Ekonomi Dergisi Muhabiri Ülkü Şahin’in Ali Aytaç’la
Röportajı
Konuğumuz Ali Aytaç, kendisiyle yeni çıkartmış olduğu
“İKSİR-ŞEHİR SENDROMU” adlı kitabını ve projelerini
konuşacağız. Ulu kavak ağaçlarının ortasında saklı
kalmış, Aydın-Karacasu ilçesinin nadide yaylasında ;
Kahvederesi’ndeyiz…
-Merhaba Hoş geldiniz Ali Bey Nasılsınız?
-Hoş
bulduk… İyiyim?
Ali Aytaç’ı tanımaya başlayalım ne dersiniz?
Nerede yaşar, ne yapar?
Efendim, Karacasu’da tarihin izlerini taşıyan bir evde
1966’da dünyaya gelmişim. İlköğretim ve lise eğitimi
Karacasu’da tamamladım. Daha sonra üniversite eğitimim
için Afyon’a gittim. Burada çok fazla haz etmediğim bir
bölümü yani İktisatı bitirdim.
Bir bünyede Edebiyat ve Finans işleri pek bağdaşmıyor
değil mi ?
Kast
ettiğim şey bununla da tam alakalı değil! İnsanın
kendini keşfetmeden tercih ettiği her şey ile özündeki
yeteneğin birbirini tutması yâda tutmaması… Yani hem o
işe yürekten inanmak hem de o işten tüm ihtiyaçlarını
kazanabilmek. Bu ikisini bir arada görebildiğimiz
insanlara… Zanaatını sanat yapmış diyoruz naçizane…
Kitap yazmaya neden ihtiyaç duydunuz?
-Fikrimce her insan bir kitaptır. Yaşayan kitap! Yıllar
içerisinde edindiğim bilgileri ve tecrübeleri dünya
insanlarıyla paylaşmak istedim. Bilgileri aktarmak için
böylesi bir arşiv çalışması yapıldı. Benim için anlamı
bu.
İksir Şehir Sendromuna dönmek istiyorum. Kitap kapağı
gökdelenlerin (İş kulelerinin)içerisinden çıkmaya
çalışan bir insan figürü taşıyor. Oldukça ironik bir
komposizyon. Ruhları yutan şehirler gibi; doğru anlamış
mıyız?
Şehirlerin insan ruhunu yuttuğunu düşünüyorum. Endüstri
devrimiyle başlayan sanayileşme ve aksak şehirleşme
sonucu insan ruhları adeta binaların arasında
küçülmekte; rahat nefes alamaz olduk. Eserimizle,
fikirlerimizle binaları aşan insan ruhu silüyetlerini
büyütmek istiyorum. Ruhlarımız büyüsün doğal haline
ulaşsın diye böyle bir kapak tasviri düşündük.
İsmi de hayli ilginç, neden İKSİR ? İksir ile neyi
anlatmak istediniz? Bununda özel bir manası var mı ?
İksirin iki anlamı vardır. Uyuşturan ve uyandıran
manası. Şehirlerin, düzensiz yaşamın sonucu insanları
uyuttuğunu fark ettim. İksir uyandırsın istedim.
Binlerce insan sokakta burun buruna yürüyor, fakat
birbirlerine selam veren yok. Kalabalıklaştıkça daha
sıcak, samimi içten olacağımıza daha da uzaklaşıyoruz.
Biz böyle değildik olamayız da.
Sayfaları karıştırdığım zaman yoğun felsefi diyaloglara
rastlıyorum. Farz-ı misal kalabalık şehirlerdeki kopuk
kontaklar…
“Sıcak , hareketli caddeler ; soğuk ,mesafeli kontaklar
“ ve daha bir çoğu ...Gözlemlerimizi ekledik sadece …
O
zaman oldukça iyi bir gözlemcisiniz ?
Hep
izlerim sizlere de tavsiyem budur.
Niçin? Ne görebiliriz, Görmemiz gereken nedir?
Hani
derler ya gözünde perde var. Sis var. Aslında apaçık her
şey ortada. Gözlerimizdeki buğuyu silmemiz yeterli…
Gözlemlemeye başladığımızda adeta antrenman yapmış
oluruz. İzlemek görmemize yardımcı olur. Bir zaman sonra
perdelerden kurtulur gerçeği müşahede ederiz.
Bu arada garson Ege’nin içeceklerinden olan goruk
şerbetini getirdi. Bir yudum aldıktan sonra sorumu Ali
Aytaç’a yönelttim. Almira‘ nın yaprak sarmasını
anlattığı şekildeki rulolardan yiyebildiniz mi? J
Ali Aytaç ve ben kahkahalara boğulduk. Ardından …
Sarmayı çok severim annem bir ay evvelden hazırlamış.
Bizim oralarda yaprak sarmalarının içine, oğlak eti
girer. Sadece pirinçle yapılmaz. Oğlak eti de satırla
ince kıyılarak hazırlanır.
Anneniz bize de yapar mı ?
