Bir
sene boyunca rüyalarımı ,hayallerimi, görüp
duyduklarımı, okuduklarımı,seyrettiklerimi,
hissettiklerimi harmanlayıp kendime masallar yazarak bir
içsel yolculuk yaptığımı sanıyordum..Madde ve mana at
başı beraber gidermiş ya hani… “Sevgililer günü için
Ruh’uma”masalı ile, geçen sene başlayan bu masallar
zincirimde hissediyordum ki; ilk başladığım yazı ile bir
son yapayım ve bir daireyi tamamlayayım..Ama gel gör ki;
levhayı değiştiren kader-i ilahinin o eli, masalımın
seyrini de değiştirmiş:)Ve yapayalnız bir ruh
yolculuğuna gönlü razı olmamış..Yanlızlığa son verilmiş
belki de artık…Ruh’uma bir Ruh eşi(aslı-özlemin muradı))
verilmiş..Ve masal HEP sürüp gitsin istenmiş..Lütufsa
reddedilmezmiş..Verdim-Aldım, kabul ettim ..Teşekkür
ederim:)
Araya araya –yaza, çize- boza ,düşe- kalka, en sonunda
Murad’ına giden bir yolcu yazmış…Arayan Mevla’sını
bulurmuş ya, hem Mevla’yı hem Bela’yı=evet evet i
bulabilmek dileği ile..
Sevgililer günü için
RUH’uma masalı (0cak-2008)
Selam
Selam, diğer yanım, en güzel yanım, göz aydınlığım
nasılsın?
ne zamandır sana yazmak istiyordum.. ikimizi; sadece
seni..
seni tanımıyorum aslında.. ama ben çok özel bir şey
yaşadım senle değil mi?.. belki milyarda bir şansla
senle tanıştık… ve sen beni fethettin..
öyle
mukaddesdin ki, öyle anlatılamazdın ki, sen işte
buydun.. bana gülümsedin.. sende ki anlatılmaz güzellik
bende, senden dolayı vardı. ama bu henüz açığa çıkmış
değildi..
sen beni ziyaretinle bunu açığa vurmuş oldun..
ilk başlarda sen bana aşıksın bense umursamıyorum gibi
havalara girmiştim. lakin zamanla anladım ki, sen
gerçekten bana aşıktın ve beni, ait olduğum yere; sana
davete gelmiştin. sana bu izni veren, muhakkak ki, bu
kavuşmaya da imkan sağlamıştı..
sen ANdın.. zamansızdın.. ay kadar beyaz; nurun ala
nurdun..
seni
yazabilmek için tam 4 sene bekledim… anasır-ı erbaam
gibi değil mi?..
hayatım seni düşünmekle geçti belki de.. ama bunu, bana
hissettiren de sendin biliyorum..
en güzel yanım.. nurun ala nurum.. aşk bakışlım.. senin
benle yazdığını hissediyorum.. bu yazıyı hep seninle,
senin izninle yazmayı istediğimi biliyorsun… hayatımda
hata yapmaktan korkup, incitmekten çekindiğim diğer
yanımsın.. aslında sen benim tamlığımsın.. tamlığımı
senle anladım.. ne yazık ki ben henüz o hal için uygun
değilim…
beni bunun için eğittiğini de artık anlıyorum..eskisi
gibi isyan edip direnmiyorum. yanmaya bile hazırım,
zaten aslında yanıyorum da değil mi?.. cehennemsiz
cennet olmaz ya hani, benim cehennemim de yaşandı. şimdi
onun soğukluğunda nefesleniyorum…
beni; benden daha çok düşündüğünü ve benden daha çok
sevdiğini de anladım… ne yaparsam yapayım benden
vazgeçmeyeceğini de..
bir ricam
var senden..
ne olur, beni bana bırakma olur mu? aslım sensin.. ve
seni yağmalama vaktime değin de her şeyin kontrolünü
eline al.. kendi mi sana verdim. teslimim bak . bunu bir
anlaşma say olur mu? ve kanla imzalanmış değil nurla
imzalanmış, nefesle imzalanmış say…
bizi mühürle ….
bazı
zamanlar seni çağırım ya hani… gel dinle beni diye.. sen
gelirsin bilirim görmesem de.. bana şefkatle baktığını
düşünürüm.. sen öyle tarafsız bir olgunluğa sahipsin
ki.. ara sıra sana kızıyordum bile.. neden her şeyi
bildiğin ve her şeye gücün yettiği halde müdahale
etmiyorsun da bize bu acıları çektiriyorsun diye..
oysa sen gülümseyerek tevazuu ve olgunlukla
bekliyorsun.. bazen; biliyorum, sabrın taşıyor ama yine
de dayanabiliyorsun..
neden ben, sen gibi olamıyorum hala nedennnnnnnnnnnn?
oysa biliyorum ki, senim.. bu ayrılık acısı ne ilginç
bir şey ah bilsen.. aslında bildiğini biliyorum çok da
komikim değil mi…?
