Son günlerde arka arkaya gündeme bomba gibi azgın tekelerin genç hâtunlarla ilişkileri düşmekte. Ama iş öz kızıyla karıkocalık yaşayan ve sakat doğan bir çocuklarını da kızartan, 14 yaşındaki kızı yalayıp öpüp anasını da hâlleden, öz kızıyla alenen karıkocalık yapan ve kız bebeklerin dahi din adına ırzına geçenlere varınca, iş değişti…
Önce spesifik örnekler vereyim. Mormonlar hikâyesini ayrıca ele alacağım…
***
61 Yaşındaki Adam Öz Kızıyla Olan Sıra Dışı İlişkisini Televizyonda Anlattı.
Avustralya öz kızı ile ilişki yaşayan ve çocuk sâhibi olan 61 yaşındaki John Deaves’i konuşuyor. Kanal 9’da yayınlanan 60 Dakika isimli programa konuk olan John Deaves ve öz kızı 39 yaşındaki Jenny Deaves’le ilişkisini anlatmış. 30 yıl önce eşinden ayrılan ve bu evlilikten bir kızı dünyaya gelen John Deaves daha sonra âilesi ile olan bütün bağlarını koparmış.
Babasını bulma ümidi ile araştırmaya başlayan kızı uzun araştırmalar sonunda izine ulaşmayı başarmış. Tanıştıktan bir hafta sonra aralarında farklı bir yakınlaşma olduğunu söyleyen ve daha sonra büyük bir aşk yaşamaya başlayan baba-kız, ilerleyen zamanda bir de çocuk sâhibi olduklarını söylemişler.
Jenny Deaves babasıyla yaşadığı ilişki hakkında, “onu gördüğüm zaman fena biri olmadığını fark ettim” demiş. Aralarında yaşanan ilişkinin bir gece kulübünde karşısındaki erkeğe bakmak kadar normâl olduğunu iddia eden Jenny Deaves, “ben ve John olgun insanlarız ve verdiğimiz kararı kendimiz biliyoruz. Bu yaşadığımız ilişkiye diğer insanlardan anlayış ve saygı bekliyoruz” diye konuşmuş. Babası John Deaves ise ilk başta kızı ile birlikte olma fikrinin kendisine garip geldiğini belirterek, “duygular bâzen mantığın önüne geçiyor ben de sâdece kalbimi dinledim. Umarım insanlar bunun farkındadır” demiş. Yasal olmayan ilişki yaşadıkları için gözaltına alınacağını bildiklerini söyleyen baba ile kızı “normâl mutlu yaşantılarına” ve ilişkilerine devam etmek istediklerini eklemişler.
Bu arada, Jenny Deaves’in daha önceki ilişkisinden de iki çocuğunun olduğu anlaşılmış. Baba ve kızın yaşadıkları ilişki ile ilgili olarak Avustralya Federal Polisi harekete geçerek araştırma başlatmış.
***
Josef Fritzl: Tayland’da seks, tâcizden hapis!
Josef Fritzl, 24 yıl boyunca çifte hayat sürmüş. 7 çocuğunun annesi Rosemarie ile evin üst katında normâl bir hayat süren baba, karısından habersiz bodruma kilitlediği kızı Elisabeth’i yıllarca seks kölesi olarak kullanmış. Elisabeth, biri ölü, yedi doğum yapmış. Fritzl çifti, çocuklardan üçünü torun gibi yetiştirmiş, üçü ise hiç gün ışığı görmemiş.
Josef Fritzl kızı ve çocuklarını bodruma kilitleyek arkadaşlarıyla birlikte Tayland’da seks turizmine gitmiş. Fritzl’in ayrıca daha önce tâciz suçundan hapis yattığı da ortaya çıkmış.
“24 yıl nasıl oldu da kimse bu dramı fark etmedi” Avusturya kamuoyu, 73 yaşındaki bir babanın, bodruma kilitlediği ve seks kölesi olarak kullandığı kızı Elisabeth’den (42) yedi çocuk sâhibi olduğunun ortaya çıkmasının ardından işte bu soruyu soruyormuş.
