ŞÜKRED-İ-yorum VE
düşü-NÜ-yorum MASALI -3-
Nur Cihan
 
 

uyanmak ve gözünü açmak istersen ve kalkıp harekete geçmek istersen……

Biz kapıdayız …kapındayız…..
……………………………………………………………….
çocuğun hemen hiçbir yakını masallarını okumamıştı ve  bilmiyordu..çocuk bundan büyük mutluluk duyuyordu ve Yaratan’ına teşekkür ediyordu..bu tarz, onun en sevdiği haldi..böyle devam etsin isterdi inşallah ve amin..geçen gün, çocukları dediler ki:”hani sen bizim için masallar yazıyordun ya, merak ettik, okumak istiyoruz..”sevinen  çocuk anne, birkaç masal kağıdını onlara uzattı..en çok on dakika sonra, odalarından müzik sesleri gelmeye başladı ve masalları başucuna kondu:)dediler ki:” sen, zaten, bu masalları biz büyünce okuyalım diye yazıyordun değil mi?..biz hiç okuyamadık hem de anlayamadık..”

gülümsedi anne:”evet. o masallar 35-40 yaşınıza geldiğinizde okumanız için…”çocuk kalbinde ümit hisseti.demek ki çocukları masalı hatırlıyorlardı ve bir gün dışarıda hiçbir şey olmadığını anladıklarında ve kendilerini öğrenmek istediklerinde, genetik yapılarının taşındığı annelerinin onlara ne anlattığını da öğrenmek isteyeceklerdi..

işte çocuklar.. o gün geldiğinde, bu masallar, size çok şey anlatacak ve çok ağlatacak biliyorum..büyük ihtimal, çocuk ve masalın içindeki  kişiler yaşamıyor olacaklar ve böylesi daha güzel, anlayacaksınız..bu yol özlem ve hasretle gidiyor...Onlar hep sizinle hissedeceksiniz.şimdi Hiçç anlaşamıyoruz ama o zaman Hepp anlaşacağız inanın:)

Kelebeklerimden biri, muhakkak sanatçı olacak inşallah ve amin..ve ben ondan bir şey istiyorum.aslında ilerde teknoloji çok gelişeceğinden hepiniz yapabilirsiniz sanıyorum. Ben ise bunu yapamam.. hiçç ilmim yok..ama hayal edebilirim..siz benim hayalimi gerçekleştirmek istemez misiniz?.istiyorum ki, bir İnsan-ı Kamil’in sohbetini bilgisayarda notalara dökün ve o notaları ve tüm geçişlerini renklendirip- tonlayın..ve sadece tıklayın.inanıyorum ki İlah-i müziği dinleyeceksiniz..Tanrı’nın kelamı.. SOHBETLER, o anlık doğuşlardır.ve ben, rehberimin sohbetini ne kadar dinlersem dinleyeyim, her defasında yeni şeyler öğreniyor –yeniden ona doğru akıyorum..o ses ten başka hiçbir müzik artık bana iyi gelmiyor..ve her şey sanki o ses..müzik…ahenk..ritim..estetik..bunu benim için yaptığınızda, bu muazzam müzikli filmi beraber izleyeceğimizi düşünüyorum ve şimdiden çokk teşekkür ederek şükrediyorum..


