Merhaba Sevdiğim Merhaba..Zamanımızda;5 mayıs=0
0=0..ölüm=vuslat ve tekrar doğum günü..işte bizde 5
Mayıs Evliyalar Haftası dolayısıyla Kastamonu gezisine
gittik.. şimdilik bunu yazmayacağım çünkü vaktim yok..o
yüzden, eski bir masalımı yani kapsama alanını tekrar
okumanı istiyorum..yanlız küçük enstantaneler sunmak
isterim ki, hoşluklar unutulmasın diye..tarihsel
masalımızın “durak notları”, demek daha doğru belki de..
gezide, Aşık Murat ney üfledi tüm türbelerde,ve ayetler
okudu ve ilahiler ve şarkılar…çok anlamlıydı..böyle bir
ritüele eşlik ettiğim için, Sana minnettarım..birde
Ginolu da; limanın en ucunda, gün batımında rüzgara
karşı ,denize ritüelimiz vardı, acaip hoştu…neyzen
coştu..benim şarkım olan :kaldırıp kendinizi denize
atmaktır adı aşkk:),ağuyu kendi içüp sukkari yare
sunmaktır adı aşkı söyledi..yunus balıkları bile cuşa
gelüp sahile ram olmak istediler:)…
Sonra Haybabamın verdiği yeni hayali kitabımın peşine
düştüm.”masonlar ve dervişler”…o binlerce kitabın içinde
asla bulamayacağımı, çünkü aramayacağımı ikimizde
biliyorduk, ama olsun…delil lazımdı..hocalara sordum: bu
başlıkta kitap gördünüz mü? diye..yok …kardeşimi
aradım..yok duymamış..ve internete baktım ..o başlıkta
kitap yok..zaten basılı değildi, fotokopiydi.. yani
bizim halimiz gibi:)işte maksat aramaktı..neden?çünkü
aramakla bulunmuyormuş ve bulanlarda
arayanlarmış..maksat çok güzel bir arayışla aramak
olduğundan, bende karımca kararımca iz takip etmeye
çalıştım…ve nette 20 dakika kadar incelediğim 5 yakın
veriden, sadece bir makalede anlamam gerekeni anladım..o
köşe yazarı da benim daha evvel yazdığım bir şeyi
istiyordu..HIRSIZLARIN EL KOYDUKLARI SEMBOLLERİN İSLAMİ
VERSİYONUNU YANİİ.ve eskiden yazdığım bir masalın tam
dönemindeydik..2. sene-i devriyesi..bu masallarımla ben;
daha sonraki hayallerimden birinde Budist rahipler
tarafından hediyelere gark olmuştum..saman kağıdı
paketler içinden çıkan sarı çiçeklerden bir kolye ve
rengarenk çiçeklerle bezenmiş bir kağıda basılmış
yazımın yanında, anaokulu çocukları için boyama
kalemleri:)mektupta şunlar yazıyordu hatırladığım kadarı
ile…”bu yılın anneye yazılmış en güzel yazısı olarak
sizin yazınızı seçtik,sizi kutluyoruz..……”bu insanlara
tuhaf gelebilir..normal..hiiç alınmam..umurumda bile
değil..çünkü bu bir masal:).HayAlinden öğrenip HayAline
yazan biri içinse sıradan…O’nun dediği gibi:hepimizin
adı Ali olabilir ama maksat A’Lİ olabilmektir yani en
yüce,ulu….Allah’ın birliğini idrak edenler içindir Tek
İlah- Tek Tanrı belki de..ve O Ulu Tanrı bazen insanı
ulular bazen de insanı ulutur..dileğimiz O’nun
tarafından yüceltilmek olsun inşallah ve amin..
Sevdiğim, bugün anladım ki, meğer bu masalımın rengi ve
makamı sarıymış…oysa ben henüz bu rengi çalışmadım yani
bilmiyorum…bunu da senle idrak ettim, çok teşekkür
ediyorum..masalımın en nihayetinde, bende, masal
dostlarım olan Hindistanlı Budist Tevhid Eri Rahiplere
hediye bir şarkı eklemek istiyorum-adı ŞARAP..onlara
sarı meyvelerden turunç rayihaları ve selamlar yollamak
istiyorum..
