Karşılıksız Sevginin Formülü
Nazım Akpınar
 

      Aşkın Kaynağına Yönelebilmek ve Her şeye rağmen sevebilmek başlıklı yazılarımızda sevginin ve aşkın kaynağına yönelmenin ve koşulsuz sevebilmenin öneminden bir nebze bahsetmiştik.Bu yazımızda ise karşılıksız sevgiyi işleyelim istedik.Yaşamımızı renklendiren ve anlamlı kılan en yoğun his sevgi ve aşk boyutu olduğu için konu üzerinde defaatle duruyoruz.

     Her yaş grubunda insan, sevgi hissini yaşamakla birlikte özellikle gençlik döneminde sevgi daha çok beşeri anlamda şekillenir ve duygusallık ön plana çıkar.Sevilen yar sevgilidir, ama öteki olarak sevilendir.Sevilen de seven de et kemik bir birim olarak algılanır.Bu sevgi modelini irdelersek, bireylerin karşılıklı olarak belirli koşullarda birlikte bir araya geldiklerini ve şartlı olarak duygusal bir bağla yakınlaştıklarını müşahede ederiz.Yani buradaki sevgi ilişkisinde belirli ölçütler ve kıstaslar belirleyici olabilmektedir.Sevebilmek belirli bir şarta bağlıdır adeta.Bu şartlı sevgi dolayısıyla insanlar hakiki sevgi boyutunu yakalayamamaktadır.Bu handikaba evlilik dönemlerinde çoğu eşler karşılıklı olarak düşerler.Bir daha toparlanabilmek ve sevgiyi gerçek vechesiyle yaşayabilmek oldukça güçleşir.Çünkü birliktelik belirli koşullara bağlanmıştır ve tamamen dünyevi zevklere indirgenmiş ve sınırlandırılmıştır.Sevgi,gerçek yönüyle yaşanamadığı için beğeniye dönüşmüş, beğeni, sevgiyi belirleyen bir faktör konumuna gelmiştir.Beğeniyle sevgi birbirine karıştırılmıştır ve sevginin yerini beğeni almıştır.Beğeni ise daha çok nefsani bir özellik taşır.Egoya hizmet eder.Nefsin hoşuna giden beğenilir ve gitmeyenler beğenilmez, neticede sevilmez.Dolayısıyla koşullu sevgi git gide yoğunluk kazanır ve sonuçta insan farkında olmadan sevginin ve aşkın orijininden perdeli bir yaşama geçer.Bu perdelilik halinden kurtularak hakiki sevgiyi ve aşkı, aşkın olarak gerçek hüviyetiyle yaşayabilmenin formülü ise Hz. İsa’nın deyimiyle ikiyi bir etmektir.Yani, bahsettiğimiz düalist anlayıştan kaynaklanan karşılıklı şartlara bağlı ve de karşılık beklenen sevgi anlayışından arınarak, karşılık beklemeden katıksız ve saf bir sevgi moduna geçilebilirse gerçek sevgi yakalanabilir ve ileri boyutlara taşınabilir.Zira gerçek sevgi boyutunu yakalayan bir insanda şartlar ne olursa olsun her an sevdiğiyle bir olma isteği belirgindir.Eşlerin karşılıklı olarak bir araya gelmelerinde amaç İlahi Tekliğe vuslatı ve kavuşumu gerçekleştirmek ve bunu yaşayabilmektir.Sevdiğinin halleriyle hallenir.Sevgisinin yoğunluğu nispetinde sevgiliyle yaşamanın hazzına erer.Sevgili her yerdedir.Algıladığı her noktadan kendisine yüz gösterir.Beğenen insan ise sahip olma arzusuyla yaşar.Bu da beraberinde hırsı, şiddeti ve şehveti getirir.Bu özellik genele yaygındır.Halbuki senliğin ve benliğin kaybolduğu ve geçersiz olduğu o aşkın hal yakalanabilse, seven sevdiğinde yokluğu yakalayabilse gerçek aşk boyutuna geçilebilecektir ve aşkın ateşi benliği yakarak saf hale getirebilecektir.O yüzden Hazreti Mevlana, makamına gelen ve gönül kulağı açık insanlara Yan !Yan ! diye her an seslenir.Ölüm yıldönümüne girdiğimiz  şu günlerde Hazreti aşk ve muhabbetle anıyor ve selamlıyoruz.Dünya genelinde Mevlana’nın eserlerine duyulan teveccühün her geçen gün artmasının sırrı da bu aşk boyutunun yakalanmasıdır.

     Allah, bizlere gönülden, karşılıksız ve katıksız seven ve özünden sevgiyi yaşayanlardan olabilmeyi nasibetsin.O’nun  ateşine pervane gibi atılıp varlığını O’nda yitirebilenlere selam olsun.Vedud esmasından feyiz alan  Aşk ehline selam olsun.Hep gönüller bir olsun.Aşk olsun..

 

 

 
 
Samsun -31.12.2008
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com