KAMER 24
“Fe
kalu ebeşeran minna vahıden
nettebiuhu, inna izen lefiy dalalin ve suur; “
Dediler ki: "Bizden bir beşere mi
tâbi olacağız? O takdirde muhakkak ki
inancımızdan sapıp ahmaklık içinde kalırız."
(Kamer 24)
Rasulullah’ın abd ve rasul vasfı ile
yeryüzünde nasıl bir amaçla bulunduğunu
kavramaktan uzak olanların kendilerince
küçümsemek amaçlı sarf ettiği benzer
cümlelere güzel bir örnek yukarıdaki ayet.
Bu ayetin başka bir türlü formunda ise
yine rasulullah’ı dinleyip onun işlevini bir
davetçi olan cinlerin yorumu da oldukça
ilginç :
AHKAF 31
“Ya
kavmena eciybu daıyAllahi ve aminu Bihi
yağfir leküm min zünubiküm ve yücirküm min
azâbin eliym;”
"Ey kavmimiz... DAÎALLAH (Allah
davetçisine) (DAÎALLAH; cinler O'nu DAÎALLAH
olarak görüp değerlendirmiştir, Rasûlullah
olarak değil)
icabet edin ve O'na iman edin ki, bazı
günahlarınızı bağışlasın; sizi feci bir
azaptan korusun."
Söz konusu iki ayette de kendi algılama ve
değerlendirme unsurlarına göre rasulullaha
anlam yükleyenlerimin durumu kendi
dillerinden aktarılıyor.Bu noktada bir soru
beliriyor:
Bu ayetlerdeki sözleri sarf eden
yapıları geçmişte yaşamış kimseler ya da
geçmişte yaşanmış olaylar olarak
değerlendirmeden şu an yaşamakta oladuğumuz
hayatımızın hangi noktalarını temsil
etmekteler acaba diye düşündüğümde insan
nedir? Nasıl bir sürecle beşeriyetten
rasulluğe geçiş yapar gibi daha başka
sorularda ortaya çıkınca yüzümü bir kez daha
aynama döndürüp cevapları onda aramaya karar
verdim.
Sağlıklı bir
yaklaşım adına Allah rasulu olma şerefine
erişmiş insanın yaratılış sürecini
incelemekle işe başlamak sanırım daha doğru
olacaktır.
Okullarda öğretilen yaratılışa dair
bilgilerde hep bir topraktan yaratılma ve
ona ruhun üfürülmesi olayı söz konusu.Acak
Kur’an ayetlerine biraz daha yakından
baktığımızda görüyoruz ki bu
“toprak”anlatımını öylece basit bir şekilde
toprak deyip geçmememiz gerekli.Farklı
farklı ayetlerde farklı farklı sözcükler
kullanılmış ve bu sözcüklerin her biri
toprağın farklı farklı hallerine işaret
etmekte.
Toprak sözcüğüne dair kullanılan kelimeleri
ayetlere geçmeden önce şöyle bir sıralarsak
:
Turab,salsal,hamein mesnun,tin,sulaletin min
tin,tinin lazib ,şalşal ke’l-fahhâr sicciyn
gibi anlatımlarla karşılaşıyoruz.
Tabi yaratılışa dair anlatımlarda geçen,su
ve nutfe sözcüklerinden henüz bahsetmiyorum.
Yaratılış tüm bu kavramların bir biçimde
birbirleri ile olan etkileşimlerini
kapsamakta bu etkileşimler bir süreci ve bir
biri ardına gelen süreçleri de ifade ediyor.
Önce bu ifadelerin bazılarının toplu olarak
kullanıldığı ayetlere bakalım.
SECDE
7
-Elleziy ahsene külle şey'in halekahu
ve bedee halkal İnsani min tıyn;
O ki, yarattığı her şeyi mükemmel
yapmıştır! İnsanı oluşturmaya balçıktan
(yumurta) başlamıştır.
8-Sümme ceale neslehu
min sülaletin min main mehiyn;
Sonra onun neslini basit bir sudan
(meni)
meydana
getirdi.
