18 Temmuz günü sağlık sebeplerinden ötürü
işe gidemedim. İkindi saatine doğru biraz
kendimi toparlayınca bir filim izlemeye kara
verdim, hem de biraz olsun kafamı
dağıtabilecektim. Alt yazılı olduğu için hep
sonraya bıraktığım bir yapım ilişti gözüme,
izlenecek filimler arasında. Ev de sakin
olduğu için bunun tam zamanıdır diye
düşündüm.
Nüremberg. Filimin isminden mevzuu
anlaşılıyor sanırım. Batının İkinci Cihan
Harbine bakışını yansıtan yapımlardan
birisi. 2000 senesi Alliance Atlantic
yapımı. Alec Baldwin başrolü üstlenmiş.
Birçok defalar filmlere konu olan, Nazi
yönetiminin Almanya ve işgal ettiği
ülkelerde karsısına çıkan Yahudilere
uyguladığı soykırımı irdeleyen bir çalışma.
Savaş sonrasında savaş esirlerinden olup,
Nazi Almanyası’nın önde gelen 20 ismi savaş
suçları mahkemesince yargılanırlar ve
suçlarına göre ağırlıklı idam olmak üzere
muhtelif cezalar alırlar. İçlerinden dört
tane de berat çıkar.
İkinci Cihan Harbinde Yahudilere uygulanan
bu soykırım, Yahudi sermayesinin maşalığını
yapan, Amerikan sinemasının sıkça islediği
bir tema. Bu tarz yapımlar sinemada
defalarca görüldü. Ve Yahudilere uygulanan
trajik olaylar tüm izleyenlerin gözlerini
yaşarttı. Piyanist, Jacop'un yalanları,
Hayat güzeldir ilk aklıma gelenler ve
isleniş açısından akılda kalanlardan.
Neden anlatıyorum? Bir Müslüman olarak,
hangi ulustan olursa olsun böyle bir
uygulamayı tasvip etmek mümkün olamaz. Ben
de Hitler Almanyası’nın, 3. Cumhuriyet'in bu
tavrını tasvip etmiyorum. Ne ki, Hitler'in
kendi kaleminden çıkan KAVGAM adlı eseri
okuyunca olayların gerçek yüzü biraz
aydınlanıyor. Kavgam okurlarına seneler
ötesinden Alman coğrafyasında yasayan
Yahudilerin bizlere lanse ettirildiği kadar
da masum olmadıklarını haykırıyor. Hitler
rejimi Yahudi unsurları dışlamakta ve
etkisiz hale getirmekte tamamen haklı.
(Bugün memleketimizin ahvali hatırlanırsa bu
konu daha iyi anlaşılacaktır)
Birinci Dünya Harbinden sonra Almanya’yı
batağa sürükleyen Yahudi sermayesini ve
yeniden büyük Alman ulusunu inşa edebilmek
için mücadele veren Hitleri ve 3.
Cumhuriyet'i anlamak için Kavgamı
yargılardan arınmış bir zihin ile okumakta
yarar olduğuna inanıyorum.
Bunlar yapılan soykırımın metodunu haklı
göstermez. Bizler senelerce Amerikan
senaryolarından ve kendi basın dünyamızdaki
Yahudi sempatizanı (satılmış dememek için)
kalemlerden olayları gördük.
Toplama kamplarındaki insanlık dışı
uygulamalara gitmeden de Yahudiler Almanya
için zararsız hale getirilebilirdi. Bunları
anlatmak için yazmaya ihtiyaç duymadım.
1945 senesinden bugüne değin İsrail
Devletinin taşeronluğunu ve şak şakçılığını
yapan uluslar ve İsrail yaklaşık yedi sene
Nazi zulmüne maruz kalan bu millet
topraklarını işgal ettiği Araplara bundan
daha insancıl mı davrandı? Elindeki sermaye
gücüyle tüm insanlığa kendini mazlum
gösteren İsrail devleti ve silahlı
kuvvetleri Filistin de bizim kardeşlerimize
hala ne acılar çektirmekte, eminim hepinizin
malumudur.
İsrail’in bir numaralı yardakçısı ABD
bidayetinden beri kuzey Amerika
topraklarında bir ulusu acımasızca katletti.
Yahudilere gözyaşı döken Amerikalılar
Kızılderili insanların kanları üzerine inşa
edilmiş bir devletin vatandaşı olmakla nasıl
öğünebilirler? Yıllarca Afrika
topraklarından sökülüp getirilen siyah ırkın
çocuklarına yaptıkları zulümler Nazi
kamplarını aratmasa gerek.
İsrail ve Ermeni davalarının sahte hamisi
Fransa Kuzey Afrika uluslarına uyguladığı
insanlık dışı davranışlarını içine sindirmiş
ve hala kendi içinde barınanlara 3. sınıf
insan muamelesi yapmaktadır. Rusya
asırlardır işgal ettiği coğrafyadaki Türk ve
Müslüman halklara yapmadığı zulüm
kalmamıştır. Nazi Almanyası’nda zulme
uğrayan Yahudilere ağlayan sahtekâr batı,
Cezayir'de, İrlanda’da, Bosna'da,
Azerbaycan'da, Filipinler’de nerede idi?
Yahudilere gözyaşı döken medeniyetin
evlatları dünya coğrafyası kana bulanırken
ne yapıyorlardı? Bunun son numunesi Irak'ta
yaşananları anlatmaya sahifeler kifayet
etmeyecektir.
Nazileri suçlu bulan ve cezalandıran
Müttefik Devletler 1945 den buyana
Nazilerden kat be kat fazla zulme imza
atmışlardır. Hitleri vahşetle suçlayan
sahtekârlar hala dünyanın kanını emmekte ve
bunu da insan hakları, demokrasi ve dünya
kardeşliği gibi kılıflarla gizlemeye
çalışmaktadır. Acı olan zalimin zulmü değil
de, içimizde de bunları destekleyen bu
vahşilere sempati duyan satılmış beyinlerin
zuhur ediyor olmasıdır.