İsm-i Ala ya da Ekberiyete Doğru

Dr. Sühedan C. Ketenci
 

Bismillah'ir-Rahman'ir-Rahîm

1-) Sebbihisme Rabbikel'A'la; Rabbinin en âlâ ismini tespih et (Esmâ'sıyla hakikatin olan Rabbinin âlâ oluşunu derûnundan yaşa)!

Rabbinin en ALA oluşunu tespih et yani  yaşa !

...

ALA ismini namazda kullanıyoruz. ALA ismi Esma-ül Hüsna da yok. Aliy ismi var...Ala ismi Aliy den geliyor. Ama daha üst bir anlamı var gibi sanki...

ALA İsmini dillendirmeden önceki süreçlere bakalım ki ALA yı ne zaman söylüyoruz ve hissediyoruz anlamaya çalışalım...

Namazın en başına, niyete dönelim...

Hakikat ilmi ile tanışan kişi yani bizler bu ilmi duymakla namaza niyetlenmiş oluruz

Tüm hakikat ilmi  Fatiha’ da özetlenmiştir aslında. Namazı kılmaya  yani hakikat yaşantısına niyetlendikten  sonra Fatihayı OKU maya çalışırız. Fatiha da Kur an’ ın özeti olduğuna göre Fatiha ‘ yı OKU yan sistemi idrak etmiştir.

Kişi  Fatiha ‘ yı farketti. OKU du. Bilincin bunu idrak etmesi sonrası yaşantısının ortaya çıkması gerekiyor değil mi !

Bunu kabul edişin ilk adımı  varlığımızın Hakkın varlığı olduğunu kabul ediştir. Beynimizden açığa çıkan manaların O’ nun manaları olduğuna iman ediş. Yaşadıklarımızla da yavaş yavaş bunu farkediş . Bunun namazda karşılığı Rukudur bence.

Açığa çıkardığımız manalar yani kendi terkibimiz ve sınırlılığımızla açığa çıkardığımız O’ nun manaları.  Ama biz bu ilimle tanışana  kadar  bunu bilmiyorduk. Kendimizi  sınırlı bir varlık sanıyorduk. Kapasitemizin farkında değildik. Başardıklarımızla, açığa çıkardıklarımızla kendimizi kayıtladık , kimlik verdik. Geçmişi geleceğe projekte ettik.

Bize dediler ki ; Aslında sende açığa çıkan bu manalar O‘ nun manaları ve sonsuz sınırsız. Buna iman et ve açığa çıkar.

Bu ilmin bizde oturmaya başlamasıyla ve  imanla birlikte benliğimiz zayıflamaya başlar. Adeta O’ nun önünde eğiliriz. Hayatımıza , yaşadıklarımıza başka bir gözle bakmaya, başardıklarımızı kendimize değil O’ na mal etmeye başlarız.

Benliğin zayıflamaya başlaması , üst frekansa doğru ilim ve ibadetle programlanma, açığa çıkardığımız manaları güçlendirir. O zamana kadar yapamadıklarımızı yapmaya başlarız. Evren lehimize çalışmaya başlar. Rabbimizin , yani açığa çıkardığımız manaların aslında ne kadar sınırsız olabileceğini hissetmeye başlarız.  İşte bunu her hissedişte Subhane Rabbiyel Azim deriz....

( EL AZİYM.;  Açığa çıkmış Esmâ özelliği olan hiçbir birimin, azametini kavrayamayacağı muhteşem büyüklük. )

Bu farkediş bizi daha da üst frekanslara taşır ve öyle bir an gelirki, bütün kayıtlarımız, benliğimizi oluşturan zincirlerimiz çözülür ve bizde hakikatin tüm kudreti açığa çıkar.

Orjin BEN ‘ in en üst frekansı devrededir. Aliy ismi  ile yaşam başlar. (EL ALÎY... Yüce. Varlıkları Hakikat noktasından seyreden!)

Kişi noktadan , açığa çıkardığı manalarını seyre başlar.

Artık yaptığı hiçbirşeye  ben yaptım demez. Diyemez. İçinden gelen isteklerin kaynağını, yaptıklarını yaptıranı bilir.

Karşısına evrenin çıkardıklarını seyreder ve itirazsız cevap verir. Adeta o ana kadar sağlamlaştırdığı frekans grupları çözülmüş evrene karışmıştır. Kaynağından fışkıran suların önündeki setler yıkılmış, okyanusa doğru akmaya başlamıştır. Bazen kaynak olur okyanusu seyreder, bazen su olur okyanusa akar.

Ama bilir artık yaptıkları ya da yapmadıkları  kendi kontrolünde yani o ana kadar ben dediği sahte benliğin  kontrolünde değildir . BEN dediği açığa çıkar, Evren de BEN dir, kendi bedeni de BEN dir. Kendinden kendine bir  yaşam başlar....

Namazın secdesi gerçekleşmiştir. Ve kişi secdenin ardından  da Allahu EKBER der ...

Artık bu yaşam Subhane Rabbiyel Ala yaşamıdır düşünceme göre...

