İşyeri Stresi

Prof.Dr. M.Kerem Doksat
 

1) İş yeri stresinin tanımını yapabilir misiniz?

Önce stresin ne demek olduğunu izah edeyim. Hans Selye’nin fizik bilimlerinden alıp tıbba, psikolojiye ve tabii ki psikiyatriye taşıdığı bir kavram bu. Claude Bernard bütün ha­yatî işlevlerin, dış ortamın değişen şartları karşısında canlının iç ortamının belli sı­nır­lar içeri­sinde sâbit tutulması amacına yönelik olduğunu ifâde etmiş, daha sonraları Cannon buna homeostazis adını vermiştir. Ona gö­re, bu iç dengeler durumunun bozul­ması hastalık denen tab­loya yol açıyordu. Ho­meostazis sınırını aşmadıkça ve fizyolojik hudutları da çok zorlamadık­ça, organizmanın dengesini belli değerler içeri­sin­de tutmak için göstereceği dalgalanma­lar normâl savunma tepkileridir.

Stresin tam Türkçesi “zorlanma”. Daha teknik bir izahla, bir organizmada hâl (state) değişikliğine yol açan her türlü dış ve iç etkilere zorlayıcı (stresör), bunun organizmada yarattığı hâle ise zorlanma (stres) diyoruz. Eğer organizmayı yıpratacak şiddet ve vahametteyse kötü stres (distres), tam aksine motive edecek ve yapıcı mâhiyette ise iyi stres (östres) diyoruz.

İş yerine gelince… İnsan hayatının üç sacayağı vardır: İş hayatı, sosyal hayat ve özel hayat (âile, aşk, hobi vs.). En sağlıklısı, bunların %33.3’lük porsiyonlar hâlinde dağılarak yaşanabilmesidir ama bâzen mecburiyetlerden dolayı, biri veya ikisi diğer(ler)inin önüne geçebilir.

İş yeri stresi iyi sevk ve idare ediliyorsa, zâten sorun yoktur. Ama distres varsa, işler aksar.

2) İş yerinde veya iş yüzünden stres bir hastalık mıdır?

Tabii ki değil ama yukarıda bahsettiğim olumsuzluklar söz konusuysa, önünde sonunda bir çöküş olup, çeşitli rahatsızlıklara ve bireysel yâhut kurumsal “hastalıklar” zuhur edecektir. Bunu da gene Hans Selye’nin Genel Adaptasyon Sendromu modeliyle izah edeceğim:

1) Bir stresörle karşılaşıldığında önce bir alârm reaksiyonu (ilk çığlık) ortaya çıkar: Tansiyon yükselmesi, gerginlik, tedirginlik ve çok dikkatle etrafa ve olup bitene odaklanmak, kan yağlarında, noradrenalin ve kortizol gibi hormonlarda yukarı vurma… Çevre şartları hayatı tehdit edecek şiddetteyse vücudun bütün imkânları yar­dı­ma çağrılır ve sür’atli, kütlesel bir cevap ortaya çıkar ki, sempatik sinir sistemi aktive olmuştur; bol miktarda adrenalin deşarjı sonu­cunda iç organlarda ve ciltte damarlarda daralma, kâlb ve iskelet adalelerinde kanlanma ar­tı­şı, kalbin hızlanması, kan basıncında yüksel­me, tüylerin diken diken olması, kan şekerinde yükselme, gözbebeklerinin büyümesi gibi değişiklikler olur. Eğer bu hâl değişikliği stresle başa çıkmakta yeterli olursa sorun çözülür ve normâle dönülür.

2) Eğer başa çıkılamazsa, direnç dönemine geçilir. Tansiyon yükselmeleri, gerginlik ve endişenin sürekli hâle geçmesi, ruhsal çökkünlük, panikleme, olup bitenlerden kolay etkilenme, uykusuzluk, evhamlar, bağışıklık sisteminde bozulmalar gibi… Bu arada mide mukozasında çatlaklar, gastrik şikâyetler, göğüste sıkışma hissi, baş ağrıları, muhtelif bedensel yakınmalar tipiktir. Bu fizyolojik değişikliklerin hepsinin organizmayı sa­vaş ve­ya donakal veya kaç veya kork prensibine göre hazırladığını fark edersiniz: İster dövüşecek ister kaçacak olunuz, iç organlarınızın yaralanması durumunda fazla kan kaybetmemeleri, adalelerin bol kanla beslenmesi için rezervlerin bunlara yöneltilmesi, etrafta olan bitenlerin âzamî derecede görülebilmesi için göz bebekle­rinizin büyümesi, artan enerji ihti­yacını karşılamak için gereken yakıtın (glükoz) temini…

3) Direnç döneminde de stresle başa çıkılamazsa, çökme, tükenme (exhaustion) dönemine girilir. Bu da işi hâlledebilir, o takdirde sâdece bir geçici tükenmeden (burn out) bahsedilir; o da yetersiz kalırsa, çeşitli ruhsal ve bedensel hastalıklar ortaya çıkar. Aynı şeyler kurumsal plânda da geçerlidir.

3) Hangi faktörler bizde strese sebep olur?

Kişiden kişiye, durumdan duruma çok değişir bu. Bâzılarımız yaratılıştan veya erken hayat dönemlerinde yaşadığımız travmalardan dolayı strese karşı çok az tahammüllüyüzdür ve kolay çökeriz. Bâzılarımız ise çok güçlüyüzdür ve sonuna kadar yıkılmadan ayakta kalırız. Bu iki uç arasında bir noktada yer alır herkes…

4) İnsan stres altında olduğunu nasıl anlar? Stresin sinyalleri nelerdir?

