Mutlu İnsan; İşini Seven İnsan
Bilal Atış
 
 

İnsanın hayatından memnun olması güzel şey. Zamanımızda şükür ehli insanlara ne sıklıkla rastlıyoruz? “Nasılsınız?” diye sorduğunuz vakit bütün kalbiyle “iyim, çok şükür” diyen oldukça azaldı. 

Nedir hayattan memnun olmak? Önce bu sualin cevabını vermek lazım. Doğru, hepimizin pek çok istekleri var. Bunların hepsini elde edemiyoruz. Ama dünyada bütün isteklerini elde edebilen kaç kişi vardır? Her devirde insanlar sürekli bir şeyler istemiş, bugün de yarın da isteyecekler, ama bunların hepsini elde etmek mümkün olacak mı? Olmayacak elbette. Öyle ise hayatından memnun olan insan bulunmayacak mı? Neden bulunmasın? Çünkü hayatından memnun olan insan her istediğini elde eden insan değildir. Mutluluğun ölçüsü sadece maddi arzularımızın tatmininde değildir. Yaşamdan tat almanın pek çok yolu vardır. Bunlardan birisi de yaptığı işi severek yapmaktır. Yaptığı işi seven insan hayatından memnun olur, mesut olur. Sevmediği bir işi yapmaya mecbur olan bir insan ise çoğunlukla hayatından memnun olamaz, bahtsız olur. Kaderin bir cilvesi olarak atıldıkları işlerde başarılı olan insanlara da tesadüf edilmiyor değildir. Lakin bu insanlarımızla ne vakit sohbete koyulsanız, “aslında ben ressam olacaktım” benzeri sızlanmalara şahit olursunuz.

Geçenlerde hayatından memnun olan ve bunu açıkça söyleyen bir dostuma rastladım. Sadettin Turhan kardeşim, kendisi bir eli yağda bir eli balda bir insan değil elbet. Onun da kendince bir sürü dertleri sıkıntıları var. Müşterileriyle, çalıştığı bankalarla belki de açıklamak istemediği başka dertleri var. Ama hayatı seviyor, yaptığı işi seviyor. Her ne zaman rast gelsek hep haline şükreder, hep mütebessimdir. Kendisinin bir yazıhanesi var. Serbest muhasebecilik yapıyor ve bu işi de severek yapıyor. Mesleki mevzularda olsun, başka meselelerde olsun insanlara çareler üretmekten, onlara yol göstermekten lezzet alıyor. Oysa başka ortamlarda daha iyi maaşla çalışma imkânı da yok değil dostumun. Ama Sadettin kardeşim sıkıntılarını da seviyor, insanlara yoldaş olabilmek onu mesut etmeye yetiyor.

Bağımsız çalışmayı seviyor, başka bir yerde, mesela bir şirket bünyesinde çalışsa daha fazla maaş alır ve kafası belki de daha rahat eder ama Sadettin kardeşim halinden memnun olduğunu ifade ediyor. Bu işi yapmaya devam edeceğini söylüyor, insanların sıkıntılarına çözüm üretmekten lezzet aldığını ifade ediyor. Onun için hayatından memnun ve şükretmesini de biliyor.

İnsanın hayatından memnun olması ile işini sevmesi arasındaki bağlılığı çok açık belirttiği için bu örneği verdim. Hayatın mesut yaşanmasındaki püf noktalardan birisi de budur. Hayatımızdan memnun olmamız için işimizi sevmemiz, onu severek heyecanlanarak, keyif alarak yapmamız lazımdır.

Mutluluğun sırrı iştedir, paradadır demek istemiyorum. Kanımca zararlı olan insanlar için para değil, para sevgisidir. Yaşamımızı devam ettirmek, etrafımıza yararlı olabilmek için bir geçim yolu elzemdir. Paradan çok kıymetli birçok şeyler vardır. Bunda şüphemiz yok. Fakat şimdi tüm manevi değerlerin verdiği iç huzuruna sığınarak söyleyebilirim ki, “paradan daha kıymetli değerler vardır”. Ruh yönü, duygu dünyası kuvvetli her insan bunu ifade edecektir. Ama aklıselim sahibi her insan da bilir ki, para sayesinde bu çok değerli, ulvi şeylere ulaşmak, onlardan istifade etmek daha bir mümkün hale gelmektedir.

İman ve sevgi Allah’ın yarattığı şeylerin en yücelerindendir. Fakat yüreğinde iman ve sevgi olan insanın para sahibi de olması çok güzel bir bahtiyarlıktır. Para kudrettir ve paranın hayır yolunda da birçok getirileri olacaktır. Para istemiyorum demek; ben insanlığa hizmet etmek istemiyorum, demek değil midir? Para ile iyiliği birbirinden ayırmak zordur. Tehlikeli olan adabınca kazanılan para değil, hayatın kendisi haline getirilen para hırsıdır. Toplumda seçkin ve faydalı bir mevkide olmak için para kazanma yollarından birisini mutlaka tutmak zaruridir.

Cemiyetimizde, bilhassa az çok okumuş insanlarımız arasında hayatından memnun olanların azlığı, yaptıkları işleri severek yapanların azlığından ileri gelmektedir. Tanıdıklarınız arasında işlerinden memnun olmayanları bir göz önüne getiriniz. Hangisi sevdiği bir işte çalışıyor? Eminim ki, hiç birisi. Bu insanlarımız mesleklerini kendi arzularıyla seçmemiş, hayatın zoruyla geldikleri yolda yürümeye mahkûm olmuşlardır. Kabahat onlarda değildir. Cemiyetimiz ne yazık ki, insanlarımızı istedikleri istikamette ilerletecek seviyeye henüz ulaşamamıştır. Üniversitelerin fakültelerinde okuyan gençlere bakın, bunlardan kaçı liseyi bitirdikten sonra istedikleri bir bölüme girebilmişlerdir. Mimar olmak isteyen mühendislik, arkeolog olmak isteyen iktisat okumakta mecbur kalmıştır. İşte hayatından memnun olmayacak tutuğu işi zevkle severek yapamayacak birçok insan!

Üstelik hayatta sevdikleri işlere erken başlamak, başarılı bir birey olmak kabiliyetinde olan bir yığın vatandaş da kendisini yüksek tahsil yapmaya mecbur saydığı için zamanını, hayatının en kıymetli yıllarını üniversite sıralarında harcıyor. Hâlbuki bu insanlar pekâlâ genç yaşlarda sevdikleri işlere başlayabilir ve kısa zamanda hayatlarından memnun vatandaşlar haline gelebilirler.

Bu sebeple gençlerimiz ne yapıp etmeli mutlaka sevdikleri bir meslek yoluna erkenden girmelidirler. Hayatta karşılaştığınız insanlardan mesut olanlar sevdikleri bir işi hobilerini yapar gibi yapanlar ve buradan iaşelerini temin edenlerdir.

 

 
 

Bilal Atış
İstanbul - 21.07.2010
b.atis73@gmail.com
http://sufizmveinsan.com