********
Kutsal Kâse-İlahi Anne’ye-Rahim
Ben Sana niyet edeli uzun zaman olmuştu
kırk yaşıma niyet etmiştim ve Sen’de ölmeye gelecektim
ve Sen’in manandan habersiz zır cahildim..
kırk yaşım geldi. Sen’den haber yoktu..
merakla hediyemi bekliyordum; her zamanki gibi..
önce Fatır geldi kanatlandık, kanatlarımız tabii ki
pespembeydi
ve Sen’den davetiye de geldi.. Sen kadar kutsaldı benim
için
akabinde Fetih ve Hüccuratımızın törenleri yapıldı..
fethettin beni, ben de Fatih Camii’nde Fatih’ le
kutsandım… ..
Alime rica ettim: çok korkuyorum lütfen kollarınızda
öleyim…
öyle hızlı Sana geldim ki, Sen baştan aşağı hediye idin
benim için..
sıcağa dayanamazdım ve Senin beni yakıp kavuracağından
korkardım hep..
oysa Sana ayak basar basmaz serin rüzgarların beni
karşıladı
anladım.. “hoş geldin” diyordun… ..
Sen bir kaç metre ötemdeydin artık … ..
ama ben sekiz geceden sadece bir gece otel de
uyuyacaktım..
gece serindi ve sakindik, yalnız ve huzurluyduk ve
karanlığın içinde Sen ışıktın
Fetih Kapından girdim ilk evvela.. şaşkındım ve cahil..
Seni daha heybetli umuyordum..
sanki ülkemden ve şehrimden hiç ayrılmamıştım.. öyle
tanıdık ve iç içeydik ki..
Ramazanda Teravihe bir camiye gelmiş gibiydim
ama burası gerçekten ev gibiydi.. evimdi.. ayrılamadığım
..
bir daha hiç ayrılamayacağım da.. Sema vaktim geldiğinde
hep Sen deydim artık..
bir gece uyuduğum O Ağacın Kökleri sanki burasıydı..
ayrılışımdan aylarca acı duyup, koparılmışlık hissiyle
ağladığım Köklerimdeydim..
ayrılırken hazinemle beraber yüklendiğimle de
kaldığımdın..
Sen siyah kadifeden bir yastık kadar yumuşak ve
geçirgendin.
sanki bu yumuşaklığın içinde şefkatle sarınıyordum..
taşların bile yumuşacıktı ve her yerinde Ben- benimdin,
Evimdin
Alimin tavsiyesi ile cenaze namazımıza da niyet ettik… …
.
Artık sadece beş vakite ait görevlerimi yapacak sonra
ise:
hiç bir şey yapmadan Sana ve Seni ziyarete gelenlere
bakacaktım..
eyyy Annemm, kutsal olan, Rahiim olan Annem
ben Sana geldimm, ait olduğum yere eyy Annem
Sana, davetinle, ölmeye geldimm… aç kapıyı açççç… .
benle beraber selamlarını getirdiğim A-li dostlarımda
var.
biz Senin manana geldik aç kapıyııı açççç Annem..
ey Annem !!!.. eyy en güzel kadın, karanlığından ışık
çıkan Hücrem aç kapıyı açç
Sana kendimi getirdim kendimle beraber A-liii getirdimm
aç kapıyı açççç..
çıktım üst kata Hacerü-l Esved’ in (eline) selam selam
karşısına ”durduk Salat ‘a … bak o Salat’taki temaşaya”
”tüm Ruhlar Sen’in Evinde Semadaydı .. her biri farklı
yönde dönmedeydi.”.
”suretler görünmedeydi”
”toprak heykel yıkılmadaydı”
”zaman ‘an’ dı ve durmuştu”
”başka bir şey de yoktu, her şey beyazdı.. noktalar-
zerreler donmuştu”… … .
gösterdin bana hep hayal ettiğim rüyamı
oysa anlamadım ben uyandığımı… .
yokmuş hiçbir şey: her şey sadece bir rüya.. sadece An
varmış..
bu acıydı Annem çok acıı.. Sen koru korunganlığınla
benii..
eyy Annem ey Hacer-Taş olan , Taşı Sıksan -Sabrın Suyu
çıkar..
sen de Soyut Su idin belki de; herşeyin aslı olan Soyut
Su..
