İŞİTTİĞİM ŞEY’İ-EŞYAYI GÖRMEK-OKUMAK MASALI-8
Nur Cihan

İslami Foton Kuşağı 

AYETLER, Nûr 35
(Medenî 102) Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.

Nûr 36
(Medenî 102) (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O’nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;
“kuranmeali.com’dan”

* Gerek duyguya ait ve gerekse akıl ve idrake ait her çeşit karanlıkların zıddı olan vicdan ve sezgide ortaya çıkan dış ve iç tecellî ve doğuşların hepsine de “NUR”  denilir. (Alıntı)
* * *

NUR-FOTON-IŞIK

Masal bitmişti ve bir daha asla yazmayacağım dediğim gece Sen geldin.. Ağzımdan çıkan her sözle imtihan oluyorum.. Susmayı da öğreneceğim demek ki..
zifiri bir karanlık.....hiç bir şey yok..
“Sor, dedin, sor bana”..
Sessiz ve harfsiz kelimelerinle……
Olmayan klavyemden olmayan harflerimle yazdım………
“ne sorayım?”…………………
“Nur’u sor” dedin……………….
“Nur nedir..? yazdım………………
“Nur benim dedin……………………
……………………
……………………
* * *

Sahi “Nur” ne idi; aydınlık ve ışık olmalıydı sanki..
Ve ben de hiç düşünmeden, şu sıralar hep aynı manaya aktığını düşündüğüm parçaları birleştirmeye karar verdim..
Bu sene ilk kez, “iki defa kutlu doğum haftası kutlanacakmış”.. Takvimlerde öyle denk geliyormuş..
* Bunu ilk okuduğum anda “iki güneşin de aynı yerden doğması -MuhammedAli” gibi geldi paylaşmak istedim..
* * *

Uzakdoğu bilgelerinin (İlim Çin’de de olsa alın.. Hz. Ali( k.v.)’nin sözü) ilmi ile bugün tasavvufu çok daha açık-net anlayabildiğimiz kesin.. Dünyamızda ise; yeni Müslüman olanların hemen çoğu dinsizlikten tutun, tüm uzakdoğu öğretilerinden geçen, ilmi güneş olmuş ve güneşi batı’tan (BATININDAN-İÇİNDEN)doğanlarla doluyor..

Ve ben de “İslami foton kuşağının” bu sene olacağına kalbimle inanıyorum.. Çünkü 2008 senesi hem dönüşümün rakamı 8′i hem de 2+8 ile 1 rakamını barındırıyor.. Mademki bu sene “kutlu doğum haftası da iki kez kutlanacak ve güneş iki kez doğacak.”.. Bizim niyetlerimizin de “bu sene Nur’a gark olmak” olmalı diye düşünüyorum.. Önemli olan hep saf niyet ve o niyete sadakat değil midir zaten..?
Bu Nur’un ilk hali belki “sıkma -tab etme- kabz olabilir” ve biz basınçla bunalabiliriz ama bize yükleyeceği yeni manalar için bu gerekli..

Güneş’e direk bakamayız alışana dek körlük olur.. Aslında ışığın fazlalığından karanlık oluyormuş.. Biz “ışığa kavuşan pervaneler olabildiğimizde ışık da bizden gayri olmayacaktır” demektir bu… Karanlık yerine artık daima ışıyan bizler olabileceğiz sanki..
* * *

Foton benim okuduklarımdan anladığıma göre Nur’dur… Biz artık aydınlanma çağındayız yani “Nur’un a’la Nur geldi” inşallah ve aminnn..
* * *

“Fatır, Mekke’de indirilmiş olan 45 ayetlik Kur’an suresidir. Allah’ın yaratıcılığını bildirdiğinden ve ilk ayette geçen Fatır isminden dolayı bu isimle adlandırılmıştır. Fatır, yaratan, yoktan var eden demektir. Yine ilk ayette geçen “el-Melaike” kelimesinden dolayı “Melaike Suresi” diye de anılır. Surede başlıca, Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eden kainat olayları, öldükten sonra dirilme, Allah’ın nimetleri ve müminle kafir arasındaki fark konu edilmektedir..” (Vikipedi, özgür ansiklopedi’den alıntıdır.)