Uzmanların cevabı ise şöyle imiş “Josef Fritzl, şeytanî bir dehâya sâhip. Binânın üst katında karısı ile normâl bir hayat sürerken, bodrumdaki sapkın olanını gizleyebilmek için en ince detayları düşünmüş. Cinsel gücü yüksek otoriter ve hükmedici bir adammış”.
Peki, Josef Fritzl’dan yaşları 37 ile 51 arasında değişen yedi çocuk sâhibi olan 78 yaşındaki karısı Rosemarie Fritzl nasıl olup da bodrumda yaşananları fark etmemiş? Uzmanlara göre üç çocuğu, kendi torunu gibi yetiştiren kadın gerçekten de durumun farkında değilmiş. Çünkü Josef Fritzl, karısını ikna etmek için mükemmel bir senaryo hazırlamışmış. Birkaç yıl arayla kapılarına üç bebek bırakıldığında, bunların kayıp kızları Elisabeth’in çocukları olduğuna yaşlı kadını inandırmış. Josef, otoriter bir adammış. Mahzendeki tutsaklarını ve eşini geride bırakarak haftalarca Tayland’a taatile gittiğinde kimse sesini çıkaramıyormuş. Josef Fritzl, suçunu itiraf etmesinin ardından tutuklanmış. DNA testi de biri yakılarak imha edilmeye çalışılan yedi çocuğun babasının Josef Fritzl olduğunu doğrulamış. Durumdan yeni haberdar olan Rosemarie Fritzl, 42 yaşındaki kızı Elisabeth ve altı çocuğu psikiyatrik tedavi görüyormuş.
Elisabeth Fritzl’ın üç çocuğu, daha önce hiç gün ışığına çıkmamışmış. Dış dünyayı televizyon ve radyodan bilen çocuklar, ilk kez araca bindiklerinde, gökyüzünde Ay’ı gördüklerinde hayrete düşmüşler. “Diğer üç çocuğu niye yukarı almadığı” sorulduğunda Fritzl “bodrumda uslu durmuyor, bana çok bağırıyorlardı” demiş!
Avusturya basını ise bu cevaplardan tatmin olmuyormuş ve kimse yaşanan bu dramın ortaya çıkmamasına akıl sır erdiremiyormuş. Kurier gazetesi “Bir itiraf, bin soru? Josef Fritzl’in çifte hayatı, hâlâ pek çok sır barındırıyor” buyurmuş. Salzburger Nachrichten “hiç kimse trajediyi fark etmedi, itiraf pek çok soruyu cevapsız bırakıyor. Her gün selâmlaşan, bir çift lâf eden insanlar söz konusuydu, ama kimse yaşanan dehşeti fark etmedi” diye hayıflanmış. Heute Gazetesi “ne biçim bir ülke olduk?” diye şaşkınlaşmış. Der Standard ise “şimdi televizyon kameraları önünde tuhaf bir şeyler olduğunu söyleyen komşuların hiçbir şey görmemiş olması, şok edici ve çok çirkin” şeklinde muazzam bir yorum yapmış.
Bu arada DNA testleri, Fritzl’in yaşayan altı çocuğun babası olduğunu kesinleştirmiş. Elisabeth’in yedi doğumu nasıl yaptığı, çocukların penceresiz mahzende nasıl yaşadığı ve Fritzl’in kurbanlarını işlek bir caddedeki binanın bodrumunda, bu kadar süre nasıl tutabildiği kimse akıl sır erdiremiyormuş. Bodrum katının güçlendirilmiş duvarlarından dışarı ses çıkıp çıkmayacağı da araştırılıyormuş. Dedektifler Fritzl’in karısı Rosemarie’nin, kızlarının bir mezhebe katılmak üzere 1984’te evden ayrıldığına inandığını ve kendi evinin mahzeninde yaşadığından bîhaber olduğunu düşünüyormuş. Tecavüz ve zorla alıkoyma suçlarından 15 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya olan Fritzl’in ruh hâli de inceleniyormuş.