düşündüğüm her şey sana ait.. akıl sensin .. bana bu
ilhamı, heyecanları veren de sensin…
sen de bana ait bir şey var sanıyorum çok komiğim çokkk.
oysa ben tamamen sana aidim değil mi?
ey güzellik kaynağı nurun ala nur yanım.. aşk bakışlım..
beni sevdiğin için sana şükürler olsun. ben de sana
layık olmak için inan çok çalışıyorum.. sana varmak için
düşe kalka ve kanayarak yol alıyorum..
sen bazen o kadar yükseliyorsun ki.. beni de alıyorsun
ya yanına, ara sıra..
hak etmesem de senin çömezinim ben. öğrencin.
kimsesizinim ….
kusursuz
yanım… tahammüllü tebessümüm..
seni yazmak ne kadar zevkli bir bilsen.. ellerim hep
seni yazmak isterdi ne zamandır.. kontrollü davrandığımı
biliyorsun değil mi..? seni incitmemek için çok sıkı
yazıyorum.. keşke sen yazsaydın seni..
ne olacak senle halimiz, bilemiyor görünsem de biliyoruz
tabii…
‘yaratılan her şey sonludur’dan yola çıkarak, sende fena
olacağım ya, geldiğim yere döneceğim.
ama seni de yağmalamak gerekiyormuş ya hani. Hz. Mevlana
öyle yazmış bir yerde, okudum da..
bu bana çok ağır geliyor… artık sen kendini
yağmalarsın.. benim canlı bombam… bu da gerekiyor; şimdi
yazarken anladım.. ruhum, özüm, nurun ala nur yanım..
tamlığım..
karşılaşma anımızda, ne özel bir andı değil mi..?
kapıyı açmıştım, karşımda aşkla bakan bir çift göz
vardı.. bembeyaz.. arı-duru-saf… hiç bir şeye benzemeyen
sen… her şeyden daha güzel olan sen.. bana gülerek,
aşkla bakıyordun.. beni nasıl hayranlıkla izliyordun…
kendimi de senin gözlerinden gösterdin, bana lütfettin…
ben lavanta-pembe rengiydim.. pespembe sana şaşkınlıkla
ve sevinçle bakıyordum.. senin bana aşkını umursamaz bir
tavrım vardı.. ama senin ışığından sanırım ben de
inanılmaz güzeldim…
ben
erguvani-pembeydim.. sen bembeyazdın. kapının bir
tarafında sen, diğer kısmında ben… arada bir kapı:)
şimdi yazarken düşünüyorum da ne anlamlı bir tabloymuş..
bunu resmetmeliyim bir gün… senin yüzünde ben vardım..
seni tanıdım..
ama kalakaldım.. bembeyaz bir andaydık ikimiz.. boşlukta
gibi.. zaman durmuştu. sadece andaydık..
ve gözlerim
sende dikili olduğu müddetçe sen bir yere
kıpırdayamazdın.. seni gözlerinden yakalamıştım..
gerçekte sen beni avlamıştın
ve gözlerimi kırptım.. kapıdan çıktım.. gülerek kafamı
salladım.. bu neydi şimdi.. hayal mi dedim.. ve
gülümsedim..
unutuluş…
unutuluş ve unutuş beni hapsetti de seni aylarca
hatırlayamadım..
aylar sonra bir anda sen geldin aklıma… ve sen beni
mahvettin..
seni deliler gibi araştırmaya başladım..
yok tun hiçbir yerde, hiçbir yazıda…
seni aramayı hiç bırakmadım.. aslında arayan sendin..
kendimizi öğrenmek için yolculuğa niyet etmiştik…
tüm
düşlerimi kaydetmeye başladım.. her şeyi tekrar tekrar
okuyordum.. seni arıyordum.. seni istiyordum..başlarda
sen bana aşıktın ve ben sevilendim.. anladım ki aslım
sensin ve ben ait olduğum yere sana dönmeyi
başarmalıyım..
sana nasıl
ulaşabileceğimi bilmiyordum… seni tekrar görmem
imkansızmış, belki de bir kez bile inanılmaz bir
lütufmuş…
ama yeni
dostlarım belki olabilir dediler.. sen istersen olabilir
sanırım.. iste beni olur mu? o ilk bakışın gibi bak
bana…beni hiç kimse sen gibi sevemez, hiç kimse sen gibi
bakamaz.. hiç bir şey sen kadar güzel olamaz.. sen saf
ışıksın ve güzelliklerin kaynağısın…
seni ararken çok çamura da battım biliyorsun.. senin
için her şeyi göze almıştım. ölmek var dönmek yoktu..
sen saf ilimdin, saf bilgi…
her düşüşte kalkıp üstümü silkeledim.. yıkandım..
