İnsanın
hayatından
memnun
olması
güzel
şey.
Zamanımızda
şükür
ehli
insanlara
ne
sıklıkla
rastlıyoruz?
“Nasılsınız?”
diye
sorduğunuz
vakit
bütün
kalbiyle
“iyim,
çok
şükür”
diyen
oldukça
azaldı.
Nedir
hayattan
memnun
olmak?
Önce bu
sualin
cevabını
vermek
lazım.
Doğru,
hepimizin
pek çok
istekleri
var.
Bunların
hepsini
elde
edemiyoruz.
Ama
dünyada
bütün
isteklerini
elde
edebilen
kaç kişi
vardır?
Her
devirde
insanlar
sürekli
bir
şeyler
istemiş,
bugün de
yarın da
isteyecekler,
ama
bunların
hepsini
elde
etmek
mümkün
olacak
mı?
Olmayacak
elbette.
Öyle ise
hayatından
memnun
olan
insan
bulunmayacak
mı?
Neden
bulunmasın?
Çünkü
hayatından
memnun
olan
insan
her
istediğini
elde
eden
insan
değildir.
Mutluluğun
ölçüsü
sadece
maddi
arzularımızın
tatmininde
değildir.
Yaşamdan
tat
almanın
pek çok
yolu
vardır.
Bunlardan
birisi
de
yaptığı
işi
severek
yapmaktır.
Yaptığı
işi
seven
insan
hayatından
memnun
olur,
mesut
olur.
Sevmediği
bir işi
yapmaya
mecbur
olan bir
insan
ise
çoğunlukla
hayatından
memnun
olamaz,
bahtsız
olur.
Kaderin
bir
cilvesi
olarak
atıldıkları
işlerde
başarılı
olan
insanlara
da
tesadüf
edilmiyor
değildir.
Lakin bu
insanlarımızla
ne vakit
sohbete
koyulsanız,
“aslında
ben
ressam
olacaktım”
benzeri
sızlanmalara
şahit
olursunuz.
Geçenlerde
hayatından
memnun
olan ve
bunu
açıkça
söyleyen
bir
dostuma
rastladım.
Sadettin
Turhan
kardeşim,
kendisi
bir eli
yağda
bir eli
balda
bir
insan
değil
elbet.
Onun da
kendince
bir sürü
dertleri
sıkıntıları
var.
Müşterileriyle,
çalıştığı
bankalarla
belki de
açıklamak
istemediği
başka
dertleri
var. Ama
hayatı
seviyor,
yaptığı
işi
seviyor.
Her ne
zaman
rast
gelsek
hep
haline
şükreder,
hep
mütebessimdir.
Kendisinin
bir
yazıhanesi
var.
Serbest
muhasebecilik
yapıyor
ve bu
işi de
severek
yapıyor.
Mesleki
mevzularda
olsun,
başka
meselelerde
olsun
insanlara
çareler
üretmekten,
onlara
yol
göstermekten
lezzet
alıyor.
Oysa
başka
ortamlarda
daha iyi
maaşla
çalışma
imkânı
da yok
değil
dostumun.
Ama
Sadettin
kardeşim
sıkıntılarını
da
seviyor,
insanlara
yoldaş
olabilmek
onu
mesut
etmeye
yetiyor.
Bağımsız
çalışmayı
seviyor,
başka
bir
yerde,
mesela
bir
şirket
bünyesinde
çalışsa
daha
fazla
maaş
alır ve
kafası
belki de
daha
rahat
eder ama
Sadettin
kardeşim
halinden
memnun
olduğunu
ifade
ediyor.
Bu işi
yapmaya
devam
edeceğini
söylüyor,
insanların
sıkıntılarına
çözüm
üretmekten
lezzet
aldığını
ifade
ediyor.
Onun
için
hayatından
memnun
ve
şükretmesini
de
biliyor.
İnsanın
hayatından
memnun
olması
ile
işini
sevmesi
arasındaki
bağlılığı
çok açık
belirttiği
için bu
örneği
verdim.
Hayatın
mesut
yaşanmasındaki
püf
noktalardan
birisi
de
budur.
Hayatımızdan
memnun
olmamız
için
işimizi
sevmemiz,
onu
severek
heyecanlanarak,
keyif
alarak
yapmamız
lazımdır.
