Yaz tatili bitip de okullarımız yeniden açıldığı
zaman çocuklar yeni bir okuma devresine girmiş
olurlar. Çocuklar okurlar ama okumanın gereğini,
hayatın manasını anlayarak okuyan çocuk pek azdır.
Birçok kardeşimiz, evladımız analarının babalarının
zoruyla mektebe gittiklerine inanmaktadır. Kendi
kendilerine, “Bu kitapları okuyacağım,
ezberleyeceğim, onlardan imtihan olacağım da ne
olacak” diyen çocuklarımız oldukça fazladır.
Çocuklarımız hayatın ne olduğunu anladıktan sonra
mektebe gitmiş olsalardı mektepten ayrıldıktan sonra
da hayata bakış ufukları daha başka olacaktı.
Çocuklar, okulun aslında, çocuk yaşlarında boş
geçmesi muktedir olan bir zamanı değerlendirmek, o
boş zamanı hayata hazırlanmak için kullanmak demek
olduğunu bilmiyorlar veya işin böyle olduğunu
kavrayamıyorlar. Yaşları ve başları da bunu
kavramaya ne yazık ki elverişli değildir. Hayatın
hakiki manasını kavramak kolay bir şey değildir.
Hele çocuk yaştaki yavrularımızdan bu ufku beklemek
hayaldir. Büyükler olarak bizler bile hayatın
anlamını ne dereceye kadar kavradık ki,
yavrularımıza ne kadarını aktaracağız? O karma
karışık yollardan giden insanlar yaşamlarını bir
türlü tanzim edememiş zavallılar, ellerindeki
nimetlerin kadrini bilemeyen kimseler hep hayatı
anlamamış, anlayamamış biçare insanımızdır. Eğer
insan küçük yaşlarda iken sağlam bir tahsil ve
terbiye disiplininden geçmezse okulları sadece
hayatta geçer akçe olan bir diplomayı elde etmek
için zaruri bir oyalanma mahalli olarak görürse
okullardan temin etmesi muhtemel olan yararları bir
türlü elde edemeyecektir.
Yüksek tahsile başlayan gençlerimizin maruz
kaldıkları sıkıntıların ana sebebi ortaöğretimde
faydalanmadan kaybettikleri zamandır. Bu sıkıntıyı
gençler ancak yüksek tahsile girdikleri ve orada
biraz daha zaman kaybettikten sonra duyarlar. Artık
yaşları ilerlemiş, hayata çok yaklaşmışlar ve
hayatın az çok ne olduğunu hissetmeye
başlamışlardır. Ne çare ki, hayata hazırlanmak için
gerekli olan zamanların büyük bir kısmı kaybedilmiş
veya boşu boşuna harcanmıştır. O kayıpları gidermek
mümkün değildir. Zamanı geri döndürmek kimsenin
elinde değildir artık.
Bu sebepledir ki, çocuklarımıza daha küçük yaşlardan
itibaren hayatı öğretmemiz, hayatın ileride
kendisini nasıl kuşatacağını anlatmamız gerekir.
İmkânları elverişli olduğu için çocuklarını
okulöncesi ve ilkokul yıllarında en mükemmel ortamda
yetiştiren ebeveynler çocuklarını rahat ettirirler
ama onlara hayat hakkında hiçbir şey öğretmiş
olmazlar. Mektep çağında yaşları yavaş yavaş
ilerlerken hayatın zorluklarıyla temas etmedikleri
için yaşamanın kolay bir şey olduğu kanısını edinen
evlatlar ileride hayatın sert çehresiyle
karşılaştıkları vakit bocalayacaklardır. Ve hayatın
ailesinin kendisine baktığı gibi el bebek gül bebek
olamadığını anladıklarında tren kaçmış olacaktır.
Evladımız okusun, güzel bir şey, ama bir taraftan
çocuğumuz okurken bir taraftan da hayata
hazırlanıyor mu? Onlara hayatın ne olduğunu öğretmek
ana babanın vazifesidir. Hâlbuki çoğumuz onlara
hayatın zorluklarını hissettirmemeyi vazifemiz
sanarak hata yapıyoruz. |