İçtiğimiz
suyun bu kadar önemli olabileceğini geçen yıla kadar
hiç düşünmemiştim. Kanın büyük bir kısmı (%80) su
olduğunu biliriz. Yine suyun besin maddelerinin
çözünmesi için gerekli olduğu kadar, besin maddelerinin
yakılmasını sağlayan reaksiyonlar için de gerekli
olduğunu da biyoloji derslerinden hatırlarız. Günde 2,5
litre su içtiğimizi varsayarsak bu 60 yılda 54 bin 750
litre su tükettiğimiz anlamına gelir. Bu da suyun bizim
için ne denli hayati bir öneme sahip olduğunu
gösterir.Her su bu konuda elverişli değildir.Kaliteli
alkali su veye alkalark su olması şart
Neden
alkali su? Bilim hastalık ve yaşlanmanın temelini insan
vücudunda bulunan asitlerin oluşturduğunu tespit etmiş
durumda. Şöyle ki; midede bulunan asit nedeniyle mide
çeperi bozularak vazifesini yapamıyor dolayısıyla asit
oranı yükseliyor ve tüm vücudumuzda olumsuz etkiler
yapıyor. Kılcal damarlar asit yüzünden çalışmıyor, kan
gitmeyince susuz kalmış tarla gibi olan o bölge yaşamını
yavaş yavaş yitirerek yaşlanmaya sebep oluyor.
Vücut asidik ortamı
nötralize etmek için Kalsiyumu kemiklerden alarak
kullanır. Bunun sonucunda vücutta yedek olarak
depolanmış alkali mineral dengelerine zarar verilir.
Sodyum, kalsiyum ve magnezyumun dengesini bozar.
Vücudumuzdaki asit oranı ne kadar düşük olursa o kadar
sağlıklı bir yaşam söz konusudur. Bu durum suyun nasıl
bir şifa kaynağı olduğunu göstermektedir.
Konuyla ilgili olarak yapılmış çalışmalardan tesit
edebildiklerimden bazılarını paylaşmak istiyorum.
1911 yılında Dr. Alexis Carrel bugün “Tavuk kalbi
deneyi” olarak isimlendirilen çalışmayı yaptı. Bu
çalışmada Dr.Carrel , laboratuar şartlarında , her 48
saatte yenilenen ve kolloidal Alkali besinler içeren bir
sıvı içinde tavuktan çıkartılan kalbi 25 yıl süreyle
yaşatmaya muvaffak oldu. Bu çok önemli bir buluş idi.
Düşünün ki planetimizde yaşayan her şey ölümsüz
olabilirdi. Hücrelere gerekli olan gıdalar verilerek ve
asidik artıklardan korunarak hücre süresiz
yaşatılabilirdi.
Fransız bilim adamı Dr.
Jacques Benveniste, 1980'lerde başlattığı çalışmalarında
suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde
ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet
ile aşırı hızda karıştırarak o maddenin yok olacağını
tahmin etmiş, ama hala maddenin suda mevcut olduğunu
görünce deneylere defalarca milyonlarca kez daha
sulandırarak devam etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da
suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok
olmadığını tespit etmiş. O zaman suyun yüklenen maddeyi
bir şekilde hafızaya kaydettiğini anlamış.
Bir başka deneyinde suya
bir zehir yerine sadece zehrin frekansını yüklemiş ve
aynen zehrin kendisi eklenmiş gibi içine koyulan
sinekleri öldürdüğünü tespit etmiş. Biyokimyevi
maddelerin yaydığı sinyal kaydedilip internet aracılığı
ile dünyaya yayılabilir ve bu sinyal biyolojik hücreleri
sanki gerçekte o madde varmış gibi etkileyip değişim
yaratır" demiş.
Masaru Emoto: Japon bilim
adamı "içinde su olan şişenin üstüne yazılmış veya
söylenmiş olan sözcükler düşünceler,suya çalınmış müzik
ve film ile suyun yapısal özelliği değişir” diyor bu
konuda yaptığı deneyler medya ve basında yayınlanmıştır
Suda
bulunan aktif oksijenin vücutta oksidasyona sebep olması
ile hücrelerin yapısını bozarak çok çeşitli hastalıklara
yol açtığı bilinmektedir. Dünya sağlık örgütünün (WHO)
bir deklarasyonunda “eğer hergün düzenli olarak
iyileştirilmiş alkali su içersek kanser dahil tüm
hastalıkların %80 oranında azalacağı tahmin
edilmektedir” Alkali su iyileştirme sistemini tercih
edip kullanmaya başladığınız andan itibaren en geç 2
hafta içerisinde olumlu etkilerini siz de bire bir
hissedeceksiniz.
Bu
araştırmaları her ne kadar Google’dan yapmış olsam da
bizzat deneyimlerimi aktardım. Stres ve kargaşanın hakim
olduğu toplum yapımızda aklımızı kullanarak yaşamak için
sağlıklı suya ihtiyac duymaktayız. Kanımızın ph
değerlerimiz 7,2-7,4 arasındadır. Öyleyse bu değerlerin
üzerinde su içmek gerekir.
Düşünceler ve duygular, vücut kimyamızı değiştiren güçlü
etkinliklerdir. Unutmayalım negatif ve pozitif yaşamak
bizim beynimizin eseridir. Mutlu insanlar daha sağlıklı
yaşarlar çünkü pozitif davranışlar mutlu bir ortam
yaratılmasına sebep olur, negatif düşünceler ve duygular
ise vücudumuzda asidik artıklar oluşturarak mutsuz bir
hayat yaşamamıza sebep olur.
Sağlıklı düşünebilme
sağlıklı bir hayatı ve ölüm ötesi yaşamda mutluluğu
getirir. Beden olarak tekamül etmeden yalnızca ruhen
tekamül etmek mümkün değildir. Beyin ve ruh nasıl
birbiri ile iletişimli olarak çalışıyorsa ruhun gıdası
beyindir. Sağlıklı bir beyin sağlıklı bir vücutta
bulunur. Kalın sağlıcakla…
Düzenleyen
Gönül Doğan |