her dem taze ve yeni-yenileyici rüzgarı ile hayat
bulduğum alemlerin rabbi olana,rabbim olduğu için hamd
ederim.
karartma gecelerinden bir gece daha,bu sefer
ağlamıyorum….
bilmediğim bir sevinç var,tanımadığım bir hal vesselam..
uzanıyorum…bir isim,bir anış,bir adın tekrar- tekrar yad
ı
Sevdiğinin adına mazhar olmak ne devlet,bir dalga
boyu,sadece Senin gelişin…
bizim sahile, dönüşü olmayan gelişin ne şeref,teşekkür
ediyorum ve Seni seviyorum..
geriye dönmesiz bir dalga bu, anlıyorsun değil mi?
hiç bitmeyecek bir mutluluğun başladığını
hissediyorum..ama Sen hala alıngansın ve perdelerini
inadına açmıyorsun..
hangimiz daha alıngan ve kıskancız bir anlayabilsem, ah
bir bilebilsem…
Sevdiğim, Sana ne zamandır masallarıma gelen hediyeleri
yazmamıştım, şimdi birazını anlatacağım..dünya nutfe
günü törenimiz için yeni bir masam oldu..tasarım tam
istediğim gibi.. rengi beyaz değil ne yazık ki.. olsun,
demek Sen öyle seviyorsun diye düşündüm:)ve aydınlanmış
zeytin ağacına gelense harika bir pirinç, 5 kollu
şamdandı..bizim haneye kuş konmuş gibi oldu,
olsun..belki bir gün padişah bile konarın müjdecisiydi
benim için:)…ve tabii yazmayacağım hediyelerim var..beni
şöhret korkumla yüzleştirmen var..çok eğlendim..günlerce
güldüm.havalara zıpladım ..Sen olduğunda, ben hiçbir
şeyden korkmuyormuşum, onu bir defa daha anladım..beni
her zaman koruyup sakınacağını biliyorum…çook teşekkür
ediyorum..
başka.. ikimizde yokken
olanlara bakmaya devam etmeliyiz bence..çünkü akıp giden
yoldan haberler bunlar…işte sevdiğim, ben yerle
yeksanken(=kızdığını hem de çook sinirlendiğini
biliyorum) inadına=geçecek tabii..hırçın tabiatımız
üzerinde zikzaklar çiziyorum…kazı yapacağımız damarımızı
öğrenmek için belki de..hani benzemeyecektik??..bence
çok fena benziyoruz :)(ben, kendimle hiçbir zaman
geçinemedim ki, ya huu..)ama Seni değiştirirsem sevemem
ya hani ,işte aynı hal, bu tarafta da var, ne yazık
ki..Seni sevmemi dilediğini anladım ben, o sözden.. ve
ne sevindim bilsen..Seni sevmemi murad etmeseydin
sevemezdim biliyorum..ama işte bi beşer aynıyla şaşar
biliyorsun..Seni ne kadar kendime benzetiyorum ah bir
bilsen..hatta kendimde sevmediğim her şeyi Sende
seviyorum, hatta hayran bile kalıyorum:)..Seni seyretmek
benim dinim imanım zaten..(ilahi, beni dinden imandan
ayırma diye bir ilahi var ya, onun gibi aynen.)bazen,
Seni kendim sanıyorum..hayaline elimi uzatsam
dokunabilirim sanıyorum ..ne yazık ki mümkün değil…haa!!..
bir başka yeni hediyemi hatırladım aniden, yazmam
lazım..çünkü beni bu konuda kontrol etmelisin
sanırım..nereye doğru gittiğim hakkında en ufak bir
fikrim bile yok çünkü..bu konuyu hiiiç okumadım ve
duymadım bile..işte nereye baksam Hilmi Dede Baba gibi
olduğum gün, içimde şiddetle uyanan şeyi yaptım..Üsküdar’lı
bir Aktarın evladı olan Hüseyin Amcanın hediyesi,
Hz.Hüseyn’in resmini mavi bir çerçeveye yerleştirdim..bu
kadar baskın bir suret olamaz bence..ve alnını alnıma
dayandım gayri ihtiyari..içinde başka bir suret vardı
ama..sonra geçen gece aniden yine, öyle bir araya
geldik..bu sefer çook başkaydı..Sana yeni bir defter
çizmeliyim belki de, bilmiyorum ..AFETSİZ OLUR SANIRIM
BU SEFER..SAKİN VE HUZURLU YANİ..
