Saidlik ve
Şakilik meselesi, yaşam sisteminin işleyiş
mekanizmasında en hassas bölümlerden birisi. İnsanın
dünya ve ahirette mutlu bir yaşam sürmesi, said hükmüyle
yaratılmasıyla mümkün. Aynı zamanda, dünyanın en kolay
mesleği. Şaki hükmünde yaratılması ise dünya ve ahiret
yaşamında çeşitli azaplara duçar olmasının ana nedeni.
Dünyanın en zor mesleği. Mesele gayb hükmünde olmakla
birlikte, gerek keşfe dayalı tasavvufi bilgiler ve
gerekse bilimsel gelişmelerden elde edilen veriler
sayesinde günümüzde artık Saidlik ve şakilik hükmünün
ana rahmindeki seyir ve aşamalarına vakıf olabiliyoruz.
Bildiğimiz üzere, ana rahminde 120. günde beyin
çekirdeği ilk kozmik tesirlerle programlanmaya başlıyor.
120. günde aldığı tesirle kendi şifresiyle ruhu üretmeye
başlıyor. Şayet kozmik tesirler beyinde ikinci bir
devreyi faaliyete geçirebilirse beyin bir anti çekim
dalgası üretmeye başlıyor ve böylece kişi said hükmüyle
cennete namzet bir vaziyet alıyor. Bu devrenin
açılmaması ise birimin şaki hükmüyle sonlanarak sonsuza
dek azap çekmesi anlamında şekavet ehli olmasına neden
oluyor. Bu noktada insanın ilahi taktir gereği müdahil
olması imkansız.Bu hüküm aşamasından itibaren insanın
yaşamı ezeli taktirin belirlediği istikamette şekil
alıyor.Yaşamın şekillenmesinde bu ilahi hükmün ve
programın rolü yadsınamayacak derecede.Bununla birlikte
risalet bilgilerine dayanarak insanın yaşamının son
evrelerinde açığa çıkardığı fiillerin daha ziyade nazarı
itibara alındığını söyleyebiliriz.Ayrıca, kişi cennet
ehli olduğu halde cehennem ehlinin amelini
işleyebilmektedir.Tersi durum da söz konusu.İşte tam bu
noktada acaba said miyiz yoksa şaki mi diye sordum
kendime ve kendimce cevap aradım.Zira insanın iman
bilgisine sahip oluşu onu imanlı kılmadığı gibi,
Müslümanlık amelleri işlemesi de onu Müslüman
yapmıyor.Zaten gerçek anlamda Allah’a teslim olan bir
insana faydalı çalışmalar sistem gereği
kolaylaştırılıyor.O’na teslim olabilmek de nasip işi
elbette.Biz dışarıdan bakarak insanda iman geninin
mevcut olup işlev gördüğüne tam olarak vakıf
olmayabiliriz.En azından ortaya koyduğu fiilleri
değerlendirerek kısmi bir kanaat edinebiliriz.İnsanların
hangi idrak düzeyinde boyut değiştireceğini
bilemeyeceğimiz için insanlar hakkında hüküm vermekten
kesinlikle kaçınmalıyız sevgili dostlar. İmanlı bakış
açısıyla yaşayan insanın dahi yaşamı sona ermeden ne
olacağını bilemeyiz. Sonuçta yaşayan her birim,
yaratılış programının ve amacının gereği fiilleri bir
şekilde ortaya koyacak ve neticesini yaşayacaktır.İman
bilgisinin, imanın gereği yaşama dönüştürülmesi de
gereklidir.Şimdi biraz da dilimiz döndüğünce Said ve
Şaki insan portrelerini çizmeye çalışalım kendi
penceremizden.Acizane kanaatimize göre:
Şayet bir insanda başta mahlukata karşı katıksız saf bir
sevgi ve şefkat hissi varsa ve bu yoğunluğu dolu dolu
yaşıyorsa; günah olarak nitelendirilen zararlı fiilleri
yapmak kendisine zor ve ağır geliyorsa; kendisine
yapılan kötülüklere karşı sabır ve tahammülle mukabele
edebiliyorsa; yaşamı, insanlara bir şeyler verip onların
güzellikleri yaşamasına vesile olabiliyorsa. Hülasa,
insan güzel hasletleri kendinde barındırıp ilahi ahlakla
ahlaklanabilme düzeyini yakalayabilme cehdindeyse o
insan bize göre saiddir ve yaşamı sonsuz güzelliklerle
sonsuza dek sürecektir.Buna mukabil, bahsettiğimiz güzel
hasletler ve duygular yerine bir insan tüm kötü
hasletleri barındıran bir karakter özelliği sergiliyor
ve yaşamı sürekli çevresine zarar ve zulümle geçiyorsa o
insanın da şaki hükmüyle yaratıldığını söyleyebiliriz.En
azından bu kadarıyla değerlendirme yapabiliyoruz.En iyi
bilen ve gaybın anahtarları kudret elinde olan Allah’ı,
tüm noksan sıfatlardan tenzih ederiz.Ebedi saadete
namzet kullarından olabilmemiz ümit ve niyazıyla.. |