tasavvufta  insan, kulağından doğar ve kulağından ölürmüş..İnsan-ı Kamillerin sözleri İlahi Kelam’dır ve kişiyi hem öldürür, hem diriltir.. hele onların nazarına denk gelmek, kişinin başına gelecek en güzel şeydir..Allah, size de nasip edecek inşallah ..çünkü onlar her yerdeler ve hep var olacaklar..(Evvel Zaman’ın hep dediği gibi:” her iki kişiden birini Evliya=Allah dostu görüyorum.”Zaman’da sık sık:” lafı tersinden anlayan evliyaları anlatıyor..”demek ki iki tür Allah  dostu var..biri lafı düz anlıyor, diğeri tersinden..bu gerekli çünkü bir kumaş dokunuyor ve bunun için;ipliklerin bir ters bir yüz atılması lazım ki, kumaş olsun..İlahi Hikmet..)yeter ki İnsan-ı Kamil’e niyet edin ve o niyete sadık olun..kitaplardan malumat-ilim öğrenilirmiş ve gerekliymiş ama irşad=reşid olmak-doğruyu-güzeli görmek diriden-izinliden olurmuş.HER GÖREN, GÖSTEREMİYORMUŞ MESELA unutmayın olur mu?.ona mürşidi hediye etmiş ve göstermiştir ve o ölene dek yazar çizer çünkü Allah verdiğini geri almak huyuna sahip değilmiş..ama her gören irşad ehli değilmiş..onu ömrün boyunca okusan bile yine anlayamaz ve göremeyebilirmişsin.. çünkü göstermek, herkesin harcı değilmiş..ve İnsan-ı Kamiller canlı kitaptırlar..bunu ancak yaşadığınızda anlayacaksınız..sizi seviyorum ve şükredip teşekkür ediyorum..bize bu günleri nasip edene….

*********
uzunnnn zamandır tv de film izlemeyen çocuk,içinden geldiği için bir filme takılmış..son zaman ressamlarını anlatan bir filmmiş.(taşındığında, eğitimini almadığı ve berbat resim yaptığına inandığı için malzemelerinin çoğunu hiç bakmadan çöpe atmışmış çocuk..anlamış ki resim onu kesmezmiş.. masalların kural tanımaz-kolay, kopyala yapıştır oluşu- hayal gücünün sınırsızlığı-hesapsız ve kitapsız, daha eğlenceli ve daha boyutlu oluşu.)işte bu film de çok sanatsalmış.orada geçen bir cümle hiç aklından çıkmıyormuş..çünkü o tesadüfe asla inanmazmış…diyormuş ki ressamın eşi, ressamla kavga ederken:”bir ressam ne yapar?bir ressam ne yapar?..”ressam tüm hiddeti ile bağırıyormuş:”HİÇ KİMSENİN GÖREMEDİĞİ NÜ RESİMLER YAPAR.”harika bir cümle değil mi? ve ne doğru..sadece Sen’in gördüğün mesela:)

bu filmde çocuk, tv de olan değişiklikleri de gözlemlemiş..kaç senedir doğru düzgün gazete de okumadığı-haberde izlemediği için olan biten her şeyden habersizmiş..dünyanın merkezi kendisini sanır ya hep insan; aslında hem öyle, hem değilmiş..öyleymiş çünkü;her insan DNA sın dan, hücresine ve parmak izine dek eşsiz ve benzersiz TEK miş..öyle olduğu halde, TEK olmasında hiçbir mana yokmuş..bir ve beraber olduğunda  ancak tablo derya deniz anlamındaymış..öyle bile olduğunda sonuç yaratılmışsın ve sana verilmiş sınırlı bir akılla Yaratan’ın sınırsızlığını asla idrak edilemez olduğunu  öğreniyormuşsun mesela..(burası akla akılla veda edilen alanmış.. aşk geliyor sanırım,  kim bilir?)yani sen Allah değilsin ve olamazsın.. sınırlı aklınla nasıl olur ki, Allah gibi düşünebilirsin değil mi?yaratılmış YARATAN ı nasıl düşünebilir ki?ama Allah’ı hiç akıldan çıkartmadan Allahlı düşünmek en doğrusu imiş..günahta ve sevap ta hep, Allah razı mı diyebilmekmiş tüm mesele..Allah benden razı mı?