9-
Sümme sevvahu ve nefeha fiyhi min
ruhıHİ ve ceale
lekümüssem'a
vel ebsare vel ef'idete, kaliylen
ma teşkürun;
Sonra onu (beyni, Esmâ
mânâlarını açığa çıkaracak şekilde)
tesviye etti ve onda kendi ruhundan nefhetti
(nefh = üfleme içten dışadır;
nefholan yani açığa çıkarılan Esmâ
mânâlarının özellikleridir ki, varlık
âlemindeki "Allah'ın ruhu" diye işaret
edilen de budur Allahu Âlem)... Sizin
için sem' (algılama), basarlar
(gözler-görme) ve FUADLAR (Esmâ mânâ
özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp
nöronları) oluşturdu... Ne az
şükrediyorsunuz (değerlendiriyorsunuz)
Yukarıdaki ayetlerdeki süreç İnsan ismi ile
işaret edilen varlığın yaratılış sürecini
anlatıyor bize bir özet halinde.Bu
anlatımdaki arapça metinde geçen “TIYN”(balçık-yumurta),”MİN
SULALETİN MİN MAİN MEHİYN”(basit bir suyun
özünden-meniden) sözcüklerinin birleşimi
sonucu oluşan yapının son aşamasında gelinen
nokta olarakta “SEVVAHU VE NEFEHA FİYHİ MİN
RUHIHİ VE CEALE LEKÜMÜSSEM’A VEL EBSARE VEL
EF’İDETE “(beyin,esma manalarını açığa
çıkaracak şekilde tesviye edilmiş olarak
şekillendi) tesviye edilmiş beyin
kendisinin “İnsan” olarak ifade edilmesini
sağlayan algılama,görme ve kalbin hakikati
olarakta esma mana özelliklerini şuura
yansıtıcılarla desteklendi.
Bu ayetlerde Kur’an üslubu açısından bir
dikkat edici husu da şu ki,beynin tesviye
edilişine kadar ki süreç anlatılırken
bahsedilen aşamalardaki yapı için “Hu” yani
üçüncü tekil şahıs zamiri “O”
kullanılmış.Ancak ne zaman ki beyin tesviye
edilip ruh nefh olunmuş o zaman “lekum”
ifadesi ile işaret edilen bir muhatab olarak
“siz” ifadesi kullanılmış.
Bu insan adı verilen yapının olşum süreci...
Şimdi bu süreç İnsan ismi ile işaret edilen
yapının hem mana yönünün hem de biyolojik
yönünün oluşum aşamalarını ihtiva ediyor.
İnsanın biyolojik yapısını işaret etmek için
Kur’an bir başka kelime kullanıyor ,insan
sözcüğündeki mana ile karışmasın diye...Bu
sözcük beşer sözcüğü...örneğin :
Furkan
54
Ve "HU"velleziy haleka minelmai beşeran
fecealehu neseben ve sıhra* ve kâne Rabbüke
Kadiyra;
"HÛ" ki, sudan bir beşer
(biyolojik bedenli insan) yarattı
da, onunla neseb (kan-gen akrabalığı)
ve sıhr (nikâh-evlilik ile hâsıl olan
hısım akrabalık)
duygusu oluşturdu! Senin Rabbin Kâdîr'dir
SAD
71
İz kale Rabbüke lil Melaiketi inniy
halikun beşeran min tıyn;
Hani
Rabbin Meleklere: "Kesinlikle ben
balçıktan
(su+mineral) bir beşer yaratacağım"
demişti.
Hicr
28
Ve iz kale Rabbüke lilMelaiketi innİY Halikun
beşeran min salsalin min hamein mesnun;
Hani Rabbin, melâikeye: "Muhakkak ki ben
kuru balçıktan, değişip dönüşen balçıktan
(hücre)
bir beşer halkedeceğim"
demişti.
Bu ayetlere baktığımızda en başta bahsi
geçen “insan” anlatımının beden yönü
,hücresel yapıdan oluşan yönü için “tıyn”
sözcüğünün kullanıldığını anlıyoruz.Tıyn
insan haline dönüşme potansiyelini
varlığında barındıran beşerin yani biyolojik
yapının hammaddesi...
Ancak Hicr 28 de geçen bir başka ifade tıyn
sözcüğününde önceki aşaması hakkında bize
bilgi vermekte.”MİN SALSALİN MİN HAMEİN
MESNUN” anlatımı bize “SALSAL” kelimesinin
kullanımı ile “tıyn” denilen
yumurta’nın ham maddesinin salsal olduğunu
anlıyoruz.
Salsal: 1-Toprak
(inorganik maddeler) ve su karışımından
meydana gelmiş, zamanla sıcakta suyu uçup
kurumuş ve içinde havanın dolaşabileceği,
sese dönüşebileceği boşluk olan cisim.
2- inorganik halden, organik hale dönüşmüş
nemli toprak
RAHMAN14
Halekal'İnsane min salsalin kelfahhar;
Yarattı insanı (bedenini) pişmiş
kuru balçıktan (elementler).
Rahman suresi 14. ayette bu anlatımı
destekleyen bir başka ayet.