Mutluluğun
sırrı
iştedir,
paradadır
demek
istemiyorum.
Kanımca
zararlı
olan
insanlar
için
para
değil,
para
sevgisidir.
Yaşamımızı
devam
ettirmek,
etrafımıza
yararlı
olabilmek
için bir
geçim
yolu
elzemdir.
Paradan
çok
kıymetli
birçok
şeyler
vardır.
Bunda
şüphemiz
yok.
Fakat
şimdi
tüm
manevi
değerlerin
verdiği
iç
huzuruna
sığınarak
söyleyebilirim
ki, “paradan
daha
kıymetli
değerler
vardır”.
Ruh
yönü,
duygu
dünyası
kuvvetli
her
insan
bunu
ifade
edecektir.
Ama
aklıselim
sahibi
her
insan da
bilir
ki, para
sayesinde
bu çok
değerli,
ulvi
şeylere
ulaşmak,
onlardan
istifade
etmek
daha bir
mümkün
hale
gelmektedir.
İman ve
sevgi
Allah’ın
yarattığı
şeylerin
en
yücelerindendir.
Fakat
yüreğinde
iman ve
sevgi
olan
insanın
para
sahibi
de
olması
çok
güzel
bir
bahtiyarlıktır.
Para
kudrettir
ve
paranın
hayır
yolunda
da
birçok
getirileri
olacaktır.
Para
istemiyorum
demek;
ben
insanlığa
hizmet
etmek
istemiyorum,
demek
değil
midir?
Para ile
iyiliği
birbirinden
ayırmak
zordur.
Tehlikeli
olan
adabınca
kazanılan
para
değil,
hayatın
kendisi
haline
getirilen
para
hırsıdır.
Toplumda
seçkin
ve
faydalı
bir
mevkide
olmak
için
para
kazanma
yollarından
birisini
mutlaka
tutmak
zaruridir.
Cemiyetimizde,
bilhassa
az çok
okumuş
insanlarımız
arasında
hayatından
memnun
olanların
azlığı,
yaptıkları
işleri
severek
yapanların
azlığından
ileri
gelmektedir.
Tanıdıklarınız
arasında
işlerinden
memnun
olmayanları
bir göz
önüne
getiriniz.
Hangisi
sevdiği
bir işte
çalışıyor?
Eminim
ki, hiç
birisi.
Bu
insanlarımız
mesleklerini
kendi
arzularıyla
seçmemiş,
hayatın
zoruyla
geldikleri
yolda
yürümeye
mahkûm
olmuşlardır.
Kabahat
onlarda
değildir.
Cemiyetimiz
ne yazık
ki,
insanlarımızı
istedikleri
istikamette
ilerletecek
seviyeye
henüz
ulaşamamıştır.
Üniversitelerin
fakültelerinde
okuyan
gençlere
bakın,
bunlardan
kaçı
liseyi
bitirdikten
sonra
istedikleri
bir
bölüme
girebilmişlerdir.
Mimar
olmak
isteyen
mühendislik,
arkeolog
olmak
isteyen
iktisat
okumakta
mecbur
kalmıştır.
İşte
hayatından
memnun
olmayacak
tutuğu
işi
zevkle
severek
yapamayacak
birçok
insan!
Üstelik
hayatta
sevdikleri
işlere
erken
başlamak,
başarılı
bir
birey
olmak
kabiliyetinde
olan bir
yığın
vatandaş
da
kendisini
yüksek
tahsil
yapmaya
mecbur
saydığı
için
zamanını,
hayatının
en
kıymetli
yıllarını
üniversite
sıralarında
harcıyor.
Hâlbuki
bu
insanlar
pekâlâ
genç
yaşlarda
sevdikleri
işlere
başlayabilir
ve kısa
zamanda
hayatlarından
memnun
vatandaşlar
haline
gelebilirler.
Bu
sebeple
gençlerimiz
ne yapıp
etmeli
mutlaka
sevdikleri
bir
meslek
yoluna
erkenden
girmelidirler.
Hayatta
karşılaştığınız
insanlardan
mesut
olanlar
sevdikleri
bir işi
hobilerini
yapar
gibi
yapanlar
ve
buradan
iaşelerini
temin
edenlerdir.