözemeyeceğinide
bilir değil mi?yani bu işe benim aklım ermiyor der ve
sabırla anlatılacağı vakti öööyyle ben gibi bekler
durur..mesela bana biri: bak şuraya uzaylı gelmiş,cin
gelmiş git gör dese, gitmem.. tembelliğimden..çünkü ben
de uzayda yaşıyorum ve uzaylıyım..ben de vesveselerimle
cinniyim.. hatta bazen şeytanı bile o korkunç sesimle
kaçırabilirim değil mi?:)ses teröristiyim sanırım..
bu arada Sevdiğim, kitapta bir mektubunda hz. Kuddusi
:”şaraptan dönmüş sirkenin ne keskin olduğunu” ona
bakan bir zatın,kendisine söylediğini anlatıyor..bak
birde bunu öğrenmiş oldum...O da halvette kalmak istemiş
hep ama Rabbi, O nu celvete indirmiş tabii..halkın
içinde yaşamak en ağırı ya o bakımdan..kimse benden
zarar görmesin diye Eline, Diline, Beline
sahip yaşamak, yani kur’an ahlakı ile ahlaklanmak,
yani takva ile ne zor değil mi?hz. Kuddusi ye sık
sık bazı emanetler teklif edilmiş mektuplarında
yazıyor..o hep reddetmiş:” ben bir cezbeli meczubum.
meczuba güvenilmez” demiş ne ilginç ve akıllıca değil
mi?
başka....başka..işte tamirdeydik
ve ben o kapıda yağmalanınca her şeyi yağmalamıştım ya
hani..bizim evdeki tüm eşyalarda aynı ben gibi maraz
çıkarttı o vakit..ben,ev,eşyalar cinnet geçirdik..yanan
yanana,bozulan bozulana,kırılan kırılana..kim daha
kıskanç bilmiyorum:)neyse yenilenenler ve tamir
edilenler faslı sürdü..arkadaşlarımla buluşmam lazım
..evveli salı..evde tamirat var..ben gitmek
istemiyorum..kurban kesilecek Eyüp Sultan hz. de..görmek
istemiyorum..çok huysuzum.geçimsizim ..ben olsam benle
hiç görüşmem..öyle lanetim yani...arkadaşlarım benden
daha inatçı çıktılar.. tam 3 saat yollarda beni bekleyip
Eyüp Sultana götürdüler. camiide üst kata çıktım ve
namaza durdum..ben namaza durduğum anda imam:” hatun
kişi niyetine” deyip cenaze namazına
durdu:)..ziyaret..avluda bir sütuna yaslandım..o çınara
baktım..bir sürü sünnet çocuğu vardı..içimde kalan bir
öykü var benim biliyor musun?..çok hazin bişey..ama
geldi geçti..ben daima her maddi özel anlarını vermek
zorunda kalanlardanım(elinden alınan daha doğrusu)
biliyorsun...işte gözyaşları..birden çınara doğru
bakarken, içimde mehter marşı çalmaya ve mehteran
eşliğinde salat etmeye başladım..Ya Rabbim.. ben bunu
nerden biliyordum ki?..şimdi sorsan tek kelimesini Sana
okuyamam..birazdan geçti ..hüzün var..sonra gittik bir
büfeden döner ekmek aldık:)..açız aç..Ya Rabbim biz
gerçekten çook entersan, komik varlıklarız ..elimizde
dönerlerle kurbanımızı seçmeye gittik..arkadaşlarım
sınıfımız adına bunu istediler..ben en az maddi
katılımcıydım..sembolen(tabii ki 10) yani..işte yavrum
el arabasında geldi..tek saltanatı tabii..bööyle henüz
oyun çocuğu..gözleri, burnusu,kulakları ve ağzısı
kara..aynı ben gibi pasaklıydı..burada bir aşhane var ve
inanılmaz bir kesimhanesi var..çok güzel...böyle camlı
bir bölümde sandalyeler var.. isteyen izlesin
diye..diziliyoruz kızlarla..ben ağlıyorum..gözlerimin
önünden kızıl gözlü kara koç, haybabam.....yapmaaaaaa!!!,babaaaaa!!!!..Evvel
Zamanım daha dinlemeden:” hemen sadaka veriniz”..bir
rüyaya bir kurban sadakası ...çin de kasaplar ... derisi
yüzülen ...., kırmızı mühürlü hediye paketimden çıkan
bembeyaz minik kuzucuk......yarabbim ya ....işte hepsi
hücum etti..ağlıyorum....
sonra teleferikle Pierloti
ye çıktık..çaylar.. iki genç geçiyor...birinin elinde
boş tabut var, diğerinde kapağı..merdivenlerden
çıkıyorlar..gülüyoruz..arkadaşım beni beklerken
kitapçıdan “Mevlana” adında bir kitap almış..külliyat
mış..işte hepimize sıra ile sayfa açıyor..bak bana ne
çıktı:
.......
