Bu yazımız da kuantum mekaniğinin İslam’la olan
ilişkisini -kendi dünyamızda- bir fizikçi
olarak algıladığımız oranı anlatacağız veya anlatmaya
gayret edeceğiz. Burada söylemeden geçemeyeceğiz,
yazılarımda hep “biz” diyorum da, burada milyarlarca
hücremle birlikte bu işi yaptığımızdan kalkıp sadece
“ben” demek basit bir ifade olarak kaldığından "biz"
demeyi tercih ettim.
Hemen konuya girelim; "Kuantumla İslam ne alaka?"
sorusu kulağa hoş gelmeyen bir sestir. Bu arada bu kulak
bana ait! Sizin kulağınıza da karışmıyorum, dikkatinizi
çekmek isterim. Şimdi dönelim kuantuma tekrar.
Kuantum mekaniği nedir?
Kısaca özetlersek; kuantum mekaniği, bilindiği gibi
Klasik fizik kanunlarının yetersizliğini anlatan bir
yasadır. Yani Klasik Fizik geçersiz midir? Hani şu fizik
yasaları diye bildiğimiz yasalar? Elbette hayır!
Fakat yetersizdir! Bakın dikkat ederseniz,
“geçersizdir” demiyorum! “Yetersizdir” diyorum! Ben mi
diyorum? Hayır! Kuantum diyor! İşte kuantum fiziği aynı
zamanda şunu ekliyor: Madem yetersiz, o zaman devreye
biz girelim. Pekala, biz,normal fizik yaslarıyla
birtakım kavramları açıklayamaz mıyız ki kuantum çıktı
şimdi?
Açıklayamadıklarımız;
Örneğin madde nedir sorusu? Kompleks, zor sorudur.
Çetrefillidir. Atom nedir? Nasıldır? İçeriği nedir? Niye
var? Hatta teybin bandını saralım 1400 yıl geriye..."Rabbim
bana eşyanın hakikatini göster!"
diyen bir zatın sesini duyuyor gibiyim! Nedir bunun
aslı? Kimdir bu? O mudur? O kimdir?
Evet; Rasulullah 1400 sene önce bu şekilde duada
bulunmuş! Bu zat'ın merakı, şu an bilim adamlarını
sarmış durumda! Onlar da bu merakın farkında değiller,
belki de farkındalar? Geldiğimiz nokta KUANTUM!
İşte maddenin hakikatini araştıran bilim bu!
Kuantum mekaniği maddenin aslını araştıran bir bilim! Şu
an bilinen en geniş fizik yasası da
Kuantum Fiziğidir. Eski fizik diye bildiğimiz Klasik
Fizik yasaları; artık yerini Kuantum Fiziğine
bıraktı. Biz birer öğrenci olarak; artık sesin maddesel
ortamda yayılan molekül titreşimini biliyoruz! Bizi
ilgilendiren konu bu değil, bizi ilgilendiren, madde
neden titreşir? Görülen şu masa, şu
sandalye, şu dünya, şu içtiğimiz su neden hareketli?
Neden elektronları devasa hızda dönüyor? İletişimin
dalgalarla olduğunu, radyonun icadından beri biliyoruz
da, nasıl olduğunu sorsanız, şu an yeryüzünde bir tek
bilim adamı yoktur bunu açıklayacak!
Çok iddialı bir soru oldu,tekrarlayalım belki aramızda
bir dahi çıkabilir?
Moleküller
neden kendisine gelen dalgayı iletir?
Mesela bir ortamda "whats up" diye biraz yüksek sesle
konuşsak... Hani, ortamı biraz hareketlendirip "whats up
whats up whats up ..." diye ortamı dalgalandırsak... Ne
oluyor bu adam delirdi mi diye birkaç kişi size
muhtemelen bakacaktır. “Nerden duydun da bakıyorsun
öyle?” diyemezsiniz! Burası dünya! “Gene şu ispiyoncu
molekül mü iletti sesi?” diyebilirsiniz? Evet, ta
kendisi! Sesi ileten işte o molekülün
neden
ilettiğini kuantum sorguluyor.
Bu yönünden bakarsanız, İslam’ı da en iyi kuantum
anlatacak. Bir duanın beynimizde yaptığı etkiyi Klasik
Fizikle açıklamak imkansız! Velakin Kuantum Fiziği
maddeyi o kadar ayrıntılı inceliyor ki, artık bize
öğretilen dualar, beynin kimyasını nasıl etkiliyor,
beyindeki nöronlar atomal bir iletişim mi kuruyor,bu
parçacıklar dalga mı,yoksa dalgasal değil de parçacık
olarak mı iletiliyor gibi bugün bilinmeyen birçok
kavrama açıklama getireceği için İslam’ın da bilinmez
yönlerini aydınlatacaktır. En azından, Rasulullah’ın
merak ettiği ve bu konuda Newton gibi bir dahinin bile
aklının köşesine gelmeyen bir noktayı ele alıp
yorulduğunu görüyoruz. Neydi bu nokta? "Rabbim
eşyanın hakikatini göster" noktası idi!