********

ışığın karanlığı parçaladığı anda ne yapıyorduk?

www.haber7.com.."NASA'nın 2003 yılı Şubatı'nda uzaya yerleştirdiği Columbia uydusu inanılmaz bir anı fotoğraflamayı başardı. Dünya ufkunda gecenin bittiği ve günün ilk ışığının atmosferin en dış tabakasına çarptığı "o an" Columbia uydusu tarafından görüntülendi. Dünyanın tümüyle karanlığa gömülmüş yüzünün ışıkla buluştuğu o ilk anda, güneş ışığı dünyanın en dış katmanında parçalanarak görünmez olan atmosfer tabakasınında işte böyle yay şeklinde parçalanıyor.

“Alıntı....”
***************

Bu fotoğrafdaki resim beni çok etkilediği için “Nur’la alakalı olduğunu ve Foton kuşağını anlattığını hayal ettim..
Sanki geceyi yaran “ilk ışık-Nur hz. Fatıma’nın sırat-i müstakim yolu-kılıcı idi.. Ve O aslında her gece sabahı, aynı bu şekilde karşılamaktaydı.. Ama henüz uyuyan kalplerimiz bu farkındalığa ulaşmadığı için biz başka bir foton kuşağı beklemekteydik… Korkunç felaketlerle bizi sarsacak olan bir foton kuşağı… Oysa zaten bu farkındalığa vardığımızda bizdeki tüm eski bilgiler yerle bir olacak ve dağlarımız(ego-ben benlerimiz) hallaç pamuğu gibi savrulmayacak mıydı?.. Kıyametimiz kopmayacak mıydı?. Ve yeniden “Işık-Nur- Güneş yeni bir doğumla doğacaktı..” Battığı yerden hem de yepyeni bir doğumla..Yeni bir yaratılışla….
Lütfen NUR’a- IŞIK’a niyet edelim

Sevgiler…(2-4-2008)
****************

21-6-2010

Merhaba Sevdiğim ,yine ben...yani el mecburr..bu sefer her zamankinden daha ürkekim.. yazılar için bayağı azab çektim.. yine,” en 1. AYın” ikinci sabahında bileşik kabımın manası ile uyandım..tam benim sevdiğim tarzda bir anlatımdı ..yani suretli..anladığım şu idi, bak =Yoldaşım, Kürsüdaşım, Omuzdaşım, Yandaşım... tabii anlamlı hava muhalefetiyle donanmış dağlar da var....:)işte, korkularım  için büyük bir rahatlamaydı.. lakin, akşama doğru kurdukça, kurdukça daha fena olmaya-habire ağlamaya başladım... en nihayet söz dinlemediğimin bir kez daha farkına vardım ..ne olursa olsun yazmalıydım..ne diyeceklerini geçmiş bir rüyamdan hatırladım..Evvel Zamanımın nasılda gülerek bir şeyler dediğini..ama bu söz eskiden de hep söylenmiş, hatta Kur’an da bile var...ve biz asla büyücü değiliz biliyorsun..

bakalımmm.... kaldiğımız yer hatırladığımız yer olduğundan, oradan devam edelim olur mu? yine...yeniden..

