uyanmak ve gözünü açmak istersen ve kalkıp harekete
geçmek istersen……
Biz kapıdayız …kapındayız…..
……………………………………………………………….
çocuğun hemen hiçbir yakını masallarını okumamıştı ve
bilmiyordu..çocuk bundan büyük mutluluk duyuyordu ve
Yaratan’ına teşekkür ediyordu..bu tarz, onun en sevdiği
haldi..böyle devam etsin isterdi inşallah ve amin..geçen
gün, çocukları dediler ki:”hani sen bizim için masallar
yazıyordun ya, merak ettik, okumak istiyoruz..”sevinen
çocuk anne, birkaç masal kağıdını onlara uzattı..en çok
on dakika sonra, odalarından müzik sesleri gelmeye
başladı ve masalları başucuna kondu:)dediler ki:” sen,
zaten, bu masalları biz büyünce okuyalım diye yazıyordun
değil mi?..biz hiç okuyamadık hem de anlayamadık..”
gülümsedi anne:”evet. o masallar 35-40 yaşınıza
geldiğinizde okumanız için…”çocuk kalbinde ümit
hisseti.demek ki çocukları masalı hatırlıyorlardı ve bir
gün dışarıda hiçbir şey olmadığını anladıklarında ve
kendilerini öğrenmek istediklerinde, genetik yapılarının
taşındığı annelerinin onlara ne anlattığını da öğrenmek
isteyeceklerdi..
işte çocuklar.. o gün geldiğinde, bu masallar, size çok
şey anlatacak ve çok ağlatacak biliyorum..büyük ihtimal,
çocuk ve masalın içindeki kişiler yaşamıyor olacaklar
ve böylesi daha güzel, anlayacaksınız..bu yol özlem ve
hasretle gidiyor...Onlar hep sizinle
hissedeceksiniz.şimdi Hiçç anlaşamıyoruz ama o zaman
Hepp anlaşacağız inanın:)
Kelebeklerimden biri, muhakkak sanatçı olacak inşallah
ve amin..ve ben ondan bir şey istiyorum.aslında ilerde
teknoloji çok gelişeceğinden hepiniz yapabilirsiniz
sanıyorum. Ben ise bunu yapamam.. hiçç ilmim yok..ama
hayal edebilirim..siz benim hayalimi gerçekleştirmek
istemez misiniz?.istiyorum ki, bir İnsan-ı Kamil’in
sohbetini bilgisayarda notalara dökün ve o notaları ve
tüm geçişlerini renklendirip- tonlayın..ve sadece
tıklayın.inanıyorum ki İlah-i müziği
dinleyeceksiniz..Tanrı’nın kelamı.. SOHBETLER, o anlık
doğuşlardır.ve ben, rehberimin sohbetini ne kadar
dinlersem dinleyeyim, her defasında yeni şeyler
öğreniyor –yeniden ona doğru akıyorum..o ses ten başka
hiçbir müzik artık bana iyi gelmiyor..ve her şey sanki o
ses..müzik…ahenk..ritim..estetik..bunu benim için
yaptığınızda, bu muazzam müzikli filmi beraber
izleyeceğimizi düşünüyorum ve şimdiden çokk teşekkür
ederek şükrediyorum..
