Seni çoook seviyorum diye başlasam…ve merhaba
..bu benim7. masalım.. kendim için tasarladığım son
bölümüm.o yüzden gala olsun dilemiştim..tabii nasıl bir
şey olacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu..çünkü biz
görüşemediğimiz için, hiiç bu mevzuları konuşamıyoruz
biliyorsun..(bu bölümün son anına dek Sana ulaşmak
istedim..çıkmaza düştüm.. bir emirle ,mutluluk,
cömertlik tohumları indiren anlamlı hava muhalefetiiimiz
bile var..aslında pek çok şey
söyleyebilirim..susacağım..çünkü onlar zanlarım sadece…
her şey gibi..ve son denilen her şeyin yeni bir
başlangıç olduğunu bildiğim için, yeni bir son istedim
belki de..anlıyorsun umarım.."uçan da kuşlara malum
olsun" faslı belki de..uçan yelkenliye özlem
sanırım..beni yine yanlız bıraktın...)sadece
hayallerdeki kelimelerin izini sürebiliyorum ve
duyduklarımı onlara bağlayarak yeni yeni manaların
arkeolojik kazısına başlıyorum..aslında tek bir mananın
hep durmadan gelişen anlamları..hepside eskiden beri
aynı biçimde ..bu çok güzel bir şey, çünkü hakikati
tescilliyor..herkesin gelip son durduğu yer, damla
derya..başka bişey yok..oysa, eski deyişler-nefeslerde
var gibi..
ve Sen bana hiç bitmeyeceğine söz vermiştin ya..ben çok
yoruldum aslında..gücüm hiiç kalmadı..bazen, artık, sık
sık yazmaktan korkuyor ve yazmak istemiyorum.. sonra
Sen, benden bu duyguyu alıyorsun daha kolay
oluyor..yazınca ise kelimelerimi çok seviyorum..Seni
anlatıyorlar diye..yine de Sen, beni okuduğun için Sana
ölene dek heep yazacağım sanırım.. çünkü Sana yazmayı
acaip bir tutkuyla seviyorum..tabii Sen istediğin
sürece.."bu gün de hep bunu öğrenmek için çabalamıştım
ama rüzgar sertti- ses dalgaları kırıcıydı ve yağmur
yağıyordu ve dualarım kabul olmamış gibi duruyordu..oysa
bu serin rüzgarlar ve yağmurlar benim içindi …….
"başlayalım mı?..bakalım bulduklarımı beğenecek
misin?..önemli olan Seni bulmak için yolda olmak ya
hani..işte ben kendiliğimden bulamayacağımı ve ne
öğrenirsem öğreneyim hakikatte hiiiç öğrenemediğimin
farkındayım..ama yine de hiçi de, varlık kadar çook
seviyorum artık..işin zevki belki de, bu ikisini de
terk etmekte..önemli olan sadece seni anlatmak
bence..hep hatırlamak, hep yadetmek..
ve tabii çook alınganız ve kırılganız ya hani..hemen tüm
ışıkları -sesleri kapatıyoruz ya hani:(…ben artık
kıskanmaktan vazgeçmeye çalışıyorum..en zor kısım bence
bu.çok zor..bakalım.. hala çoook kıskanıyorum..Sen sakın
kıskanma olur mu?zaten benim kıskanılacak hiçbir şeyim
yok..bir zerre nihayet ve o da Sana ait ..oysa benim
kıskanacağım bir alem dolusu mahluk var yaa huuu...ben
ne yapayım ha...benim işim bence daha zor..ÇÜNKÜ ASLA
YALAN SÖYLEYEMEYECEĞİM BENİ BİR SÜRÜ GÖZLE SEYREDENİM
VAR:)bense Seni asla seyretmek istemem..birine bile
dayanamam biliyorum…
şimdi ben Senin gönlündeyken ama henüz yeni paramparça
iken aylardan şakacı nisan ...Devam Eden Gölgeler bizim
şehre gelmiş ve bir davet var….pembecik ve çocuk da
katılmışlar..çook temkinliyiz ama..tüm sahneyi dolduran
sanatçılar, saatlerce en sevilen eserleri
geçtiler..Devam Eden Gölgelerin yanında Haybabama ne