işte, bu eski masalımla, Bu Devr-i Zaman bölümüne başlayacağımı biliyordum..çünkü asla yeni bişey yazmıyordum ki..hep ilk 11 masalımı tekrar ediyordum.. tabii yeni anladıklarımla ve Senle..ben o vakit yazdıklarımdan öyle korkmuştum ki.. çoook utanarak ağlamıştım..bir daha asla yazmayacaktım... fakat o gece olan şeyden sonra sabahı dar ettim sanırım.işte hep korktuğum O ŞEYle yüzleşeceğimi artık öğrendim..hala acaip kokuyorum.. nedenlerimi biliyorsun işte..bir daha asla görememek tabii...tek kalmak..benden evvel bu yoldan geçenlerin nutku sözlerine-ilahilerine-deyiş-nefeslerine bakıyorum.. bu durakta  karşıma ne çıkacak, mecazlardan başka ip ucu yok aslında..yanmak ve Nur’a boyanmak var sadece..bana yardım etmelisin..çünkü en ufak bir bilgim yok...lütfen!!..

ve tabii, bu sefer ki bu konu, acaip aceleciydi..diğer bölümlere hiiç benzemiyordu..beni kontrol edip yönetimi ele almak istiyor gibi ...onu yazmam için sanki yine beni zorluyordu..daha evvel yazdığım her şey kendi kabınca-kararınca oluyordu ya... bu sefer daha yazmadan olmaya başladı..neler oldu bak..bana kök söktürdü..benden ne istiyor anlayamıyorum..en son masal günü sabahı kalktım.. pc. İnternete girmiyor..tamire gittim..tamirci: oo.. dedi.. buna benim nazarım değdi bence..öyle ahım şahım bi makine de değil ama ben beğenmiştim.”yok “dedi çocuk :başka manası var..bakalım  tamir edebilecek misiniz?..”waylısı yanmış” dedi tamirci... “o ne?” dedi çocuk..tamirci şööle acaip bi bakışla baktı:yani kablosuz  internete bağlanamıyorsunuz “dedi..hıı dedim..  dışarıda sağanak yağıyordu..kimseye ulaşamıyordum..eve döndük..Kutlu, pc den, minicik bi aletle yazımı alıp, kendi pc sine  aktardı.. oradan  yolladım..gece Öney geldi.. onda başka bi alet vardı.. böyle bir kaç pc deki bilgilerin tümünü içine depo eden,  başka küçük bir alet..o da tüm kayıtlarımı aldı..yürüken dinleyebilmem için, içindeki ses dosyalarını, ses kayıt cihazıma çekti..çünkü ben hiç bişiden anlamıyorum biliyorsun.şimdi onlar seyahatteler:)..(ilerde, makinelerle biz insanları yazmak istiyorum, ön alıştırma yapıyorum..:)bir de, Öney  aynı zamanda sistem analizcisi ve matematikçi ya ,dedi ki:bu senin ..0101010... lar var ya işte tüm yazılımlar bunun üzerine inşa edilir.. yani aslı budur..ne güzel değil mi?..ben, hemen, bize resmedeyim ki anlayalım dimi..yani kilit anahtar-kilit anahtar:),....bunu bilerek detaylı yazdım, neden?çünkü aynen maddi hırsızlıklar olduğu gibi; manalar-rüyalar-hazineler ve kalplerin çalındığını öğrendim.. bunu hepimiz merak ediyoruz ve bilemiyoruz ..Sen bize anlat istedim...