tasavvufta insan, kulağından doğar ve kulağından
ölürmüş..İnsan-ı Kamillerin sözleri İlahi Kelam’dır ve
kişiyi hem öldürür, hem diriltir.. hele onların nazarına
denk gelmek, kişinin başına gelecek en güzel
şeydir..Allah, size de nasip edecek inşallah ..çünkü
onlar her yerdeler ve hep var olacaklar..(Evvel Zaman’ın
hep dediği gibi:” her iki kişiden birini Evliya=Allah
dostu görüyorum.”Zaman’da sık sık:” lafı tersinden
anlayan evliyaları anlatıyor..”demek ki iki tür Allah
dostu var..biri lafı düz anlıyor, diğeri tersinden..bu
gerekli çünkü bir kumaş dokunuyor ve bunun
için;ipliklerin bir ters bir yüz atılması lazım ki,
kumaş olsun..İlahi Hikmet..)yeter ki İnsan-ı Kamil’e
niyet edin ve o niyete sadık olun..kitaplardan
malumat-ilim öğrenilirmiş ve gerekliymiş ama irşad=reşid
olmak-doğruyu-güzeli görmek diriden-izinliden
olurmuş.HER GÖREN, GÖSTEREMİYORMUŞ MESELA unutmayın olur
mu?.ona mürşidi hediye etmiş ve göstermiştir ve o ölene
dek yazar çizer çünkü Allah verdiğini geri almak huyuna
sahip değilmiş..ama her gören irşad ehli değilmiş..onu
ömrün boyunca okusan bile yine anlayamaz ve
göremeyebilirmişsin.. çünkü göstermek, herkesin harcı
değilmiş..ve İnsan-ı Kamiller canlı kitaptırlar..bunu
ancak yaşadığınızda anlayacaksınız..sizi seviyorum ve
şükredip teşekkür ediyorum..bize bu günleri nasip
edene….
*********
uzunnnn zamandır tv de film izlemeyen çocuk,içinden
geldiği için bir filme takılmış..son zaman ressamlarını
anlatan bir filmmiş.(taşındığında, eğitimini almadığı ve
berbat resim yaptığına inandığı için malzemelerinin
çoğunu hiç bakmadan çöpe atmışmış çocuk..anlamış ki
resim onu kesmezmiş.. masalların kural tanımaz-kolay,
kopyala yapıştır oluşu- hayal gücünün
sınırsızlığı-hesapsız ve kitapsız, daha eğlenceli ve
daha boyutlu oluşu.)işte bu film de çok
sanatsalmış.orada geçen bir cümle hiç aklından
çıkmıyormuş..çünkü o tesadüfe asla inanmazmış…diyormuş
ki ressamın eşi, ressamla kavga ederken:”bir ressam ne
yapar?bir ressam ne yapar?..”ressam tüm hiddeti ile
bağırıyormuş:”HİÇ KİMSENİN GÖREMEDİĞİ NÜ RESİMLER
YAPAR.”harika bir cümle değil mi? ve ne doğru..sadece
Sen’in gördüğün mesela:)
bu filmde çocuk, tv de olan değişiklikleri de
gözlemlemiş..kaç senedir doğru düzgün gazete de
okumadığı-haberde izlemediği için olan biten her şeyden
habersizmiş..dünyanın merkezi kendisini sanır ya hep
insan; aslında hem öyle, hem değilmiş..öyleymiş
çünkü;her insan DNA sın dan, hücresine ve parmak izine
dek eşsiz ve benzersiz TEK miş..öyle olduğu halde, TEK
olmasında hiçbir mana yokmuş..bir ve beraber olduğunda
ancak tablo derya deniz anlamındaymış..öyle bile
olduğunda sonuç yaratılmışsın ve sana verilmiş sınırlı
bir akılla Yaratan’ın sınırsızlığını asla idrak edilemez
olduğunu öğreniyormuşsun mesela..(burası akla akılla
veda edilen alanmış.. aşk geliyor sanırım, kim
bilir?)yani sen Allah değilsin ve olamazsın.. sınırlı
aklınla nasıl olur ki, Allah gibi düşünebilirsin değil
mi?yaratılmış YARATAN ı nasıl düşünebilir ki?ama Allah’ı
hiç akıldan çıkartmadan Allahlı düşünmek en doğrusu
imiş..günahta ve sevap ta hep, Allah razı mı
diyebilmekmiş tüm mesele..Allah benden razı mı?
her şey, sen olsan da, olmasan da devam
ediyormuş..kimsenin umurunda bile değilmişsin..yani
hayat sürmesi gerektiği gibi saat gibi işliyormuş.çocuk
bu konuda genişmiş,hiçç alınmıyormuş..çünkü o senelerdir
hayran olduğu bir fikre sahipmiş bunu da Hz. Arabi’nin
kitaplarından öğrenmiş..her şey, hem senin dediğin gibi
doğru, hem de benim dediğim gibi doğruymuş ama aslında
ikisi de değilmiş..hakikatte sadece Allah’ın bildiği ve
dilediği doğruymuş..ne güzel bir düşünce sistemi değil
mi?..her şeyden kişiyi kurtarıyor..çok sağlamcı
gidiyoruz bu halde..o halde bu kainat sahnesinde
yaratıldığım ve oynamam için, bir rolde bana verildiği
için çokk şükrediyor ve teşekkür ediyorum..