her şey, sen olsan da, olmasan da devam ediyormuş..kimsenin umurunda bile değilmişsin..yani hayat sürmesi gerektiği gibi saat gibi işliyormuş.çocuk bu konuda genişmiş,hiçç alınmıyormuş..çünkü o senelerdir hayran olduğu bir fikre sahipmiş bunu da Hz. Arabi’nin kitaplarından öğrenmiş..her şey, hem senin dediğin gibi doğru, hem de benim dediğim gibi doğruymuş ama aslında ikisi de değilmiş..hakikatte sadece Allah’ın bildiği ve dilediği doğruymuş..ne güzel bir düşünce sistemi değil mi?..her şeyden kişiyi kurtarıyor..çok sağlamcı gidiyoruz bu halde..o halde bu kainat sahnesinde yaratıldığım ve oynamam için, bir rolde bana verildiği için çokk şükrediyor ve teşekkür ediyorum..

filmde; dahilikle delilik arasında gezen bu müthiş yetenekli sanatçılar, habire sigara içiyorlarmış..ve sanırım kanunlar yüzünden sigara olan her yere böyle acaip bir buut koymuşlar..yani filmi mahvetmişler..oysa sigara içince adam kimseye bir yapmıyormuş kii..aklıda yerindeymiş..filmin hemen her anında içkileri devirirken –şuurlarını gideren, ellerinde kadeh ve şişeler uçuşurken ve uyuşturucu içerken ve sık sık sapıtırlarken asla buut konmuyormuş..çocuk bu traji komik kanunları çıkartan beyinzedelere çokkk şaşırmış…neden?neden?ahhh neden?el cevabbb:)yoksa buda mı sanat?artık daha çok tv izleyeceğim..zekamda belki artış olur..geçen bir tanıdığım, ünlü bir dizide içki içilen bardaklardan aldı..o dizide, sürekli bu bardaklardan içki içildiği için fiyatı çok yüksekti bardakların..komik değil mi şimdi ,yani,teşvik değil mi?. Bu bardakların ve şişelerin üzerine” dikkat, içince şuur gidebilir.. kontrolsüz içerseniz, sapıtarak sonra çokk pişman olacağınız, akla hayale gelmedik şeyler yapabilirsiniz” diye neden yazmıyorlar anlamıyorum…

aslında bu traji komik mevzuyu; belki de daha evvelde kaç kere duymuş,bir kerede deneyimlemiş miş mesela..makam sahibi-yada çok para sahibi görgüsüz bazı zevat davetlerinde, cahil dindar-yobaz-ezik sandıkları Müslümanları ki; kendi nüfüs kağılarında da Müslüman!! yazıyormuş…verdikleri davetlerde içki servisi yaparak içip içmediklerine bakarak, onları, horlayıp horlamayacaklarına karar veriyorlarmış....geçen bir dr. dan yine böyle bir üst düzey davet dinlemiş..ne salakça olduğunu yazıp geçmek isterim..Allah’ından,Peygamberinden,Müslümanlığından utanan ,İmanından habersiz olan bu adamcıklara sadece gülüp geçeriz değil mi.?kusura bakmasınlar benim için, “ileri” de değiller ne yazık ki.ve ben yaşlandım. ömrüm gelip geçiyor artık onları ne dinliyorum ne okuyorum ne de seyrediyorum...kara mizahlar sadece..

bu filmde bunu ispat ediyordu zaten..ama dahi-deli sanatçıların beyinlerinin hali çokkk özeldi bence..yetenek muazzam bir Allah vergisi..sanatçılar öyle olmasalardı bu dünya bu kadar acaip-güzel-cazibeli olmazdı değil mi?bu filmi izlediğim için ve böyle komik kanunlardan haberdar olduğum için çokkk teşekkür ediyor ve şükrediyorumJYeşilAy bence yarım çalışıyor(hilalay:), ya sizce?kominist rejimlerde çok alkol var mesela beyni uyuşturduğu için,  düşünemeyen toplumlar kolay idare ediliyor sanki..yeşilay içkiyi ve uyuşturcuyu TEKELine almış sanki..neden?
**************