ve laptopu servise verdim..ne zaman alacağım belli değildi..içimdeki tüm çıkmazlara rağmen söz önemliydi..o yüzden masalı Kutlu’nun pc sinden yolladım..sonra tabii yine vazgeçtim..ertesi masal günüm geldiğinde bizim evin halini görmen lazımdı..ben yazmamıştım..ama bişi benimle kavga ediyordu sanki.. tv nin ekranı takıldı..yayını kesildi..çünkü yayın kutusunun içine kart kaçtı:)geldiler yeni kutu ve yeni kart verdiler..zaten o eski modelmiş..şimdi hızlanmış..ayrıca diğer eşyalar ile yeni harika bir tv hediye geldi..teşekkür ediyorum bu arada..diğerleri içinde...sonra duvardaki bendenizin tabloları aşağı indi..çünkü onları çivi yerine çift taraflı bantla monte etmiştim..hepsinin intikamı acı oldu..birini temizlemeyi bitiriyorum..diğeri şangırrr..inanılmaz bir gündü..çıldırdım...sana bu kırılanlardan  anlatacağım..onlar 20 sene sonra 3 ü birden kırıldı ne garip değil mi?( ama en sevdiğim ayet olan Nur Suresindeki konumuzla alakalı yukarıda  yazılı kandil ayeti ki,Allah tan o çiviye asılıydı ve kırılmadı..)kırılanlardan biri ” Allahım Seni Çook Seviyorum” cümlesinin Osmanlıca hat ile yazısı idi..bir taç şeklinde yazılmasını dilemiştim..onu berbat murakkam ve tezyinatımla biçimlemiştim.diğeri; hz. Mevlana’nın bir gemide fırtınaya tutulanlara yardımının minyatürüydü..öbürü ise yağlıboya küçük bir kız çocuğuydu...başka....başka.. yanii, iletişimde acaip aksamalar oldu..  normal internet de gitti..diğer pc de geceye dek açılamadı..ve hepsi aynı günde oldu..neyseki her şey yenilenerek çözülüyordu:)..işte bu acaiplikleri takip ederken daha çok ürktüm..ama, Haybabama: hata yapmaktan korktuğumu söylediğimde, O şöyle demişti:” sen Allah ı tanımak ,öğrenmek için yapıyorsun..hata bile yapsan O affeder ve düzeltir-sana doğruyu öğretir, merak etme” ..ve Latif Sultanım da şöyle demişti bu alemden gitmeden bir gün evvel:”yazılarınızı hiiç okumadım..ama onlar öyle saf ve temiz bir kaynaktan geliyorlar ki ,hiç kimse onları kirletemeyecek,korkmayın, bir şey olmayacak” ..işte tüm bunları yine hatırladım..Seni..Seni...Seni.yani takıntılı bir halde Seni..bak!!! bence yazmam işe yaramıyor.. çünkü, dikkatim hala dağılmadı:)

