Önce karanlık
vardı sözüyle başlar Tevrat. Evet. Saklı olan mutlak güzellik
zatında gizliydi ve her yer karanlıktı. Bilinmezliğiyle hemhaldi o
zat. Zatını zatında seyretmeyi diledi. Gizli bir hazineydi o;
bilinmeyi muradetti. Işık olsun dedi ve âlem husûle geldi. Alemi
kendine ayna kıldı. Kainatı kendi varlığını, güzelliklerini ve
açığa çıkış özelliklerini seyretmek için ışıkla ve aşkla varetti.
İşte bu ışığın orijini nurdur. Bu nur, değişik isimlerle zikredilir.
Nurul Envar, Nuru Kadim, Nuru Evvel, Cemal
Nuru, Hakikat Nuru ve nihayetinde en güçlü zuhur olarak
Nuru Muhammedi. . Bu nurun zuhur etmesiyle varlık alemi
zulmetten aydınlığa dönüştü ve anlamlar belirginleşti. Cemal Güneşi
başlıklı yazımızda bahsine girmiştim ve daha fazla detaylandırma
gereği görmüyorum.
Bu nur, kaynağı
itibariyle öz bünyemizde de potansiyel olarak mevcut bir cevher.
Zira, hakikatimizde, salt şuur olan bu boyut mevcut. Her kemal ve
cemal sahibi insan, ilminde eriştiği vüs’ate ve derinliğe göre bu
nurdan farklı renkler aksettiren prizma işlevi görüyor. Bu nedenle
erenlerin ve Allah velilerinin her biri farklı lezzet ve
güzelliktedir. Yansıttıkları nurlar ve ışık tayfları da bir o kadar
zengin bir çeşitliliğe hâizdir.
Nur, esas
itibariyle bilgi ve hikmetin kaynağı ve aynı zamanda da dışa vurumu.
Işık ilimle, cehalet zulmetle özdeş. Nura garkolmak, tüm özlemlerden
ve hasretlerden azat olmaya da vesile teşkil ediyor. Zira herşey o
nur ile anlam kazanıyor, belirginleşiyor ve güzelleşiyor. Işığıyla
başımızı okşuyor adeta. Nur, bizim hayat kaynağımız ve yaşam
pınarımız. Bütün resuller ve veliler, o pınardan kana kana içiyor.
Hak aşıkları, bu nurun gönüllerinde husule getirdiği ferahlık ve
lezzet karşısında kendinden geçiyor. Hepsi de o nurdan mest
olmuşlar. Bu büyük denize garkolmanın her dem neşvesindeler. Nur
denizine garkolup o denize dalanlar, bu Muhammedi okyanusun
dalgalarından şehadet sahiline çıkarılmış birer inci dânesidir.
Bunlar, vahdet deryasının derinliklerine dalmış ve bununla haşır
neşir olagelmişlerdir ve el’an da öyledirler. Bu nur kandilinden
ışık alan erenlerin manevi huzurunda bulunmaktan dolayı Rabbime
şükrederim.
Hakikat nuruna
vasıl olabilmek için bir çok fedakarlık gerekiyor. Hak ehli Niyazi
Mısri’nin dediği gibi
“Kim ki
candan geçmez ise denize yar olmasın,
Ar ve
ırzıyla gelip aşıklara bâr(yük) olmasın…” aşk olsun……
Her resul ve
velayet ehli, o nura vasıl olmak için farklı çilelerden ve
arınmalardan geçmişlerdir. Bu ilahi nur, Adem nebiden itibaren tüm
nebilere ve resullere ve vârislerine sirayet etmiştir ve şuan da
etmektedir. Nur, herşeye sirayet etmiş durumdadır ve herşeyin
aslı o nurdur. . Alem nurdan yaratıldı desek abartı etmiş
olmayız. . Bütün alemlere hayat bahşeden nur, kalpleri de
aydınlatarak feyizlendirmektedir. Cennet ve Cehennem de nurdan
yaratılmıştır. Kur’an baştan sona nurdur.
Adem,
o malum günahla zulmet denizine daldı. Tevbe edince de tekrar nur
deryasına gark oldu. Yusuf,
kuyudayken zulmet menzilindeydi. Çilesini miraca dönüştürünce nur
menziline yükseldi ve
nurlanarak güzelleşti.
Yunus, balığın karnındayken zulmet
denizinde yüzüyordu. Tevbe ederek nura kavuştu ve gözleri nurlandı,
yakini ziyadeleşti. İbrahim,
o nur ile nâra galip geldi ve ateşi gülistan eyledi.
İsmail,
nurun teshiriyle bıçaktan halas oldu.
Lut,
kavmini o nur ile yaktı ve helak eyledi.
Musa,
nurlu asasıyla kavmine rehberlik etti ve zulmet denizini yarıp
geçti. Nurlu eliyle de gözleri kamaştırdı.
İsa,
nurun rehberliğinde cehlin ve zulmün karanlık dehlizlerinden geçerek
göklerin melekutuna uruc etti.
Yakup, karanlık bir gecede
nurun feyziyle keşfi açılıp göklere yükselen mirac merdivenini
temaşa etti. İdris,
nurdan hullesini(hal elbisesini) giyerek semaya yükseldi.
Eyüp, çile mağrasındayken
zulmetteydi ve nuru ilahiden medet eyledi. Zulmet kurtları içini
kemiriyordu. Yerden fışkıran nur pınarıyla yıkandı ve zulmetin vehim
ve vesvese kurtlarından arınarak nurlandı ve şuuru aydınlandı.
Davud,
Nurun marifetiyle demiri yoğurdu ve demir misali sert kalpleri
yumuşattı. Güzel davudi sesiyle de gönülleri mest eyledi. .
Süleyman,
nurun marifet ve kudretiyle gök katlarında seyeran eyledi ve cümle
mahlukatı kendine râm eyledi. Ol
Şahı Resul
de cehaletin karanlık çölünde, saf ve sırf nur olarak zuhur etti ve
alemi nura gark eyledi…. . Hızır,
yaşam iksiri olan nur sayesinde ölümsüzlük sırrına erdi.
Hazreti Mehdi
de hidayet nurlarının feyziyle tasarrufta bulunduNiceleri de nurun
sevdasına tacını ve tahtını terk eyledi. . . …
Aşk ve ışık aynı kökten iki
kelime. Aşk ehli ve ışık ehli de özdeş iki insan modeli aslında. Hak
aşkıyla bağrı yananlar, gönül kandillerini yakarak ışığa muhtaç
gönülleri ve evreni aydınlatmakta olan Hak erleri ve erenleridir.
Cümlesinin temsil ettiği sırlara ve mânâlara erişmeyi aşk ile niyaz
ediyorum… |