işte çocuk da hayatının dörtte üçünde değişik tarzlarda, saçlarını bir bez parçası ile örtmüş biri olarak; şu uzunnn yıllardır süren, başörtüsü hakkında konuşmakta kendi adına,kendisi için,yetkin olduğunu bir avam olarak hissediyormuş.çocuk, bu hakkını şimdi yazarak kullanmak istiyormuş...demokrasilerde, halkında söz söyleme hakkı varmış..bir türlü çözüm bulamayan erkek cinslerinin ve çok az nadir birkaç başörtülü kadının ve örtmeyen pek çok kadının sık sık fikri medyada alınıyormuş ve hiçç sonuç yokmuş…bu oyun çokk çirkinmiş..bu konu hiç bitmeyen bir konu olduğundan herkes gibi çocukta çokk sıkılmış..üstelik gözlemlere göre, hemen çoğu erkek bu saç örtüsünü hak etmiyormuş ki; kadınlar neden kapandıklarını bile bilemiyorlarmış..çünkü Tanrı’yı yatırıp uyutan fakülteden kesin ve kararlı açıklama gelmiyormuş nedense..ve hayatın içinde olan şu imiş ki ,erkeklerin(müstesna kısmı hariç) hemen çoğu, aile yada ilk cahil imanları ile eşlerini kapalı seçiyorlar daha sonra para ve makam-şöhret arttıkça onları beğenmiyorlarmış..şık ve havalı yerlerde teşhir edecekleri ve nefislerine hoş gelen hanımlarla olmak istiyorlarmış..bakın etrafınıza mesela eşi kapalı olan makam sahiplerine hemen çoğu yalnızdır..yakıştıramazlar..(yada o  hanımların tercihleridir-aslında çokkk incinmişlerdir genelde..ortada olmayı sevmez hemen çoğu.bıkmışlardır..yorgundurlar..ve çokk haklıdırlar..)

erKEKler ise zamanla da bu yanlızlıklarını bilgisayarlarında bir tık mesafesinde -vicdanlarında kalanları ise zuhura çıkartarak devam ederler değil mi?…her yerde var ..kendimize baksak bile yeter..işte bu sıkıcı durum çocuğu çokkk sıkmış bir ara..ve yine seri halinde olan bir zat ın kitaplarında okumuş ki başörtüsü yok..hayret etmiş. Çünkü, bu tasavvuf kitabından çokk şey öğrenmişmiş çocuk..ve artık saçlarımı, emeklilik vakti kadar örttüğüm için, başımı özgür bırakabilirim diye düşünmüş..çağdaş olmak işte bu kadar kolaymış-adam sayılmak ve beğenilmek..yaptığından mesul tutulmuyormuşsun o zaman..serbestsin yani..sevabı ve günahı bende, diğer başını örtenlere yükleyebilirim demiş o zaman…kalbim temiz derim.. bu bana yeter.

Evvel Zaman’a gittiği bir sabah O’na bunu sormuş..yeni mürşitlerin bile çoğunun hanımın başı açık ve onların çoğu örtü yok diyorlar ve biliyorsunuz örtenlerin içine bulundukları hali?
yaşlı ve hasta bedeni yatakta uzanmış olan Evvel Zaman birden yataktan doğrulup ve ilk kez çocuğa azarlarcasına sus işareti yapmış..ve ellerini olumsuz sallayarak demiş ki:”sakın bana onları anlatma..onlar zamane mürşidi.. hepsini biliyorum..hepsinden haberim var..”ve takkesinin altından bir tel saçını tutarak çocuğa göstermiş:”saç o kadar değerlidir ki, tek bir telini bile göstermezsin” demiş..ve çocuğun kalbi bu konuda artık hiçç bozulmamış..o söyleyince her şey sükun oluyormuş çocuk için..mesela hayatının çözülemeyen bir düğümünü kesip atmak istediğinde, o istediği için hiçbir hakkını kullanmadan beklermiş çocuk..