İşte o Cuma tek taş alyans sınıfında son ders vardı ve arkadaşım önce diş dr na uğradı..beni de onla tanıştırmak istedi nedense..ben, biraz dışarda dolandıktan sonra kapıdaydım..kapıyı içi gibi yüzüde ışıklı tam bir babacan, 60 larında seyreden biri açtı..bana sanki bir şeyin cevabıymışım gibi bakıyordu..çocuk ise kulağındaki  en kutsal musiki gibi dinlediği ile alakalıydı:arkadaşımı bekleyebilir miyim? dedi..adam:istediğiniz kadar, buyrun dedi..birazdan ısrarla ne içmek istediklerini sordu..diğer bekleyen hanımla, çocuk içecek söylediler..az sonra dr geldi.. diğer hanımın sol yanına oturdu ve hep çocuğa doğru, onla konuşmaya başladı..kulağındaki sesden başka bişey duymak istemeyen çocuk ayıp ettiğini biliyordu, nedense inadı tutmuştu..dr un cevabını aradığını anlamıştı ve inadından vazgeçti..kulağındaki tıkaçları çıkarttı.. çantasına koydu ve sohbett..Ya Rabbim, dr tam iki dakikada tüm hayatını özetledi biliyor musun..o  dr ve aynı vakitte psikoloğ dr muş..ve yaşadığı şehrin geçmiş efsane belediye başkanın en has adamı oluşunu, her şeyin en baş başkanı..en sevilen, en baş, en ,en...eşide dr.. muş..onun için saydırdıklarını yazmam..çünkü bunu kızınca hepimiz yapıyoruz..herkes kendinden düşünse yeter..iç aleminin nasıl bastırdığı galiz küfürlerle dolu olduğunu anlattı..sıra kızına geldi..en iyi okulları birincilikle bitirmiş,,yurt dışında tahsil, burada en üstlere devam ve en tepe şirketlerden birinin en tepe ismi ile vuslat.. yetmedi, yine o şirketlerden birinin bilmem ne başı olmuş, galiba tek bayii..ama baba ondan memnun değil..saydırıyor..onu gülerek hep dinlemiş çocuk..ve doğduğu şehrin dağlarını,sularını, nasıl çobanlık yaptığını ,koyunları anlatıyor..nasıl özlediğini..ve susuyor..şimdi sıra çocuk da:kızınızı o hal için proğlamlayan ve yetiştiren siz değil misiniz?diyor..”dr: evet, ama..diyor susuyor..gene kızına bir atıf..”o henüz kırk yaş olmak üzerine madem, belki bundan sonra, o da bu mücadeleden durulur, belli olmaz ki” diyor çocuk.”ve siz!! ne anladım biliyor musunuz?..bana söyler misiniz?..tüm o hayatta kalmak için, o diplomaları almak için ve belli yerlere gelmek için verdiğiniz mücadele...şimdi bu hapishane gibi beton kafesler içinmiydi?..etrafa bir bakın.. ne kadar yoz bir hayat var değil mi? bunun için değermiydi?bakın şimdi o Istıranca Dağlarındaki köyünüze özlemle nasıl yadediyorsunuz..bunca tahsil,bunca mücadele ,bunca emek, hep geriye, o ana gidebilmek için miydi peki? değdi mi? diyorum..kalakalıyor..işte fabrikaların suyu ve tarımı nasıl mahvettiklerini anlatıyor..zavallı çocuk sakince diyor ki:bu semtte, siz buraya geldiğinizde, 50 yıl evvel,o dağlar gibiydi değil mi? diyor..evet diyor dr..öyleydi..çocuk:ama onu bu hale getirenlerin içinde siz de varsınız unutmayın diyor..dr öyle diyor ..öyle ne yazık..sonra maneviyata değiniyoruz= otomatikman çeker zaten...onun henüz böyle hisleri yok..olucak inşallah..ızdırabı aslında bunu uyandırmak için..mesai bitiyor..yardımcıları işe devam edecekler,o nun paydos vakti..vedaya geliyor..az evvel çocuğa, arkada bir şey bırakamayacağını anlatmıştı..çocuk o na sakince bakarak:bence siz arkada çook şey bırakacaksınız dedi..dr çok huzurlu, derin bir mana ile gülümsüyor..”keşke herkesin sizin gibi dostları olsa” diyor ve gidiyor..bu sohbet benim için olduğu kadar dr içinde çok büyük cevabi anlamlarla yüklüydü biliyorsun...benim tembelliğimden ve mevcud maddi sisteme inancımın hiiç olmamasından, tahsilsizliğimle, o nun pek çok şeyi tahsil edip, benim korktuğum  şöhretin yanında, hep kaçtığım sorumluluklarla sürüp giden bir hayatın yüzleşmesi idik aslında..yani sonuç :hep özlenen samimiyet,saflık,muhabbet edecek bir dost,güvenebilecek bir bakışa tüm sırlarını dökebilmek..ne güzel değil mi? işte gerçek sadece bu..gerçek bir dost bulmak..ne kadar zor değil mi?..belki de hazinenin aslı da bu ...

