Ataköy bloklarından, Yeşilköy’ün kadim
sokaklarından, Boğazın zenginlerinden kimselere
rastlayamazsınız burada. Ama Türkiyemin her
parçasından bir insanın yolu mutlaka düşer otogara.
İstanbul otogarı yılın her anı ve günün her saati
minik bir Türkiye’dir. İstanbul’un Anadolu’ya ve
Balkanlar’a açılan kapısı yurdun hakiki sahiplerinin
milletin bir kaynaşma noktasıdır. Her vilayetten,
her kasabadan otobüsler saat başı, yarım saate bir
gelirler giderler.
Tunceli’nden Tekirdağ’ına, Sivas’tan Hopa’ya değin
buram buram Anadolu kokar. Kasketi yana kaymış,
ceketini omzuna atarken bir yandan da sigarasını
tüttüren amca bey belki de Çarşambalıdır. Başına
doladığı beyaz yaşmağının altında el örgüsü yeleği
ve çiçekli basmasıyla dizi dizi çuvalların başındaki
annemiz Yozgat’ın bir köyünden. Yanında duran siyah
çarşaflı yengeler kendi lisanlarınca halleşiyorlar,
bir yandan da Diyarbakır otobüsünün kalkış saatini
beklerler. Umutları, düşleri, beklentileri
Diyarbakır’dadır, kendileri İstanbul ellerinde
olsalar da.
Sorunca hepsi nedense vilayetini demezler. Of’ludur,
Niksar’ladır, Besni’lidir. Anlarım ki, kendileri
İstanbul’da bir yaşam mücadelesi verseler de,
gönülleri, içlerinin bir parçası memleket
topraklarında kalmıştır. İstanbul otogarı
Türkiye’nin harman olduğu bir mekân olarak çıkar
karşınıza. Eskiden Topkapı’da Anadolu ve Trakya
otogarı olarak iki noktada hizmet verirkenki karmaşa
ve şamata burada yok dense de benzer sahnelere arar
sıra şahit olmak yine de mümkün.
Memleketin her vilayetinde yeni modern otogarlar
inşa edilmekte ve insanımıza hizmet vermekteler. Ne
var ki, milyonlarca vatan evladını barındıran
İstanbul’un kargaşası da, anıları da bir başka.
Anadolu’da Haydarpaşa istasyonu ve Harem otogarı
insanlara hizmet veren geçitler, Avrupa yakasında da
Bayrampaşa otogarı şehirler ve Milletler arası
trafiğin yükünü taşıyorlar.
Yazıhanelerin önlerinde indirilen, bindirilen yükler
arka cihette otobüslere yükleniyor. Burada da ayrı
bir kargaşa hâkim, memlekete bir parça fazla öteberi
götürme telaşındaki insanlar la muavinler arasında
bitmeyecek tartışmalar. Sonuçta yolcu kazanacaktır.
Müşteri daima haklıdır düsturu burada da hâkimdir
çünkü. Bir taraftan da peronlara yanaşan
otobüslerden hasretler, sevinçler ve belki de acılar
inmektedir. Memleketten gelen öteberi ve eş dost ile
yüreklere hapis olan toprak özlemi yeniden depreşir.
Bir fırsatını bulup köyüne gidecek olanlar
sabırsızlıkla otobüslerinin kalkacağı saati
beklerken, valizlerini bagaja teslim etmişler ve
tekrar tekrar biletlerinden numaralarını kontrol
ederler. Gayri ihtiyari bir davranıştır aslında,
farkında olmadan biran evvel kalkış saatine erişmek
isterler. Tiryakiler otobüs kalkmadan son
sigaralarını bitirme gayretindedirler. Hanım ablalar
heyecanla son bir kez daha lavabo ihtiyaçlarını
giderme derdindedirler.
Gecenin ilerleyen saatlerinde yoğunluk biraz düşse
de insan eksik değildir otogarda. Gidip gelenler
bizim insanımızdır. Yüreğindeki sevgiler ve gurbetin
hasret türküleridir dudaklarda gezinen. Memleketine
giderken, sıladaki akrabalarına erişmenin
heyecanıyla kabına sığmayan insanımız günler ya da
haftalar sonra aynı peronda otobüsünden inerken
biraz da olsa hüzünlüdür. Yeniden anakentin
pençeleri arasında yaşam mücadelesine başlayacak ve
kaybolup gidecektir milyonlarca İstanbullu olmayan
ama İstanbullunun arasında. |