Sen’de şifa vardı, Sen’de derman.. Sen’de ölüm vardı
Sen’de diriliş…
ey “Kutsal Kasem” bak ailemizin tüm Kutsal Kaseleri Sana
geldikk..
biz Annemize deva bulmaya geldikk..
anladım ki biz zaten hep Sen’deymişiz
anladım anneler neden bırakamaz evlatlarını, anladım..
ve evlat kime aittir çok iyi anladım..
Biz Sen’dik Sen’ de Biz’din, Biz hep beraber “BİR” dik..
ve tek Birimiz bile asla Sen’den ayrılamazmışız …
anladım şükürler olsun Annem..
Sema ibadetimizmiş Bizim Sana; Senin’de Biz’e, O manada
Sen’ de olduğumu bana öğrettiğin için çok şükrediyorum
Sana
Senden ayrılamayacağımı bilmek en büyük güven bana
olmadığımı bilmek çok ağır acı olsa da
zamanla bunun asıl mutluluk olduğunu öğreneceğim belki
de…
hürriyetimi satın alacağım “An” dın Sen..
yokluk sandığım o şey, muhakkak ki özgürlük
varlık sandığım bu alem, en büyük mutluluk
uyanıklığımda..
ey Annem karanlık Hücrem, Yumurtam, Diriliğim
karanlığından ışık çıkan Kutsal Yarim, Ey Annem sev
beniii..
(17-2-2008)
Bu yazımı lütfen basit bir özet kabul ediniz.. Çünkü
yazmak istediklerimi sonsuza dek bu kutsal kase-İlahi
Annemin içinden ancak yazabileceğimi idrak ettim..
Bundan sonra tüm yazacaklarımın, sizlerin de yaşadığınız
her olay yerinin, mekanının burası olduğunu bilmenizi
istedim.. Asli Vatanımız’a bir merhaba dedik.. Artık O
Vatanı tanıyacağız İnşallah ve Aminn.
RAKAMLARIMIZIN MASALI
(hepsi hayaldir, ilmi dayanağı yoktur, mesuliyet kabul
etmiyoruz tabii)
Evvet geldik muhteşem 7’ye.. Benim hayatımın hemen her
yerinde “7″ vardır.. Ve “7″ rakamına ait dünyada bilinen
de çok şey vardır.. O yüzden çok derinleşmeden sadece
başlıksal “7″ manaları anlatmak istiyorum..
Zira; asıl istediğim kötü maksat için kullanılan
sembollerin İslam’ın öz malı olduğunu anlatıp onları
geri almaktır.. Bunu kendim, çocuklarım ve tüm insanlar
için yapmak istiyorum.. Bu hepimizin borcu aslında..
Doğrusu da onları, ait oldukları yere koymaktır.. Tüm
eşya Hakikat-i Muhammediye’nin Nur’una aittir.. Ve O İlk
Nur’dan olan ilk RUH’ da O’ na aittir..
* “7″ VE 8’E başlayalım… .. (ikisi beraber anılmalı diye
düşünüyoruz..)
Elif harfinde “7″ Nokta Ölçüsü vardır.. Fatiha, Kur’an’
ın Özüdür ve “7″ Ayettir.. İnsanın başında “7″ delik
vardır, Ney de insanı anlatır ve “7” deliklidir, “7”
Nota vardır.. “7” Nefs mertebesi, “7” Renk vardır, “7”
Uyurlar vardır, Yusuf (a.s.) suresindeki rüyada olumlu
ve olumsuz geçecek imtihan devreleri “7”şer yıldır
(Lütfi Filiz-Noktanın Sonsuzluğu isimli kitabında
ESMAların-esmayı has- “7” yılda bir yer değiştirmesi
olarak çok güzel açıklamış), v.b. devam eder..
aRABça “7” Türkçe’deki “V” harfine benzer.. Artık lütfen
bu “V” harfine iyi bakıp bunun üstünde anlatacaklarımı
hayal ediniz..