başka Sevdiğim çook şey var..bana acaip bişey oldu..artık daha çok insanlardan kaçar oldum..yabaniydim daha bir yabanıl oldum.çünkü her şeyin anlamı vardı ve ben herşeyi kayıtlamak istiyordum..işte bunu kontrol edebilmek için daha az kişiyle görüşmeye çalışıyorum..aslında bu benim yapım ..bana kolay gelen şey..Sen, beni ancak böyle-masalla iletiştirebileceğini biliyorsun:)henüz yazma modumda değilim bence. bu  masalı nasıl yazmaya karar verdiğimi anlatmak istiyorum..yazmayacaktım ya hani, aniden vesveselerimin beni esir alacağını anladım.. o yüzden keyifl olmamasına rağmen Kutlu’dan yazmaya karar vermiştim ki; telime mesaj geldi.. inanılmaz bir süreçte, yani en az 30 iş günü yerine 10 günde tamir bitmiş.. cihazınızı  alın diyorlardı..hemen yazacaktım...sonra birden gene vazgeçip ağlamaya başladım..hep dalgalıydım yani.. bu gece,çok rahatsız bir geceydi..çok komik bak..ve saat 4 olmadan acaip sinirli bir sivri sinek tarafından canım yakıldı..onu görmediğim halde onun çok sinirli ve iri bir sivri olduğunu hissettim..Sana eşkalini verebilirim:)..siyahtı,iri ve erkekti,çok korkunç vızırdıyordu ve çook asabiydi..bence o sivri sinek taklidi yapan bir kara sinekti..bu da anlatıyordu ki, ben henüz sahipli kabakgillerden değildim..vesveselerim  ne korkunç bir şeydi öyle...onları kovalamak yine bana düştü tabii..öyle bir kalkışım vardı görmen lazımdı..sanki karşımda Sen varsın ve Sana, nasıl uyandığımı göstermek istiyorum gibi ukalaca gülüyordum.... benim uyanmamın ne kadar zor olduğunu bence biliyorsundur..hele o saatte..işte uyandım ..tüm ritüellerim bitti ve bu  huysuz,sinirli,aceleci masala niyet edip Seni davet ettim...

sadece bu bölümde neler işlemek istediğimi yazmak istiyorum.. çünkü onların hakkında  hiiç bişey bilmiyorum biliyorsun..sadece başlıklar her zaman ki gibi..mesela o balinalı hayalin devamı vardı..bu bölüme ait bence..işte eşya kısmı..onlar oluyor tabii.ama görünmeyen ve duyulmayan sesin beni göğe baktırması ile gördüklerim..mesela yengeç burcu..o yıldızı meydana getiren tüm yıldızlar yengeç şeklindeymiş..aslan da,boğa da...diğerleri de öyleler miş..tüm öğrendiğim bu kadar ..bunu sormuştum..Arabi Hocanın bir kitabında bu anlatım varmış..ben henüz görüp okumadım..okusam da olmaz-anlayamam.. çünkü yaşamam lazım anlamam için, biliyoruz değil mi?bir de yıldızların –planetlerin arasındaki yol okları var...onları rica ediyorum:)Ya Rabbim ya.... çook komikim bence..beni bu kadar komik yarattığın için çoook teşekkür ediyorum..yoksa etrafta gülecek hiç bişi yok yanii..biliyor musun?. ben astrolojiden hiç anlamam ..eskiden dergi ve gazete köşelerindeki fal yazılarını her gün okurdum-inanmazdım.. hiç biri doğru değildi ama ben severdim..matematik ve geometri yapamadığım için bu ilmi asla öğrenemeyeceğimi biliyorum..ama şunu da biliyorum ki, bir sabah uyandığımda tıpkı hz Arabi Hocamın o kabirden tüm ilimleri bilir çıkması gibi; işte, bende bir sabah tüm lisanları ve tüm ilimleri bilir uyanacağım inşallah..ve AMİNN. Sen de AMİNN de olur mu?..buna fena halde iman ettiğim içüün bişey öğrenemiyorum ya..bu benim hayalim biliyor musun?..bu hayalimi Latif Sultan ve Ali Sultan’a okumuştum... bir de,rüyanın altında uyanınca yaptığım çok bilmiş-korkak yorumum vardı ki görmeliydin..Arabi Hoca, o geceyi bir kabirde geçirmişti ya ve ben  yorumda hile yapmıştım:)beden kabri yazmıştım..Evvel Zaman o kadar neşelenmişti ki, Latif Sultana keyifle bakarak yorumumun güzelliğini söylemişti..işte Sevdiğim, yeni ders konularımız bence bunlar..başka da var tabii...hatırladıkça yazacağım..mesela  40+1 tüm sistem bununla olur...anlıyorsun değil mi?Evvel Zamanım bunun için izin olmadığını, Zat a ait olduğunu vakti gelince  anlatılacağını ..oysa ki ben 41 kere maşallah demek sanmıştım çook zeki olduğum için..Latif sultanım çok eğlenceli gülerek:bu bizi aşar evladım..hiiç duymadım..bilmiyorum..ama o 41 buçuk kere maşallah tır demişti..

