Etraf aynadır…
Ve aynalardan şahsınıza dair bazı
yorumlar yansır zaman zaman…
Bazen olumlu, bazen olumsuz.
Bazen iltifat eden, bazen tenkit eden.
Bazen onaylayan, yücelten, bazense
kınayan, yeren…
O duyduğunuz iyi sözler, güzel
iltifatlar sizi birimselliğe itecek, egonuzu yükseltecek
aslında geçmeniz gereken imtihan
sahneleridir… Büyüklerimizin tavsiyesi, böyle durumlarda
özümüzde var olan asla yönelerek yolumuza devam
etmemizdir.
Ve tenkitler, kınamalar (doğru
bildiğiniz yolu engellemek üzere dahi olsa bile), sizin
kınayanın aslını fark edemeyip birimsellik çukurunda
kalmanıza neden olacak sınav halleridir.
Tıpkı uzun süre bir aynanın
karşısında kaldığınızda, kendinizi aynada gözüken
suretle sınırlamanız, görüntüde takılı kalmanız gibi…
Ya da sürekli aynalara bakıp, ondan yansıyan
birimselliğinizi bilincinizde tekrar tekrar
şekillendirmeniz gibi…
“İltifat edilirse egoya prim
yaptırmayın, tenkit gelirse öfkenize yenilip nefsinizi
azdırmayın.” diye tavsiye edilir.
Tabi haklı değerlendirmeler veya
doğru itirazlar, tenkitler de yok mudur? “Onlara da mı
aldırış etmeyeceğiz, beşer halimizi hak kabul edilene
göre düzenlemeyeceğiz!” diyeceksiniz…
İşin püf noktası “niyet”.
Siz verdiğiniz tepkilerde niyetiniz
nedir, en iyi bilensiniz… Yerli ya da yersiz dahi olsa
övgü karşısında nefsinize paye veriyor, haklı ya da
haksız dahi olsa tenkit edilince size karşı tepki
konuldu diye düşünüp egonuza yeniliyorsanız, “niyet”
hükmünden “yandınız” demektir.
Böyle zamanlarda başta Efendimiz (s.a.v.)
olmak üzere O’nun varisleri olan Hakk aynalarına
döndürmek lazım yüzümüzü!
Onlar insanı birimselliğe itmez, tam
tesine Hakk’ın yansımasıdır onlar bize hep özümüzdeki
hakikatı hatırlatan… Ve her ne ortaya koyuyorsa sadece
“Allah için” olan…
Niyetlerimizi “BİR”leyebilmek, hak
yolunda sabit kalarak yürüyebilmek duasıyla… |