Kayıp denklem Allah'ı anlatıyor

Gediz Demir
 

İlişkilendirebilen beyinlerin aradığı denklem;  "beyinle" başlar. Yüce kudret, bu denklemi  kendine saklamış olsa gerek ki aradan geçen onca zamana rağmen, kimsenin aklı ermemiş bu sırra. Hafızların almadığı denklem bir sır.Fizikte "t" sembolüyle gösteriliyor.Aynı zamanda 4. boyut olarak kabul ediliyor. Denklemlerde hep değişken olarak kullanılıyor. Güneş bile onunla kaim! O değil midir bu yazdığım satırları size ileten?

Bu denklem, Kuranı Kerim’de geçecek kadar yücedir!Bu konuda, müthiş açıklamalar var,özellikle Kuranı Kerim'in,bu denklem için bir sure ayırdığı dikkatlerimizden kaçmıyor. Üç ayetten oluşan ASR suresi, zaman hakkında ipuçları veriyor.Öncelikle kısaca hatırlayalım:

Asr suresi kısaca: "Vel asr / İnnel insane le fi husr /İllellezıne amenu ve amilus salihati ve tevasav bil hakkı ve tevasav bis sabr"
Türkçesi:
Andolsun Asra ki / İnsan mutlaka bir ziyandadır / Ancak iman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine hep hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiyeleşenler başka.

Elmalılı Hamdı Yazır tercümesinde şöyle ifade etmiş;"Demek olur ki "asr",çeşitli mânâlara gelen bir müşterek lafız olduğu ve birini tayinde ipucu bulunmayıp hepsine de yüklenmesi sahih olabileceği  cihetle "asr denilen her şey" mânâsıyla tümüne hamletmek en doğrusudur."

Elmalının tercümesine göre Kuranı Kerim’de Asr suresi olarak bilinen kavram "tümel zaman" veya "mutlak zaman" dan bahseder.

Dikkât ederseniz, bir eksilme durumuna dikkât çekilmiş; zaman geçtikçe, gençliğimizden yaşlılığa; varlıktan yokluğa doğru, bir hareket içindeyiz. Bu hareket ise kuranı kerimde ZİYAN(varlıktan eksilme) ZARAR etme anlamında yorumlanmış. Yani deniyor ki yemin olsun ki sürekli bir eksilme içindesiniz.

Asr suresinin üçüncü ayetinde ise, Allah ehli insanlarda zamanın farklı geçeceği yönündedir. Allah ehline kısaca değinmek gerekirse; Allah ehli, araştırmacı ruha sahip, insanları bilime/ilme akla HAK'KA yönlendiren insanlardır diyebiliriz. Bu insanlardaki "zaman algısı" bizim anladığımız zaman gibi geçmediği kesin!

Kuranı Kerim 600'lü yıllarda Asr suresini bu şekilde ele almış,detaylara girmiyoruz.1900 yıllarda görelilik teorisinin bile baş edemediği bu "kayıp denklem" gündemde halen muamma!Çoğu bilim adamı bu denklemi anlamıyor.Kaldı ki kuvantum fiziği bile anlaşılmış değil.Esrarengiz bir durum!
Örneğin bir hız kavramını açıklayabilirsiniz. Birim zamanda değişen yol miktarına hız diyebilirsiniz. x/t = v şeklinde basitçe ifade edilebilir.
X=yol t=zaman v= hız kavramını karşılayan sembollerdir. (bilmeyenler için) Fakat zamana denklem yazamazsınız! Yoktur! t= ???

Zaman nasıl geçer?Hemen cevap verelim, seven sevdiği ile birlikteyse zaman ışıktan hızlı geçer, lakin bir işyerinde 50 kilo çimento kaldırıp indirene göre zamanın ışık hızıyla geçtiğini söyleyemeyiz! Anlaşılan şu ki, bu zaman denilen kavram değişkenlik arz eder.Bu konuda en çok kafa yoranlardan biri de Einstein’dır.Özel Görelilik kavramıyla ses getiren çalışması özetle şöyle

1.Bize göre sabit hızla ilerlemekte olan bir aracın içindeki tüm saatler bizimkinden daha yavaş ilerler. Bu aracın hızı ışık hızına yaklaştıkça  belirgin hale gelen bir etki olmasına rağmen, mikro ölçekte bir çok deneyle ispatlanmıştır.Örnek olarak ses hızının iki katı  bir süratle hareket eden bir uçak bu şekilde bir sene uçtuktan sonra uçağın içinde bulunan saatler saniyenin on binde biri kadar geri kalmaktadır.
Kısaca ivmesiz (hızda, azalma/artma olmayan) bir uzay gemisinde yolculuk yapan bir kişi bizim dünyamızdan ayrılsın, saat kronometrelerimizi 0:00’dan başlatalım aradan hayli zaman geçtikten sonra (yüz yıl) dünyamıza dönsün. Aman Allahım, bu da ne; kronometrelerde zamanlar farklı geçmiş!!! Bizim kronometremiz yüz yıl  geçtiğini gösterse de,uzay yolculuğu yapan yolcumuzun saati 90 yıl geçtiğini gösteriyor. TUAF!

Burada ışık hızının çok çok üstünde yolculuk yapması gerekiyor ki genç kalsın. Aksi halde ışık hızına yakın bir hızın üstünde uçsa bizden belki 3-5 dakika genç kalabilir.
Olay tamamen hıza bağlı, denklemlere girmeyeceğim. Arzu edenler genel görelilik yasasını içeren denklemlerden bunu teorik olarak hesaplayabilirler. Sonuç şaşırtıcıdır.