biraz siyaset ve tarih yapmak istiyorum..çünkü hayatımda hiç siyaset yapamadım ..bir kaç defa oy bile verdim..tabii bunun için, benim adıma tüm işlemler yapılıp beni sandık başına götürmek de lazım:)en nefret ettiğim şeylerden biri..pek çoğunun her şeyleri yapmacık..cılk yalan..(temiz ve dürüstler müstesna tabii.. belki bir kaç temiz adam yüzüne ayakta duruyordur meclis)bu bir masal ya hanii.. belki masalımın da biraz ciddiyete ihtiyacı var..muhalefete dayananamam biliyorsun..ben gerçek lider severim..Sen Gerçek Padişah-ı Zaman-Mutlak Hünkar, sahnedeyken, tüm siyasilerin Senin parıltın karşısında nasıl sönük göründüklerini hiiç unutmuyorum biliyor musun? acaip anlamlıydı..onu yazmak isterim..Osmanlı harem tarihinden hatırladıklarımla tasavvufi mahremiyeti didiklemek istiyorum..birde uzmanlaşacağım sahte mürşidler tabii..yani “kazanlar kaynıyor,yıldızlar dökülüyor bahsi..”

Sevdiğim,Canım..Her Şeyim..benim yegane dersim var biliyorsun..tüm bunca savaş, bunca çekilenler, o çamurlara girip girip yunmalar, sadece o derse başlamak içindi.. yeni idrak ediyorum..işte bu bölümün bunu anlatacağını da biliyorum..bana söylenen=  hamimin ismi-başlanan bir tesbih-hak ile batılı ayırmaktı..ben kim? bunlar kim? değil mi?..bence de..ama ilk ikisi bana ait değildi..adına zaten yapılıyormuş..diğerini galiba ben yapmak zorundayım..burada bir kılıç hikayesi yazacağım sanırım ..aniden içimden geldi..bunu ben hiiç anlamadım oysa biliyorum ki, Sen dinleyince bana ne anlamam gerektiğini benim anlayacağım biçimde anlatacaksın..