* V=Kutsal Kase=Rahim=Nüzul (Ruh’ un aşağı inişi,
dünyaya doğuş)=Güneş=Mürşidi Kamil=Hz. Muhammed (
s.a.v.)=RA gücü (-rab terbiye edici öğretmen)=Som altın…
* * * * * *
Şimdiye dek geçen “tüm seyirler kendini bulmuş – bilmiş”
ve dünya-madde alemine bu kanalla inmiştir ve “her -an
da inmektedir.” (* bu konulara meraklı yeniler için
açıklama: aslında inen çıkan yok, sembolen –mecazen
böyle anlatılmak zorunda..dişilik erillik te yok (İç-dış
da) lütfen yanlış anlamayalım.. bunlar zıtlıkları
anlayabilmek için gerekli olduğundan binlerce yıldır
böyle anlatıla gelmiş.. soyut-sanal anlatımlar; maddi
anlamlar tabiii) Oyunun kuralı ve zevkli yanı
‘puzzle’ları birleştirmek ve bu iki zıtlıklar denizini
aşmaksa ki, en zor olanı da sanırım bu bölümdür.. Ben
hala buralarda oyalanmaktayım.. Manzara ve müzik sever
bir ruh olduğum için eşyadan çıkmam çok zor.. :)
NİHAYETİNDE;
“Aaaaaaaaaaa.!!!…. Herşey ne basitmiş diyerek: ‘HAYRET,
HAYRET’ kahkaları-çığlıkları atmaktan geçiyor sanırım..
Bu merhaleyi merakla bekliyoruz tabii.. ‘Rengi
erguvanidir’ belki de..”
“8” Rakamını da burada“V” ile beraber anlatmak istiyorum
çünkü ikisi beraber olursa aile olur ve o aileden de
“KUL-VELİ (6 & 9) doğulur..” (Maksat ta zaten bu mana
çocuğunun kendinizden doğmasıdır..)
8, aRABça da “V”’nin “tersi gibi hayal ediniz ki burada
yapamıyorum”.. (çadır gibi hayal ediniz.. -Rahmanım
gazabımı kuşatmıştır misali ile, Örtücü olduğunu,
Kudreti ile Bağışlayıp Koruduğunu –kuşattığını da hayal
ediniz lütfen..)
* 8 Rakamı dönüşümün=Vuslatın=Evliliğin=İki ayrı şeyin
bir olmasının=Yukarı çıkışın (Ruh’un yukarı Uruç
edişinin yani Miracının da sembolüdür)=AY=Gümüş=Mürid=Hz.
Ali (Toprağın babası)… Buna Rahman diyelim ( ilahi
baba-Ruh-Cebrail boyutu-Külli Akıl olsun) senaryomuzda..
* * * * * *
Ve üçünün de(7-8-9) manasını “Bismillahirrahmanirrahim”
olarak yani ilahi bir “mühür” olarak düşünmenizi
istiyorum..
Bizler çok zengin olsak bir şey alacağımız vakit; en
ünlü sanatçıların tek tek ürettikleri kişiye özel: no’lu,
damgalı, mühürlü, tarihli sanat eserlerini almaya
çalışırdık değil mi.. ?
İşte, ben “sembollerin” de böyle “Besmeleyi anlatan
ilahi mühürler” olduğuna inanıyorum..
Her uygarlık ve zamana göre tasarlanmış “Besmele
mühürleri”…
İlk sembolümüz uzak doğunun meşhur sembolü bir daire
içindeki “Ying-Yang olsun”.. Siyah- Beyaz İki Ruhun
dairesel dönüşümünü anlatır (RUH-NEFS, tüm zıtlıklar
denizindeki BALIK=YÜZEN –tesbih eden-SÜBHAN OLAN), hem
de 8 rakamını.. İki Ruhun iki de Göz Noktası olduğuna
dikkat çekerim.. Bu balıklardan biri aslıdır diğeri de
gölgesi yani balık aslında tektir.. Zıtlıkların mükemmel
bir sembolüdür ve kendisi “Bismillahirrahmanirrahim” den
başka birşey değildir..:)
Diğeri Davut Yıldızı’dır ki (Hz. Süleyman‘ın Mührü) ben
bu sembolü çok severim.. Zira her insanın bir yıldız
olduğuna inanıyorum.. İlk Nur’ un “bing bang“i ile
hepimizin zaten; yıldız tozları olduğumuzu bilim
adamları da söylüyor.. Ve yıldızlar gökyüzünde ayet
yazarlar.. Her yıldız ( ilahi kişilik-A-li ruh) bir
harfin içindeki ölçü noktası gibidir.. Ya da Kutsal
Kasemiz’i; Soyut Su kabul edersek ki ondaki her “A-li
Ruh” u bir Nokta ve o her Nokta’yı da bir harfin
içindeki ölçü olarak hayal edersek “Levh” aynalarının
yansımalarına doğru sanki biraz uzanmış olabiliriz..