bazen ilim sahipleri insanları senelerce zorlayan ve hayatlarını heba eden kararlar veriyorlarmış nedense ve pek çok kadının hayatı-duyguları-inancı ile bile bile oynuyorlarmış..esas, o kadınların doğurduğu ve büyüttüğü evlatlar bile annelerini beğenmiyorlarmış, modern değil  diye..kimse bu vahim hali nedense konuşmuyormuş, neden?ve çocuk Allah’a  çok sormuş bu konuyu..samimi bir ihlasla-acziyet ve gözyaşı ile sorunca muhakkak cevap gelir diyorlarmış ya(hani Allah duygusuzdu?..O, duygusuz olsa, bizde bu kadar duygu ne arıyor peki?O’nda olmayan bir şey bizde nasıl oluyor peki?ve neden Hz Peygamber, Kur’an okurken gözyaşı dökmemizi istiyor.. gözyaşı dökemeseniz bile dökenleri taklit edin demiş  mesela, neden?) ..

çocuk,rüyasında Hz. Rasul’u görmüş..lütfetmiş şeref vermiş..üzerinde beyaz hırkası ve başında dizlerinin üzerine dek inen beyaz baş örtüsü varmış..onların iki ucunu alıp, bir de mübarek omuzlarının arkasına atmış..kalbine gelen mana ise şu imiş ..yüz açık olacak..demek ki yüz açık olduktan sonra istediği gibi başını örtebilir-örtünü dolayabilirmişsin..çocuk bu cevaba inanılmaz sevinmiş ve kalbini ferahlatan bu cevabı kaydetmek istemiş..çünkü kendisi gibi pek çok kişinin kalplerinin yaralı olduğunu biliyormuş..ve bunu onlara; kendisine hediye edenden, hediye ediyormuş..aslında kadınlar saçlarını erkeklerden korunmak için örtmüyorlarmış..bunu anlamak çok güzel bir şeymiş..kadının manası çok değerli olduğundan, manasını korusun diye gerekliymiş..en önemlisi de Allah dilediği için..söz dinlemek için..madem ki gaibe-bilmediğimize iman ediyoruz bunu tam gerçekleştirince Allah da bize bilmediğimizi öğreteceğini söylemiyor mu?

 

erkeklerin gözkapakları varmış!!? örtmeleri gereken.. anlayan için tabii.. baş örtmek çok ağır-nefse zor gelen bir şeymiş..örtü yok demek yanlışmış..oysa ben yapamıyorum,işim dolayısı ile,eşim dolayısı ile,nefsimden dolayı,ailemden dolayı ve sonsuz bahane ile Allaha yönelerek bahane sürülse, zaten Allah affetmek için bahaneleri de yarattığından iş farklı olurmuş..lakin kesin, örtü yoktur deyince işin rengi de değişiyormuş tabii..var ama ben yapamıyorum bu kadar basit…günah işlerken bile Allahlı olunursa yani Allah biliyor ya ben hatalıyım ama o affı sever, çok af eder  dense başka, hayır yok öyle bir şey dense, başka oluyormuş..
 

örtü hakkında kuruntulu olduğu o dönemde bir cevap daha gelmiş çocuğa; tv de meal dinlerken.. aslında bu farkındalıkmış..

Nur Suresinin(içinde örtün emrinin de olduğu) ilk ayeti diyormuş ki:

1.    (Bu) Bizim inzâl ettiğimiz ve (hükümlerini üzerinize) farz kıldığımız bir sûredir. Belki düşünüp öğüt alırsınız diye onda açık seçik âyetler indirdik.

İşte bu apaçık bir delilmiş..ve çocuk bunu bir toplantıda; akademisyen, Tanrı’yı uyutmayan Ehl-i Tasavvuf bir Mesnevihan’a söylemiş..hoca,Kur’an-ı getirtmiş ve ilgi ile ayeti sesli okumuş..teşekkür etmiş çocuğa:” bunu inceleyeceğim ve bakacağım” demiş..çocuk:” bu ayet ortadayken, neden senelerdir ilahiyatçılar tv den bize bunu söylemediler ki-bizi birbirimize düşürdüler-kafalarımızı karıştırdılar?” diye sormuş..hoca :”inan haberleri yok,farkına bile değiller.. inan “demiş ..