Şiirler de yok değil;
"Zamanı bir gemi gibi görüyorum, bizimle ölüme doğru
Akıp gidiyor, fakat hareketlerini göremiyoruz."
demiş bir şair.

Bir şair de şöyle düşünmüş;

"Geçmiş hayal, geleceğin manzarası henüz yok
Şimdiki zaman oynatır şuurumu bilmem nedir bu an?
Bir anmış anlamı vücut kitabımın
Ömrüm,şu keder ortağım olan yazılmış satır."

Zaman, hareketle ilişkili bir kavramdır, diyebilir miyiz? Yani, hareket varsa zaman vardır diyebilir miyiz? Zaman geçmeden hareket olabilir mi? Aklınıza şöyle bir şey gelebilir. Şimdi ben duruyorsam zaman geçecek, o nasıl olur? Yani ben hareket etmiyorum o zaman zaman da hareketsiz mi kalacak acaba? Oysa mikro mertebedeki hareketleri düşünün.Siz dursanız da sizi oluşturan atomlar sürekli hareket halindeler.Yani durmaya çalışsanız da durmuyorsunuz.Kalbiniz, beyniniz sürekli bir hareket içinde.Hareket ise bir değişim meydana getirir.Ama sadece etkilerini görüyoruz,değişime ise "zaman yaptı" diyoruz.

Yoksa bilincimiz, MATRİX filmindeki gibi, olayları gerçekmiş gibi mi algılatıyor bize? (Olay özetle şöyle : Matrix filminde "Neo" sanal aleme girer, orda yara alır, uyandığında ise burnundan kan geldiği görülür, oysa sanal bir program içerisinde idi Neo, buna rağmen aldığı sanal darbe beyin tarafından gerçekmiş gibi algılanıyor filmde) Enteresan değil mi?

Durduğunuzu varsayın, siz dursanız da zaman durmuyor.Yaşlanıyoruz! Tuhaf! Ya okyanustaki zaman nasıl geçiyor? Orada da bir hareket söz konusu? Balıklar daha mı yavaş yaşlanıyor acaba!?

Kayıp denklem; yoksa, mutlak bilincin, beyinlere oynadığı bir oyun mu zaman?
Aklıma gelen son notlar şöyle: Her beyinde zamanın farklı geçeceği yönünde fikirlerim oluştu.Öyle ki, bazı insanlar zamanı beklerken, bazı insanlar peşinden koşuyor.Şunu diyorum, çok hızlı gelen ilhamların,bazı beyinler birkaç karesini değerlendirirken, bazıları daha fazla karesini değerlendiriyor.Birileri, akan zamanı daha hızlı algılıyor ki zaman geçmeden tüm kayıtları yapabiliyorlar belleklerine, birilerinde ise zaman ışık hızında gelip geçiyor,anlamıyor olup bitenleri.Hatta enteresan olaylar var;aklıma gelenin biri şöyle Hz Muhammed konuşma yaparken birkaç kişi varmış ortamda bir kişi söyleneni duymuş, ertesi gün duyduklarıyla ilgili açıklama yaparken; diğerleri demiş ki “nasıl olur öyle bir şey denilmedi.” Bunun üzerine hadisi açıklayan şahıs şöyle demiş: "O AN sen orda değildin!" Oysa hepsinin toplantıda olduğu biliniyor! Toplantıda olmasına rağmen ufak bir zaman dilimini beynine kayıt edemediği görülüyor. Anlaşılan o ki; aynı zaman dilimlerini paylaşmıyor/yaşamıyoruz!

Aklıma gelen enteresan bir düşünce de şöyle: İnsan gözü 24 kare fotoğraf çekebiliyor saniyede ve biz bu resimlerin beynimiz tarafından birleştirilmesiyle oluşan görüntüsüne hareket diyoruz. Dikkat ederseniz bizim de beynimizdeki resimlerin üst üste gelmesi için birtakım işlevler gerekli. Pekala şöyle düşünelim, bizim beynimizde bu resimleri birleştiren nedir?  Oysa her saniyeyi 24 parçaya bölersek, sadece durgun resimlerden ibaret olduğunu görürdük.Konu aslında hayli derin bir konu; ama özetlemek gerekirse : Bir  enerji olmalı bu resimleri üst üste getiren! Yani animasyonları düşünün, onlar bile üst üste gelirken belli bir RAM/bellek'e ihtiyaçları var. Elektrik olmasa hiçbiri yok! Yani sistemi besleyen bir enerji var.  O yoksa hayat yok! Her şeyin oluşumu için ZAMAN'a ihtiyaç var. Onun varlığıyla kaim bu evren! Benim zaman kavramından çıkardığım sonuç; zamanın Allahın Kudret sıfatı olduğu yönündedir. Zaman Kudret sıfatıyla kaim olan HAKTIR!

Hz. Muhammed (s.a.v) ile bitirmek gerekirse; Allah Rasulu’ndan anlayan idrak eden beyinlere,derinliği olan hadisleri/kavramları aktarıyoruz;

Ahmet bin Hanbel’in Müsned’inde geçen hadis-i şerif ise şöyledir:
“Dehre (zaman) sövmeyiniz, çünkü Allah dehirdir (zamandır) .”

Buhari :“Allah Teâlâ buyuruyor ki: Ademoğlu dehre söverek bana eziyet verir. Halbuki Ben dehrim "

Görüldüğü gibi, bu husustaki bütün hadis-i şeriflerde “dehir” tabiri geçmektedir. Bu kelimenin “zaman” mânâsında olduğu ifade edilir.


 

 

 
 
Gediz Demir
Fen Edebiyat Fakültesi
Fizik Bölümü