başka
..teşekkür etmek istiyorum..bakarsın beraber gideriz
bölümü vardı ya hani..olmasam da beni gönlünde oraya
taşıdığını taa en başından beri biliyordum..kapsayan ve
kapsanandan tabii..o kabul olan dua benim değildi ki;
Senin duandım ben..bende nerde öyle dua edebilecek
gönül, nerdeee..ama huysuzluk işte..nimete şükürsüzlük
sanma sakın, sadece inatçı bir geçimsizlikten..nedenini
biliyorsun …işte bütün bu yeni idraklerim ,yeni
okumalarımda Senden- Sana ait..bana ait hiçbir şey
yok…sadece saf çamurum ben, o kadar..Can da Sensin Canan
da Sen ..
devam
edelim mi?.. bu hafta başı duyduğum bir sözden aniden
paniğe kapıldım..yine dostlarımı yitireceğim korkusu
sardı..ilk evvela Devam Eden Gölgeleri aradım. O, 83
yaşında ..tansiyonu nüksetmiş, uyuyormuş..Sana
sadakatim adına gitmediğim o şeye hazırlandığı için
yorgunmuş..ve kardeşim beni aradı..Bora, benim çokk
hayran olduğum; bizim bilmediğimiz, onların bildiği
inanılmaz sözleri olan “turnaları” okuyordu..bende, en
azından biraz dinledim..gitmem için tüm şartlar ehvendi
ve döndüğümde eksiklerim yenilenmiş olacaktı..yinede
gitmedim..sadık olduğum halde başıma sıkıntılar
geldi..kabağın sahibi nerde diyeceğim yakında
yalnız?:)bu sefer daha
olgundum..ağlamadım,bağırmadım,isyan bile etmedim..hiiç
sesim çıkmadı..bir kısa süreliğine içim acıdı o
kadar..teşekkür ediyorum..
sonra yine başka bir şehirde yaşayan en huzurlu dalga
boyuyla konuşan Kamil Amcamı aradım ..O’ da sanırım 80
lerinde demleniyor…ve en son, hayalimden bulup
tanıdığım,hayalimde bile terk ettiğim ve ağlayarak geri
dönmem için yakaran= ve her telefon konuşmamızda aynı
hayalimdeki gibi beni kendine çağıran- bana düşünmeyi
öğreten adam Mahmut Amcamı aradım tabii..O’ da 90 larını
sürüyor:)yine aynı sohbeti yaptık..O’nun benim için
anlamı büyük..O’nu 4 sene evvel- bizim şehre geldiğinde,
sadece 2 saat felan gördüm..birlikte çay içtik..bana
ayetleri kendi bedenimde nasıl düşüneceğimin talimini
yaptırmıştı..ben, kızıl mor başımı kaldırmadan O’nu
dinlemiştim hani..dedi ki yine:”buraya gel..her şeyimi
veriyorum..artık vakit az…buraya gel..o öğrendiklerinin
üzerine yenilerini ekleyelim..yeni bilgiler var”..”sizi
tanıdığımda 10 bindi yazılarınız” dedim ..”ooo.. şimdi
30 bin sayfa oldu” dedi..görüyor musun, benim masallarım
neden bitmiyor?…aynı şeyi anlatan ,hep aynı mana
üzerinde bitmez seferler yapanlar gibiyiz.. velhasıl
anladım ki herkesin ses tonundan, sağlıklılar.. iyi ve
mutlular.. benim de içim rahatladı vesselam…
anka, Kaf Dağında parçalanınca kendini ve ona ait her
şeyi yakıp yıkmıştı ki, bir dost eli uzandı..