Kişinin kendinde gözleyebileceği stres artışı belirtileri arasında şunlar sayılabilir:

  • Genel irritabilite, aşırı uyarılma veya depresyon hâli,

  • Çarpıntı, yüreğinin ağzına gelmesi duygusu,

  • Ağzın ve boğazın kuruması,

  • Fevrî davranış, duygusal tutarsızlık,

  • Ağlamak veya kaçıp saklanmak için şiddetli bir arzu duyulması,

  • Yoğunlaşamama,

  • Gerçek dışı olma, zayıflık veya baş dönmesi hisleri,

  • Bitkinleşme eğilimi,

  • “Serbest dolaşan anksiyete” (neden olduğunu bilmeksizin sürekli bir korku ve sıkıntı içerisinde bulunmak,

  • Duygusal gerilim ve her an tetikte olma hâli,

  • Titreme, asabî tikler,

  • Yüksek sesle asabî gülmeler,

  • Ufak seslerde dahi kolayca irkilebilme eğilimi,

  • Stresle ortaya çıkan kekeleme veya benzeri konuşma zorlukları,

  • Diş gıcırdatma, dişleri sıkma veya oynatma,

  • Uykusuzluk,

  • Aşırı hareketlilik (sebepsiz yere sürekli dolanma ihtiyacı),

  • Terleme,

  • Sık idrara gitme ihtiyacı,

  • İshâl, hazımsızlık, midede şişkinlik, bulantı hâttâ kusma,

  • Migren ve diğer baş ağrıları,

  • Âdet öncesi gerilimi veya düzensiz âdetler,

  • Adale gerilimine bağlı boyun, ense ve bel ağrıları,

  • İştahta azalma veya aşırı artma,

  • Sigara ve pipo tütünü içiminin artması,

  • Yasal ilâçların kafanıza göre kullanımında artış,

  • Alkol ve diğer madde bağımlılığında şiddetlenme,

  • Kâbuslar görme,

  • Nörotik davranış,

  • Psikozlar,

  • Kazalara yatkın hâl alma.

5) Bir stresörle karşılaştığımız zaman ne gibi tepkiler vermekteyiz?

Çoğundan yukarıda bahsettim. Bir de çok şiddetli stresle karşılaşıldığında, evrimsel olarak İngilizce’de “Dört F: Fright, Freeze, Flight, Fight” denen tepkiler görülür. Korkma, donakalma, kaçıp uzaklaşma veya kavga etme. Kişinin ve durumun özelliklerine göre, bu tepkilerden biri veya birkaçı ortaya çıkabilir.

6) İş yeri stresinin sebepleri nedir?

1) Kişinin işine uygun olmaması; 2) İşinin kişiye uygun olmaması (bunlar farklı şeylerdir); 3) Ergonomik olumsuzluklar; 4) Ekonomik sorunlar (maaş yetersizliği, çalışanın ayağını yorganına göre uzatmaması, âilevî maddî sorunlar sebebiyle işe kendini verememe vs.) 5) Meslekî ilişkiler: İşyerinde, çalışanların kendilerini güvende, huzurlu ve dostâne bir ortamda hissedememeleri; 6) Mânevî tatmin veya ödüllendirilmenin yetersizliği yâhut olmaması; 7) Tâciz, sindirme (mobbing) veya haksız rekabet gibi faktörler; 8) “Uzlaştırarak yönet” yerine “korkutarak veya birbirine düşürerek yönet” anlayışlarından ikincisinin hâkimiyeti. Başka maddeler de eklenebilir tabii.

7) İş stresinin sebep olduğu olumsuzluklar ve sonuçları nelerdir?

İşler aksar, çalışanlar arasındaki âhenk ve düzen bozulur; tıpkı kişisel temelde olduğu gibi, kurumsal açıdan da benzer belirtiler ortaya çıkar. Sonuçta hem kurum, hem de çalışanların stresleri daha da artarak, tam bir kısır döngüye ulaşılır!

8) İş stresi âile hayatını etkiler mi?

Aksi mümkün değil. İşini evine aksettirmemeyi bir noktaya kadar başarabilir insanlar. Hâttâ yansıyan öfke dediğimiz mekanizmayla, işte biriktirdiği öfke ve sıkıntıyı çoluğundan çocuğundan çıkaran maâlesef pek fazladır.

9) Stres kaynağını kontrol etmek mümkün mü?

Bu duruma göre değişir. Meselâ büyük bir şirkette sıradan bir çalışansanız, yapabileceğiniz bir şey yoktur. Ama yetkili ve etkiliyseniz, epey şeyi düzenleyebilirsiniz.

10) Stresle başa çıkmak için neler yapılabilir?

Bunu ikiye ayırarak özetleyeyim, çünkü üzerine binlerce kitap yazılmış bir mevzu bu…

1) Kişisel tedbirler: Gevşeme, rahatlama teknikleri. Hobilere yer açmak. Âileye ve özel hayata daha çok zaman ayırmak. Gerekirse psikiyatrik yardım alıp profesyonelce bu işle başa çıkmak.

2) Kurumsal tedbirler: Yöneticilerin empatik, mesafeyi korumayı bilen ama tepeden bakmayan, paylaşımcı ve akıllıca konulara yaklaşan, istişâreden (fikir almak ve tartışabilmek) kaçınmayan, cezalandırmak kadar ödüllendirmekten de uzak durmayan, olgun kişiler olabilmeleri çok mühim…

 
 

 

 

İstanbul - 17.03.2011
Prof.Dr. M.Kerem Doksat
http://sufizmveinsan.com
doksat@superonline.com