Böylelikle Rasulullah, Kuantum Fiziğinin de çıkması için
duada bulunmuştur. Şimdi dar beyinlinin beynine şu
fikrin geldiğine kesinlikle eminim.
O dar olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğüm beyne
gelen fikir şöyledir muhtemelen; Efendim, kuantumun
çıkmasını şimdi Rasulullah mı istedi de kuantum çıktı?
ve devam eder..."yapma
Allah aşkına!" bilimi
dinle karıştırıyorsun. Neden dini bu kadar
ilişkilendiriyorsun?
Siz de
onunla
iletişime girersiniz! Onun beyninden ONA
ulaşırsınız! Onunlasınızdır! Çünki seven, sevdiğiyledir!
O bilmez bunu; ama siz onu onun beyninde bulmuşsunuzdur.O
Allah’tır onun beyninde bulduğunuz!
Nefretiniz asla olamaz ona! O olmuşsunuzdur o an veya
onda fenafillah, ama anlatamazsınız! Sen inanmıyor musun
dersiniz semboliğe?(tabi buradaki anlatım mecazidir,
belirtmek isterim)
Hayır diyemez! Neden hayır diyemediğini bilmezzzzz!
Çünki içinde devasa bir enerji, aslında karışsındakinden
farklı bir yapı olmadığını söyler. İçini bir korku, bir
endişe kaplar o an!Sizin ona çok korkunç baktığınızı
bile söyleyebilir! Oysa sizin içinizde bir sevgi bir
iletişim var.O
an rabbiniz sizi terk etmemiştir ve size darılmamıştır;
ama onun rabbi onu terk mi etti bilinmez! Velakin o bunu
bilemez! İçinden bir ses “inanıyorum” demesini emreder!
Sana "hayır” diyemez! Dayananamaz buna! Gözlerinde o
ezikliği hissedersin bir an...Sanki görünmeyen bir güç
onun içine girmiş de seninle konuşuyordur...Sanki
sınavda gibi hisssedersiniz kendinizi.Siz onun beyninde
o derinliği görür ve haşyet duymaya başlarsınız ve ona
karşı bir an saygı duyamaya başlarsınız, ama o görmezzz,
o görmezzz!Bilmez özündeki o gücü hissettiğinizi.
Ağlamak istersiniz ve ağlarsınız da fakat tuhaftır ki,
aaa gözlerim ıslandı senle konuşurken der;oysa
kabullenmek istemez ağladığını.”Şimdi kim ağladı?” diye
sorsak, klasik fizik bunu açıklayamaz! Kuantum bunu
arıyor. Kuantum bunu merak ediyor. Aramızda bir iletişim
var ise bunun şekli şemali nedir? Böylelikle toplu
namazların da beynimizi nasıl etkilediğini veya bir
amaca dönük neden milyonlarca iınsanın HAC'da bir araya
gelme emri ortaya çıktığını belirleyen işte bu kuantum
olaylarını elbette biz değil, kuantum fiziği ele
alacaktır. Nitekim, tüm büyük hacimler aslında küçük
küçük atomlardan oluşuyorsa,biz bu büyük yapıları
oluşturan küçük yapıları (atomları) incelersek büyük
yapıları da anlamış olacağız.Küçük mikro yapıdaki
hareketler anlaşılırsa;bunların oluşturduğu devasa
yapılar da anlaşılacaktır. Bu nedenle büyük boyutları
incelemeye gerek yoktur.
Bu yazıdan da anlaşılacağı üzere, burada aktardığım
birtakım düşünceleri Klasik Fizikle anlatmak
yetersizdir. Oysa kuantum diyor ki eğer biz maddenin
aslını ve bu orijindeki sistematiği çözersek veya bu
noktaya yoğunlaşırsak birtakım soyut kavramlar
anlaşılmış olur. Ne kadar ilginçtir ki, siz bir iki
düzlemde yaşayan bir topluluğa kalkıp
üç
boyutlu bir dikdörtgen şekil önüne
koyarsanız, bunu yaşadığı düzleme göre algılayıp üç
boyutlu olduğunu algılamayacaktır! O zaman şöyle
diyecektir; sağdan bakarsa bu üç boyutlu dikdörtgeni A4
kağıdı gibi görecektir;üstten bakarsa kare görecektir.