kadar benzeyen biri var..bir kızıl goncaya benzerin
bestecisi tabii.bu şarkıyı ben ilk duyduğumda çok
sevmiştim..Busegahı Makam-ı Hızır Zamanıydı sanırım..ve
hayalimde, devlethanenizde, bu şarkının sözlerini yazanı
gördüm.hala O’nu hiiç araştırmadım biliyor musun?çook
yaşlıydı ve bir bebek kadar masumdu..bana
bakıyordu..ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü ..O,
çook masumdu..işte birde hikayesi var bende..Devam Eden
Gölgelerin şehrine iadeyi ziyarete gittiğimizde, O’nun
etrafında kurulan hilalin ilk sırasında ses icracıları
vardı..bizden de Cevdet..sıra ile herkes
okuyordu..Cevdet’e sıra gelince ona bir kızıl goncayı
okumasını söylemiş birisi..okudu..yanındaki de coştu,
bir başka eseri okudu..Devam Eden Gölgelerde, Bora’ya;
sende bizim değişik turnalarımızı oku dedi..ama ne
muhteşem sözleri var dinlemek lazım..çok ağlamıştım ben
o turnalara..peki,ben neden turnalara böyle düşkünüm,
hiç turna bile görmedim ki hayatımda..( o esnada Sen de
kitap pazarında kendi gülüne; vakti gelince gelecek naz
yapıyor, gül bülbül diye şakıyordun sanırım....) şunu
anlamıştım o sözlerden..asıl aşık olunanın aşık olduğunu
ve çektiği ızdırabın ne kadar zor ve yakıcı
olduğunu..bunu hep düşündüm..yaşananlardan da şunu idrak
ettim Rakip- Aşık-Maşuk bir üçlüydü ve asla
birbirlerinden ayrılamıyorlardı nedense..hepsi
birbirlerini tamamlamak ve yükseltmek içindi..yani iyi
de kötüde manaya hizmet ediyordu..ister isteyerek
gelsinler- ister istemeyerek..başka sevdiğim..işte
başmisafir ve yanındaki de eserler söylediler..ve sonra
o muhteşem sesli zat, Er Rahman Suresinden, içinde inci
mercan ve zül celali vel ikram ı okurken bu masalın
çocuğundaki tüm melekeler koptu..hiç kontrolü
kalmadı..öyle ağladııı..utanamadı bile…sonra Devam Eden
Gölgeler onu başıyla selamladı gülümsedi ve çocukta
elini göğsüne koyarak selamladı..bu memlekette bayrak
hiç düşmeyecek ,……. hep sürecek……bu miras hep devam
edecek dedi Azizimiz….
o gece bitti ama tek taş sınıfında devam eden bir ders
vardı..içinden Hızır geçen adam gelmişti..bir o vakit,
birde zavallı papatyayken ki ikinci gelişini de birlikte
hayal edelim istiyorum..işte yeni sorularım var.kağıda
yazıp veriyorum..bir de Davut Yıldızı çiziyorum..hoca
daima derse başlamadan önce bir sure açıyor..onu
anlatırken, sorulara da o meal üzerinde açıklamalar
yapıyordu.. ..bazen öyle belirsiz geçiyor, bazen de
soruyu söylüyordu..bu gün seçtiği sure :Yunus Suresi.
İşte sorular ve muhatabı….
Marufun Duası?bunu
birkaç kişiye sordum..biri nette var..tam benim
meşrebime göre.."bu dünyada zevk ü sefada olanın öbür
alemde de aynen yaşaması içindi"..diğerini Kılınç Hoca
söyledi:"artık tüm öğrendiklerimle geldiğim nokta, asla
Seni anlayamayacağımdır ..yalnız Sen bana yardım eder ve
öğretirsen Seni öğrenebilirim anlamındaki marufun
duasıydı"..bu arada Kılınç Hoca geçen masalımı okumuş ..
Ne güzel yazmışsınız..Bir ihtar: "Kızmak" nefsanîdir.
"Celallenmek" ise farklıdır. Biz size kızmadık..Baki
selam” demiş..hoşgörüsü için bir alime ancak teşekkür
edebiliriz değil mi?