işte
kardeşim Pempecik ve ben, Haybabamın dostu olan Orhun
Babayı ziyarete gittik..O, 73 yaşında..refikası
muhteremle ne hazırlanmışlardı, görmen lazımdı..çook
huzurlu bir evleri var..Orhun Baba:”eğitimsiz bir çiftçi
çocuğuyum ben” diyor..ama anlattıklarından ve
hayallerinden, onun da,kendisine yakin bulduğu dostunun,
henüz tanımadığı Ferdiyet Baba olduğunu çocuk
anlıyor..O, okuduğu kamillerin divanlarını aynen
ezberleyebiliyormuş..mesela Mısri Divanında bazı hatalar
varmış ve yenileri yayınlanırken O’nu davet
etmişler..hiç kitabı açmadan, nerde ne hata var
söylemiş..ve mesneviyi bir defa okumuş,
ezberindeymiş..okuduğunu görerek-sahibinden okuduğunu
anlıyoruz ..O hep şiirlerle konuşabiliyor..biliyorsun ki
ben hiçbir şey ezberleyemiyorum ve öğrenemiyorum da
..bir cümle bile ezberleyemeyen benle, koca koca
divanları ezberden okuyan karşı karşıya, ne garip bir
ikili değil mi?sohbet uzun oldu ve çok sulu gözlüydük
hepimiz tabii.kıskançlık konusuna değindik bir ara..ben
istemedim ki dedi çocuk..benim haberim bile yoktu…
..işte pembecik; kendisinin aşırı derecede sevgiye gark
olup, şiddetli yakin tutulmuşluğu ile çocuğun tam
tersini yaşamasının nedeni sordu..Orhun Baba gözlerinde
yaşlarla bir şeyler söyledi..”bak!!” dedi çocuğa:” bu
gözyaşlarının aynısı kalbime akıyor şu an biliyor
musun?..onların ikisinin de sevgi tezahürleri farklı
gözükse de, teraziye vursak zerre farkı yoktur, size
yeminle söylüyorum” dedi..neden ağlıyoruz ki hepimiz,
anlamıyorum işte… saatler akıp geçti..Orhun Baba :” bizi
başkaları duysa, bunlar delirmiş derler,bu sohbet her
yerde olmaz ki dedi..”
böyle
sohbetler normal konuşmalara benzemiyor hiç, biliyorsun,
kendi içinde çok leziz bir yemeğe benziyor.. tadı
,kokusu olan ve asla doyulmayan bir sofra gibi.. bence,
Maide Sofrası denen bu insan-ı kamillerle olunan
ortamlar olmalı..ve bu sofrayı benim için Kuranın Sen
Olduğunu ben çook iyi biliyorum.. teşekkür ediyorum,
Seni seviyorum..hava kararıyordu..Samarkant da
geldi..Orhun Baba, O’nu bizim için davet etmiş..Vücudu
İklimin Sultanı Sensin, Efendim derdimin dermanı Sensin
şarkısını söylüyor..yaaa..aaa!! bak.. ne hatırıma
geldi..ben, Senden bana gelen pembe çerçeveli, beyaz
zemine yazılmış, “vücud ve o vücudun şifası”
kitabını da okuduğumuzu bu hafta anladım ..aslında kitap
içinde kitap içinde kitapları beraber-nüsha nüsha tahsil
ediyorduk şimdi..çünkü ana kitap Sensin ve ben bu aleme
Seni tahsile gelmiştim..teşekkür ediyorum..Senin en son
noktana dek okuyabilmeyi umuyorum..Sen dilersen
tabii:)bu arada benim imla tanımaz,kısır kelime
hazinemle Senin” sad okyanusundan” dem vurmam ne garip
değil mi?hep cehaletimden biliyorsun..en cahil ben
olduğum için..kendime çook gülüyorum bu yüzden, biliyor
musun?..tüm harflerin kafasını gözünü yara, kıra, boza,
devire Seni, Sana anlatmaya çalışmak..ama olsun ..ben;”
sini, şın şeklinde söyleyenin” sevimliliğine sahip