Sonuçta diyor ki ayet tabii yine düşünceme göre ,,

SEN sonsuz ve sınırsız bir varlıksın. Açığa çıkardıklarınla kayıtlı değilsin. Sınırsız potansiyelsin. Tespih et ! Yaşa ! Çünkü zaten bunu  her an ortaya koyansın.

Yeter ki farket !

2-) Elleziy haleka fesevva; O ki, (bedeni) yarattı da düzenledi.

A’la ismini yaşayan, bunu farkeden kişi kendi bedenini, kendi beynini, kendi manalarını kendi oluşturduğunu bilir. Edinilmiş benliği ve  bedenimizi ortaya çıkaran mutlak BEN dir ki, BEN diyen zaten bunun farkındadır artık. Kendiyle barışır, kendini yarattığını seyretmeye başlar...

3-) Velleziy kaddere feheda; O ki, takdir etti de hidâyet etti (kemâlâtını izhar için kılavuzladı).

Her birim kendindenki manaları açığa çıkarmak, kemalatını tamamlamak üzere programlanmıştır. BEN diyen yapı artık kendi bedenini bilinçli olarak programlayabilir. Zaten en üst frekans tüm kudreti ile açığa çıkmaktadır. Tüm varlığı kendinden kendine secde halindedir. Kendine hidayet eden de kendisi olur....

4-) Velleziy ahrecelmer'a; O ki, mer'ayı (bedenlerin yararlanacağı ortamı) oluşturdu!

Bedenlerin yararlanacağı ortamı oluşturan da bedeni oluşturan da kendisidir. Hayvansal boyut dediğimiz alt frekans boyutunun çıkış mahali de O’ dur. EN üst frekanstan çıkan manalar alt frekansa doğru gruplanır ve evreni, evrenimizi oluşturur. Şuur boyutu da, hayvansal boyut dediğimiz de kendisidir. Her frekans, evrenin oluşması , sistemin devamı yani kendini her manasıyla tanıması için gereklidir . Frekansların iyi ya da kötü olarak tanımlanması birbirine göre ! dir.

Alt frekans, kendimizi onunla kayıtlarsak hayvani boyut adını alır. Kendini noktada bulan kişi için alt frekans oyun eğlencedir artık...

5-) Fece'alehu ğusaen ahva; (Sonunda da) onu simsiyah çer-çöp (toprağa atılacak ceset) kıldı.

BEN açığa çıktığında tüm kayıtlar zayıflar, o ana kadar önemli olan herşey önemini bir anda yitirir . Şuurun sonsuzluğu, sonsuz gücünün yanında, işinde , evinde başardıklarının, düşündüklerinin, hayallerinin ne önemi kalır ki...

Kişi hayatındaki herşeyden yüz çevirir. Yaşar, hakkını verir ama bunlar zihinde, bilincinde yer işgal etmez. Yarına taşınmaz. Kendi başlarına varlıkları yoktur. Zihine gelir giderler. Bunların birbirinden bağımsız enstantaneler, o an beyin tarafından çözümlenmiş frekans grupları olduğunu bilir. Bunları hikayeleştirenin, geçmiş ve gelecek yaratanın zihin olduğunu farkeder. Gözlemci konumundaki kişi zihnine gelen düşüncelerden birşey inşaa etmez. Her bir düşünce anlamını yitirir...Zihindeki her düşünce ve açığa çıkanlar çer çöptür artık

6-) Senukriüke fela tensa; Sana OKUtacağız da unutmayacaksın!

Kişide bir kere açığa çıkan geri alınmaz. OKU nan unutulmaz. Kişi bir kere secde halini gerçek anlamda yaşasa artık bilir o hali...

Ancak hayat sürekli tekrar eden bir dairedir. BEN her an bedenle açığa çıkar. En alt frekansı da yaşar. Daire her an tamamlanmalı açığa çıkan salt mana alt frekans gruplarına da dönüşmelidir. Böyle anlarda kişi panik olur. Hissettiği mutlak BEN i tekrar hissedemeyeceğini sanır. Ama açığa çıkmıştır artık. Daire tekrar tekrar tamamlanacak, kişi kendinde açığa çıkanı yeniden yaşayacak ve her seferinde kendini daha üst bir idrakte bulacaktır.  Hakikat hissedildikten sonra benlik tekrar devreye girse de geri dönüş yine mutlak BEN e olacaktır

7-) İlla maşaAllah* inneHu ya'lemulcehre ve ma yahfa; Allah'ın dilediği müstesna... Muhakkak ki O, açığa çıkanı da bilir, gizleneni de.

Bu daireler hakikat yaşantısı tam oturana, benlik tamamen yok olana kadar sürer. Edinilmiş ben ortadan kalktığında zaten açığa çıkan için gizli saklı kalmaz. O artık sistemi OKU r .Onlar emindir artık...

8-) Ve nüyessirüke lilyüsra; Biz sana en kolayı kolaylaştıracağız!