şimdi ise Işık Hocadan:Allah Mele-i Alada toplantıdan Hz
Rasul’e bu duayı bildirdi…elini omzuna koymuş;O’na
gelmiş geçmiş her şeyi göstererek bu duayı okumuştur:Ya
Rabbim attığım her adımı marufta at..attığım her adımı
hayra,alıp verdiğim her nefesi günahlarıma kefaret
yap..”ma’ruf her güzelliğin- her şeyin kaynağı-en
doğrusu-en hayırlısı demektir..bu duanın iniş sebebini
de anlattı........ yazmayacağım....kendimde- kendimle
anlamam lazım biliyorum..ben bu duaya o vakit çok
muhtaçtım..çünkü Seni kaybettim- beni istemiyorsun
zannedip, kendi hayatımdan bile vazgeçmiştim de
ondan……………anlıyorsun değil mi?şimdiki gibi....
Işık Hoca tercüme etiği kitaplardan getirmiş, bize
dağıttı..herkese farklı sözler yazdı..benimkilerdekileri
Sana da yazmak istiyorum..
"insan hakkı demek Allahın insandaki Hak isminin açılımı
demektir..kadın ve erkek bu manada eş ve denktir.."
"erkek ve kadın Allah ın çift isimlerinin tek de
vahdaniyet tecellisidir..hiç birinin diğerinin
rakibi,amiri ve hakimi değildir..yardımcısı,seveni ve
Allah’a gidişte yaridir.."
Yaradılıştan eş?..:ahlakta
bir ve tek olmak..biz sizi çift çift yarattık
ayeti…çocuk:hz ŞemsiMevlana’yı soruyor..Işık Hoca:evet
onlarda yaradılışta eştir-denktir, doğru diyor..ama
erkek ve dişilik yok orada biliyorsun.. yanlış anlamamak
lazım diyor..çocuk biliyorum-orada beden ve cinsiyet yok
diyor ..bak, şöyle düşün diyor hoca:birleşik kaplar gibi
yani..biri doluydu diğerini de kendisine denk hale
getirdi..ikisinin arasında bir boru var ve
birbirlerinden besleniyor alış veriş
yapıyorlar…birbirlerinin kaplarından dolup
boşalıyorlar..işte aynı onun gibi…denklik
yani.birbirlerini anlıyorlar..aynı dili
konuşuyorlar..manaları aynı yani diyor çocuk….
Kocaman kasem için,minicik yüssüğünden bir notçuk:bu
konuyu Öney arkadaşıma ısmarladım ..ben çok sıradan ve
çook cahilim, hiçbir ilmim yok biliyorsun..o,benim
anlayacağım şekilde çalıştı ve anlattı:)benim için
önemli olan=araştırmasını istediğim= kıskançlığımdan
dolayı= kaç tane bileşik kap olabilirdi esasında:)….Öney
bugün bana bunu çizerek anlattı..bir sürü kap
olabilirmiş ve ebatları önemli değilmiş..onları aynı
ayarda tutacak seviye önemli sanırım...1001 ve akıp
gidenler de bunu doğruluyor bence...(hiç olmazsa
çift-çift=gözlük gözlükte de iki tane 00 var burada=Ya
Rabbim çok kıskancım, gözlüklerin saplarını bile
çıkarttım nihayet ...:)
Besmele:Besmele
Makamı, kifayet makamıdır..ALLAHÜMME İKFİHİM=ALLAHIM
BANA KAFİDİR yani..burada bir söz söylüyor hoca:”ey
kendisinden başka hiçbir şeyi olmayan ben,Senden başka
her şeyi olanlara acıyorum…(Buda)”
Sarı?:sordum
sarı çiçeğe demek …(Seni hatırlıyorum-teşekkür
ediyorum:)yani.. sarı çiçek de.. ne ?diyorum..gülümsüyor
hoca: Yunus Emre gibi…,……..,muhabbete olgunluk..sarı
sabahlık..Allah la seyretmek-Allah ta muhabbete
devam..ve bir hatırasını anlatıyor..bir iş yerine davet
edilmiş hoca..kapıda bekçi var..böyle tam bir eski
kabadayı tarzında elinde sarı iri taneli tesbih..kapıyı
açmamış hocaya.. ona bayağı dolanacağı başka bir yerden
gelmesi için işaret etmiş ve hoca, ona ulaşınca:Selamun
aleyküm ,neden beni o kadar yordun da kapıyı açmadın
demiş ..adam:işte bu selamı alabilmek için yaptım
demiş..sonra içeri girdiğinde yüzlerce kişinin çalıştığı
bu mekanın sahibinin o kapıda güvenlik gibi oturan kişi
olduğunu öğrenmiş..yani bu kınanmaya aldırmayan
kişilerin meşrepleri çook farklı oluyormuş..
