İslam, silm kökünden gelen bir kelime. Anlam olarak teslim demek.
İslam,evrensel sistem ve düzenin ifadesi. Bu sistem içinde yaratılan
tüm birimler, kendilerini yaratan mutlak güce ve sınırsız ilme tâbi
olarak isteseler de istemeseler de O’na teslim haldeler ve fıtri
yaratılış programlarının gereğini her an yerine getirmedeler.
Yaşamda karşılaşılan tüm güçlükler ve sıkıntılar,mutlak teslimiyet
şuurunun güçlenmesi ve insanın acizliğinin ve fakirliğinin
farkındalığını yaşaması için yaratıcı düzen tarafından
oluşturulmaktadır. Cefayı çekmeyen aşık cefanın kıymetini bilemez
demiş büyükler. Evet,aşk yolunda ilerleyen insan,maşukunun cefasına
katlanmalıdır ve ona müştak olmalıdır. Bu iştiyakı gösteren
aşık,ilerlediği vuslat yolculuğunda samimiyetini bu mücahedeyle
gösterir. Acılara ve belalara tahammülü nispetinde terakki eder ve
ruhen güçlenir. O her zaman iftirayı,eziyeti,horlanmayı göze
almalıdır. Belanın en şiddetlisi Resullere gelir. Daha sonra derece
derece velilere ve Salih insanlara doğru yansır. Kimisi iftiraya
uğramıştır,kimisi ateşe atılmış,kimisi denize atılmış,kimisi kuyuya
atılmış,kimisi işkence görmüş ama her halükarda hakiki teslimiyet
şuuruyla bütün belaların üstesinden gelmiş ve esenliğe
ulaşmışlardır. Allah’ın her firavuna bir Musa tahsisi hikmetin
gereğidir ve bu kural her zaman geçerlidir. Hakiki manada özündeki
Allah’a B sırrıyla inanan her birey inancının derinliği nispetinde
bu tecrübeyi yaşayacaktır. Firavun sembolüyle kastedilen egoya
hizmet eden tüm şartlardır. Geçici zevkler ve göz boyayan dünyevi
süslerdir. Mitolojilerde bu unsur ejder,canavar gibi sembollerle
işlenmiştir. İçindeki nefis canavarını terbiye edebilen ve onu
ehlileştirebilen insan bir nevi şeytanını Müslüman yapmıştır.
Benlik(ego) canavarı büyüyüp şişerek insanın bilincini ele
geçirmeden o nefsiyle mücahede ve mücadele ederek bilincini
arındırmalı ve benliğinin gerçek hüviyetine ermelidir. Bu mücadele
verilmeden gerçeğe erişilemez.
Allah insana baş eğdirmek ve aczini fark ettirmek için onun
sıkıntısını artırır ve süresini uzatır. Bu süreçte dikkat edilmesi
gereken en önemli husus bela ve sıkıntılara itiraz etmeyerek sabırla
rıza göstermektir. İsmail gibi Allah’a seve seve boyun
uzatabilmektir. Bu samimiyet,insana kurbiyetin kapılarını açacaktır.
Bu yüzden samimiyet her kapıyı açan bir anahtardır denilmiştir.
Allah’ı bilen marifet ehli hiçbir zaman şikayetçi değildir. Her
zaman teslimiyet şuuruyla yaşam sistemini değerlendirir. Oluşları
yorumsuz seyredebilme kemalindedir. O’nun verdiklerini itirazsız
kabullenir. Sevgiliden gelen zehir dahi olsa şerbet niyetine içer.
Bu aşama Hakka teslimiyetin zirve düzeyini ifade eder. Şayet insan
bu gerçeği fark edemezse karşılaştığı güçlüklere itiraz eder ve
kendisinde isyan hali baş gösterir. Bu isyan gerçekte kişinin
kendine isyanıdır. Bu nedenle isyan mantığıyla hareket her zaman
insanı hakikatten perdeler. Marifet ehli büyüklerin,bahsettiğimiz
yorumsuz seyirleri ve teslimiyetleri gerçekte İlahi kudretin
azametini ve haşmetini seyirdir. Kudret sıfatının varlık alemindeki
açığa çıkış özelliklerini temaşadan ve seyirden ibarettir. Onlar bu
seyirden adeta zevk alırlar. Burada hemen kuyruklu yıldız örneğini
verebiliriz. Kuyruklu yıldızın dünyamıza yaklaşması nedeniyle
özellikle batıda birçok insan panikledi ve korkuya kapıldı. Aynı
olayı vahdet müşahedesiyle değerlendirdiğimizde aslında korkulacak
bir şey olmadığını anlarız. Zira bu tarz oluşlar gerçekte hayranlık
vesilesidir. Marifetle bakıldığında o dev yıldızların başı boş
olmadıkları ve tek bir kudretin kontrolünde ve hükmünde oldukları
anlaşılacaktır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ehli demek
istediğimizi anlayacaktır. Burada önemli olan ,varlık alemindeki her
oluşumun istisnasız belirli bir plan dahilinde oluştuğuna inanmak ve
kanaat getirmektir. Kainatın sahibine teslimiyetin gereği de budur
kanımca. |