-
Avusturyalı psikiyatr Reinhard Haller, “bu adam akıl hastası ve kendisini başkalarından üstün görüyor olmalı” demiş. Haller’a göre narsisizmin etkisinde hareket eden Fritzl, diğerleri üzerinde güç kullanma ihtiyacı hissediyormuş. Psikiyatr Haller, Fritzl’in kızını bu kadar uzun süre istismar etmesinin ancak bu şekilde mümkün olabileceğini kaydediyormuş ve “evdeki hücre, eşi ve diğerleri için tabuysa ve bunu defalarca duydularsa buraya gitmeye cesaret edememişlerdir. Bir kişi güç sâhibiyse ve bunu kabûl ettirdiyse onun sözü tanrının sözü gibi olur” buyurmuş.
-
Mahkeme psikiyatrı Sigrun Rossmanith ise, Fritzl’in asıl olarak çift kişiliğe sâhip olduğunu belirterek, “biri gizli diğeri ise görünen kişilik; kendisi bir yönetici. Eğer evdeki hücre, eşi ve diğer kızları için tabu ise ve bunu defalarca duydularsa burayı kontrol etmeye cesaret edememişlerdir” demiş.
Âilenin diğer üyeleri gibi, Fritzl de psikiyatr gözetimindeymiş. Fritzl ve eşi Rosemarie’yle büyüyen üç çocukta anormâllik yokmuş. Uzmanlar Rosemarie Fritzl’in çok titiz olduğunu; 1993, 1994 ve 1997’de “buldukları” çocukların okul ve sosyal kulüplerde başarılı, bir müzik âleti çalan çocuklar olduğunu açıklamışlar.
***
Şimdi de 14 yaşındaki kızı yalayıp okşayarak tâciz ettiği, annesiyle de ilişki kurduğu iddia edilen İslâmcı yazar Hüseyin Üzmez’den bahsedelim…
***
Hüseyin Üzmez 1931’de Malatya’da doğmuş, yâni 77 yaşındaymış. İlk ve orta öğrenimini Malatya’da tamamlamış. Lise son öğrencisi iken ve 17 yaşında iken, 1952’de gazeteci Ahmet Emin Yalman’ı, Başbakan Menderes’in yanındayken altı kurşunla vurmuş! Bu olay sebebiyle tutuklanmış ve 20 yıl hapis cezasına çarptırılmış. 10 yıl 3 gün süren mahkûmiyet süresinin 1.5 yılı, aynı olaya karıştıkları iddiasıyla Malatya’ya getirilen Necip Fâzıl Kısakürek ve Osman Yüksel Serdengeçti ile birlikte geçmiş. Hapishânede iken İzmit Lisesi’ni, mahkûmiyet sonrası ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş. Gıda, Tarım ve Hayvancılık ile Sağlık ve Sosyal Yardım bakanlıklarında müşavir olarak görev yapmış. Hâlen serbest avukat olarak çalışmaktaymış ve Anadolu’da Vakit gazetesinde günlük yazılar yazıyormuş. 2003 yılında evlendiğinde 72 yaşındaymış, kendisine karı olarak 22 yaşındaki Ayşe Yılmaz’ı seçmiş. Süleyman Karagülle’nin eşi ile yaş farkı 60 iken, Hüseyin Üzmez’in eşi ile arasındaki yaş farkı 50 imiş (MKD: Böyle sicili olan bir kişi nasıl olur da devlette iş bulur ve çalışır, anlamak mümkün değil).
Bir süre önce 16 yaşındaki O.A., Trabzon Santa Maria Kilisesi’nin râhibi Andrea Santoro’yu öldürünce Üzmez’in kapısını çalıp röportaj yapmışlar (MKD: Adam uzman ya)! “Trabzon’daki olayı nasıl değerlendiriyorsunuz” diye sorunca, hazret şöyle cevaplamış “tek kelimeyle dangalaklık ve teröristlik! Bu adam suikastçı olsaydı o papaza dokunmazdı. Papazdan ne istiyorsun? O mu karikatürü çizdi, onun gazetesi mi yayınladı? Eğer suikastçı olsaydı, adalete göre hareket ederdi. Gider karikatürü çizeni veya gazetenin yayın yönetmenini gebertirsin. Mâdem ceza veriyorsun… Orada ne olduğu belli değil. Bir cinsî mes’eleden mi birbirlerine düştüler, belli değil. Papaz bunlara her seferinde 100 Dolar veriyor, bunlar bu sefer 500 Dolar istemiş, belki de bunun için vurdu. Bir taraftan da kahraman olmak istiyor. İslam âlemi ayakta ya!” buyurmuş! Zekâ fışkıran gazeteci “çocukla papaz arasında ilişki mi vardır diyorsunuz?” diye suâl eyleyince de, “illâ cinsî münasebet demiyorum ama aralarında şahsî bir şey vardır. Belki papaz bunu kullanıyordu. Git şu işi şöyle yap ya da Hıristiyan ol diyordu. Bu çocuğun yaptığı iğrenç” cevabını vermiş.
