Ruhbanlığın En Üst Yansıması Olan Halifeliğin Reddi
V. Korhan Koral
 

İslam’da aslolarak, herhangi bir insan değil her bir insan halifelik potansiyeline sahiptir. Dikkat edelim burada bir Müslümandan bile değil, sadece en yalın haliyle insandan bahsediyoruz. Çünkü İslam’a göre insan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Bu düsturu, İslam’da ruhbaniyettin olmaması ve dolayısıyla her insanın kendi kurtuluşunu yine kendi birikimiyle sağlamak zorunda olduğu gerçeğiyle birlikte ele aldığımızda, -insanlık tarihinden de bildiğimiz üzere siyasete bulaşmamış bir ruhbanlık da, aslında tanımı ve fonksiyonu gereği zaten muhal olacağından- dinin ve siyasetin hâlihazırda, İslam’ın özünde birbirinden ayrılmış olduğunu fark ederiz. Bu da bize İslam’ın –İslamı da tüm dinlerin özü ve saf hali olarak düşündüğümüzde, dinin- laik olduğunu gösterir. Laiklik fikri, dejenere olmuş bir Hristiyanlık taassubuna tepki olarak ortaya çıktığı için, dinin zıddı sanılmıştır. Oysaki laiklik, dinsel kaygılarla ortaya çıkarılmamış olsa da, derin anlamıyla düşünüldüğünde, dejenere olmuş herhangi bir dinin, o dini saf haline dönüştürme işlevini görecek şekilde, zıttıdır. İşte tam da bu yüzden, mutlak dinin zıddı olmak şöyle dursun, bir özelliği ya da unsurudur.

“İngilizler esaret altında bulundurdukları İslam Alemine karşı daima baskısını kolayca sürdürebilmek için değerli bir alete, bir araca muhtaçtırlar. Bu gereksinimlerini zaman zaman açığa vurmuşlardır. İngilizlerin gözünde bu değerli araç, hilafet makamına oturtacakları kişidir… Sömürgeci Devletlerin hiç vazgeçemedikleri usül, Müslüman memleketlerini taassup zincirinde bağlı tutmak, böylece göz açmalarını, hak ve hürriyet aramalarını önlemektir. Bize de, yarın paylaşacakları bir sömürge gözüyle baktıkları için, yıllardan beri bizi, üç yüz milyon Müslüman’ın halifeliği sözüyle oyalamışlar, böylece Ulusumuzu taassup baskısı altında tutmaya uğraşmışlardır. Hâlbuki bu üç yüz milyonluk dayanışma iddiasının hiçbir esasa dayanmadığı, dünya savaşında emperyalist devletlerin Müslüman uyruklarını, düşman sıfatıyla her cephede karşımızda görmemizle ve Almanların tesiriyle ilan ettiğimiz mukaddes cihadın hiçbir netice vermemesiyle belli olmuştur. Biz halifeliği kaldırdığımız zaman sömürgeci ve emperyalist devletler, ‘Bizi tehdit eden bir tehlike ortadan kalktı. Müslüman Birliği sistemi sarsıntıya uğradı’ diye sevinmeyeceklerdir. Tam tersi, ‘Bize, Müslüman memleketlerini uyuşuk bir durumda tutmak imkânı veren bir vasıta elimizden kaçtı’ diye dövüneceklerdir, bize karşı hücuma geçeceklerdir.” Mustafa Kemal’in bu konuda da yanılmadığı, 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılması olayının Batı’dan gelen yankılarıyla kanıtlandı. Batı basını, bir koro düzeyinde şu şarkıyı söylüyordu: “Bu ne gaflettir! Türkler, hilafetin etrafındaki kutsal birliği elden kaçırıyorlar..”(36)

“Dâhil olmakla bahtiyar olduğumuz İslam dininin, asırlardan beri alışılmış olduğu üzere bir siyaset vasıtası mevkiinden kurtarılması ve yükseltilmesinin elzem olduğu hakikatini müşahede ediyoruz.”(37), “45 yıl içinde Anadolu evlatlarından Yemen’e gidip ölenlerin sayısını biliyor musunuz? Bir buçuk milyondur. Bu, kayıtlara geçen sayıdır. Buna ek yapınız. Suriye’yi beklemek için, Irak’ı beklemek için ve bir takım çevreyi beklemek için boş yere harcadığımız evlatlarımızın sayısını düşününüz.”(38)

Kaynaklar:

(24) Niyazi Ahmet Banoğlu, fıkra Nükte ve Çizgilerle Atatürk, s. 31

(25) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93- Balıkesir’deki Paşa Camii hutbesi- 7 Şubat 1923 

(26) Avni Altıner, Her Yönüyle Atatürk, 2. Baskı, Bakış Kütüphanesi, İstanbul, 1974, s. 376

(27) Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.32

(28) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s.86

(29) Sadi Borak, Atatürk ve Din, 2.bskı, Anıl Yayınevi, İstanbul,1996, s.87

(30) Atatürk’ten kalan el yazısı belgelere dayanarak- Bütün Dünya Dergisi 2001/2, s.48-53

(31) Söylev, G.M.K. Atatürk, 1927

(32) Mehmet Önder, Atatürk Konya’da, s.3

(33) Atatürk’ün  Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90

(34) Yusuf Kemal Tengirşek, Atatürk Din ve Laiklik, s. 138

(35) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, II. Cilt, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1989, s. 94

(36) Yaşar Öztürk- Bütün Dünya Dergisi, 2004/3 s. 21-26

(37) Mustafa Baydar, Atatürk Diyorki, s. 56

(38) Atatürk’ün 17 Şubat 1923 İzmir İktisat Kongresi öncesi halka seslenişinden

 

 
 
V. Korhan Koral
Samsun - 17.06.2009
http://www.korhankoral.com
korhan@korhankoral.com

korhankoral@gmail.com

http://sufizmveinsan.com