| 
						Bir rüyadan 
						bir rüyaya uyanan adam
 adama dedi ki:
 
 “Rüyamda bir adam vardı. Bir filmi izler gibi izledim 
						hayatını.
 Ama ne acıdım ona, ne sevinciyle sevindim onun.
 Uyuyan ruhumdan açılan ruhumda
 yaşattım ruhunu.
 Onun en gizli düşünceleriyle hemhaldim.
 Tüm zevklerden azade, tüm ızdıraplara kayıtsız,
 duygu ötesi nasırlı bir yürekle her anını tattım.
 Bilinç akışımda halden hale devinen bir varoluş 
						bahşettim ona.
 Onun hiçbir hali, içimde bir hal uyandırmayan öyle 
						boşluksuz bir doygunluktaydım.
 
 Ve an geldi o, rüyaadam olma ihtimalini düşündü.
 Uyuanadamı aradı rüyamda.
 Ona göre ben,
 rüyamdaki dokuların özüne sinmiş bir tümel teklikten
 ibarettim.
 Rüyadaki diğer adamlara sundu bunu.
 Ve ben,
 onların da en gizli hislerini bilen bilinç,
 rüyamın dokularına indirgenmeme darılmadım.
 Kimisi anladı
 inandı rüyaadama,
 kimisi anlamadı,
 inandı
 kimisi de anladıttıklarını aştı
 eksiği kavradı
 ama
 çoğu umursamaz davrandı buna
 ve bana.
 Bilincimin onlara sağladığı hayatı fütursuzca 
						yaşıyorlardı.
 
 Derken birden
 Bir’e uyandım
 Tüm rüyaadamları kesif yokluklarında bıraktım.
 
 Anlayabileceğim en son sınırda asılı, Allah’ımı andım.”
 |