çocuk yarım yamalak örtünse de, bu kadarını yapabildiği için kalbi müsterihmiş.yapamasak ta yolunda olmak mesele..ama tuhaf ki, insanlar da acaip düşünceler varmış..mesela kendileri de Müslüman oldukları halde başını örtenlerden kendilerinin hiç yapmadığı pek çok düzgün davranışı bekliyorlarmış..bir bez parçası ahlakı hemen düzeltiyorsa neden örtünmüyorlarmış ki?..mesela ben ömrümün dörtte üçünde örtündüm ve ahlakımdan hiç emin değilim, kolay mı?kalp en kolay dönen, bozulan yerdir unutmamak lazım.. kalbin kelime manasına bakmak lazım..günah işlemeyi Allah yasaklamamış ki..sen nasıl ve ne kadar günah işliyorsan bende aynen işleyebilirim yani..Allah hiç günah işlemeseydiniz sizi helak eder ve günah işleyen ama tövbe eden topluluklar yaratırdım dememiş mi?sen kim oluyorsun?..kendini yargılasana önce, değil mi?bana gerici diyorsun oysa beni reddederek sen gericilik ediyorsun..ilk evvela insan çıplakmış ve ilerledikçe-MEDENİLEŞTİKÇE(bedenileştikçe ise çıplaklaşıyoruz tabii) örtünmüş..mesela eskiden Herodot tarihinde okumuş çocukcağız:” Turuvalı Helen hem örtülüymüş, hem de peçeli..çünkü o asil olduğu için tebanın onu görmesi yasakmış..kumaş da çok nadide bir şey olduğundan eskiden örtü en ileride olanların harcıymış anlayacağımız..”bu konuda yazabildiğim için çokk şükrederek teşekkür ediyorum..:)

bir de yaklaşık yirmi sene evvel gittikleri bir seyahatten dem vurmak istiyormuş çocuk..onca senedir kalbini sızlatan büyük bir utanç duyduğu hatıraymış bu..bize islamı iyi öğretemedikleri-ibadetleri hiç sevdiremedikleri için-onlardan utanç duyurdukları için için …çoğu kişi gibi çocuk da dışarıda namaz kılmaktan, dinden imandan bahsetmekten utanıyormuş eskiden..bugün biliyormuş ki;  o vakitler, alnı secdeye değmesine izinli değilmiş..Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin mekanına gitmişlermiş..bir ramazan vakti imiş..hepsi oruçlularmış, lakin namaz yok tabii:)orada tarihi bir camii varmış..çocuk başını camiden içeri uzatmış..her yer halı  ve üzerlerinde kat kat seccade ve postlar varmış..

camii var-post var-imam var tek bir namaz kılan yok…ve ezan okunuyormuş..çocuğun kalbi öyle çok camide namaz kılmak istiyormuş ki ama içeri adımını atamıyormuş nedense..o sıralar, demek ki, Allah, onu namaz kılmaya layık görmüyormuş….ve etraf kasvetli-karamsarmış..el arabalarında acaip kasetler çalıyormuş- ilk kez duyduğu kasvetli müzikler yayılıyormuş..insanlar da inanılmaz karanlık kasvete sahiplermiş..ve çocuk o vakit her şeyden habersizmiş..camiiye tek bir kişi namaz kılmaya gelmemiş..çocuk bakmış ki hoca tek başına kılıyor..kapıdan öyle hüzünle baktığı halde, namaz kılmaya girememiş..

geçen biri ile bu hali konuşmuş..o kişi o camiyi yeni ziyaret ettiğini ve  aynı halin devam ettiğini-kendisinden başka namaza gelen olmadığını anlatmış çocuğa..çocuk buradan onu selamlıyormuş..ne mutlu size diyormuş.işte çocuk bu adlandıramadığı tarifi zor burukluğu kaydetmek istemiş ki affedilsin inşallah ve amin..artık kalbinden bu hatıra kalksın istediği için yazıyormuş..