9-) Fezekkir in nefe'atizzikra; Eğer zikra (hatırlatma) fayda verirse, hatırlat!

10-) Seyezzekkerü men yahşa; Haşyet duyan hatırlayıp düşünecektir!

Kendimizi beden boyutunda hissettiğimiz anlarda ilmi devreye sokmalı, hangi tür düşünce ile hakikatimizi hatırlamak kolay geliyorsa ona sarılmalıyız. Önemli olan yönelim ve istektir. Kişiye kolay gelen daha da kolaylaşacaktır böylece.

Bu yönelim bize sonsuz sınırsız varlığı, bu varlığın yanında bu bedenin, düşüncelerin, açığa çıkardığımız herşeyin hiç olduğunu düşündürtmelidir. Kişi her seferinde yeniden haşyet duyacak ve acziyetini hissedecektir. Böyle düşünebildiğimiz anlarda üst frekans gruplarımız tekrar devreye girecek, bizi yeniden üst frekans bakışına  çekecektir.

11-) Ve yetecennebühel'eşka; En şakî ise ondan kaçacaktır!

12-) Elleziy yaslennarelkübra; O (en şakî) ki, en büyük ateşe (Allah'tan ebedî uzak düşmüşlüğe) maruz kalır!

13-) Sümme la yemutü fiyha ve la yahya; Sonra orada ne ölür (kurtulur); ne de dirilir (hakikatin ilmiyle)!

14-) Kad efleha men tezekkâ; Arınıp saflaşan, gerçekten kurtulmuştur!

Ama bazen ilmimiz yetmez. Ne kadar bu benim varlığım değil deseniz de egonun coşkusundan, azgınlığından kurtulamayız.

En şaki yönlerimiz ilimle, farkındalıkla bastıramadığımız yönlerimiz ya da hallerimizdir.

En şaki yani en alt frekansla kayıtlanmış  yönlerimiz şuur devreye girdikçe , üst frekansta bakış arttıkça  kendiliğinden zayıflayacaktır. Kayıtlar beyinde bir kere oluştuktan  sonra tam olarak silinmez. En şaki olanlar kesinlikle alt frekans yaşamıdır ve üst frekans yaşamına uyumlanamazlar. Ama  zamanla zayıflarlar ve etkileri azalır. Zahiren de kişiyi bu frekansa çeken ortamlar, çevre ve yaşam şekli kişiden uzaklaşır.

15-) Ve zekeresme Rabbihi fesalla; Rabbinin ismini zikredip (hatırlayıp) bilfiil salât eden (yaşayan) kurtulmuştur.

Hayatımızı dengede tutup, salatı her an yaşamak zorundayız. Her an farkında olmalıyız.Her an ruku ve secdede olabilmeli, ALA isminin hakikatini yaşamaya çalışmalıyız. Bunu başaran kurtulmuştur diyor ayet...

İlim ve farkındalık hayatımızda , ailemizi , işimizi ve çevremizi bu yönde dengeler. Salatı yaşamayı dileyen ve zamanla bunu başaran bilinç hayatını da bunu yaşayabilecek şekilde düzenler. Geçmişten gelen sağlam ve taşlaşmış kayıtlardan kurtulamıyorsa bunu besleyen durumları hayatından çıkarır.

16-) Bel tü'sirunelhayateddünya; Fakat siz dünya hayatını (en aşağı yaşam düzeyini) tercih ediyorsunuz!

Zihnimizdeki kayıtlara, eşimize, ailemize, işimize her yöneliş, her önemseyiş dünya hayatını tercih etmektir.

17-) Vel'ahıretü hayrun ve ebka; Hâlbuki Âhiret (kudret-bilinç boyutu) daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

Zihin kendi kayıtlarıyla yaşamaya devam etse de,

Her an şuur boyutunda kalmaya çalışmak, dünya hayatının hangi konu olursa olsun, bir rüya, bir hayal olduğunu bilmek önemlidir.

Bu açığa çıkmış herşey için geçerlidir.  Dünyada hiçbirşeyin , zihindeki hiçbir düşüncenin, hiçbir duygunun önemi yoktur. Geçicidir. Gelir ve giderler. Gündeme geldikleri anda reddedilmelidir.
Geçici ve sahte olan ancak böyle  farkedilir ve bu farkedilmedikçe de gerçek açığa çıkmaz.

18-) İnne hazâ lefissuhufil'ula; Muhakkak ki bu (bildirilen realite, ilim), ilk bilgilerde de (vardı).

19-) Suhufi İbrahiyme ve Musa; İbrahim'in ve Musa'nın bilgilerinde!

Bu hakikat ilmi ile ilk tanıştığımız anda da bize söylenen birşeydir. Yani dünya hayatının sahteliği.

Başta bunu anlayamasak da ötelesek de iman ederiz.

Sonra? Sonra ikan başlar. Gerçekten algılarız rüyada olduğumuzu...

Aliy ve ALA isimlerini yaşamak dileğiyle...

 

 

 
 
İstanbul -23.11.2010
suhendanc@hotmail.com
 http://sufizmveinsan.com