Gönlünü terk etmezsen, vermem sana
dediklerimi tutmazsan vermem sana
bırak hileyi,ölmüş numarasını,yapma
Ha vallah,ha billah,ölmezsen vermem sana:)
yaaa. Gördün mü ne cevab değil mi Sevdiğim.. dedim ki:Kaşgari
Tekkesine gidelim, orada devam edelim.mezarların içinde
yürüyerek türbeye vardık..burası benim için önemli
biliyorsun..Evvel Zamanım gitmemi söylemişti..ve daha
sonra bir ramazanda, teravih esnasında oradaki bir
hanımdan öğrendim ki, eskiden orası aynı vakitte
medreseymiş..Arvasi hz.ders verirmiş.. anladım ki Evvel
Zaman, şimdi benim namaz kıldığım bu oda da ders
görmüş.. ne entesan değil mi?
işte Kaşgari Türbesindeyiz..sıra ile hepimiz için
arkadaşım yine sayfa açıyor..benim bahtıma yine “sen söz
dinlemiyorsun” konusu çıktı..güldük..sıra bitti. Kaşgari
hz ne de aç dedim.. derken birden..” dur, ben bişey
yapmak istiyorum..beş dakika sonra geleceğim” dedim.
arkadaşım sayfayı açtı:” sana oraya gitme,seni kırarlar
dem...”...kızlar,bana söz dinle
dediler..gülerek:”deneyeceğim,bekleyin ,okuma sakın,
geliyorum” dedim..işte bahçede iki yerde çaydanlıkla çay
içiyorlardı..arkadaşlarım için çay istedim..yok dediler
iki tarafta:)döndüm..herkes gülüyordu..vermediler değil
mi? bak söz dinlemedin yine.”dediler..yaaa..ama ne oldu
bilyor musun?...ne oldu inanamazsın.. ben ne
anladım..bir daha o şiiri iyice okumam lazım tabii.bu
şiir öyle meşhur değil .. çok önemli bence..henüz
okumadım..bir evvel ki gece yazdığım en son masalımdaki
sahte şeyhleri anlamak vardı ya hani..işte hz. Pir
aslında bu şiirinde sahte mürşidleri ve insanın onların
eline düşünce başına gelecekleri anlatıyordu..bana öğret
dediğimin dersini veriyordu yani....öyle nasıl dinledim
biliyormusun su içer gibi..aç..ve sonunda yine doğru
dostlar gelip onu razı ediyorlardı ne mutlu değil mi
dürüst ve gerçeklere .....
orası öyle huzurlu bir yer ki inanamazsın..İsa Geylani
hz ne de sayfa açtık :)çıkınca,bahçede baktık, yeni
çaylar demlenmiş..hepimiz başlarına gidip selamladık ve
bize yine çay ikram etmediler:)GÜLDÜK..aynen tastik
yani.. ve eve dönüş....
**
bu gün salı..masal yazdım.. uyumadım çünkü işim
var...bir ara gözlerimi kapattım uyumamam lazım.. Ya
Rabbim..o gözün irisi..başka bişey yok.o gözün rengi ve
irisi...salı akşamı ve yeni geldim..kızlarla bu sefer
vapurla Üsküdar’a geçtik..muhteşem bir seyirdi..siyah
post sahibi...su...Aziz Mahmud Hüdai hz ne gittik
evvela.”.ooo.... kimleri görüyorum..Osmanlıca Hocam
adıyla müsemma:)” Tülinle sohbet ediyor..hocama sadece
bir defa derse gidebildim henüz biliyorsun..bir daha
olur mu Sence?:)işte hocam, Hüdai hz nin el
yazmalarından mesul.. kütüphaneden...Tülin, bize
kendiliğinden türk kahvesi yapıp getiriyor..inanılmaz
bişey değil mi?:)geçen, onları tanıştırdığım selamsızın
selamlısına cümbüşe gitmiş..mor yeşile bulanmış...
çocuğa onu anlatıyor..Kuddusi hz den konuşuyorlar..celvetten
..halvetten..
Hoca; Selamsız’a ismine
veren zatın yaşadığına benzer bir hayalini çocuklara
anlatıyor..bunu dün gece neden yaşadığımı hep düşündüm,
anlayamadım diyor..çocuk:ben HAYvanlıklarımızla alakalı
masal düşünüyordum..bence bu güzel bir örnek.. bu
mevzudaki düş lerini ve düşüncelerini anlatıyor çocuk
da..sonra arkadaşlarım, türbede biraz daha dua ve kurban
için kalıyorlar..biz hocamla, Şükran Teyze ve Hüseyin
Amcalara yürüyoruz..Ayazma Camiinin kapısına gelince;
hoca, bana üstteki ayeti okutuyor..aslında o okuyor
tabii..selametle cennete girmekle alakalı o ayet..Ayazma
Camiinin çook zarif kuş yuvaları var..güvercin aileleri
pek bir mutlu.. ve dostlarım,Hoca ile
tanışıyorlar...fanatik Ehl-i Beyt aşığı Hüseyin Amca her
zaman ki gibi..Şükran Teyze sık sık uyarıyor..osmanlıca
hocamız:en munis-HALİM:) hali ile hiç bir çocuğun
diğerinden ayrılamayacağını anlatıyor da
anlatıyor.....:)arada ilahiler söyleniyor..tabiki
Hüseyin Amca “biz Hüseynilerdeniz” i okuyor.....çoook
sade velakin her dem bereketli ve leziz bir
sofradayız..arkadaşlarım ve Tülin de var...tam
karşımda bir aile fotoğrafı var..o fotoğraf daima
Sensin...inanılmaz...sol gözüm hep Seni
görüyor..bizlesin..bizle..
Seni
çoooook özledim.. |