Annem eski topraktır misafiri ,yedirmeyi içirmeyi
paylaşmayı çok sever.
İKSİR’de; Hamburg ve Milet, günümüz ve 2500 yy öncesi
vb.. çok fazla tezat öğeler içeriyor. Bunun nedeni
nedir?
Haklısınız, evet dünya insanlarına yazdım. 72 millet
okusun istedim. Gözlemlerimle ortak değerlerimizin
olduğunu fark ettim. Zencisi –Beyazı yok uzak doğulusu
Avrupalısı yok hepimiz insanız.
Kitabı okumak isteyen insanların meraklarını
törpülemeden bir konuya değinmek istiyorum.Bilginin her
insandan ve her şeyden öğrenilebileceği (zuhur
edebileceği) fikri oluştu beynimde.Bunu nasıl pratiğe
dökebilir insan?
Gözlemlemek şart demiştim. Ana konu buradan başlıyor.
Gözümüzdeki perdelerden sıyrılmaya başladığımızda adeta
keşif yapan bilim adamları gibi oluruz. Ortada apaçık
olan konu gözler önüne gelir. Misal vermek gerekirse …
Helikopter! Neye bakılarak yapıldı? Doğada bulunan kendi
halinde bulunan helikopter böceğine bakılarak yapıldı.
İlham bir böcekten geldi. Böcek hep ortadaydı ama sadece
ilham alabilen tarafından (Görebilen) tarafından pratiğe
döküldü.
Her
şey bir bütün bu yüzden madde hissine kapılmadan
farkındalık oluşturulabilinir. Böylelikle her yerden
bilgi fışkırır ve siz bu bilgiyi kullanıp aslında kendi
menfaatinize gibi görünen olayı evrene bahşetmiş
olursunuz.
İksir’deki kahramanların bağı, birliğin gücünden mi
geliyor?
Evet, ana konseptin her şeye sirayet etmesi çok doğal.
Bu yüzden böylesi bir deneyim sunuyoruz.
Farklı mekanlarda , imkansız zamanlar yaşayıp yinede bir
araya gelmeleri nasıl bir kurgu ,nasıl bir hayal gücü?
Aslında her varlık gücünü Allah’dan alır. Doğal olarak
güç buraya ait ,Tekliğe ait ,Birliğe aittir. Bu bir
kurgu değil, hayal gücüde değil! Hakikatte; Birliğe ait
olan bilginin her an ,her yerde olduğunun bilincinde
olarak zaman kavramının rölatif olduğu düşünülerek bu
şekilde anlatılma çalışmasıdır.
Roman içinde
grafik olur mu ? Olursa neden olur?
Romanda, şiirde ve tiyatroda her türlü sanatsal yorumdan
amaç insandır. Her şey insan içindir. Bunun için günümüz
insanına bir konu nasıl anlatılabilir? Sorusuna…
GRAFİKLE’de anlatılır demek istedim.
Mısır gülü 12 yılda bir açarmış? Nasıl bir gül bu? Neyi
anlatmak istediniz?
Aslında anlatmak istediğim sabırdı. Bunu güneş
sistemindeki bir olaya bağladım.Jüpiter 12 yılda bir
güneşin çevresini dolaşır ve turunu tamamlar. Her yıl
yeni bir burça girer kendi yerine geri döndüğünde doğada
bereketli olaylar gözlenir. Gül ise kurgudur.
Yine de aklımdan çıkmayan bir noktadan bahsedeceğim. Fem
, yani goncaların yetiştirenin kalbi büyüklüğünde
olması.Bu bana eski bir kıssa gibi geldi.
O
zaman öyle olacakJ) Kıssa olmaya aday demek ki...
Ali Bey,kitabınızın sadece Türkçe değil başka dillere
de çevrildiğini okuduk. Bu çalışmalarınız hangi aşamada?
Almancası bitmiş, editlenmiş durumda, yayıncılarla
diyalog halindeyiz. Japoncası tamamlanmak üzere, Rusçası
yarılandı. Portekizce ve İspanyolcasının çevirileri
devam etmektedir. Amacımız 46 dünya dili …
Birde Hauke Wagner’in eseriniz için söyledikleri ;
oldukça etkilenmiş. Siz ne düşünüyorsunuz yabancıların
bu tepkileri hakkında ?
Wagner’in sözleri beni onure etti ve sevindirdi. Fakat
biraz abartılı buldum çünkü çok değerli düşünürler gelip
–geçmiş alemden . Ummanın yanında damlanın adı mı
olur ?Biz damla olmaya çalışıyoruz.
İzninize sığınarak…
Estağfurullah… Bu keyifli sohbet için size çok teşekkür
ederim. Ali Aytaç ve İksir ; arkadaşlarımıza rahatlıkla
tavsiye edebileceğimiz bir eser olma niteliğini
taşıdığını düşüyorum. Başarı sizinle olsun.
Rica
ederim benim içinde çok keyifliydi. Güzel
temennilerinize ayrıca teşekkür ederim.
Her
şey güzel gönlünüzce olsun …