gözyaşlarım sel oldu… kalbim yıkana yıkana sen oldu…
tam pes ettiğimde senden bir iz buluyordum.. benimle
eğleniyordu arada nefsim.. o da sana aitti. ve sen kadar
olmasa da o da muhteşemdi…
bana bir keresinde ilginç bir düzeneğini gösterdi.. çok
şirindi.. yaptığı o çirkin iş bile onla sevimli
oluyordu..
ve hep nefsime yenik düşecektim o yüzden ..
sen bize hep olgunlukla bakıyordun.. ikimizin bu
havailiğinden usanmadan, sakince bizi takip ediyordun..
sendeki bu olgunluk beni cezbetmeye başladı..benim
uçarı, edepsiz nefsimde sanki sana temayül başladı..
artık her
şeyimiz çözülmeye başlıyordu bir bir….
anasır-ı erbaam… ve diğerleri..
bir iken dağılıyorduk.. bende ne çok benler vardı..
sayamıyordum… ve artık sonsuz ben olduğumu anlıyorum..
bunu sen ve nefsimle anlayabilirdim..
sen yoğurt gibi nurun ala nurdun.. nefsin duru ayran
gibi seyreltilmiş sendin… hava ve bulut gibi…
ben dağılıp çözüldükçe, etrafımdaki her şey de dağılmaya
başlıyordu.. her şey arapsaçına dönmüştü.. bu yolda tek
tek, elinden her şey alınacak derler ya.. aynen
alınıyordu.. ama şu an yazarken idrakim senin lütfunla
açıldı da şunu anladım.. ben varsam her şey vardı. ben
yoksam hiç bir şey zaten olamazdı ki…
ben çözülüp dağıldıkça da var sandığım bana ait olan her
şey de dağılıp çözülüyordu..
ailem bile..
gerçek te onların ve kendimin olmadığını idrak etsem de,
maddede vardık ve biz aileydik… benle beraber onların da
çözülmesi sağlandı.. anladım tamlık için önce tamlığı
anlamak lazım.. bölünmeli ve dağılmalıydık.. tüm ayarlar
yapılırken ne akordumuz kaldı ne de sesimiz soluğumuz…
ölüm kapımızdaydı mevsim kıştı…
bunları
ancak olup bittikten sonra anlayabiliyorum ne yazık.. ne
kadar acı çekmiştim ne kadar ağlamıştım değil mi?..
hatta Kâbe’yi sel bastıracak kadar..
sen hep
benleydin biliyorum.. ve bunlar gerekliydi..
şimdi anlıyorum.. ne kadar geç algılıyorum değil mi?.
sen bana hep önceden haber veriyorsun ama ben her şey
olup bittikten sonra anlıyorum seni…
sen külli akılsın da o yüzden.. ben hala sen olamadım..
ayarların yapılacağı söylenmişti; sadece ona özel
sandım… meğer o ve biz aynıymışız.. hep söylerdim de,
demek kendim inanmazmışım, şimdi anladım….
onun ayarı demek, hepimizin ayarları demekti.. ve biz
dağıldık..
biliyorum ben sık sık gözyaşlarımla isyan etsem de sen
olgunluk ve sakinlikle saati gösterir..
-“vakit ham
“derdin..
ben çok
kızardım.. bazen isyan ederdim.. “sen ol de olur, neden
ol demiyorsun” diye…
ama sen bana “ol “dediğinden beri her şey olmaya
başladı….
hayatıma ışığın yansıyor.. o ışık beni kamaştırıyor
bazen..
seni göremiyorum ama sen artık her şeyimden
yansıyorsun.. hissediliyorsun…
benim iki avucumu da mühürlemiştin ya… işte o mühür dışa
ışık saçıyor….
bu yolculuk sonsuz biliyorum..
ama umuyorum ki artık sen -ben değil sadece sen yola
devam edelim..
iyi ki 4 sene seni yazmak için sabretmişim.. olaylar
ancak tekamül etmiş ve her şey manasına ulaşmış demek..
anlayışım ancak kıvam bulmuş..
düşüncelerimi açıyorsun..bulutlarımı dağıtıyorsun
bugün.. sen ne güzelsin.. her şeyi biliyorsun ve
“hayır!! her şeyi ben biliyorum” diyen bana, sabırla
bakıyordun.. ne zaman ki sen biliyorsun öğret deyip
senle hasbıhal yapmaya başladım.. işte şimdi her şey
yerli yerine konuyor… iyi ki varsın.
çözüldüğümüz gibi toparlanacağız.. ve her şey yerli
yerinde ve merkezinde olacak… benle beraber bana ait her
şey de tekamül ediyor.. benle beraber bana ait her şey
de imtihan da… imtihan bu, soru doluydu... ve en tembel
öğrenci bendim.. ama sen torpildin.. hem de tepeden
inme.. kimse bize dokunmuyor…
sen varsın diye… bekle diyorlar her şey olacak sabret..
o kendini tamamlar..
artık daha büyük bir sevgi ile bekleyeceğim seni… ve sen
kadar olgun oluncaya değin asla kirletmeyeceğim seni… |