filmde; dahilikle delilik arasında gezen bu müthiş
yetenekli sanatçılar, habire sigara içiyorlarmış..ve
sanırım kanunlar yüzünden sigara olan her yere böyle
acaip bir buut koymuşlar..yani filmi mahvetmişler..oysa
sigara içince adam kimseye bir yapmıyormuş kii..aklıda
yerindeymiş..filmin hemen her anında içkileri devirirken
–şuurlarını gideren, ellerinde kadeh ve şişeler
uçuşurken ve uyuşturucu içerken ve sık sık sapıtırlarken
asla buut konmuyormuş..çocuk bu traji komik kanunları
çıkartan beyinzedelere çokkk şaşırmış…neden?neden?ahhh
neden?el cevabbb:)yoksa buda mı sanat?artık daha çok tv
izleyeceğim..zekamda belki artış olur..geçen bir
tanıdığım, ünlü bir dizide içki içilen bardaklardan
aldı..o dizide, sürekli bu bardaklardan içki içildiği
için fiyatı çok yüksekti bardakların..komik değil mi
şimdi ,yani,teşvik değil mi?. Bu bardakların ve
şişelerin üzerine” dikkat, içince şuur gidebilir..
kontrolsüz içerseniz, sapıtarak sonra çokk pişman
olacağınız, akla hayale gelmedik şeyler yapabilirsiniz”
diye neden yazmıyorlar anlamıyorum…
aslında bu traji komik mevzuyu; belki de daha evvelde
kaç kere duymuş,bir kerede deneyimlemiş miş
mesela..makam sahibi-yada çok para sahibi görgüsüz bazı
zevat davetlerinde, cahil dindar-yobaz-ezik sandıkları
Müslümanları ki; kendi nüfüs kağılarında da Müslüman!!
yazıyormuş…verdikleri davetlerde içki servisi yaparak
içip içmediklerine bakarak, onları, horlayıp
horlamayacaklarına karar veriyorlarmış....geçen bir dr.
dan yine böyle bir üst düzey davet dinlemiş..ne salakça
olduğunu yazıp geçmek
isterim..Allah’ından,Peygamberinden,Müslümanlığından
utanan ,İmanından habersiz olan bu adamcıklara sadece
gülüp geçeriz değil mi.?kusura bakmasınlar benim için,
“ileri” de değiller ne yazık ki.ve ben yaşlandım. ömrüm
gelip geçiyor artık onları ne dinliyorum ne okuyorum ne
de seyrediyorum...kara mizahlar sadece..
bu filmde bunu ispat ediyordu zaten..ama dahi-deli
sanatçıların beyinlerinin hali çokkk özeldi
bence..yetenek muazzam bir Allah vergisi..sanatçılar
öyle olmasalardı bu dünya bu kadar acaip-güzel-cazibeli
olmazdı değil mi?bu filmi izlediğim için ve böyle komik
kanunlardan haberdar olduğum için çokkk teşekkür ediyor
ve şükrediyorumJYeşilAy bence yarım çalışıyor(hilalay:),
ya sizce?kominist rejimlerde çok alkol var mesela beyni
uyuşturduğu için, düşünemeyen toplumlar kolay idare
ediliyor sanki..yeşilay içkiyi ve uyuşturcuyu TEKELine
almış sanki..neden?
