GAVS-İ A’ZAM’IN BİR KASİDESİ
Dostum bana şeref ehli
şarabından içirdi,
Beni sarhoş etti de vecdim üzere kendimi kaybettim.
Beni,efendimin kab-i kavseyn’inde oturttu,
Haslık minberi üzerinde en güzel oturuşla.
Bika huzurunda kutuplarla beraber hazır oldum,
Bir ara onlardan gaib olup yalnız müşahedeye koyuldum.
Aşıklar ancak benim artığımı içtiler,
Kasemde arta kalanı benden sonra içtiler.
Eğer benim içtiğimi içselerdi,yüce hazretin
Katında varılacak yerimin safiyetini görürlerdi.
Henüz o şarabı içmeden sarhoş
olarak akşamladılar,
Onun sademesinden de hayretler içinde kalıp gecelediler.
Ben dünyada bir ay’ım,başkaları ise yıldızlar,
Her yiğit işte bu kulu sever
de sever……
Benim denizim baştanbaşa bütün denizleri kuşatmıştır,
İlmim ise benden önceki şeylerle sonraki şeyleri içine
almıştır!
Sırrım diğer sırlar arasında na’ra atar,
Ra’d meleğinin ufukta bulutlara na’ra attırdığı gibi.
Ey beni medheden kimse,istediğini söyle korkma!
Sana dünyada da ahirette de emniyet vardır.
İzzet ve kurbetle zevk almak istiyorsan,
Beni sevmeğe devam et ve ahdimi muhafaza edip bozma!..
Hz. Abdülkadir
Geylani (Füyüzat-ı Rabbaniye)
Sevgili Pirdeşim, Muhabbedim,
Tüm Kalbimle…………
Ruh’ların
deryasında, Seyr varmış
Seyreden, Muhabbeti Salat-ı, Kabe’de seyredermiş
Bir Leyla, aydınlık Vechini güldürmüş
Ve bir Leyla daha, Vechini gülerek
suretlendirmiş
İki Leyla’nın arasında bir Ay yüzlü Mecnun
Bak yıkılan –toz olup savrulan o toprak heykel
hep Ben-i Adem’inmiş..
(ruhum latife yazmış)
*****************
ZITLARIN TOPLANMASI
İnsan sureti cem(toplanma) yeridir(bk.s.114)..O ,biri
zahir biri batın iki ayrı ikiliği cem eder.Batıni
ikilik,suretin içinde mevcuttur ve esas itibari ile
kişinin kendi hakkında sahip olduğu görüştür.Zahiri
ikilik ise suretler arasında bulunur;bu,kişinin başka
bir surette yansıtılmış olarak kendisi hakkında sahip
olduğu görüştür..
Batıni ikilikte erkek ve kadın aynıdır..Suretin manası
farklılık arz etmez:Ruh’un ve nefsin dişil ve eril
ilkeleri,her ikisinde de zahiri surete bakmaksızın
mevcuttur.Kabiliyet ve istidada dayanan farklar,ferdler
arasındadır..
Zahiri ikilik erkek ve kadının fiziksel suretlerinden
oluşur..Manevi yeniden bütünleşmede fiziksel suretlerin
rolüne dair Rumi şöyle der;”Fiziki suret,büyük önemi
haizdir;suretin ve özün birlikteliği olmadan hiçbir şey
yapılamaz.Kabuğu soyulmuş bir tohumu ekebilirsin,ama
yeşermeyecektir.Kabuğuyla göm ki büyük ağaç olsun.Bu
nokta-i nazardan beden,İlahi meramın tahakkuku için asıl
ve zorunludur..”(Mesnevi)
Böylece,zıtların cemini başarmak ancak suretler yoluyla
olur.Kadının sureti en yüksek özü ihtiva eder ve bu
yüzden İbn Arabi şöyle der:”Kadın, dünyevi güzelliğin en
yüksek biçimidir,fakat dünyevi güzellik,İlahi Sıfatların
bir tezahürü ve yansıması olmadıkça bir hiçtir..”Manevi
dönüşün başarılması,bu dişil suretin sembolik manasını
idrak ile olur..İbn Arabi devam eder;”Bil ki Hakk Teala
somut bir varlıktan bağımsız olarak müşahede edilemez ve
bir insan suretinde,başka bir biçimden çok daha mükemmel
olarak ve kadında da erkekte olduğundan daha mükemmel
olarak tecelli eder.”(Fusus,Muhammed Fassı)
Kişinin, Allah’ı onlarla müşahede ettiği somut
suretlerin yaratılışı,sanatın mevcudiyetinin esas
sebebidir.Sanatkar tarafından yaratılan suretteki
malzeme ve yaratma sürecinin kendisi,dişil ilkenin
yüzleridir.Eser orataya koyan iki rol
oynamalıdır:Tasavvur edilen fikrin pasif alıcısı olmak
ve doğmak üzere olana doğru aktif bir alıcı olmak.