……….
Hz. Meryem?hoca:soru kağıdına bakıyor ..diyor ki
remizler,renkler tasavvufta çok önemlidir..soruyu soran-
oradaki kişi, bir eksik olduğunu anlıyor ..kızıl-kırmızı
diyor..oooo..celalli bir Hz Meryem diyor………..
Hilye ilmi?:sır
ilminin ilk merhalesidir..sırrını veren başını da
verir..bir şeye bakınca onun her şeyini okuyup görmek
demektir…
usrü yusra?:zorluktan sonra kolaylığa……….
Ye nin kendiliğinden kaf a dönüşmesi?:insanların
bile dereceleri vardır…her makamın bir değişiminde, her
derecenin dönüşümünde ye kafa dönüşür…..
sad denizi?:küntü kenz..kapalı yer..Allah'ı ve
mahlukatı temsil eder..kul ile Allah'ı bir birlerine
bağlayan her şey…mürşid sad denizidir..Sad Mz. Muhammed
demektir..haluk mahluk bir olmuş,marifet olmuş,iş
bitmiştir..her şey sad denizinin içindedir..
Ali kitabı?:kitabı hz. Alinin dilinden okumak..ne
kadar ilim var hepsini tek bir noktadan okumak
demektir..ve bir kıssa anlatıyor.:vaktiyle bir genç
varmış…babası onu, alim bir arkadaşına yollamış…alimle
çok kısa bir görüşmeden sonra, alim, babasına şunu
söylemiş…"bu çocuğu serbest bırak..o kitabı
değil,cümleleri değil,kelimeleri değil artık harflerden
kitapları okuyor..onu bırak ne istiyorsa yapsın
demiş..(çocuk bu öyküde ki Endülüslüyü hatırlıyor)burada
hoca gülerek bir şey söylüyor ve ekliyor buda Muhammedi
kitaptan diyor…
(işte sevdiğim ben 10 numaralık yeni bir çizim yapmak
istiyorum Senin için..tabii burada imkansız..çünkü bu
makinede çok cahilim biliyorsun, sen hayal et..benim
en sevdiğim tek çift sayı “O.=50”dir..bir durgun
suya taş atsan mesela işte o Ali noktası olsa..onun
dalga dalga sonsuza açılımı Muhammedi kitaptır..ama bir
deniz ki içinde sonsuz nokta var yani.. değil mi?işte
Daire-i Kübra içinde bir nokta=anahtar=kün=besmele…dünyada
bundan daha güzel bir resim ve gerçek bir sanat eseri
bence olamaz…yani benim son tablom ancak bu kadar…
ve hoca elinde soru kağıdını kaldırıyor:Mavi Davut
Yıldızı..bir ayeti okuyor:benim bütün bu 6 yönüm
Allah’a istikamet edilmiştir diyor..İsrailoğullarının
kralları peygamberlerdi, yada kralın ilk veziri- krala
dahi sözü geçen olurdu..Talut'u anlatıyor..Allah'ın onu
nasıl krallıktan azlettiğini.. bunu ise baş vezirin(ki
ismi beni etkiledi) sözü ile nasıl yaptığını..
krallığın, 17 yaşında ki çoban Hz. Davud’a nasıl
aktarıldığını da.."krallarının alınlarına mavi yıldızdan
bir taç bandı takarlardı..bunu dua ile taç olarak
bağlarlardı..peygamberlerinin manasıydı..ama hata
yapınca anında düşerlerdi o makamdan..çok tehlikeli bir
makamdır..hata kabul etmez.."
her kesin bir gönül yıldızı vardır..senin yıldızın
,senin Allaha ettiğin duandır..Allah da senin elinin
üzerine elini koymuştur.başka renklerde de yıldızlar
vardır…bu yıldızları kutuplar-imamlar takarlar..mavi
yıldızı batını ve zahiri aynı anda idare eden
takabilir..tüm peygamberler mavi yıldız takarlar..