olmayı diliyorum Senin gözünde. Sana şımarmayacağımda
kime şımaracağım ki değil mi?:)tek dileğimin bu olduğu
hatırlamak istedim birden, hiç unutma –alınma lütfen,
olur mu?..o yüzden tüm edebsizliklerimi mazur gör lütfen
..beni böyle sev.. Sana kendimi,değişemediğim için
şikayet ettiğimde;” böyle kal,Ben memnunum, değişme”
dediğin halimle sev..lütfen..zaten başka hiçbir dileğim
yok ki..beni okurken bir kere tebessüm bile etsen, bu
bana yeter..çünkü gözlerin beni okuyor, benim kalbimle
hissediyor, yani ben oldun demektir bu, anlıyorsun değil
mi?işte o anladığın şimdiki gözyaşım..Seni seviyorum:)
Orhun Babadan eve dönerken yeni çıkan bir cd satın
aldım.. dinledim.. dinledimmm.. dinledim..saatlerce
ağladım.. ağladımmm.. öyle hiç kıpırdamadan..ertesi gün
Arapça dersimize gidiyorduk yanımdaki cd yi arkadaşıma
dinlettim..kaza yapıyordu az daha ağlamaktan..arabayı
kenara çekti biraz.. daha sonra çocuklarla
sofradayız..Ayşenur güzel sanatlar lisesi resim 1.
sınıfta okuyor..acaip bir kabiliyet bence ama aynen ben
kadar huysuz…..okul, yarın sabah onları Avrupa sanat
gezisi turuna çıkartıyor..ona diyorum ki:bak bu şarkıyı
hiiç unutma olur mu? benden diye hep hatırla. bende
Haybabamdan diye dinliyorum..başını sallıyor ve şarkı
:
Beni affet kızım../Gözümün önünde büyüdün
göremedim../Beni affet kızım../Nasıl sevdim seni
gösteremedim../Beni mahvet kızım../Bir lafın yeter buna,
söylemedim../Hadi geç kızım../Benim gözümde hiç
büyümedin../Evlendiğin adam seni benim gibi korur
mu?/Sen böyle mutluyken içimdeki hüzün sorun mu?/Başın
sıkışırsa bana söz ver lütfen olur mu?/Sen çağır baban
hazır.Kutlu
ve Bahar gülüyorlar..biz başka türlüyüz ama…..gezi
uzuyor..neden mi?bir yanardağ patlamış ve külleri
havayollarını kapatmış..ben kaç senedir gazete,dergi ve
tv haberleri izleyemediğim için olaydan birkaç gün sonra
öğrendim..çocukların orada mahsur kalmasını bile, Senin
o memleketlere bir rahmetin diye düşündüm biliyor
musun?..eskiden olsa; böyle tabiat afetleri olacak ve
ben tüm dünya haberlerini takip etmeyeceğim?!..ülke
yöneticilerinin hallerini,hangi mazlumun canını kim
yaktığını da, hangi dağı harekete geçirdiler diye:)bunu
anlıyorsun değil mi?neden?.. ben de bilmiyorum, ama hep
ilgi alanım demek Senmişsin, yeni anlıyorum..bana kapıyı
açtırmayan, hiçbir zaman lider olamayan ve mirasçıları
da asla lider olamayacak olanlarda o afetin içinden
çıkanlardı belki de..kim bilir?..demek ki dağın altından
buraya yol var, hıı?!!!!hımm..
sonra
bizim pazartesi grubumuz için evime, Orhun Babayı davet
ettim..geldi saolsun..bize harika bir sohbet
yaptı…bizim, 6-7 kişi yapmaya çalıştığımız şeyin ne
kadar değerli olduğunu, devam etmemizi söyledi..ayağa
kalktı ve pencereden dışarı bakarken şöyle dedi:çocuklar..”İçerideki
“dışarı bakar..sokaktan binlerle, yüzbinlerle insan
geçmektedir ve kimsenin bir şeyden haberi yoktur..O
parmağını uzatır ve birini işaret eder..sen der, sen!..
