İnsan, özünden gelen
varlıksal sorunları çözümleyebilmek amacıyla farklı
seviye ve kudrette olsa da düşünen ve düşünceyi yine
farklı seviye ve kudretteki belirli bir mantık sinsilesi
içinde sistemize ederek felsefesini oluşturan bir
türdür. Varlıksal sorunları alemlerin ve kendinin nasıl
ve neden oluştuğuyla ve ne olacağıyla ilgilidir. Bu
varlıksal sorunlarla ilgili dogmatik çözümleri olan
herhangi bir inanç sistemini kabul etmiş bir sosyal
çevrenin (aile, mahalle, toplum, v.b.) ferdi olarak
dünyaya gelir. Kaynaklara ulaşma, irdeleme gücü ve
temayülleri doğrultusunda doğuştan etiketlendiği inancı
ya derinleştirir (felsefi veya doğmatik yollardan) ya
inkar eder ve başka bir inanç sistemini (inançsızlık
inancı dahil) benimser ya da bilinmezci veya umursamazcı
bir tavır takınır. Her durumda, inancı daha önce
sistemleştirilmiş kalıplara dayanır. Bu kalıpların özüne
nüzul etmedikçe derununda şüphe ve buhranı her an
taşıyacaktır.
İster bir dine, ister bir
felsefi görüşe, isterse bilinmezciliğe sarılsın, MUTLAK
FELSEFE ye ulaşmadıkça her an değişebilecek bir inanç
sahibidir. Mutlak felsefe, diyalektikle yani çok yönlü
ve sürekli bir eleştiriyle artık çürütülemeyecek olacağı
görülen salt gerçekliktir. Felsefenin tanımı gereği
Mutlak olamayacağını iddia etmek zansal veriler (izafi
bilgiler) arasında ilaka (bağını) kuran aklın bu ilaka
gücünün (mantığın) ancak izafi sınırlar içinde
işleyebileceğini iddia etmektir. Bu durumda her tezin
anti tezi olacak, sentez sürekli yenilenecektir.
Mantığın, düzlemsel verilere dayanarak düzlem dışının
bilgisini veremeyeceğini iddia etmek, mantığı dayandığı
verilerin düzlemine indirgemektir.
Oysa varlığı felsefi bir
sorun olarak ele alıp düzlemsel verilerden hareketle
çürütülemeyecek mutlak mantığa ulaşma yolları, binlerce
yıllık insanlık tarihi boyunca gösterilmiştir. Bunun
için insanlığın şu ortak gözlemlerine dayanılır:
1- Her tür oluş özünde
değişimi taşır. Makro ve mikro planda her tür madde,
enerji, fiil, hatta düşünce duygu ve idrak sürekli
hareket ve değişim gösterir. Hiçbir oluş statik
değildir.
2-Oluşların bu değişimi,
halden hale geçişleri, zaman mefhumunu doğurur. Zaman
maddenin ve özünde enerjinin hareketi, değişimidir.
3- Değişimsiz bir oluşun
olamaması, her şeyin zamanın esiri ve zamanın eseri
olduğunu gösterir ki aslında oluşun halden hale geçişi
zaman mefhumunu doğurduğuna ve halden hale geçmeyen bir
oluş olamadığına göre, zaman ve değişim kavramları
oluşun bizatihi kendi karateristikleridir.
4- Değişim, hareket, halden
hale geçiş, bir eneri gerektireceğine göre, her tür
oluşun oluşturucusu enerjidir. Enerjinin kendisi de
bizatihi hareket ve değişime endeksli olarak var
olabilen bir oluş olduğundan, bu karakteristiği, farklı
latifliklerde oluşturduğu tüm diğer oluşlara da
yansımaktadır.
5- Her tür oluş başka
oluşlara, temelinde bu oluşları var kılan enerji
sirkülasyonuna bağlıdır. Enerji de sadece bizatihi
değişen kendi kudretine dayanarak var olabiliyor olamaz.
Dayandığı tükenmez bir kudret olmak durumundadır. Bir
kudretin tükenmez olması için ise halden hale geçmemesi,
yani değişimden münezzeh olması şarttır.
6- Bu durumda asıl kaynak
oluşlar evreni düzleminde aranamaz. Ancak, bu oluşlar
evreninin olabiliyor olması için oluşların
karakteristiğinden tamamen farklı bir tükenmez kaynağın
olması da zaruridir.
Öyleyse olması zaruri olan
değişmez kaynak, mutlak anlamda değişimden, hareketten
ve zamandan uzak olmak zorundadır. Tüm bu
zorunlulukların çıkarımı gösterir ki, zamana endeksli
oluşlar için O kaynak, ezeli ve ebedidir.
Bu durumda O, oluşturduğu
enerji dahil tüm oluşlardan ayrıdır. Ancak oluşturduğu
oluşlar O’ndan oluştuğu için, O’na bağlıdır. Böyle bir
şeyin verilebilecek en iyi örneği rüyadır. Oluşlar
evreni uykudaki bir adamın rüyaları gibidir. Rüyaların
evreninden tamamen farklı boyutta bir bilinç ve kudret
tarafından sürekli üretilmektedirler. Oluşlardan bir
oluş olan bilincimiz, dini terminolojiyle dünya ve ahret
hayatlarında asla MUTLAK’ın rüyası olmaktan bir adım
öteye geçemeyecektir. Aksi hal izafi oluşun Mutlak
olabileceğini söylemektir ki, Mutlak, olunacak bir şey
değildir. Hali hazırda her an daim olarak değişmeden
OLAN’ dır. |