Haybabamın son demleri..çocuk sık sık O nu ziyarete gidiyor..mesafeleri acaip uzun..çocuk düşüncelerini söyleyemiyor..O anlıyor..ortaya söyledikleri var ya da başkalarına... çocuk kendine olduğunu düşündüklerinin izini sürüyor..imtihanlardan ise gözünü açamıyor...işte Haybabam bir gün çocuğa bahçeköylü diye hitap ediyor..oleyyyyyyy oleyyyyy..çocuk neşeyle: geri taşınıyorum diyor..ve gerçekten hayatını altüst eden o şey, bir kaç hafta içinden aniden eskisinden daha güzele, hatta şimdi hiiç olmamışa dönüyor..o olumsuzluklar sanki hiiç olmamış ki, uzaklarda izi kalan, hatta çoğu vakit hiiç hatıra bile gelmeyen şeylermiş..ve sonra Haybabam  ortaya bir hikaye anlatıyor..daha sonra her gidişinde aynı hikayeyi ya anlatıyor, ya çocuğa evliya tezkirelerinden sanırım, açıp sesli okutuyor..bu hikayenin bir anlamı olmalı  değil mi?sadece Senin bildiğin ve bana öğretmen gerektiğini, öğreteceğini de benim bildiğim..zaten Sen bu öyküyü biliyorsundur ama ben kısaca yazacağım..bir şeyh efendi varmış... kara kışta,ayazda donda, kızı ve damadını ve çocuklarını aniden gece yarısı sokağa atmış..damadı da, o efendi gibiymiş.. ve asla ititraz etmeden ailesiyle bir köşede titreşerek beklemeye başlamışlar..hallerine acıyan bir dertli adam gelip onları evine almış...sıcak ev,yemek ,sıcak aş,ne isterlerse vermiş..ama adam çook düşünceli ve üzgünmüş..damat sormuş:efendi sen bize yardım ettin.. benimde  size yardım edeceğim şeylerim vardır belki.. lütfen derdinizi bana anlatınız demiş..adam:efendi benim halim harap..çaresi yok..ben padişahın veziriyim..padişahın  çook kıymetli bir kılıcı vardı, o hazine dairesinden kayboldu..bana bulmam için 3 gün müddet verdi ve yarın o vakit  doluyor..o yüzden üzgünüm..yarın başım kesilecek demiş..bana müsade demiş damat..ve sabaha dek ibadet etmiş ..seccadede Allah a yakarmış..sabah, gözleri kan çanağına dönmüş vezire gelmiş ve demiş ki..”müjde efendi müjde..aradığın kılıç kaybolmamış.. sadece bulunduğu dolabın üzerinden perdenin ardına düşmüş.. orada sıkışmış kalmış, git çıkart “demiş..vezir inanamamış ama son çare gitmiş...ve kılıç tam da aynı haldeymiş..ve padişah vezirden özür dilemiş ona hediyeler boğmuş..vezir de bir köşk satın almış,dayamış döşemiş ve arabaya bindirdiği bu aileyi o evin önünde teşekkürle indirmiş.. ellerine de evin anahtarlarını koymuş..ertesi gün şeyh babaya dönen bu küçük aile, başlarından geçenleri ona anlatmışlar..şeyh baba gülerek: karda kışta o imtihan belasına sabretmeseydiniz o eve asla sahip olamazdınız  gibi bir şey söylemiş..ayrıca o vezir,şeyh damat için ,o semtte bir de tekke inşa ettirmiş..bu gerçekten tarihi bir vakaymış yanii..

öykü bu kadar sevdiğim..bence bu kadar yeter..önemli olan başlamak biliyorsun...en zor bölüm şu an benim için burası..Seni çook seviyorum..ve başka hiiç bir şey düşünemiyorum..düşüncelerimden sadece Sen çık istiyorum..eğer Seni hakikatte, Senin dilediğin gibi sevmeyi başarırsam bu hasret bitecek biliyorum..en büyük ateşin beklemek=özlem=hasret olduğunu da biliyorum..ama bu merhalelerden geçmeden asla:” kenz açılmaz pür nur olmadan =Yunus Emre”olduğunu da sayende öğrendim..yani”padişah konmaz saraya hane mamur olmadan”.....bizim hane bayağı yol katetti lakin henüz padişah ağırlayacak seviyede bence değil..ya Sence?tabii biz biliyoruz ki gerçek Hakim i Mutlak Padişah asla bir başkasının hanesinde kalmaz..önden gidenler, ya O’na bir kaşane, ya da saltanatına layık bir Otağ kurarlar ki sultan kendi hanesinde kendini seyretsin değil mi?:)=Arş üstüne Kürsü kurmak gibi mi yani?ya da Belkıs ın  Süleyman ın gönlünde yansıyanı gördüğünde  bu gün mülk kimin miş anladığını mı?.....ve tahtının kendiliğinden o gönle kuruluşunu........

biz korkudan gelemiyoruz, Sizi bize bekleriz Efendim...Muhabbetle...

 

 
 
Nur Cihan
23.06.2010
nuralem7@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com