içeri gel!.…bunda kimsenin bir yetkisi yoktur.. sadece”
O” diler ve dilediğini içeri çağırır, kim olduğunun,
nasıl biri olduğunun hiç önemi yoktur O’nun için..
ve
sonra karşılıklı muhabbet devam etti..çocuk”18
“dedi..dostu:Mevlevilikle bir alaka var mı? dedi..çocuk
dolabın üzerindeki masalına hediye gelen kurdeleli
sikkenin öyküsünü anlattı..(biliyor
musun, ben o şeyi başıma hiç takmamıştım..bir yerde
Geylani Hz.lerinin; hediyenin reddinin ne ayıp olduğunu
söylediğini okudum o esnada..ve aynanın karşısına geçip,
onu, başıma, sadece yarım dakikalığına koydum..ama ona
değil, üzerimdeki beyaz giysiye hep baktım..çünkü o ipli
giysi, hayalimdeki o gece hırkasının içindekiydi..)ne
güzel gülüyordu misafiri:”o zaman hüccurat suresiyle de
bağ olmalı” dedi..çocuk “:aa!! evet. oda var sanırım”
dedi, birden..Orhun Baba:”o zaman, siz, bize hüccurat
suresinden ne anlıyorsunuz onu anlatın, biz bilelim..bu
sure bazen insana verilir ama ancak 72 yaşında açılır ve
bazen çok nadiren genç yaşta açılabilir”dedi..çocuk :”
benim tek ilgi alanım olan, masalını yazdığım Zamanı,
yani İnsan-ı Kamili anlatıyor bu sure bence..yani
Tek Ekmel Olan Hz. Peygamberi..Asıl Vücud O..ama
o makamın temsilcisi HER DEM olduğu gibi, şu AN da
var.. .yani O’nu anlatıyor..bizler Onun
hücreleri gibiyiz..Onunlayız, Ona aidiz..yani Onun
huyunu suyunu bilirsem,ilgi alanlarını, o vakit, tüm
kainatı okuyabilirim..ama benim çıkmaza girdiğim
başka bir şey var, acı veren”..”ne ?”dedi Orhun
Baba..çocuk:”o gerçek makamı işgal eden Mutlak Vücud,
tüm devletlerin üzerinde …derinin de en derini devlet
O”..”evet “dedi Orhun baba:” tüm yönetimler onlardan
korkar ve çekinirler “dedi..”evet” dedi çocuk”
korkarlar..Niyazi Mısri Hz.ne baksak mesela.. vaktinde
bu makamın sahibi olduğu halde, neden o kadar eziyete
maruz kaldı?neden İnsan-ı Kamiller o kadar sıkıntılı
hayatları tercih ediyorlar?..üstelik Mısri Hz. üzerinde
hükümran olduklarına kendine eziyet ettirdi gibi de
anlıyorum.. neden buna göz yumuyorlar?..birde, Haybabama
:”neden her diledikleri olacakken, kendileri için bir
şey dilemiyorlar ,bu yasak mı ?”demiştim bir defa..Haybabam:”
hayır.. ne dilerlerse olur, ama onlar istemezler ki
“demişti..Orhun Baba gülümsedi:”ne doğru söylemiş
Haybabam ..tüm cevabı O vermiş zaten, başka söylenecek
söz yok..ve evet onlar kendileri için bir şey
istemezler. “
sonra Orhun Baba bir hikaye anlattı:vaktiyle kelebekler
varmış.bir ateş görmüşler ve onu merak edip, onu
öğrenmek istemişler..biri uçup gitmiş uzaktan bakmış
dönmüş ..ne gördüğünü anlatmış..diğerleri:” sen
görmedin” demişler..diğeri gitmiş yakınlaşmış çok sıcak,
korkmuş, dönmüş. diğerleri:” sende görmedin
“demişler..diğeri uçmuş ve “poff” diye bir ses gelmiş..