MKD: Maşallah, adam ehl-i vukuf, yâni bilirkişi. Cevaptan da ilim irfan ve seviye fışkırıyor! İşin trajikomik ciheti, daha beterini kendi yaptığı eylem türüne dangalaklık ve teröristlik diyor!
Peki, Vakit Gazetesi ne yapmış?
Bakın da bakın…
***
30 Nisan 2008 Çarşamba 17:49
Vakit Gazetesi, Hüseyin Üzmez hakkında açıklama yayınladı. İlk günden beri komplo diyen Vakit, bu kez Üzmez’e sâhip çıkmamış.
Vakit Gazetesi, yazarı Hüseyin Üzmez 14 yaşında bir kıza “cinsel istismar” suçu ile hapishânede… Vakit Gazetesi olayın patlak verdiği günden itibâren “böyle bir olay gerçekse tabii ki kınanır” diyormuş ama daha çok yazarlarına bir komplo kurulduğunu düşünüyormuş (MKD: Vallahi helâl olsun).
Gazetenin yayın kurulu bugün yazılı bir açıklama yaparak Üzmez üzerinden kendilerinin hedef alındığını belirtmiş. Ve olaya yaklaşımlarını Hz. Muhammed’in sözleriyle şöyle açıklamış: “Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa, elini keserim” (MKD: İlintiye bakar mısınız; bu durumda, iddialar ispatlanırsa, Üzmez’in neresi kesilecek). Gazete, Üzmez’in yaptığı fiilin sâdece kendisini bağladığının da altını çizmiş…
Açıklama şöyle başlıyor: “26 Nisan’dan bu yana, Hüseyin Üzmez’in şahsında Vakit Gazetesi ve Vakit Gazetesi’nin şahsında tüm mütedeyyin insanları karalama maksatlı yayınlar herkesin malûmudur”. Vakit Gazetesi yayın kurulu “Bu fiili tasvip etmediğimizi defalarca deklare ettik” diyor ama yine de temkini elden bırakmıyor ve Üzmez’in suçunun henüz kesinlik kazanmadığını hatırlatıyor. Açıklamada öyle bir cümle var ki Üzmez’in suçunun sâbit bulunması hâlinde gazete tarafından terk edileceğinin işareti. Yayın kurulu “Evrensel hukukta, “suçun şahsîliği” ilkesi esastır. “Fâil” kim ise, “eylem” sebebiyle sâdece o suçlanabilir ve o cezalandırılabilir. Eylemin Hüseyin Üzmez’e, “şahsî suç” olarak atfedilen bir “iddia” olduğu, Vakit Gazetesi ile hiçbir ilgisinin bulunmadığı ortadadır! Buna rağmen ısrarla “Vakit Gazetesi”nin ve mütedeyyin insanların suçlanmaya kalkışılması, olayın “maksatlı” olduğu tezini güçlendirmektedir”. (MKD: Daha gerisi geliyor) Yayın Kurulu, olaya da kuşkuyla yaklaşıyor ve tâcize uğradığını iddia eden kızın beyanının ne kadar sıhhatli olduğunu soruyor. Açıklamada şunlar söyleniyor: “Şu âna kadar Hüseyin Üzmez aleyhine delil olarak küçük kızın karakol beyanlarından başka bir bilgi yoktur. Bu kız da ‘adı kötüye çıkmış bir kadın’la dolaştığı için olaydan 2 gün önce babasından dayak yiyen ve bu sebeple karakolluk olan bir kızdır. Dolayısıyla o kızın beyanlarının ne derece sıhhatli olduğu şüphelidir. Kaldı ki, adı geçen kızın tutuklama sonrasında kendi öz babasına ve teyzesine olayın gerçek olmadığını açıkladığı tarafımızca bilinmektedir” (MKD: Mâdem öyle, neden kıvırıp duruyorsunuz? Gidin savcılığa, darmadağın edin iddia sâhiplerinin yalanlarını).