Bu anlatımdan farklı olarak fatır suresinde
ise;
FATIR 11
Vallahu halekaküm min türabin sümme min
nutfetin sümme cealeküm ezvaca* ve ma
tahmilu min ünsa ve la tedau illâ Bi ılmiHİ,
ve ma yuammeru min müammerin ve la yünkasu
min umurihi illâ fiy Kitab* inne zâlike
alellahi yesiyr;
Allah sizi bir topraktan, sonra bir
nutfeden yarattı; sonra sizi çiftler (ikili
genetik sarmal) olarak meydana getirdi.
O'nun (genetik sarmaldan açığa çıkan) ilmi
dışında hiçbir dişi (üreten) ne hamile kalır
(üretim aşamasına geçer) ve ne de doğurur
(yeni bir canlı meydana getirir)... Bir
yaşam sahibinin ömür süresi muhakkak bir
kitapta (yaratılış genetik kodlarında)
yazılıdır! Muhakkak ki bu Allah üzerine çok
kolaydır.
Toprak sözcüğü için “turab” kelimesini
kullanıyor Kur’an.Aynı anlatım Mü’min
suresinde 67. ayette de göze çarpıyor;
MÜ’MİN 67
"HU"velleziy halekaküm min türabin sümme
min nutfetin sümme min alekatin sümme
yuhricüküm tıflen sümme liteblüğu eşüddeküm
sümme litekûnu şüyuha* ve minküm men
yüteveffa min kablü ve liteblüğu ecelen
müsemmen ve lealleküm ta'kılun;
"HÛ", odur ki; sizi bir topraktan, sonra
bir spermden, sonra bir alakadan (embriyo)
yarattı... Sonra sizi bir çocuk olarak
çıkardı; sonra olgunluğa ulaşmanız, sonra
yaşlılığı yaşamanız için ömür verdi...
Sizden kimi de daha önce vefat
ettiriliyor... (Bunların oluşu) takdir
edilen süreye ulaşmanız ve aklınızı
kullanmanız içindir
Şimdi bu toprağın çeşitli hallerinin
sıralandığı kelimelerden ‘turab’ aşağıdaki
ayeti de tefekkğrğmğze katarsak ‘insan’ adı
ile işaret edilen yapının inşası olan tüm
bilgi ve koşulları barındıran anlamına
geliyor.
NUH 17
VAllahu
enbeteküm minel'Ardı nebata;
"Allah sizi bir nebat bitirir gibi arzdan
bitirdi."
‘İnsan’ olma hakikatini taşıyan yapı
toprağın ‘turab’ olarak ifade edilen
halinden bir bitki gibi beslenerek vucut
bulmakta.Aynı ‘turab’ anlatımı Hz Adem ve Hz
isa’nın yaratılışlarına işaret edilen
ayetlerde de net bir şekilde geçmekte.
Ali imran 59
İnne mesele Iysa ındallahi kemeseli Adem*
halekahu min turabin sümme kale
lehu kün feyekûn;
Muhakkak ki, Allah indînde İsa'nın oluşumu
Adem'in oluşumu gibidir (İsa'nın oluşumu
Adem'in oluşumu gibiyse, Adem'in oluşumu da
İsa'nın oluşumu gibidir. Buna göre
düşünülmeli bu konu. A.H.). Onu topraktan
yarattı, sonra "Ol" dedi ve oldu
(topraktan-moleküler yapıdan meydana gelene
ruhun nefh olmasıyla insan hâline gelmesi
ile, ana rahminde moleküler yapıdan meydana
gelene ruh nefh olması suretiyle insanın
meydana gelmesi aynı şeydir).
‘Tiyn’ sözcüğü insanın bedeni biyolojik
yapısı için kullanılırken ‘turab’ın kullanım
amacı yukarıda da bahsi geçtiği üzere
farklı.Tiynin biyolojik beden yahutta
hayvani beden anlamında kullanımı için en
güzel örnekse aşağıdaki iki ayette verilmiş.
ALİ İMRAN 49
Ve Rasulen ilâ beni israiyle enniy kad
ci'tüküm Bi ayetin min Rabbiküm, enniy
ahlüku leküm minet tıyni kehey'etit tayri
feenfühu fiyhi feyekûnu tayran Bi
iznillah* ve übriül ekmehe vel
ebrasa ve uhyil mevta Bi iznillah* ve
ünebbiüküm Bi ma te'külune ve ma teddehırune
fiy buyutikum* inne fıy zâlike le ayeten
leküm in küntüm mu'miniyn;
İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek,
(O) diyecek ki: "Ben size Rabbinizden,
varlığında O'na dair işareti taşıyan biri
olarak geldim. Ben size çamurdan kuş
şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine
nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa
çıkartırım da) o biiznillah (o yapıda Allah
Esmâ'sının o şekilde açığa çıkmayı
dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve
cüzzamlıları iyileştiririm. Biiznillah
(onların hakikatlerini oluşturan Esmâ
kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim.
Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi de
size (Allah'ın bildirmesiyle) haber veririm.
Bu olayda, eğer iman ederseniz, size
(önemli) işaret vardır (Rabbinizin kudreti
hakkında)."
MAİDE 110
İz kalAllahu ya Iysebne Meryemezkür nı'metiy
aleyke ve alâ validetik* iz eyyedtüke Bi
ruhıl kudüsi tükellimün Nase fiyl mehdi ve
kehla* ve iz allemtükel Kitabe vel Hıkmete
vetTevrate vel'İnciyl* ve iz tahlüku
minet tıyni kehey'etit tayri Bi izniy
fetenfühu fiyha fe tekûnü tayren Bi izniy
ve tübri-ül' ekmehe vel ebrasa Bi izniy*
ve iz tühricül mevta Bi izniy* ve iz kefeftü
beni israiyle anke iz ci'tehüm bil beyyinati
fekalelleziyne keferu minhüm in haza illâ
sıhrün mübiyn;
Hani Allah şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa!
Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an...
Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül
Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim... Beşikte
iken de, yetişkin iken de insanlarla
konuşuyordun... Hani sana Kitabı, Hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i talim etmiştim
(bunlardaki ilmi, bilincinde açığa
çıkarmıştım)... Hani Bi-izni (iznimle)
balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun
içinde nefhediyordun da Bi-izni (iznimle)
bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve
cüzzamlıya benim iznimle şifa veriyordun...
Hani ölüleri benim iznimle hayata
çıkarıyordun... Hani İsrailoğullarını senden
engellemiştim! Hani sen kendilerine
delillerle gelmiştin de, onlardan hakikat
bilgisini inkâr edenler şöyle demişti: 'Bu,
apaçık bir sihirden başka bir şey değil!'"
Hakikati turab olan ve insan olan,yiyn
olupta beşer olarak kendini bulmayan için
Biiznillah kapısı açık.Belki de mayası
‘turab’ olanın ekberiyeti idrak edememesi
söz konusu değil çünkü kendi için
yarattığının hammaddesi belli...Hakikati
‘turab’ olanın ‘tiyn’e hükmetmesi ,ona nefh
edebilmesi de ayrı bir nokta...
Ve ‘turab’ sözcüğü için bir başka çarpıcı
örnek de Rasulullah tarafından iki farklı
olayda tekrarlandığı rivayet edilen Hz
Ali’nin lakabı olayı...
"Toprak babası(ebu turab) -veya- sahibi"
anlamında Hz. Ali'ye Rasûlullah (s.a.s.)
tarafından verilmiş bir künye.
Hz. Ali (r.a.) bu
künyeyi çok severdi; fakat zamanla
bu künyenin ona ait olduğu unutulduğundan
veya yeni müslüman olanlar tarafından
bilinmediğinden Emeviler döneminde bir zaman
hutbelerde bu künye anılarak kendisine
sövülürdü. İmâm-ı Müslim'in rivâyetine göre
(Müslim Fezâilü's-Sahâbe 2409)
Mervan'ın ailesinden Medine'ye vali tâyin
olunan biri Sahâbe'den Sehl bin Sa'da
gelerek Hz.
Ali'ye sövmesini ister. Hz. Sehl'in
çekinmesi üzerine ise "Allah Ebû
Turâb'a lânet etsin deyiver" der. Sehl
Hazretleri ise "Ali'nin
Ebû Turâb kadar hoşlandığı hiçbir isim
yoktu. Bu ismin verilmesine sebep olan
hâdise ise şudur" diye cevap verir ve
hâdiseyi şöyle anlatır:
åŸå¸–地å€:
İslami Forum, İslam Hakkında Herşey Bu
Forumda... |İslamSeli.Com
http://www.islamseli.com/c-d-e/22392-ebu-turab.html
"Rasûlullah (s.a.s.) bir gün kızı Fâtıma
(r.anha)'nın evine geldi ve Ali'yi evde
bulamadı. 'Amcamın oğlu nerede?' diye
sorunca sevgili
kızından 'Aramızda
birşey geçmişti. Bunun üzerine gündüz
uykusunu yanımda uyumadı da çıkıp gitti'
cevabını aldı. Rasûlullah da birine 'Git bak Ali
nerede?' buyurdu. Mescid'de uyuduğu haberini
alınca Mescid'e
varıp Ali'yi
yan tarafına yatmış ridâsı
bir yanından sıyrılmış ve vücudu toprağa
bulanmış şekilde buldu da 'Ebû
Turâb kalk Ebû Turâb
kalk' diye bedenindeki toprağı silkelemeğe
başladı."