Yazıyorum ama yazdıklarımdan korkarak yazıyorum çünkü
nereye doğru gideceğimi bilmiyorum.. Allah muhafaza..
Hemen dönelim:)
Ayağa kalkmış bir insan bacakları ve kollarını açtığında
bir yıldıza benzer.. Ve kainatta eskiden beri: bu yıldız
biçiminin sonsuza dek açılabilen tek geometrik şekil
olduğu söylenir.. Eski eserlerin neredeyse tümünde bu
yıldızın sonsuza dek açlımı vardır.. Konya’daki Alaaddin
Keykubat Camii’ndeki muhteşem minberde en güzel örneği
sergilenmiştir de zaten.. Bu motifler aslında Ana
Güneş’in etrafındaki diğer güneş ve uydu sistemlerini de
anlatır.. (HER YILDIZ ZATEN BİR GÜNEŞ DEĞİL MİDİR Kİ?)
Cami duvarlarına, minberlere sıklıkla işlenmiştir ve
avize çemberlerine de. Yani eskiden bu işi o kadar iyi
biliyorlarmış ki gelecek kuşaklara aktarabilmek için
sembolizm yoluna gidilmiş.. Unutulmasın diye..
Büyüklerin şartlanmışlıklarından anlayamayacağı-kabul
edemeyeceği basit anlamlar SIR sanılıp masal olup
çocukların kulağına uyumadan anlatılmış; onlar da
çocuklarına gerçeği aktarsınlar, uyurken “uyanık rüya”
görsünler diye..:)
Çünkü çocuklar kayıt cihazı gibidir.. İlk kaydeden
kazanır..
Aşağı inen (V-7) Ruh burada beden kalıbına girmiştir..
Ama o beden aslında sadece bir elbisedir .. Can Ruh’da
dır.. Gören, İşiten, Duyan hala odur.. Kalın kabuk
–toprak beden bunu hatırlamaya elverişli değildir,
kuvvetli enerjiyi en iyi topraklayan, nötrlöyen yapıdır…
Su ile de arınabilir, toprakla da, ateşle de, hava ile
de.. Demek ki topraki yapımızın her türlü imtihan için
donanımı mevcutmuş.. Yapılan iyi NİYETLİ iyi AMELLERle
yukarı çıkış için ruh latifleştirilir.. (aslında
Ruh‘un buna ihtiyacı yoktur ama bizim Ruh’umuzun
manasına ermek için bu çalışmalara ihtiyacımız vardır..
) Ağırlıklardan, zanlardan, ben-benlerden kurtulmak
lazımdır.. Bu da ancak “acılı bir, yanarak öğrenme
-bilme eğitimi ile olur.. Ateş aslında ilimdir”.. Her
duvarınızı yıkarlar.. Bildiğinizi sandığınız,
sahiplendiğiniz her şey elinizden alındığında korkunç
acılar çekersiniz.. Taakii siz, o şeyin size ait
olmadığını idrak edene dek sürer.. (Sonra hepsi fazlası
ile hediye ediliyormuş :) Buna canla, malla, sağlıkla,
birbirimizle, imanla imtihan diyelim..
Başarımızın nisbetinde yukarı çıkacak iyi amel
bedenimize kavuşuruz ve Miraç-Uruç yapabiliriz.. Bu da
“7’ve 8 ‘in vuslatı” ile olur.. yani sembolen “V” nin
kendisini aynalaması ile üstünde ters “V”olur (burada
yazı ile yapamıyorum maalesef, siz hayal ediniz) İki
pergelin üst üste geldiği o meşhur mason sembolü oldu
değil mi.. ? ( Evet o da bizim sembolümüz de ondan,
ilerde masonluğun aslının da Muhammediyeti anlattığını
kendi zanlarımla yazarım belki… :)Yani “Besmele” demek..