Hem aktif, hem de alıcı olan kadın hakkında İbn Arabi,şu
hususu da ortaya koyar;Allah bir kadın vasıtasıyla çok
daha mükemmel olarak müşahede edilir(s.79).Evvela
erkek,iki dişil ilke arasında var olur.Kur’an şöyle
der:”Ey insanlar sizi tek bir nefisten (Hz. Adem)yaratan
,ondan da eşini yaratan ve her ikisinden de bir çok
erkek ve kadın üretip yayan Rabbinizden korkup
sakının.”(Nisa,1) Müfessirler,bu ayete istinaden şöyle
derler:”Adem’in karısı dişiydi,fakat kendisinden
Adem’in doğduğu ilk nefis de
dişiydi.”(T.İzutsu’dan).Yani Hz. Adem iki dişi ilke
arasında var oldu;kendisinden doğduğu nefis ve ondan
doğan nefis..
ikinci olarak Allah ya Aracı/aktif(şiirde Aşık olarak
ifade edilir)veçhesinde ya da Alıcı/pasif (şiirde Maşuk
olarak ifade edilir)veçhesinde veya her ikisinde birden
müşahede edilir(s.103).Böylece bir erkek Allah’ı kendi
suretinde müşahede ettiğinde dişil nefsin eril Ruh’tan
doğduğunu görür;bu Allah’ın aktif veçhede müşahede
edilmesidir.Öteki türlü Allah’ı pasif vechesinde de
müşahede edebilir,çünkü bir yaratık olarak kendi sureti
Allah’a nisbetle mutlak pasiftir..Fakat bir
erkek,Allah’ı bir kadının dış sureti vasıtasıyla
müşahede ettiğinde veya onun iç sureti üzerine düşünme
durumunda müşahede ettiğinde bu veçhelerin ikisini de
eşzamanlı olarak müşahede eder..İbn Arabi bu süreci
şöyle tarif eder:
”Erkeğin dişil ilkesi(nefsi)üzerinde tam kontrol icra
ettiği için,kadın suretinde tecelli eden Hakk,aktif
aracıdır.Bu,erkeğin,bir kadında tecelli etmiş olarak
Allah’a muti ve adanmış hale gelmesine sebeb
olur.Hakk,ayrıca pasif alıcıdır,çünkü bir kadın
suretinde görünmesinden dolayı erkeğin kontrolü altındır
ve onun emirlerinin subjesidir.Bu yüzden Allah’ı kadında
müşahede etmek her iki vecheyi de eşzamanlı olarak
görmektir ve böyle bir rüyet,o’nu kendini izhar ettiği
bütün suretlerde görmekten daha mükemmeldir.Bu yüzden
kadın yaratıcıdır,yaratık değildir.çünkü her iki nitelik
de (aktif ve pasif) Yaratan’ın Zat’ına aittir ve her
ikisi de kadında tezahür eder.”(R.Nicholson,mesnevi)*
(*”Kadın yaratıcıdır,yaratık değildir” ifadesi
Mevlana’ya aittir.Bunun dışındaki cümleler,Nicolson
tarafından İbn Arabi’nin Fusus’undan aktarılmıştır.)
Aktif ve pasif esas olarak aynıdır ve kişinin uyanmak ve
yolculuğa başlamak istidadı,her ikisine de
bağlıdır.İstidat,varlıkta mündemiç olan imkanları idrak
etme kabiliyetidir.İdrak etmek için alıcı olmaktır.Bu
alıcılık tam pasiflik değil daha çok “alma gücü”dür.İbn
Arabi şöyle devam eder:
”İki nitelik arasında hiçbir ayırım yoktur,çünkü alma
gücü olan alıcılık,eyleme gücüne mükemmel
eşittir,evvelkisi ikincinin hiçbir şekilde aşağısında
değildir.”(Fusus)
Bunlar ceme dahil olan tamamlayıcı
parçalardır.Zanaatkar,çamurunun dönüşümündeki imkanları
fiilen kavrıyor olduğunda malzeme alıcı
kalır;ancak,çamur zanaatkarın faaliyetini belirler.
Daire benzetmesine dönersek;çember dış surettir ki eril
ya da dişi olabilir..Her iki durumdan birinde merkeze
ulaşma “süreci”(yarıçap),bütün nesnelerin içindeki dişil
ilkeyi teşkil eder;bu
nefistir,harekettir,aşktır.Merkezin kendisi
Ruh’tur,akıldır,logos’tur ve bütün nesnelerin içinde
potansiyel güç halinde mevcut olan ve sadece cem yeri
olan insan suretinde fiile çıkarılan dişil ilkedir..
Bu şekilde, aktif olan, dişil ilke nefistir ve eril ilke
Ruh onun içinde yatar,Bakire Meryem’in içinde yatan İsa
(a.s )gibi..Zarf,ilk olarak manevi uygulamalar yoluyla
almaya hazır kılındığında ve idrak edilen
imkanlar(istidatlar,içteki arkelipler)geliştiğinde ve
büyüdüğünde dönüşüm vuku bulur.Doğum sancılarına
katlandıkdan sonra içteki Meryem,Ruh’u
doğurur(s.92).Süreç,dişil ilkedir;ilk doğan ise
erildir.İşte bu yüzden manevi dönüşümde yeniden doğuşa
sadece eril ilke doğabilir., çünkü dişil ilke sürecin
kendisidir.Ruh doğrultusunda,bu ilke Fatıma(s.93)olarak
kalır;bu,yeniden doğan ruhun içindeki bir potansiyel güç
halindeki yaratıcı dişi,Hz. Peygamber’in kızıdır..
Lale BAHTİYAR-“SUFİ/Tasavvufi arayışın dışavurumu
kitabından alıntıdır..”
**************************************************
* sadece müziği için :
http://www.orijinkutuphane.org/zitlarin-toplanmasi.html
***
*Hemen
tümünü erkek ressamların yaptığına emin olduğum güzel
bir eseri izleyelim mi?
http://www.saatchi-gallery.co.uk/blogon/mtvideobox.php?video_id=78
|