Birkaç gün evvel aldığım bir ölüm haberi (otuzdokuz
yaşında kanserli dokuları ile artık son aşamaya
gelmiş olan bir hanımefendi)dolaylı bir şekilde
de olsa beni Rasulullah'ın vefat sürecinde
yaşadığı son dakikaları ve bu dakikaların
kendisine iman etmiş olanların gözü ile nasıl
yaşandığını öğrenmek için araştırmaya itti...
Ben taklidi bir biçimde ,etrafımda gördüğüm
şekilde son nefeslerini vermek üzere olan
zatların kelime-i tevhid'i çokça tekrar etme
gayretinde oluşları gibi rasulullah'ın da bu
şekilde Kelime-i tevhidi sıkça tekrar ettiğini
düşünürdüm ancak hiç de böyle olmadığını
öğrendiğimde aklımda beliren birkaç düşünceyi
paylaşmak istedim.
Rasulullahın son anlarında dilinde “Allahumme
Refiki Ala” duası sürekli tekrarlanmış...
Allah'ım beni Refik-i Ala'ya ilet...
Nedir Refik_i Ala?
Kelime anlamı “en yüce dost “ demek...”Ama
hakikatten okunusundaki mana nedir?”diye kendime
sordum...Kendimde bulmak adına sorduğum bu soru
beraberinde “Sidre-i Münteha , Kab'e Kavseyn Ev
Edna,Makamı Mahmud” kavramlarının da tefekkür
edilmesi gerektiği gerçeğini ortaya
çıkardı.Sonra su soru belirdi ...
“Miraç'ta Sidre-i münteha'nın ötesine geçen
rasul ,fiziksel ölümün hemen öncesi neden
Refik-i Ala diyordu?”,”Nasıl bir fark vardı
kavramsal olarak ve ben bu kavramları kendimde
tam olarak nasıl bulmalıydım?”
Miraç bir boyutsal zoom'lama ise Bu kavramlar
bir biçimde bu boyutsal zoom'lamanın farklı
aşamalarını anlatıyor olmalıydı...
Sidre-i Münteha söz konusu olduğunda en dikkat
çekici nokta Cebrail A.S.'ın ötesine
geçemeyeceğini ifade ettiği nokta oluşuydu...Rasulallah'ın
geçebileceği ancak Cebrail A.S.'ın gerisinde
kaldığı nokta...Eşik..
Sidre-i Müntaha kesretin ,çokluğun kalktığı eşik
sınır...
Kendinden gayrının hiç olduğu, bu sebeple
Cebrail adı ile işaret edileninde hakikatinin
müşahede edildiği o mana boyutuna,sıfat boyutuna
geçiş...
Bu boyutta yalnızca sıfatlar ,manalar var...
Kab-ı Gavsey Ev Edna ise Sidre-i Münteha da
kendi sonsuz sınırsız manalarını seyreden
“ben”in bu manaları açtığı noktadan seyri işaret
ediyor bu sebele iki yayın arasındaki mesafe
kadar yakın işareti ile ifade ediliyor...Bu
boyut sanırım Lahut ya da Safiye boyutunun alt
noktası...
Bu nokta üstadın DATA ya da ESMA MERTEBESİ yahut
KUANTUM POTANSİYELİ olarak işaret ettiği
boyut...Kendini fiillerin ve manaların katman
katman açıldığı bu noktada bulan Rasulallah bu
seyri itibarı ile fiil ya da mana alemlerindeki
suretlerin hakikati oluşu ile onlara onların
kendi benlikleri olarak şefaati açısı ile yani
kendi benliklerinde müşahede ettikleri risalet
hakikati ile şefaati yaşayabilecekleri gerçeği
yönünden anlatımı ile Makamı Mahmud'da...Bu
noktada şu hadisi şerif dikkate değer:
" Ben, kiyamet gününde Âdem
ogullarinin efendisiyim, ama bu övün-
meyi gerektirmez. O gün elimde
Hamd sancagi bulunacak, ama bu da
övülmeyi gerektirmez. O gün gerek
Âdem, gerek diger bütün Peygamber-
ler benim sagcagimin altina
siginacaklardir" (Tirmizî, Menakib,1).
Ve
Üstad bir anlatımında şefaati şöyle açıyor:
“Dünyada şefâat, kişiye hem dikey planda getiri
sağlar, hem de yatay planda...
Âhırette şefâat ise, yalnızca yatay planda
getiri sağlar... “
Makam-ı Mahmud'da oluşu itibarı ile miraç ile
işaret edilen dikey planda fetih halini yaşatışı
ve her “ben”i kendi açıldığı noktanın hakikati
olan o tek noktaya mutlak “ben” e eriştiren...Bu
nokta da Rasulallah noktanın hükmünün de
kalmadığını,noktanın da zatı itibarı ile hiç
olduğunu müşahedesi ile Hakikat-i
Muhammedi,Ruh-u Azam,DATA,Kuantum Potansiyeli
olarak ifade edilen Mutlak Tek,Ahad,samed olan
“ben”in zat itibarı ile hiç olduğunu ve kendinin
bir nokta oluşu gibi kendi gibi sonsuz sınırsız
noktalar olduğunu müşahede etti...ve
AllahuEkber'in hakikati müşahede edildi ...
Bu müşahede Refik-i Ala ile işaret edilmiş
olabillir Rasulallah'ça...
Ekberiyet ,datanın kendisi olarak samediyeti
ortaya koyuşunda bile sonsuz sınırsız noktalar
oluşu gerçeğini işeret ediyor kanımca...
Ekberiyet müşahedesi zati ilim ile bakışın
sonucudur...
Hz.
Ebubekir'in Allah'ı idrak etmek ,onun idrak
edilemeyeceğini idrak etmektir! Sözü ile sanırım
Ekberiyet'in bu hakikatine işaret etmektedir.
Rasulallah'ın Ebubekir'in imanını bir kefeye
koysanız diğer bir kefeye de tüm insanlığın
imanını koysanız Ebubekir'in imanı ağır basar !
Sözü de sanırım yine Ekberiyet'in bu şekli ile
müşahedesine işaret etmektedir...
Rasulallah'ın Kabe'deki putları yıkarken Hz
Ali'yi omzuna çıkarıp putları ona kırdırması,Hz
Ali'nin “Ben görmediğim Allah'a ibadet etmem ve
ben b 'nin altındaki noktayım !” sözleri dahi
Rasulallah'ın kendi hakikatinin Ekberiyet
sözkonusu olduğunda hiç olduğunu bilişi ve Hz
Ali'nin kendi hakikatini Rasulallah'ın “ben'inin
açıldığı o Mutlak Tek nokta,data,kuantum
potansiyeli,İnsan-ı Kamil boyutunda buluşu
olduğunu düşündüm...
Rasulallah'ı üstadı anlama gayretinden başka
hiçbir amacı olmayan bu düşünceler asla bir sav
ya da bir müşahede değildir.Yalnızca bir
düşünceden ibarettir.Doğrusunu Allah,Rasulü ve
ehli bilir.