**************
işte çocuk da hayatının dörtte üçünde değişik tarzlarda,
saçlarını bir bez parçası ile örtmüş biri olarak; şu
uzunnn yıllardır süren, başörtüsü hakkında konuşmakta
kendi adına,kendisi için,yetkin olduğunu bir avam olarak
hissediyormuş.çocuk, bu hakkını şimdi yazarak kullanmak
istiyormuş...demokrasilerde, halkında söz söyleme hakkı
varmış..bir türlü çözüm bulamayan erkek cinslerinin ve
çok az nadir birkaç başörtülü kadının ve örtmeyen pek
çok kadının sık sık fikri medyada alınıyormuş ve hiçç
sonuç yokmuş…bu oyun çokk çirkinmiş..bu konu hiç
bitmeyen bir konu olduğundan herkes gibi çocukta çokk
sıkılmış..üstelik gözlemlere göre, hemen çoğu erkek bu
saç örtüsünü hak etmiyormuş ki; kadınlar neden
kapandıklarını bile bilemiyorlarmış..çünkü Tanrı’yı
yatırıp uyutan fakülteden kesin ve kararlı açıklama
gelmiyormuş nedense..ve hayatın içinde olan şu imiş ki
,erkeklerin(müstesna kısmı hariç) hemen çoğu, aile yada
ilk cahil imanları ile eşlerini kapalı seçiyorlar daha
sonra para ve makam-şöhret arttıkça onları
beğenmiyorlarmış..şık ve havalı yerlerde teşhir
edecekleri ve nefislerine hoş gelen hanımlarla olmak
istiyorlarmış..bakın etrafınıza mesela eşi kapalı olan
makam sahiplerine hemen çoğu
yalnızdır..yakıştıramazlar..(yada o hanımların
tercihleridir-aslında çokkk incinmişlerdir
genelde..ortada olmayı sevmez hemen
çoğu.bıkmışlardır..yorgundurlar..ve çokk haklıdırlar..)
erKEKler ise zamanla da bu yanlızlıklarını
bilgisayarlarında bir tık mesafesinde -vicdanlarında
kalanları ise zuhura çıkartarak devam ederler değil
mi?…her yerde var ..kendimize baksak bile yeter..işte bu
sıkıcı durum çocuğu çokkk sıkmış bir ara..ve yine seri
halinde olan bir zat ın kitaplarında okumuş ki başörtüsü
yok..hayret etmiş. Çünkü, bu tasavvuf kitabından çokk
şey öğrenmişmiş çocuk..ve artık saçlarımı, emeklilik
vakti kadar örttüğüm için, başımı özgür bırakabilirim
diye düşünmüş..çağdaş olmak işte bu kadar kolaymış-adam
sayılmak ve beğenilmek..yaptığından mesul
tutulmuyormuşsun o zaman..serbestsin yani..sevabı ve
günahı bende, diğer başını örtenlere yükleyebilirim
demiş o zaman…kalbim temiz derim.. bu bana yeter.
Evvel Zaman’a gittiği bir sabah O’na bunu sormuş..yeni
mürşitlerin bile çoğunun hanımın başı açık ve onların
çoğu örtü yok diyorlar ve biliyorsunuz örtenlerin içine
bulundukları hali?
yaşlı ve hasta bedeni yatakta uzanmış olan Evvel Zaman
birden yataktan doğrulup ve ilk kez çocuğa azarlarcasına
sus işareti yapmış..ve ellerini olumsuz sallayarak demiş
ki:”sakın bana onları anlatma..onlar zamane mürşidi..
hepsini biliyorum..hepsinden haberim var..”ve takkesinin
altından bir tel saçını tutarak çocuğa göstermiş:”saç o
kadar değerlidir ki, tek bir telini bile göstermezsin”
demiş..ve çocuğun kalbi bu konuda artık hiçç
bozulmamış..o söyleyince her şey sükun oluyormuş çocuk
için..mesela hayatının çözülemeyen bir düğümünü kesip
atmak istediğinde, o istediği için hiçbir hakkını
kullanmadan beklermiş çocuk..
bazen ilim sahipleri insanları senelerce zorlayan ve
hayatlarını heba eden kararlar veriyorlarmış nedense ve
pek çok kadının hayatı-duyguları-inancı ile bile bile
oynuyorlarmış..esas, o kadınların doğurduğu ve büyüttüğü
evlatlar bile annelerini beğenmiyorlarmış, modern değil
diye..kimse bu vahim hali nedense konuşmuyormuş,
neden?ve çocuk Allah’a çok sormuş bu konuyu..samimi bir
ihlasla-acziyet ve gözyaşı ile sorunca muhakkak cevap
gelir diyorlarmış ya(hani Allah duygusuzdu?..O, duygusuz
olsa, bizde bu kadar duygu ne arıyor peki?O’nda olmayan
bir şey bizde nasıl oluyor peki?ve neden Hz Peygamber,
Kur’an okurken gözyaşı dökmemizi istiyor.. gözyaşı
dökemeseniz bile dökenleri taklit edin demiş mesela,
neden?) ..