Bu isimle ilgili olarak kaynaklarda şöyle
bir rivâyete daha rastlıyoruz:
Ammâr bin Yâsir der ki: "Uşeyre gazasında
Ali bin Ebı Tâlib'le iki yoldaştık.
Rasûlullah (s.a.s.) Uşeyre'de konaklayınca
Müdlicoğulları'ndan bazılarının su ve hurma
işinde çalıştığını gördük. Ali'nin isteği
üzerine bir müddet onları seyrettik ve sonra
uyuyakalmışız; Sonra
Rasûlullah gelip bizi uyarıncaya kadar orada
kaldık. Rasûlullah (s.a.s.) Ali b. Ebî
Tâlib'i topraklara bulanmış görünce "Ne oldu
sana ey Ebû Turâb?" dedi ve "Size en şakı
iki kişiyi bildireyim mi? Biri Sâlih
Aleyhisselâm'ın devesini kesen Semud'un
Uheymiri; diğeri de ey Ali seni
şöylece vuracak olandır" buyurup elini
Ali'nin başına koydu ve neresine kadar kana
bulanacağını da sakalını tutarak işaret
etti" (İbn Hişâm es-Sıre I-II;
600-601). Bu hâdise İbn Hanbel Hâkim Tabefi İbn Kesir Heysemî Taberânî
ve Bezzar gibi hadisçi ve tarihçilerce de
sahih olarak rivâyet edilmiştir.
Hz Ali ‘Ebu Turab’ künyesi haricinde bir de
Nisa 59 da gecen bir anlatımla ‘Ulul Emr’
ifadesi ile işaret edilen bir vasfa da
sahip.Ayet şöyle;
NİSA 59
Ya eyyühelleziyne amenu etıy'ullahe ve
etıy'urRasule ve ülil emri minküm* fein
tenaza'tüm fiy şey'in ferudduhu ilAllahi
verRasuli in küntüm tu'minune Billahi vel
yevmil ahır* zâlike hayrun ve ahsenü
te'viyla;
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Rasûle
itaat edin ve sizden Ulül Emr'e de
(Hakikat ve
Sünnetullah bilgisine sahip olarak hüküm
verme yetisine sahip olana)...
Bir şey hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz
takdirde -şayet Allah'a ve gelecekte
yaşanacak sonsuz sürece iman ediyorsanız-
onu Allah'a ve Rasûlüne döndürün... Bu hem
daha hayırlı ve hem de tevil olarak
(işin aslına,
uygunluğuna ulaşma bakımından)
daha güzeldir.
Ayet, Tebük Seferine çıkılırken Rasülullah
(sav ) Efendimizin Medine’de kendi yerine
Hz. Ali (kv) yi emir bırakması üzerine inzal
olmuş. Yani sizden olan Ulul Emr ile Hz.
Ali kast ediliyor nüzul sebebi olarak.
Ve bir de hadis;
İsa b.Yusuf
Hemedani, Ebi’l Hasan’dan o da Suleym b.
Kays’dan, o da Ali ibni Ebu Talib’den
Efendimizin şöyle söylediğini buyurmaktadır:
“Benim ortaklarım Allah’ın itaatini,
kendi itaatine eş kıldığı ve haklarında
sizden olan emir sahipleri diye beyan
buyurduğu kimselerdir: Onların sözünden
çıkmamanız gerekir: Onlara itaat ediniz.
Hüküm ve emirlerine boyun eğiniz.” Ben:
“Ya Resulullah emr sahipleri kimlerdir?”
diye sorunca O’da şöyle buyurdu:”Ey
Ali sen onların ilkisin:”
Tüm bu anlatımlardan sonra kendime soruyorum
Ben de ali makamı nerede,ulul emr hali ne ve
hakikatim olan ‘turab’ı ne kadar tanıyorum?
Ve bunları sorgulamamayı tercih edenlere bir
cevap yine o aynamızdan;
RUM
20
Ve
min ayatiHİ en halekaküm min türabin
sümme iza entüm beşerun tenteşirun;
O'nun mucizelerindendir-işaretlerindendir
sizi topraktan yaratması... Sonra siz, beşer
(kendini beden olarak kabullenen) olarak
yayıldınız (oysa halife olarak
yaratılmıştınız)!
Doğrusunu Allah(rasulu(ehli)) hakkıyla bilir