İşte sevdiğim tam 5 senedir izini sürdüğüm en uzak
uzayda kocaman kocaman parlayan mavi kutup yıldızımın
izini nihayet Işık Hocadan bu kadar
öğrenebildim..biliyorum ki oda, Sen, bu kadar öğrenmeme
izin verdiğin için..aslında başka şeylerde idrak ettim
ama yazmam.çünkü onlar kişisel.. gerçek
olmayabilir..aslında hep yazdım.. Sen biliyorsun. çünkü
başka mana yok..bir Sen varsın ve her şey Senin içinde..
Senden Sana açılıyor- kapanıyor…gelip gidiyor..birde bir
belgesel izlemiştim onu da yazmak istiyorum..Hz Meryem
a.s, bebeği olacak..ve başka bir ülkeden bilinmeyen
üç kral, kutup yıldızını izleyerek o mekana
ulaşıyorlar ve bebeğe annesine hediyelerini –muştularını
söylüyor..bir çok yabancı tabloda bu var zaten değil
mi?.....
başka bu cumartesiye gecelim mi..tarih yazmak
istiyorum:)6-6- 2010..=15=&:)…yine yollardayım..eşya ile
alakalı masal yazıyorum ya eşyaya boğulmak
üzereyim..hayalimde eşyaya temkinli olmam gerektiğini
öğreniyorum..sana seccadede ağlayarak yakarıyorum..beni
senden, eşya ile ayırma..benim onlara hizmet edip
düşünen değil.. onları bana hizmet ettir diye..onlara
aldanmamayı diliyorum Senden ve her şey için sonsuzca
teşekkür ediyorum..hiç birine layık değilim biliyorsun,
hak etmiyorum..ama ücretimi Sen ödediğin için her şey
çok anlamlı oluyor tabii….işin ilginci biliyorsun ki,
şimdiye dek bana ait hiçbir şeyim olmadı..Hamimin
manasını düşündükçe, bana karşı cimriliği çok komik
buluyordum ..çok üzülüp ağlıyordum ya hani..bunun ne
hafiflik olduğunu artık iyice öğrendim..teşekkür
ediyorum ki, beni bu alemde hiçbir şeye sahip
yapmadın..bu da bana ait, bu da benim diyebileceğim
hiçbir şeyim yok şu fani- yalan dünyada…
................
ve tek taş alans sınıfının kapısında çocuk, ağbisinin
arabasından iniyor..bir çiçekçi ona, harika kırmızı
tüllere sarılmış kırmızı güllerden bir buket uzatıyor
gülerek:bu size diyor..çocuk: bana değildir diyor
gülerek..adam:içimden öyle geldi.. bakın! Ben,size
sandım diyor çiçeği yine uzatarak..karta bakıyorlar
buraya gelmiş, sahibine diyor çocuk .."siz götürün"
diyor çiçekçi.."tamam" diyor çocuk..elinde çiçekle
yukarı çıkıyor..başka bir şehirden gelmiş misafiri
görüyor..O, atom mühendisi bir rehberin yetiştirdiği bir
zat..bugünkü anlatıcı yani..çiçeği de şimdi Şeyh Şaban-ı
Veli Hz nin oradaki bir etkinliğe katılan diğer kardeşi
O'na yollamış(sadıkane veled gitmemiş tabii.)çiçeği
sahibine uzatıyor çocuk…bir sürü güzellik işte..yani
gece bile harika başladı..gerçek bir gala gibiydi...neptün
misali hoca, iki yeni kitap yazmış..imza günü için bu
şehre gelmiş..ve jest yapmış her iki kitabını da
Haybabam ve ailesine ithaf etmiş..bizde, O'na sonsuz
teşekkürler ediyoruz tabii..