çocuk,rüyasında Hz. Rasul’u görmüş..lütfetmiş şeref
vermiş..üzerinde beyaz hırkası ve başında dizlerinin
üzerine dek inen beyaz baş örtüsü varmış..onların iki
ucunu alıp, bir de mübarek omuzlarının arkasına
atmış..kalbine gelen mana ise şu imiş ..yüz açık
olacak..demek ki yüz açık olduktan sonra istediği gibi
başını örtebilir-örtünü dolayabilirmişsin..çocuk bu
cevaba inanılmaz sevinmiş ve kalbini ferahlatan bu
cevabı kaydetmek istemiş..çünkü kendisi gibi pek çok
kişinin kalplerinin yaralı olduğunu biliyormuş..ve bunu
onlara; kendisine hediye edenden, hediye
ediyormuş..aslında kadınlar saçlarını erkeklerden
korunmak için örtmüyorlarmış..bunu anlamak çok güzel bir
şeymiş..kadının manası çok değerli olduğundan, manasını
korusun diye gerekliymiş..en önemlisi de Allah dilediği
için..söz dinlemek için..madem ki gaibe-bilmediğimize
iman ediyoruz bunu tam gerçekleştirince Allah da bize
bilmediğimizi öğreteceğini söylemiyor mu?
erkeklerin gözkapakları varmış!!? örtmeleri gereken..
anlayan için tabii..
baş örtmek çok ağır-nefse zor gelen bir şeymiş..örtü yok
demek yanlışmış..oysa ben yapamıyorum,işim dolayısı
ile,eşim dolayısı ile,nefsimden dolayı,ailemden dolayı
ve sonsuz bahane ile Allaha yönelerek bahane sürülse,
zaten Allah affetmek için bahaneleri de yarattığından iş
farklı olurmuş..lakin kesin, örtü yoktur deyince işin
rengi de değişiyormuş tabii..var ama ben yapamıyorum bu
kadar basit…günah işlerken bile Allahlı olunursa yani
Allah biliyor ya ben hatalıyım ama o affı sever, çok af
eder dense başka, hayır yok öyle bir şey dense, başka
oluyormuş..
örtü hakkında kuruntulu olduğu o dönemde bir cevap daha
gelmiş çocuğa; tv de meal dinlerken.. aslında bu
farkındalıkmış..
Nur Suresinin(içinde örtün emrinin de olduğu) ilk ayeti
diyormuş ki:
1.
(Bu) Bizim inzâl ettiğimiz ve (hükümlerini üzerinize)
farz kıldığımız bir sûredir. Belki düşünüp öğüt
alırsınız diye onda açık seçik âyetler indirdik.
İşte bu apaçık bir delilmiş..ve çocuk bunu bir
toplantıda; akademisyen, Tanrı’yı uyutmayan Ehl-i
Tasavvuf bir Mesnevihan’a söylemiş..hoca,Kur’an-ı
getirtmiş ve ilgi ile ayeti sesli okumuş..teşekkür etmiş
çocuğa:” bunu inceleyeceğim ve bakacağım” demiş..çocuk:”
bu ayet ortadayken, neden senelerdir ilahiyatçılar tv
den bize bunu söylemediler ki-bizi birbirimize
düşürdüler-kafalarımızı karıştırdılar?” diye
sormuş..hoca :”inan haberleri yok,farkına bile
değiller.. inan “demiş ..
