Başlığımızı açıklamaya başlamadan önce bazı
düşüncelerimizi tekrarlayalım: Allah dâim bâki hep aynı
kemâl üzeredir, diyoruz. Çünkü Allah zamandan
bağımsızdır. Dolayısıyla O'nda değişim yoktur. Fiil
yoktur. Allah'ın fiilleri mana ve efal aleminde açığa
çıkar. Efal alemindeki tüm fiillerin faili Allah'tır (O
nedenle “hayır da şer de Allahtan'dır”). Aksi de
düşünülemez çünkü fiil demek zamana bağlı bir değişimin
oluşması demektir ki esma aleminde yada zat aleminde
değişme olmaz. Demek ki o alemlerde, Allah'ın indinde
fiil, hareket, oluşum, hiçbirşey yoktur. Bunlar ancak,
mana ve efal aleminde vardır ve Allah'ın indinden bir
şey oluşacaksa mana ve efal aleminde oluşur, orda varlık
bulur. Ancak bu varlık buluş da geçici olarak varlık
buluştur. O nedenle mutlak varlık yani geçici olmayan,
varlığında yokluk arazı bulunmayan tek varlık, gerçek
varlık, Allah'tır. Bunun dışında varolan her şey içinde
yokluğunu yani değişimini de taşır. Bunun nedeni
Allah'ın yaratmasının Zat aleminde değil mana yada efal
aleminde varlık bulmasıdır. Yaratılan varlığın zaat
aleminde varlık bulması demek Allah'ın, ikinci bir Allah
yaratmış olması demektir ki bu da muhaldir çünkü
sonradan yaratılan şey Allah olamaz. Allah'ta ebedilik
ve ezelilik olmalıdır. Ve o varlığın yarattığı her şey,
zaman içre yaratılacaktır; aksi düşünülemez. Öyleyse
Allah, zatından hariç hiçbir varlık yaratamaz; tüm
varlıklar, Allah'ın zatından olmak zorundadır; çünkü
hiçbir şey mutlak yokluktan var olamaz; bizim yoktan var
oldu dediğimiz alem, aslında vardan varolmuştur yani
Allah'ın zatında ve zatından olan şeylerdir. Buna
Allah'ın sıfatları bahsinde değineceğiz.
Hemen
belirtelim, yukardaki düşünceyi kabul etmemiz, yani
Allah için "yaratamaz" terimini kullanmamız, Allah'ın
kudret sıfatına bir sınırlama getiriyoruz demek
değildir. Ama şu da bir gerçektir ki Allah'ın
yaratamayacağı şey, ikinci bir Allah'tır. Çünkü bu
muhaldir. İşte bu nedenle de yarattığı her şey
geçicidir. Mana ya da ef'al aleminde oluşmak
durumundadır. Aksi durum ezelden ebede olacak olan
ikinci bir varlığın kabulüdür. Gerçi Allah,
yarattıklarını kendi dilemesiyle, kendindeki vasıflarla
kaim yani sürekli ayakta, sürekli var tutar; ancak bu,
bunların ezelden ebede olduğunu göstermez. Bu sürekli
oluş bahsine, ilerde de değinilecektir. Benzer şekilde
bazı tasavvuf ekollerinde şu anektot vardır: Allah her
şeyi görür ama göremediği bir şey vardır o nedir, denir.
Cevap rüyadır, çünkü Allah'ı uyku tutmaz. Burada da
görüldüğü gibi Allah'ın yapamadığı bir şey O'nun kudret
sıfatına eksiklik getirmez, ancak şu şartla ki o şeyi
yaptığını düşünmek O'nun başka vasıflarına eksiklik
getiriyor olsun. Rüya görmeyi yapabildiğini düşünmek
O'nun "O'nu uyku tutmaz" vasfına, 2. bir Allah
yaratabileceğini düşünmek O'nun tek olma vasfına
eksiklik getirir, bu nedenle muhaldir. Zaten rüya görmek
ya da 2. bir Allah'ı yaratmak düşünceleri insanca bakış
açısından doğan, bize göre olan ya da olabilirliği
düşünülebilen eksik düşüncelerdir. Bu türden bir çok
yaklaşım yapılabilir: Örneğin Allah, kendisini yok
edemez. Çünkü O, ölmek şanından olmayan daima hayat
sahibi olandır (El Furkan 58). (Bu nedenle değil midir
ki intihar en büyük günahtır; çünkü Allah'ın dahi zatı
için gerçekleştiremediği bir şeyi kul, zatı için
gerçekleştirmeye çalışmış demektir.) Kendisinde
cehiliyeti oluşturamaz çünkü Alim'dir. Kendisinde
acziyet oluşturamaz çünkü Kudret sahibidir; v.b. Bu
bakış açımızdan hareketle Allah'ın dilemesinin ve
hayırla şerrin Allah'tan oluşunun da açıklamaları
yapılabilir. Buna, özel olarak hayır ve şerri
işleyeceğimiz ilerdeki bir bahisimizde değineceğiz.
|