ve hoca anlatmaya başlıyor..o ilk arayı verene dek,
çocuk hep ağlamış..bak neden?hoca, Yunus Suresini
anlatmak istedi ve anlattı.."çünkü diyor, bir tek O'nun
kavmine nasip olmuş bir şey var..ilk ikazdan sonra
topluca- tek bir kişi bile kalmaksızın iman ettiler..hiç
bir peygambere bu nasip olmamıştır..Alemlere Rahmet
Olarak Gelen Bizim Efendimizse şöyle demiş:hiç bir
kavim, kardeşim Yunus'un kavminden daha üstünüz
diyemez..Hz. Peygamberimizin Taif'ten dönerken yaşadığı,
O'nu hayatında en çok üzen o, olaydan sonra sığındığı
üzüm bağındaki Ninova lı köleyle sohbetini anlatıyor..ve
kölenin O'na biatını..Hz Yunus'un başına gelenleri
bilmediği anlamlarla anlatıyor.. o, anlattıkça çocuk da
habire yeni anladığı anlamlarla ağlayıp duruyor
işte..Sen bir kişiye öğretmen olduğunda, herkesin
ağzından aynı manayı farklı açıdan duymak ne muhteşem
biliyor musun ..çook teşekkür ediyorum..ve balığın
karnındaki miracından sonra, yani kıyametinden sonra Hz
Yunus'un nasıl sahile, eti –kemiği yumuşamış- halsiz
çıkarıldığını..Allahü Teala nın, O'nun baş ucunda bir
kabak bitkisi çıkarttığını..ve o kabağın anlamlarını
anlatıyor..kabak yaprakları çok büyük oluyor ve
gölgelikte tabii…yapraklarındaki bir özellikten dolayı
ona hiçbir sinek haşere yaklaşamazmış, bunun batini
anlamını anlatıyor..yani kendisini kınayan ve kınatan Hz
Yunus'un kıyameti kopmuş.. O, ölmüş dirilmiş ve artık
O'nda Hak tecelli etmiştir ..O'na hiçbir vesvesevi yapı
yaklaşamayacaktır..ve çocuk sesleniyor:hocam kabak
çiçekleri sarı olur biliyor musunuz ?diyor..hoca
gülüyor…çocuğun yanında oturan Nilüfer diyor
ki:edebiyatta denir ki, Hz Peygamber Efendimizin miraç
da ki terleri kabak olmuştur.. bu nimet üzerine çok şey
anlatıyor hoca..bense ata sözlerini
düşünüyorum..”kabağın sahibi- pişmiş kabağın başına
gelmedi onun başına gelenler misali…..demek, hep sabrın
rengi sarı..geçen bir sohbette dinlediğim "Asr
Suresinde, en son kelime olan sabrın temsil ettiği
mana"; benim için çok ağırdı sevdiğim, biliyor
musun..neden Kur'an bana ağır geliyor muş, minicik
anladım..teşekkür ediyorum..kabak en kalorisiz yiyecek
hem, değil mi?benliksiz yani..Hz Rasulümüzün en sevdiği
yemekmiş bir de.pek çok çeşidi varmış..içi
boşaltıldığında su kabı olur-müzik aleti olur..suda
batmaz… pek çok eşyaya dönüşebilir..”
teneffüsteyiz..hocanın yanına gidiyor çocuk..O'na, sarı
çiçekli kabak,asilik ve yunusluk mesleği hakkında
soruyor..aslında anladığı bir meşrebin adını soruyor.. o
anlamı anlatıyor bu sure değil mi diye…hoca:sana, ben
cevap vermeyeceğim.. beş sene evvel yazdığım ve şimdi
yeni düzelttiğim ve ilerde basılacak bir yazımı
göstereceğim..açıyor dosyasını ve işaret ettiğim yeri
oku diyor..çocuk gülümsüyor demek doğru anlamışım diyor(yani
kaldırıp kendini denize atmak. adı aşk-ı melamet) ..evet
diyor hoca:fakat ben bunu anlatmayacağım..olmaz
diyor.."ama, ben masalıma yazacağım çünkü bu masalım,
bunu anlatıyor" diyor.."sen yaz" diyor hoca.."ben sana
bu yazıyı yollayacağım, o zaman tamamını okursun"
diyor..ne güzel değil mi..ne şanslı bir öğrenciyim ben,
sayende..Seni öğrenmek istediğim için tüm kapılar sonuna
dek açılıyor artık..bir Sen .. :) teşebbüs etmeye bile
artık korkuyorum..cesaretim kırık...buna bir çare bulman
lazım bence...
