Said miyiz Şaki mi?
Nazım Akpınar
 

Saidlik ve Şakilik meselesi, yaşam sisteminin işleyiş mekanizmasında en hassas bölümlerden birisi. İnsanın dünya ve ahirette mutlu bir yaşam sürmesi, said hükmüyle yaratılmasıyla mümkün. Aynı zamanda, dünyanın en kolay mesleği. Şaki hükmünde yaratılması ise dünya ve ahiret yaşamında çeşitli azaplara duçar olmasının ana nedeni. Dünyanın en zor mesleği. Mesele gayb hükmünde olmakla birlikte, gerek keşfe dayalı tasavvufi bilgiler ve gerekse bilimsel gelişmelerden elde edilen veriler sayesinde günümüzde artık Saidlik ve şakilik hükmünün ana rahmindeki seyir ve aşamalarına vakıf olabiliyoruz. Bildiğimiz üzere, ana rahminde 120. günde beyin çekirdeği ilk kozmik tesirlerle programlanmaya başlıyor. 120. günde aldığı tesirle kendi şifresiyle ruhu üretmeye başlıyor. Şayet kozmik tesirler beyinde ikinci bir devreyi faaliyete geçirebilirse beyin bir anti çekim dalgası üretmeye başlıyor ve böylece kişi said hükmüyle cennete namzet bir vaziyet alıyor. Bu devrenin açılmaması ise birimin şaki hükmüyle sonlanarak sonsuza dek azap çekmesi anlamında şekavet ehli olmasına neden oluyor. Bu noktada insanın ilahi taktir gereği müdahil olması imkansız.Bu hüküm aşamasından itibaren insanın yaşamı ezeli taktirin belirlediği istikamette şekil alıyor.Yaşamın şekillenmesinde bu ilahi hükmün ve programın rolü yadsınamayacak derecede.Bununla birlikte risalet bilgilerine dayanarak insanın yaşamının son evrelerinde açığa çıkardığı fiillerin daha ziyade nazarı itibara alındığını söyleyebiliriz.Ayrıca, kişi cennet ehli olduğu halde cehennem ehlinin amelini işleyebilmektedir.Tersi durum da söz konusu.İşte tam bu noktada acaba said miyiz yoksa şaki mi diye sordum kendime ve kendimce cevap aradım.Zira insanın iman bilgisine sahip oluşu onu imanlı kılmadığı gibi, Müslümanlık amelleri işlemesi de onu Müslüman yapmıyor.Zaten gerçek anlamda Allah’a teslim olan bir insana faydalı çalışmalar sistem gereği kolaylaştırılıyor.O’na teslim olabilmek de nasip işi elbette.Biz dışarıdan bakarak insanda iman geninin  mevcut olup işlev gördüğüne tam olarak vakıf olmayabiliriz.En azından ortaya koyduğu fiilleri değerlendirerek kısmi bir kanaat edinebiliriz.İnsanların hangi idrak düzeyinde boyut değiştireceğini bilemeyeceğimiz için insanlar hakkında hüküm vermekten kesinlikle kaçınmalıyız sevgili dostlar. İmanlı bakış açısıyla yaşayan insanın dahi yaşamı sona ermeden ne olacağını bilemeyiz. Sonuçta yaşayan her birim, yaratılış programının ve amacının gereği fiilleri bir şekilde ortaya koyacak ve neticesini yaşayacaktır.İman bilgisinin, imanın gereği yaşama dönüştürülmesi de gereklidir.Şimdi biraz da dilimiz döndüğünce Said ve Şaki insan portrelerini çizmeye çalışalım kendi penceremizden.Acizane kanaatimize göre:

Şayet bir insanda başta mahlukata karşı katıksız saf bir sevgi ve şefkat hissi varsa ve bu yoğunluğu dolu dolu yaşıyorsa; günah olarak nitelendirilen zararlı fiilleri yapmak kendisine zor ve ağır geliyorsa; kendisine yapılan kötülüklere karşı sabır ve tahammülle mukabele edebiliyorsa; yaşamı, insanlara bir şeyler verip onların güzellikleri yaşamasına vesile olabiliyorsa. Hülasa, insan güzel hasletleri kendinde barındırıp ilahi ahlakla ahlaklanabilme düzeyini yakalayabilme cehdindeyse o insan bize göre saiddir ve yaşamı sonsuz güzelliklerle sonsuza dek sürecektir.Buna mukabil, bahsettiğimiz güzel hasletler ve duygular yerine bir insan tüm kötü hasletleri barındıran bir karakter özelliği sergiliyor ve yaşamı sürekli çevresine zarar ve zulümle geçiyorsa o insanın da şaki hükmüyle yaratıldığını söyleyebiliriz.En azından bu kadarıyla değerlendirme yapabiliyoruz.En iyi bilen ve gaybın anahtarları kudret elinde olan Allah’ı, tüm noksan sıfatlardan tenzih ederiz.Ebedi saadete namzet kullarından olabilmemiz ümit ve niyazıyla..

 

 

 
 
Samsun -19.11.2008
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com