O zamanın “hiyeroğlif Mührü”.. Sistemi anlatıyor… Yüce
Mimar’ın yaratış formülünü belki de.. Ve aynı zamanda bu
şekil Davut Yıldızı (hz.Süleyman’ın Mührü) da oluyor.……………
TEŞEKKÜR
Burada manevi dostlarım ve büyüklerim olan Hz.İnsan Ali
Öztaylan ve Hz.İnsan Latif Baltutan BeyEfendilere sonsuz
teşekkürler etmek istiyorum.. Benim kadar aciz bir
cahile istediğim her konuda korkmadan rahatça yazma izni
verdikleri için.. Bu izni Onlara ben sordum çünkü yazmak
istediğim şeyler hayallerimdi ki, bazen hayaller
sakıncalı olabilirdi .. İstedim ki; beni denetleyen
Onlar olsunlar.. Bu benim için gurur vericidir..
Yazdıkça hatırlayabildiğimden (yazmaya muhtaç
olduğumdan) bu yazma işi hem çok hoş hem de korkutucu
geliyor. Allahü Teala’nın benim gibi hiç matematikten
anlayamayan birine rakamların da öyküsünü yazdırmasını
çok eğlenceli buluyorum ve yazarken kendime çok
gülüyorum.. Zira ben hayatımdan bir telefon numarasından
başka numara bile ezberleyememişimdir ..Lakin yazarken
anladım ki meğer 1’den başka rakam olmadığını “Ruhen
idrak etmişim” (diğer rakamları tanıyamadığım için ) ki,
bu konuda bu kadar beceriksiz ve korkak kalmışım..
Tasavvufun güzelliği sizi bütün korkularınızla
yüzleştirmesi (vesvese ve takıntılarınızdan da
arındırmasıdır) ve bu yüzleştirmeden sizi bilgi ile
geçirmesidir. (İlmin canlı olduğunu anlarsınız, o ilmin
içinde yüzmek ve korkmamak istersiniz.. Harfler ve
kelimeler canlıdır.. Kitaplar gerçekten de canlıdır..
Okuduğunuzda onu yazanla bağınız olur.. O yüzden de her
kitabı okumak doğru değildir.. Kitap çarpsın derler ya
hani; bu gerçekten de doğrudur.. :)Zaten cahil korkar,
bilende korku kalmazmış… Çünkü İMAN demek EMİNLİK de
demektir.. Bilenin korkusu incinmeden durabilmeyi
başarabilmektir sadece.. “Bilir ki incinirse
incitecektir, o yüzden çok sağlam durmaya çalışır
incinmemek için.. Zira o latif kalbin içindeki inciler
her şeyden daha değerlidir.. (Bu kalp nar’a
benzetilmiştir. Ve olgun nar ın çatlayıp dişlerini
gösterdiği gibi gülümsemesi beklenmektedir..)
Yazıları okuyanlardan benim yazarken hatırladığım gibi
hatırlayanlar olacağından eminim.. Oluyor da; gelen
mesajlardan anlıyorum, işin güzel yanı beklediğim gibi
hepsi masal severler.. Bu paylaşımlarla ve karşılıklı
fikir alışverişleri ile uyanmayı başaranlardan oluruz
inşaallah ve amin.. Hiç kimse yeni bir şey öğrenemez,
zaten bildiği ama inişte unuttuğu şeyleri talebi
ölçüsünde hatırlamayı başarır.. Yani birinden bir şey
işitir, okur, görür, çalışırsa ve yeni fikirler beynini
dürtükler –uyarırsa; bu isteği alan beyinde hazineden
biraz daha, biraz daha isteğe göre indirir……
Uyanmak programlı olmayanların da huzurlarını
bozmayalım, Allah inşaallah uykularını bozmasın, aminnnn…
* * *
NOT.. Güneş öğretmeni soruyor bazı arkadaşlar..