Ve onları bir “rehber dede” karşılamış..avucunu uzatmış..içinde çekirdek varmış..biz oruçluyuz demişler yolcular..peki demiş dede ve onlara rehberlik etmek istediğini söylemiş..ve onları gezdirmiş..Hacı Bektaş-ı Hazretlerinin kabrine gelmişler ve dede demiş ki ..durun bakalım burada mı? ve eğilmiş..”evet” demiş “burada, hadi eğilin ve koklayın..”yolcular tek tek koklamışlar..çocuk ilk kez böyle bir şey deneyimliyormuş..gülsuyu ile ıslatılmış taze toprak kokuyormuş..çok şaşırmışlar ama hepsi sanmışlar ki; oraya, dede, koku döktü:)zamanla onların yaşları ilerledikçe ve türbe ziyaretlerine başlayınca anlamışlar ki o koku pek çok türbede ve kabirde var..bu ilk koku deneyimi için teşekkür ediyorum ve şükrediyorum..

Ve rehber onları bir tepeye çıkartmış..burada bir mağara varmış ..”Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin inzivaya çekildiği mağara”” demiş dede ve tepesinde bir küçücük delik varmış mağaranın..dede:”insanların çoğu cahildir..yaşlılar,hamileler,hastalar filan zorla bu delikten geçirilmeye çalışılır..geçerlerse günahları af olur sanıyorlar ve çok sakatlıklar oluyor “demiş..çocuğun grubundakilerin bir kısmı da bu delikten ite kaka geçmeyi başarmışlar ve çok sevinmişler..
ve az ötedeki öbek halindeki içki şişelerin göstermiş tur rehberi dede:”işte, bu da başka cahillikleri .ar-ı namusu şişeyi yere çaldım edebiyatı var ya işte onu uygulamak için buraya içmeye geliyorlar..içip içip şişeleri atıp kırıyorlar,kavga çıkartıyorlar” demiş..yolcular tasavvufun adını bile bilmediklerinden sadece turistik bir gelenek gibi bakmışlar tabii..işte bugün bu adamlar Hz. Ali’yi, Hz. Hacı Bektaş-ı Veli’yi,Hz. Mevlana’yı ,Hz.Yunus’u çalıp sahip çıkmaya çalışıyorlarmış ve kimse çıkıp ya diğerleri?.. yahu, siz  kimsiniz demiyormuş. Kur’an ‘da korunmuş olan Hz. Peygamber’in mahremine,müminlerin annesine;Hz. Aişe’ye küfredebiliyorlarmış.neden? diyebildiği için çocuk şükrediyormuş.. neden?haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diyen Hz. Peygamber için.. çocuk, ancak bunu yazabildiğine çok teşekkür ediyormuş..

“Allah yolunda ölenlere ölü demeyiniz, onlar ölü değildir ..Allah onları sizin bilmediğiniz bir şekilde rızıklandırır “anlamında bir ayeti hatırlamış çocuk..ve bunu tefekkür etmiş..neden normal kabirlere hemen kimse gitmezken Allah dostlarının; isterse dağ başına olsun, daima ziyaretçileri oluyor? hiç düşünmüyor muymuş bunu yasaklayanlar ve inanmayanlar.. anlayamıyormuş çocuk..ve Hz. Ahmet Kuddusi’yi düşünüyormuş çocuk..Zaman:” neden korkuyorsun ki?..oldu mu bir şey?” demiş..”hayır, olmadı “demiş çocuk..”o zaman korkma .bir şey olmaz” demiş Zaman..çocuk, babasına Ahmed Kuddusi Hazretlerini anlatmış..”neden o kadar celalli,insanı yakacak kadar celalli bakıyordu” demiş..babası anlatmış..ve demiş çocuk:” peki o kadar celalli ve heybetli bir adam o incecik sözleri nasıl yazmış” diye sormuş..”muhabbetinden ,O’nda aşk galipti, o yüzden..”ve çocuk sormuş “nasıl bedenleniyorlar peki “demiş..”oooo demiş ..çok kolay onlar için, bu çok kolay..biz anlamıyoruz..ayet var..onlar Allah tarafından bizim bilmediğimiz şekilde rızıklandırılıyorlar..””yine gelir mi “demiş çocuk..”gelmez mi, hem de ……….”çocuk bu yolda hata yapmaktan korktuğunu söylemiş..Haybabam :Allah  yolunda hata olsa bile, Allah, O’nu öğrenmek istediğin için, o hatayı saymaz ve doğrusunu öğretir ..korkma demiş..aynını Zaman’da hep söylüyormuş zaten..