Yayın kurulu Doğan Medyası’na da lâf etmeden geçmemiş. Üzmez haberlerini yapan gazeteler için şunları söylemişler: “Onlar; “porno” yayından kesinleşmiş mahkûmiyeti olan “sabıkalı bir patron”un, hâlen emrinde çalışan gazeteciler (!) değil midir? Vakit Yayın Kurulu’nun gazabına Ali Kırca ve Mehmet Ali Birand da uğruyor. Yapılan açıklamada Birand kastedilerek “Onlar; TRT’yi dolandırma suçundan yargılanıp mahkûm olan, basın kartı hâmili sözde gazeteciler değil midir?” diye soruluyor ve Ali Kırca için de “Eşi dışında bir kadın ile yatak sahneleri internet sitelerinde hâlen yayında olan, üstelik o görüntülerdeki “sadistçe” fiilleri apaçık ortada iken, bu sadistleri ana haber bülteni sunması için büyük transfer bedelleri ile kanallarına getirenler, onlara program yaptıranlar kimdir?” deniliyor.
Vakit’in yaptığı açıklamadan aslında payını almayan yok.
—Ucuz gazetelerinde “Aldatan kadınlar” başlıkları ile tam sayfa “zina dizi yazıları” yapanlar kimdir?
—Çıplak kadın fotoğraflarını “arka sayfa güzeli” adı altında pazarlayanlar kimdir?
—Zina suç olmasın diye kampanya başlatıp, “hayvanlar gibi özgürce sevişmek” isteyenler kimlerdir?
—Devletin anayasal düzenini değiştirme suçundan gözaltına alınıp, 83 yaşında olması dolayısıyla, 15 günde bir imza verme şartı ile salıverilen ve bu suç sebebi ile yurtdışına çıkışı yasaklanan başyazarlarına, bu suçlamadan aklanmadan başköşelerini açanlar onlar değil midir?
—Çete sanığı başyazarlarını tebriklerle, kutlamalarla, alkışlarla göklere çıkaranlar onlar değil midir?
Yayın kurulu Vakit’in farkını ise şöyle açıklamış: “İddia”lardan bu yana Hüseyin Üzmez’in tek bir yazısı bu gazetede yayınlanmamıştır. Vakit, henüz netleşmiş bir durum olmamasına rağmen, Hüseyin Üzmez aklanıncaya kadar onun yazılarına ara vermiş ve suçu sâbit görüldüğünde “yollarını ayıracağını” deklâre etmişken, onlar hortumcuların kontrolünde gazete çıkarmaya devam etmekte hiçbir beis görmemektedir.
MKD: Hukukta en temel kurallardan birisi “sûi misâl emsâl teşkil etmez”dir; yâni kötü örnek, örnek oluşturmaz. Büyük medyanın ahlâk sorununu kendi yazarlarının sapkınlığına karşı koz olarak göstermeğe ancak bayağılık ve ucuz mugalâta denir.
***
MKD: Haydi, gelin psikiyatriye…
Çocukların cinsel istismarı, bilhassa fücur (incest) insanoğlunun en büyük günahlarından, ayıplarından biri… Ne hazindir ki, en çok rastlananı da! Yakın akraba arasında cinsel ilişki… En korkuncu da ebeveyn fücuru!
Bu bir yelpaze; öpüp okşamak veya sarılmak gibi masumca gibi gözüken davranışlardan aleni tâciz ve tecavüze kadar uzanıyor. Sonuçları da depresyonla, Posttravmatik Stres Bozukluğu’yla (PTSD), yetişkinlikte kendini tâciz ettirip kurbanlaşma veya kurban etmeye kadar uzuyor. ABD’de bütün kadınların %20’sinin, erkeklerin de %10’unun şu veya bu derecede cinsel istismara uğradıkları biliniyor. Muhtemelen bizim kültürümüzde bu oran daha da fazla ve pedofilinin (çocuklara cinsel düşkünlük) bir şekli feodal kültürde yaygın… 70 küsur yaşındaki adam başlık parasını verip, 12 yaşındaki kızı “alabiliyor”.