Yani bu üç boyuttaki derinliği algılamayacaktır!
Soldan bakan kare, sağdan bakan A4 kağıdı gibi
görecektir.Oysa
oraya koyduğunuz şekil üç boyutlu idi!
İşte bu topluluk daha sonra tartışacaktır kendi
aralarında,”ben bir kare gördüm”, diğeri “hayır o bir A4
kağıdı idi.” diyecektir. (Tabi burada A4 kağıdın
hacimsiz olduğunu düşünüyoruz yani iki boyutlu)
Bu son paragrafı düşünen arkadaşlar lütfen tekrar
okusun; konuyu biraz daha genişleterek şunu diyorum;
Acaba bu evrende gördüğümüz bazı yapılar da üç boyuttan
fazla mıdır? Mesela iki ayrı nicelikte gördüğümüz
yapılar aslında bir üst boyuttan bakana göre; yukarıdaki
topluluk örneği gibi mi? Örneğin zaman! Zaman bir boyut
olarak kabul ediliyor. Kendisini görmüyoruz, fakat
etkilerini görüyoruz! Acaba üç boyutlu bir dünya
modelinden sıyrılıp dört boyutu görsek,o zaman parçalı
olarak algılanan şekillerin tek boyut olduğu
mu anlaşılır?
Konuyu detaylandırıyorum; bir A4 kağıdı düşünün içinde
canlı bir tür bakteri olsun, fakat bunların boyu
olmasın! Yani boyları sıfır olsun.(yüzey olsun) Siz
bunların içine bir de boyu 2 mm (hacme sahip üç boyut
)olan bir bakteri atarsanız acaba bu önceki boysuz
bakteriler (iki boyutlular)bu yeni misafiri (üç
boyutluları) nasıl algılar ve birbirlerine tarif
ederler? Bu konuyu enine boyuna düşünürseniz, zaman
kavramını da biraz algılamış olursunuz.Yani zaman
kavramı da bize göre böyle. Aynı şekilde bildiğimiz
fotonların hem parçacık hem dalga özelliği var deniyor.
Acaba dalga denilen kavram da bir boyut mudur? Yani biz
kendimizi üç boyutlu dünyada düşünürsek (zaman hariç)
acaba fotonlar da hem parçacık hem dalga özelliği ile
bir boyut mudur da biz sağdan bakarsak parçacık üstten
bakarsak dalga görüyoruz?
Kuantuma bu yönüyle bakarsanız ki ben İslamiyet’te
kuantumun önemli yere sahip olduğunu düşünüyorum, bazı
kavramları da çelişkiden kurtaracağına inanmaktayım.Yani
Allah’ın ötede aranması ortadan kalkacaktır.Bu sefer
insanlar maddenin özünde de Allahın zuhur ettiğini
görecektir. Eskiden belki Allah’ın atom içinde zuhur
ettiği söylenemezdi,fakat şimdi bir atom altı boyuttan
bahsediliyor!
Bir de son soru ile konuyu bitirelim;
Pekala bir son nokta var mıdır? Şayet varsa o son Allah
mıdır? Bir boyuttaki nokta sonsuz küçüklükte olsun ve
Allah madem her yerde, o zaman Allah bu boşlukta da
olacak mıdır? Şayet o sonsuz küçüklükteki hacimde
bulunursa Allah’ın büyüklüğünden ne şekilde bahsedilir
sorusunun içinden çık çıkabilirsen! İşte bir Zat diyor
ki; en büyük idrak Allah!’ı idrak edemeyeceğini idrak
etmektir! Yani Allah’ın büyüklüğü kesinlikle bir
tefsircinin çevirdiği büyüklük veya bizim algılama
boyutumuzda bir büyüklük değildir! Matematikle ifade
edilebilir! Bu nedenle bir tanrı kavramı kesinlikle
kabul edilemez... Çünki tanrıyı kabul etsek, ben de
derim ki tanrı o sonsuz küçüklükte bir hacimde bulunması
gerekir çünki her yerde! Madem her yerde, öyleyse neden
küçük? Oysa Allah büyüktür! Ama asla bizim algıladığımız
bir büyüklükten söz edilmiyor buna eminim! Öyleyse
KURAN-I KERİM bizim algılamadığımız bir boyuttur ve bu
konuyu da çözse çözse Kuantum çözer! İlginçtir ki bu
ilginç düşünce de cuma günü geldi. Aslında, böyle kafama
göre bir şeyleri yazmayı
sevmem.Bunlar,düşünerek,irdeleyerek,seçerek yazdığım
kavramlardır!
Hoşçakalın! |