çocuk BELA kelimesi üzerine düşünmüş ve gönlüne düşenleri anlatmış..sonra BEKA kelimesine geçmiş ve ikisini birleştirmiş..Babası:”dur.. bunu düşünemiyorum..ilaçlardan.. gidip uyuyayım, sonra konuşuruz.. toparlayamıyorum” demiş..”hayır gitme” demiş çocuk “şimdi halledelim.uyursan kalkamazsın..” ve kardeşinin bir gün evvel söylediği bir nefesten bir cümleyi hatırlayarak söylemiş..”hah” demiş Haybabam “şimdi oldu..”çocuk altın vuruşu için; eBEsine , soBE demek istiyormuş şimdi ve sevinçle OLeyy OLeyyyyyy diye içinden çığlık atıyormuş..çocuk masalıma senin Melami meşreb olduğunu yazacağım tamam mı? demiş “yazma”… “yazacağım demiş çocuk.. “yazma” demiş Haybabam..”ne yazayım? demiş çocuk..”zırdeliydi diye yaz “demiş..ve çocuk yazıyormuş “biz zırdeliyiz ya siz?”

Çocuk gece yürüyüşlerine ilk başladığı gece ,gölette, ışık ve müzik gösterisi suyun üzerinde sahnelenmiş..bu gösteri, ilk çıktığında, ne kadar değerliymiş birkaç yıl evvel mesela.şimdi kimse yokmuş.. boş parkta,çocuk ve birkaç kişi banklara oturup izlemişler..çocuk suyun üzerinde bu ses(müzik) ve ışığın(renklerin)- (holoğram)ilk izleyişinde hayranlıkla ağlayışını unutmamış..hikayesi şu imiş gösterinin..su damlacıkları –ilk deniz canlıları-hücreden hayvana ve insana geçiş ve ilerliyor.. ilerliyor dans eden kadın ve erkekle gösteri bitiyor..ilk olduğunda ne gizemli ve kıymetliymiş bu gösteri.çocuk düşünmüş; bir şey ne kadar çok bilinirse, ne kadar ortadaysa o kadar görünmez ve bilinmez oluyormuş..insan açıkta olanı karalıyor ve horluyormuş..çünkü insan hep gizem ve sır peşindeymiş..ortada olana, bedava olana” aa.. bunda bir şey yok” deyip bakmıyormuş bile..kıymet bilmezlik buradan geliyor demek..doğamız böyle demek değil mi?kendimden biliyorum tabii….o yüzden, sır sır deyip merak celbederek kitleleri sürüklemek lazım mış..sırsız olunca kimse bakmıyormuş zaten..o yüzden tasavvuf ehli-eğlencesi tevhid olanlar kendi aralarında eğlenip duruyorlarmış.. çocuk bunu yeni anlamış..

biliyor musun?
artık korkmuyorum sayende
Ve Nur’a niyet ettim
Sen gelmiştin
hani, “sor” demiştin ya
“sor Bana”
“ne sorayım?” demiştim
Nur’u sor “demiştin hani..

”işte soruyorum”
“Nur”  nedir?
Sen varsın

Ve ben yokum..

Sen’in öğrettiğini ve Sen’in dilediğini
ancak Sen’den bilebilirim..
Sen’i sonsuzca ve Zamansızca ve Mekansızca….
çok şükrederek ve çok teşekkür ederek, sadece seviyorum..

Sen’i sevmeyi öğrenmeyi seviyorum…yalnız çokk özlüyorum, çok özlüyorum...

 

 
 
Nur Cihan
08.07.2009
nuralem7@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com