“ne zaman ki
onlar, kendilerine hatırlatılanı unuttular, biz
de kötülükten men edenleri kurtardık;
zulmedenleri de yoldan çıkmaları yüzünden çetin
bir azap ile yakaladık.”(A’raf/165)
İyiliği emretmek
ve kötülüklerden sakındırmak “emri bil ma’ruf
nehy anilmünker” en büyük İslami farzdır.
Yüce Allah âli İmran suresinde şöyle buyurur;”
sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve
kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun,
kurtuluşa erenler işte bunlardır.” Peygamber
efendimizin sav şöyle buyurduğu rivayet olunur,
“Benim ümmetin marufu emredip münkerden
sakındırır ve iyilik üzere birleşirse hayır
üzere olurlar. Bunu yapmazlarsa bereket onlardan
kaldırılır bazıları diğerlerine musallat
olurlar, ne yerde ne gökte onlara bir yardımcı
bulunmaz.”
İmam Ali r.a dan
şöyle rivayet edilir, “İyiliği emredip
kötülüklerden sakındırmayı terk etmeyin. Aksi
halde en kötü insanlar size hâkim olur ve
dualarınız da kabul edilmez.” İyiliği emretmek
kötülüklerden sakındırmak iyi amelleri
yapmamanın ve kötülüklere müptela olmanın haram
olduğu durumda zorunludur. Böylece ma’rufu
emretmek münkeri engellemek farzı kifaye olur.
Yani cemiyetten bir gurup bu ameli ifa ederse
diğerlerinin yükümlülüğü kalkar. Elbette ki,
herkesin haram bir fiil veya bir farzın terk
edildiğini gördüklerinde tarafsız kalmamaları
olaylara duydukları rahatsızlığı sözleriyle,
amelleriyle dile getirmeleri gerekir. Bu
bizatihi herkese farzdır.
İmam Ali r.a. “
Resulü Ekrem sav bize günahlar karşısında
rahatsızlığımızı belirtmemizi emretti” der. Bu
ameli yerine getirirken karşımızdakini kırıcı ve
dinden soğutucu bir tavır almamak gerekir.
Karşımızdaki kişinin şahsiyeti ve seviyesi göz
önüne alınmalı ona eziyet ve ağırlık
olmamalıdır. Özellikle muhatabı dinden dini
mevzulardan nefret ettirecek tarzda katı
davranılmamalıdır.
Nehcul Belağa’dan
alınan bir ifadede İmam (ra.) şöyle
buyurmaktadır. “Allah için buğzetme mızrağını
bileyen, batılın en zorlu temsilcilerini
öldürecek güçte olur. Bütün iyi ameller ve
Allah yolunda cihat marufu emretme ve münkeri
nehyetmenin yanında derin ve büyük bir
denizde damla gibidir. Marufu emretme münkeri de
nehyetme eceli yaklaştırmaz, rızkın azalmasına
yol açmaz. Bunun da en faziletlisi zalim
yöneticiye karşı söylenen adalet sözüdür.”
Bu bağlamda İmam
Muhammed Bâkır’dan (ra.) bir rivayette şöyledir:
“ Kim zalim sultanın yanına gitse ve ona
Allah’tan korkmayı emretse, ona öğüt verse, onu
korkutsa onun için iki topluluğun ecri kadar ve
onların amelleri kadar amel yazılır.”
Emir ve nehiyde
bulunan kişinin bu mevzularda bilgi sahibi
olması ve bunları kendi hayatında da uygulaması
elzemdir. Kişinin tatbik ettiği mevzularda ve
yasakladığı kötülüklerde hassas olması ve
bunlara uyması verdiği nasihatlerin de tesirini
arttıracaktır.
İyilikleri emredip
kötülüklerden sakındıranların canına şahsiyetine
ve önemli miktarda malına zarar gelmemeli
tahammül edilmeyecek bir zorluğa düşmemelidir.
Fakat iyi ve kötü Allah’ın katında O’nun yolunda
zarar ve ziyanlara tahammül edilmesi gerekecek
kadar önemli olursa iyiliği emir kötülükten
sakındırma zaruri olur.
İyiliği emretmek
kötülükten sakındırmak çeşitli aşamalardadır;
İçten ve kalben
rahatsız olduğunu izhar etmek, günah işleyenden
yüz çevirmek ve konuşmamak gibi, vaaz ve
nasihatlerle engellemek. Baskı ve zor kullanarak
engellemek, eylemlerine mani olmak sayılabilir.
Birinci ve ikinci yollardan başlanabilinir.
Karşımızdakini en az incitecek ve etkisi fazla
olacak yöntemler tercih edilmelidir. Baskı ve
sertlik gerektirecek usuller şer’i makamların
uhdesindedir.
İyiliği emretmek
kötülükten sakındırmakla yükümlü olan herkes
için kendi ailesinin ve akrabasının önceliği
vardır. Onlara karşı daha sert olmalıdır. Şu
halde kimin ailesinde namaz, oruç, zekât vb.
farzları yerine getirmeyip önemsemeyen veya
dedikodu, yalan vb. günahları yapmakta korkmayan
ve çekinmeyen varsa onlara daha önem vermek
gerekmektedir. Daha evvel yaptığımız
açıklamalara uyarak onların kötü amellerine mani
olmalı ve güzel amellere teşvik etmelidir. Anne
babaya karşı yumuşak bir yol göstermeli asla
onlara karşı sertlik gösterilmemelidir.
İslâm, insanın
zulüm ve azgınlığına karşı sert ve güçlü bir yol
tutulmasını öngörür. Her türlü zulüm görüntüsüne
karşı olumlu ve kararlı bir görünüm
sergilenmesini ister. İnsanın zülüm karşısında
vurdumduymaz bir duruş sergilemesini hoş görmez.
Tarafsızlığı da onaylamaz. Çünkü tarafsızlık bir
anlamda, müminin zalimle mazlum arasında donması
demektir. İslâmın bakış açısına göre, Müslüman
insanın sorumluluğu, sırf onun bireysel olarak
şer’i hükümlere uymasıyla sınırlı değildir.
Bunun yanında bireyi adaleti egemen kılma ve
genel anlamda ümmetin hayatına musallat olmuş
zulme karşı direniş gösterme ameliyesine katkıda
bulunmaya hazırlar.
Selam ve dua ile…