geri dönen olmamış.. diğerleri :”hah işte, o gördü”
demişler..çocuk burada sözü almış:”benim gelip
kalakaldığım nokta da bu biliyor musunuz?”neden, demiş
dostu, neden?çocuk:”çünkü ateşe düşünce, O
olursun=yanarsan yani AYDINlanırsın=sende yakarsın,
AYDINlatırsın=ışık sen olursun ve artık ne aşık olduğunu
nede kendini görebilirsin, bu çok acı olmalı değil
mi..işte bundan korkuyorum”..dostu gülümseyerek
imayla:”ama o mahviyet hırkasının içine girsen de
ferdiliğini almıyorlar ki, o sana kalıyor.. yine sensin,
değişmiyorsun”..”öylemi !!”dedi çocuk..” gerçekten
mi?”evet dedi dostu:” siz bunu çözmüşsünüz, neden hala
çekiniyorsunuz ki?”çocuk:”çünkü o zaman kendimi
seyretmek için, bende, başka aynalar aramak zorunda
kalırım diye.. ben sadece O’nu istiyorum” …yaaa işte
böyle..ben, sadece Seni, Sende seyretmek istiyorum..beni
sakın bırakma..
yine tek taş alyans sınıfındayız..kardeşi çocuğu Demirli
Hocaya şikayet ediyor:”hocam, bu, hiiç kitap okumuyor..
ama, habire bizden kitap istiyor..kütüphaneye dizip
koleksiyon yapıyor..okumadığı için ona kitap vermiyoruz,
siz ne dersiniz? diyor..hoca:”birde okusa ne olacak kim
bilir? ..neden kitap okumuyorsun?” diye çocuğa
dönüyor..okuyamıyorum diyor çocuk..hep beraber” neden?”
diyorlar..çünkü ben, İnsan-ı Kamil =A’li Kitabını=
Sahibimi okuyorum, o yüzden.. O’nu okumayı bitirirsem
ancak kitap okuyabilirim” diyor..Demirli hoca” en
güzelini yapıyorsunuz” diyor..ama kardeşi inat..diyor
ki:” bana, bu çocuk artık kitap okuyabilir diye imzalı
kağıt getirmen lazım.. ancak, sana öyle kitap
verebilirim diyor” ..yaaa ..böyle..Sana, buradan, benle
alakalı dedikodular yazmak istiyorum..çünkü Senle
beraber kendimi de tahsil ediyorum ya, o yüzden..işte
hoca diyor ki: ne oldu bizim rüya, yordurdunuz mu? ..yok
diyor çocuk, onu masalıma yazdım ya- aynı şey..”nerden
anlayacağız peki diyor hoca”..çocuk: geçen beyaz perdeyi
açtım ..işte siz onlaydınız ..yani rüya yorumlandı ve
tastiklendi diyor..hoca bir çocuk gibi şen tabii=başına
geleni yeni fark ediyor yani..”siz bir tanesiniz”
diyor.. ben daha mutluyum..Seni seviyorum..”aynı yolda
yürümeyi diledim ya sizin için.. ayrılamayız, o yüzden”
diyorum..hoca:” geçen Ömer’le konuştuk..O’nun hatası
bizim doğrumuzdan daha doğruymuş diye… hala aynımı
düşünüyorsunuz?..ayrıca biz, sizi böyle düşündüğünüz
içinde taktir ettik..evet diyor çocuk:sizin tüm
doğrularınız O’nun hatası gibidir..hatta tek doğru var..
O…..yaa!!!:( diyorlar… yaa!!:) diyor çocuk..hoca
tebriklerini sunuyor..sonra asasız M. var tabii
…geçenlerde köyde, sık sık dile getirdiği bir
düşüncesini çok sert söylemişti çocuğa..o, Evvel
Zamandan dolayı ona, aliye abla diyordu:ben size gıcık
oluyordum biliyor musunuz? dedi..neden? dedi
çocuk..çünkü o kadar sinir sorular soruyordunuz ki..çok
sinirimi bozuyordunuz..zeytinyağı nedir diye sorumu olur
tasavvuf dersinde yahu?siz sorarken ben hep alay
ediyordum, yok tereyağ diyordum..gülüyorduk..ama
Haybabam herkesi terslediği şeylerde, siz öyle saçma
sorular sorarken keyif alıyor ve dikkatle
dinliyordu..bende: neden buna bağırıp susturmuyor diye,
merak ediyordum..zeytinyağ ne?..tereyağ..tereyağğ…..