Kaatillerde PTSD, ağır kişilik sorunları, alkolizm, kendilerinin önceden istismara veya tecavüze uğramış olmaları, depresyon ve intihara kadar pek çok ağır psikiyatrik tablolara rastlanıyor. Böyle ağır travmalar yaşayıp da ruh sağlığı yerinde kalan kişi %50’yi bulmuyor.
—Jenny Deaves ve babası John Deaves’in vak’ası göründüğü gibi değil… Adamın önceden de sâbıkası var ve seneler sonra karşılaştığı öz kızını kendine âşık edip buna inandırıyor da; bir nev’î empoze edilmiş delilik yâni (folie a deux). Belli ki sapkın!
—Josef Fritzl vak’ası ise bir muamma… Psikiyatrların gazetelere yansıyan yorumları aceleci ve amatörce geldi bana. Bu adam kesinlikle psikotik ama korku filmlerinde dahi rastlanması zor, “çok zeki bir deli”. Hele, sakat doğan çocuğunu yakması hiçbir nörotik tabloyla filân izah edilemez; muhtemelen karısı da sınır zekâ veya debil…
Güncelleme (01 Mayıs 2008): Öz kızından 7 çocuk yapan baba Josef Fritzl’in 1986 yılında öldürülen Martina isimli genç bir kızın kaatili olduğu sanılıyormuş. Öz kızından 7 çocuk yapan ve yüzyılın sapığı ilan edilen Josef Fritzl (73), hakkındaki soruşturma sürüyormuş. Yeni bilgiler ise şöyle:
NAZİLER’İN Yahudiler’e yaptığı soykırımdan ilham alan Fritzl, “Kızım ve çocuklarım kaçmasın diye ‘Burası bir gaz odası. Kaçmaya çalışırsanız ölürsünüz’ diye tehdit ettim” demiş. HİÇ güneş yüzü görmeyen çocukların bağışıklık sistemleri çökmüş. Komaya giren Kerstin, 19 yaşında olmasına rağmen tüm dişlerini kaybetmiş. JOSEF, hücreyi ‘nükleer saldırıya karşı sığınak yapmak’ gerekçesiyle hükûmetten aldığı parayla yapmış. ÇOCUKLAR birbirlerini bir psikiyatri kliniğinde ilk kez görmüş. BABANIN yardım aldığından şüpheleniliyormuş. Ortada 3 soru varmış: ‘300 kiloluk dev demir kapıyı nasıl monte etti?’, ‘Tıbbî yardım olmadan doğumlar nasıl gerçekleşti?’ ve ‘Tayland’da taatil yaparken bodrumdakilere kim baktı?’. ANNE Rosemarie ve kızı Elisabeth, 24 yıl aradan sonra ilk kez karşılaşmış. Anne, olaylardan haberi olmadığını söyleyerek özür dilemiş. JOSEF, Tayland’a küçük erkeklerle ilişkiye girmek için gidiyormuş. 1986’DA öldürülen Martina Posch’un kaatilinin Josef olduğu sanılıyormuş. Martina ve Elisabeth birbirlerine çok benziyormuş.
—Hüseyin Üzmez hakkında ise fazla yoruma gerek var mı?
Cinayete teşebbüs: Var.
Çıtırcılık: Var.
Pedofili: Olduğu iddiası çok fazla güçlü; üstelik kızın annesiyle de ilişki mevzû-u bahis.
Bunları din iman diye rasyonalize etmesi: Var.
Bu yaşa kadar ibret almaması: Var…
Bir bakın Kişilik Bozuklukları yazıma, bakalım neye benzeteceksiniz.
Son birkaç kelâm: Bunların cezaî ehliyetleri tamdır!
Allah hepimizi korusun ve böyle konular da dinî veya ideolojik atışma vesilesi olmasın; dilerim öyle olur!