işte bende her şeyin başladığı zaman ki bir hayalimi:
dağlar kadar büyük soyut bir balinanın içinde bir sağa
bir sola koşan minicik ejderini seyrederken, acıyla
sessiz ve gözyaşsız ağlayışımı hatırladım ..o zaman,
bir sonrakine binmek için ertelediğim mavi trenime
binebilmeyi umduğum:)=şimdi dank!! ettiğim manayı:),
rüyamı tekrar yaşadığım bu geceden ayrıldım..
eve dönerken, hep aklımda başımdan geçenler vardı…ve ne
halde olduğum..iyi değildim yani..hani mutluluk
gelecekti..ve ben hala berbattım..günah sever biriydim
hem de..işte hep bu halim üzere gözlerimi kapatmak
istedim...ne uyku-ne ses- ne ışık- ne de bir şey
var..peki bu nasıl bir görüş yani..Ya Rabbim karanlık ve
deniz..içinde bir sürü nutfe-i kamçı kuyruk
yüzüyor..kimim ben?=menim men:)..hepsi aynı..hangisi
benim ya huuu..Ya Rabbim bence çook sevimliyiz..Ya
Rabbim ya.. muhteşemsin..aynı kurbağa larvalarına
benziyoruz..Ya Rabbim muhteşemsin..Seni seviyorum..Sen
benim artık, hepimizi bu gözle gördüğümü biliyorsun.. o
yüzden bana şaka yapıyorsun diye düşünüyorum...biliyor
musun ben, bazen kendimi ve tüm varlığı bu halde hayal
ediyorum..ve halimize bakıp gülüyorum..Sen de bize
gülüyor musun bilmiyorum…burada istediğim kadar ama..
ama… ama yaa diyebilirim çünkü kızamazsın… ama
diyarındayız ama yaaa:)….Babama çook teşekkür
ediyorum..böyle bir vakitte Annenin manasından
Babanın manasına geçebilmek ne devlet..ben sana nasıl
hamd edeceğimi bilemiyorum..bende O'na tüm beyaz
yapraklı-sarı taçlı çiçekleri yolluyorum…bugün
laptopumun interneti-iletişimi iflas etti-Sen bozuk
dalga boyu yayındasın..ve Haybabamın baş ucundan bir tel
geldi..sana ulaşamadığım için ona niyaz
ettim:)..yağmurda edilen dualar kabul olurmuş ya hanii..işte
bir ümid yanii..yazıp yazmamam konusunda acaip
ızdıraplar çektim ve sana yazmadan yaşayamayacağımı
anladım…yine de işaretler üzerine çoook doladıysam da
söz dinleyip klasörlere devam etmeye karar verdim..
yine bunları hak etmediğim için günahlarıma
dönüyorum..uyumuşum sanki.. uyanıyorum aniden..kalbim
sanki dışarı çıkmış..kalbim, bir tesbih gibi, tek tek
söylüyor adını..kalp tesbih çeker mi?..çekiyormuş..
bende dudaklarımla sesli, Senin adını onla söylüyorum
..yavaş yavaş duruluyoruz ve tesbih bitiyor..Ya Rabbim
bu ne ..bu benim hiiç bilmediğim bir hazzın adıymış ona
KALBİN HUZURU deniyormuş, anlıyorum….elim
gözlerime gidiyor. o ne..bu kadar gözyaşı nasıl birikmiş
orada..şaşıyorum..inanılmaz bişey.. ben ağladığımı
hatırlamıyorum ki..oda kendi başına buyruk demek
ağlamış..ama nasıl ağlamış..huzurla uyuyorum,sevdiğim
huzurunla..seviniyorum..Senin adının bir dalga boyu bize
gelişinin anlamını teyid bu benim için, anlıyorum..Hoş
Geldin Sevdiğim Hoş Geldin….adı gelince kendisi de gelir
mi acep Sence?..Seni kocaman bir cam kürenin içindeki
milyon baloncuk gibi seviyorum…ve umuyorum ki, benim
rakamım olan7 si bana ait olan bu masal kuşağımın
sonunda, Sana ait olan 5 i birlikte okuyalım..Mevlanaya
ait olan Mevlasını buldu şükür..o Selsebile ait
bölümüne adım attığını da, Hamisi Dost Olan- Bereketin
Simgesinin akıp gelen manasından anlayan çocuk,
Selsebile Selsebil olması gerektiğini de böylece
nihayet anlamış oldu…Seni çook özlemiş birisi… |