diye anlatırken aniden içinden Haybabamın konuştuğu
hissi ile dönen çocuk :sen, babanın terinin yağından
olmadın mı ?işte zeytinyağı da o, dedi…ve bunu derken
öyle kalakaldı..senelerdir bir türlü çözemediği şeyi,
ani bir kızgınlıkla, ama içindeki hiddetin Haybabamın
tezahürü olmasıyla çözmüştü çocuk..”bir emek mahsulü
olarak” bunun içinde teşekkür ediyorum:)…ve Musa bu
sefer sınıfta..bu gece hangi gece biliyorsun..Sen gül
olup güldüğün gece..kırmızı yanii ..daha öncekinde
güneş=altın sarıydın hani..ikisinin karışımı(sarı
lale-kırmızı gül) turuncu turunç oluyor tabii..portakal
kabuğu suyu kokusu hani..müminlerin kokusu turunç
gibiymiş.. bunu, Demirli Hocaya sorup
öğrendim..hadismiş..
işte o gece bir tartışma olmuştu..ben, Hz.Kur’an
hakkında kontrol edemediğim derecede çok şiddetli bir
mizaca sahibim biliyorsun..işte kürsüde her şeyi tüm
çıplaklığı ile anlattığına inanan yeni biri vardı..bir
çatışma yaşadım ve o kürsüden indi..herkes- her şey-
tüm sınıf sustu..biri Kur’an açtı.. bir ayet
okudu..ayet; ilmi kibir olmuşları anlatıyordu..acı ile
gülümsedim..(ve ödül olarak o gece; kirpikleri ve
dudakları boyunca pırlantaların ışıltılı lezzetine
gömülmüştü..)o çatışmaya alınan kişi, kürsüden
indi..herkes darmadağınıktı, fakat ben, hiiiç pişman
değildim..Musa dedi ki:ben, çocuğu neye benzetiyorum
biliyor musunuz?..bir bilgisayar düşünün,ona her bilgi
yüklenmiş ,böyle her soruya cevap verebiliyor, herkesin
aradığı- bulamadığı bir şey..ve onun başına çocuğu
koyuyorlar diyelim..daha başına oturur
oturmaz..”merhaba” diyor ve “nasılsın?” derken bu
soruları işiten bilgisayar darmadağınık oluyor…işte
bunlar benim hakkımda dostlarımın bir kaçının
düşündükleri..bunları unutmamak için buraya
yazdım..hatalarımı biliyorum..düzeltirim inşallah..tüm
kusurlarımı ve ayıplarımı da biliyorum..bu arada 10
numaralık çizim için sonsuz teşekkür ediyorum) tüm
haftayı gülerek geçirdim..kimse Sen gibi çizemez
bence..ama onun başka bir versiyonunu bende sonraki
masalıma çizmek istiyorum..karartma gecelerimi hep o
çizimle gülerek ışıttın yani..birde o çizimin sesli
versiyonunu yaptın ya hani.. ..yazmam..işte tüm ayıplar
ve kusurlar bende hani...çünkü, her şeyi kendi
zanlarımla-istediğim anlamda anlayabiliyorum ,sorun
bende tabbii..kendimden daha günahkar tek bir kişi bile
henüz tanımadım ben, biliyor musun?..o yüzden de kendimi
ne kadar horlasam bana yetmiyor..kendimi ezmemi bana
yasakladığını hiç unutmuyorum,bu bana çok kolay geliyor
biliyorsun,kendim kadar sıradan ve basit birine, Seni
bir türlü yakıştıramamamın verdiği bir şey-duygu
bu..bunu nasıl yeneceğimi henüz bilmiyorum..Zamanla
belki de..Senle yani…Seni 1OO0000oooo…..baloncuk tanesi
kadar seviyorum:) |