Acziyetimizi mazur görünüz.. Ama harika yeni bir Türk
filmi var ismi ULAK.. Lütfen izleyiniz.. Tasavvufi çok
semboller var ve uyanmakla alakalı, tabii içinde bir
masalcı bir de Güneş Öğretmen var..
* Okuyanlar -yazdıklarımı çözümlememi isteyenler ve ilgi
duyanlar için açıklamalar… (kendimde ne yazdığımı henüz
bilemediğim için sizle beraber çözümleyeceğime
inanıyorum ki bu gerçekten oluyor.. :)
Rakamlar – yazılar çokluğa erdikçe karmaşıklaşıyor ve
anlaşılmaz oluyor .. yazdıkça ben de farkediyorum,
rakamlardan anlamadığım için de sıkılıyorum..:) Ama işin
cazibesi de bu alemin renklilik; çarşı-pazar yeri
olmasının güzelliği, sesler, renkler, kokular her şey
içiçe ve karışık.. Çok sesli bir koro .. (Yalnızlığın
tek ilacı ve tek dostu kitaptır ya hani.. Sanki o “dost
kitap canlanmış”.. Öyle bir hüzün var aslında..) Merak
etmeyelim ki başı nasıl sakin ve huzurlu ise masalımızın
sonu da aynı şekilde bitecektir.. Bu yazı benim bir
hayalimdir, bir masaldır.. 11. yazıda da aslında bir
rüyamın hayat bulması olduğunu ve masal kitabımızın
adını öğreneceğiz.. Ben de bugün anladım…(Masallarda, bu
neden şöyle, bu neden böyle diye mantık aranmaz.. Çünkü
hayali bir kurgudur.. Çocukların mantığı henüz bunu
sorgulayamaz..)
Rakamları yazmak istemiyorum, zaten hiç de anlamam. Hep
tehlikeli bulmuşumdur.. Çocuklara da ilk evvela 10’a dek
sayma öğretildiği için bizde o sayıda kalacağız.. Ama
tekrar hayat başlasın diye “11″ de masalı bitireceğiz..
Ayna için de minicik hayaller yazmak isterim.. İlerde
Aynaya ait yazı yazmak istiyorum inşallah .. Tabii gene
masal olacak ama okuyan herkesin o masala katılması
gerekecek.. Yoksa anlaşılmayacak.. Musikili ve semalı
olacak; birlikte ayna olmayı deneyimleyeceğiz.. bunu
geçen gün deneyimledim çok etkilendim..:)
AYNA=SIR dır.. Sır insanın ta kendisidir.. O yüzden de
kendisini bilmesi için kendisine içsel yolculuk yapması
lazımdır.. Başkasının aynasını kopyalaması değil.. Sen
karşındakinde aslında kendini görürsün.. O’da sende
kendini.. Ve ayna saydam bir camdır, latiftir (SIRRIN
SIRRI YANİ ALGILARIMIZIN DIŞINDA BİR DENEYİMDİR)
zanlarımız -olumsuz huylarımızla kararmış kalbimizden
yansıyan (o aynanın ardındaki karanlık sır) aslında
biziz.. Aynaya taş atsak ayna parçalanır: yine de bize
bin bir değişik yüzümüzü göstermekten geri kalmaz ve O
OLMAYI BAŞARAMADIKÇA VE O BUNU DİLEMEDİKÇE DE asla kendi
yüzünü bize göstermez misali..Allah bilinmeyi istediği
için Adem’i yarattı.. Sırlanmayı dileseydi buna ihtiyaç
olmazdı değil mi?..
Sevgiler.. daima çocuk safiyetinde ve Hu ile
kalınız.(şubat-2008)
********
ŞARAP(EFLATUN)
Gökyüzünü kaybetmiş bir kuş gibi/Üzgünüm yorgun ve de
kırgınım hayata/
İğne atsan yere düşmez tenhaların var
kalbimde:)/Aynadaki hatta sudaki aksin bile kayıp/Biz
seninle bir salkımın iki aşık üzümü iken/Başka şişelerde
şarap olmuşuz/Başka hayatlarda harap olmuşuz/Biz
seninle bir denizin iki aşık balığı iken/Başka sularda
yüzüp durmuşuz/Başka kıyılara vurmuşuz.
http://www.dailymotion.com/video/xcntud_eflatun-yarap_music |