25 Aralık 2008
tarihinden itibaren Atv Avrupa kanalında yayınlanan Aşure
isimli söyleşi programından çok etkilenmişimdir.Düşünür ve gönül
dostu büyüğüm Metin Bobaroğlu’nun Ayşe Acar
Hanımefendinin eşsiz sunumuyla birlikte,Kadim Bilgelik Öğretilerinin
kavşak noktası olan Anadolu üzerine,Alevi-Bektaşi öğretisi temelinde
ve deyişleri rehberliğinde yaptığı söyleşi kayıtlarından hâlen feyiz
almakta ve istifade etmekteyim.
Programın final
söyleşisi dünya barışı üzerine odaklanmaktadır.Kudüs şehrinin
gezilmesi ve o gezideki izlenimlerin aktarıldığı bölümde ortak ses
kavramına yapılan vurgu dikkat çekicidir.Ortak sesten kastedilen,farklı
etnik grupların ve kültürlerin bir arada yaşarken,farklı oluşlardaki
zenginliği fark ve müşahede etmeleri ve bu anlayış doğrultusunda çok
sesli bir insanlık korosu oluşturarak barış ezgisini hep birlikte
icra etmeleridir.Yalnız burada önemli bir inceliğe de dikkat
çekilmiştir ki o nüans da hoşgörü kavramıdır.Hoşgörü dünya barışı
için yeterli görülmemektedir.Zira hoşgörüde dolaylı bir büyüklenme
ve soyutlanma vardır.Kendinden olanlarda kemal,olmayanlarda ise
zeval ve kusur olduğu vahametine kapılarak ötekinin sözde ayıp ve
kusurlarını örtme ve görmeme anlayışı.Halbuki vahdet anlayışının
özünde kusur ve ayıp görme yoktur.Meseleyle alakalı güzel bir
diyalogdan bahsedilir:
Bir Mevlevi
Dedesi,bir Bektaşi Babası ve bir imam,dost meclisinde sohbet
etmektedir.Sohbeti yöneten imam önce Mevlevi Dedesine,cübbesinin
kollarının ağız kısmının neden geniş olduğunu sorar.Dede de iki
elini boşluk yerlerden içeriye doğru sokarak:
__ Biz ayıp ve
kusur gördüğümüzde onu saklar ve örteriz cevabını verir.İmam Efendi
bu sefer de Bektaşi Babasına dönerek cübbesinin kol ağızlarının
neden dar olduğunu sorunca Baba Erenler:
__ Biz kusur ve
ayıp görmeyiz ki örtelim der.Bu hikaye bize vahdet seyrinin ve
algısının özünü ve ruhunu göstermesi bakımından çok
manidardır.Benzer bir hikaye daha anlatılır.Yine bir gün sohbet
esnasında bir Mevlevi’ye sorarlar.Siz Allah’ı nasıl anarsınız?
Diye.Mevlevi,biz Allah Allah diye diye döneriz cevabı
verir.Bektaşi’ye aynı sual sorulunca cevap hazırdır:
__ Biz bir
kere Allah der daha dönmeyiz.Hikaye bu ya..Artık nasıl bir Allah
kavramına vurgu ve işaret yapıldığını bir düşünün
isterseniz!...Elbette ki Allah’a gerçek anlamda iman edilmesi
vurgusu yapılmaktadır.
Tekrar meseleye
dönecek olursak ,içinde bulunduğumuz dönem şartları itibariyle
topyekün insanlık olarak,ortak sesin ahengine olan ihtiyacımız her
zamankinden fazladır.Özellikle günümüzde Ortadoğu Ülkelerindeki
gelişmeleri dikkate aldığımızda,insanlık ölçeğinde ortak akla ve
sese ne derece ihtiyacımız olduğu bir kere daha ortaya
çıkmıştır.Bununla birlikte meseleyi farklı inançlar düzeyinde
değerlendirdiğimizde, ne sadece Hıristiyan söylemdeki gibi
Hazreti İsa etrafında bütünleşme,ne de Musevilikteki Mesih ya da
İslamiyet’teki Mehdi beklentileri bu ortak sesin icrası için geçerli
ve yeterli enstrümanlar değildirler.Bu sesin tüm ihtişamıyla
açığa çıkabilmesi ve de algılanabilmesi için öncelikle tüm siyasal
ve ideolojik kaygılardan ve çıkarlardan arınarak toplumların temel
insani değerlerde birleşmeleri gerekmektedir.Mustafa Kemal
Atatürk’ümüzün eşsiz söylemiyle dile getirecek olursak dünyanın
yarısını her zaman,hepsini ise bir zaman için aldatmak
mümkündür;fakat dünya insanlığını her zaman aldatmak imkansızdır.Devletler,kısır
iç çekişmelerle sadece zaman kaybetmektedirler.Bu tarz iç
hesaplaşmalar ve kaygılar da maalesef dünyadaki kaos ve yangınların
genişlemesine yol açmaktadır.Büyük düşünürlerimizden Yaşar Nuri
üstadımızın deyimiyle şayet Ortadoğu coğrafyasının muzdarip
kitleleri refah ve huzura kavuşacaklarsa bunun yolu,Kur’anda
gizlenen gerçek İslam öğretisini öne çıkarmak,Allah ismiyle işaret
edilen kavramın gerçekte ne olduğunu fark ettirebilmek,İslamı,
Atatürk’ün okuduğu gibi sistematik,antiemperyalist,akılcı ve
demokrat bir anlayışla ve ruhla okumak ve bu ruhu yaşama geçirmektir.Bu
ruhun Ortadoğu ülkelerinde uyanması ve demokratik yaşama geçilmesi
de belli bir süreç alacaktır.En azından belli taşlar yerine oturana
kadar bir değişim ve döşüm süreci yaşanacaktır.
Son olarak şunu
da belirtmeliyiz ki ortak sesin çıkarılabilmesi ve algılanabilmesi
için, kolektif anlamda şuursal bir algılama düzeyine
ulaşılmalıdır.Bu algı ve farkındalık düzeyi de içinde yaşadığımız
yenilenme döneminde yakın bir gelecekte foton kuşağına geçiş
süreciyle yakalanabilecektir.Yüksek kozmik tesirlere maruz
kalışın,gerek bireysel,gerekse kolektif şuurda önemli bir açılıma ve
sıçramaya vesile olacağı kanısındayız.Bu da kozmosun yaratıcısı
ve düzenleyicisinin dünya insanlığına bir ihsanıdır.Yeni bir kıyam
ve uyanış sürecindeyiz sevgili dostlar.Bu süreçte kolektif sesi
çıkarabilmek ve algılayabilmek için ise sadece kendi
enstrümanlarımız yeterli değildir kanımca.Diğer enstrümanlara da
kulak verilmeli ve onların da gerçekte Hakkın seslenişi olduğu fark
edilmelidir.Ortak sesin tüm insanlığı barış ve huzura ulaştırması
ümit ve niyazıyla..
Not:Metin
Bobaroğlu’nun Aşure isimli sohbet kayıtlarını içeren dvd setini
www.anadoluaydinlanma.org sitesinden istekle temin
edilebilir.Tekrar teşekkürler sevgili Metin Bey… |