çocuk yarım yamalak örtünse de, bu kadarını yapabildiği
için kalbi müsterihmiş.yapamasak ta yolunda olmak
mesele..ama tuhaf ki, insanlar da acaip düşünceler
varmış..mesela kendileri de Müslüman oldukları halde
başını örtenlerden kendilerinin hiç yapmadığı pek çok
düzgün davranışı bekliyorlarmış..bir bez parçası ahlakı
hemen düzeltiyorsa neden örtünmüyorlarmış ki?..mesela
ben ömrümün dörtte üçünde örtündüm ve ahlakımdan hiç
emin değilim, kolay mı?kalp en kolay dönen, bozulan
yerdir unutmamak lazım.. kalbin kelime manasına bakmak
lazım..günah işlemeyi Allah yasaklamamış ki..sen nasıl
ve ne kadar günah işliyorsan bende aynen işleyebilirim
yani..Allah hiç günah işlemeseydiniz sizi helak eder ve
günah işleyen ama tövbe eden topluluklar yaratırdım
dememiş mi?sen kim oluyorsun?..kendini yargılasana önce,
değil mi?bana gerici diyorsun oysa beni reddederek sen
gericilik ediyorsun..ilk evvela insan çıplakmış ve
ilerledikçe-MEDENİLEŞTİKÇE(bedenileştikçe ise
çıplaklaşıyoruz tabii) örtünmüş..mesela eskiden Herodot
tarihinde okumuş çocukcağız:” Turuvalı Helen hem
örtülüymüş, hem de peçeli..çünkü o asil olduğu için
tebanın onu görmesi yasakmış..kumaş da çok nadide bir
şey olduğundan eskiden örtü en ileride olanların
harcıymış anlayacağımız..”bu konuda yazabildiğim için
çokk şükrederek teşekkür ediyorum..:)
bir de yaklaşık yirmi sene evvel gittikleri bir
seyahatten dem vurmak istiyormuş çocuk..onca senedir
kalbini sızlatan büyük bir utanç duyduğu hatıraymış
bu..bize islamı iyi öğretemedikleri-ibadetleri hiç
sevdiremedikleri için-onlardan utanç duyurdukları için
için …çoğu kişi gibi çocuk da dışarıda namaz kılmaktan,
dinden imandan bahsetmekten utanıyormuş eskiden..bugün
biliyormuş ki; o vakitler, alnı secdeye değmesine
izinli değilmiş..Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin
mekanına gitmişlermiş..bir ramazan vakti imiş..hepsi
oruçlularmış, lakin namaz yok tabii:)orada tarihi bir
camii varmış..çocuk başını camiden içeri uzatmış..her
yer halı ve üzerlerinde kat kat seccade ve postlar
varmış..
camii var-post var-imam var tek bir namaz kılan yok…ve
ezan okunuyormuş..çocuğun kalbi öyle çok camide namaz
kılmak istiyormuş ki ama içeri adımını atamıyormuş
nedense..o sıralar, demek ki, Allah, onu namaz kılmaya
layık görmüyormuş….ve etraf kasvetli-karamsarmış..el
arabalarında acaip kasetler çalıyormuş- ilk kez duyduğu
kasvetli müzikler yayılıyormuş..insanlar da inanılmaz
karanlık kasvete sahiplermiş..ve çocuk o vakit her
şeyden habersizmiş..camiiye tek bir kişi namaz kılmaya
gelmemiş..çocuk bakmış ki hoca tek başına
kılıyor..kapıdan öyle hüzünle baktığı halde, namaz
kılmaya girememiş..
geçen biri ile bu hali konuşmuş..o kişi o camiyi yeni
ziyaret ettiğini ve aynı halin devam
ettiğini-kendisinden başka namaza gelen olmadığını
anlatmış çocuğa..çocuk buradan onu selamlıyormuş..ne
mutlu size diyormuş.işte çocuk bu adlandıramadığı tarifi
zor burukluğu kaydetmek istemiş ki affedilsin inşallah
ve amin..artık kalbinden bu hatıra kalksın istediği için
yazıyormuş..
Ve onları bir “rehber dede” karşılamış..avucunu
uzatmış..içinde çekirdek varmış..biz oruçluyuz demişler
yolcular..peki demiş dede ve onlara rehberlik etmek
istediğini söylemiş..ve onları gezdirmiş..Hacı Bektaş-ı
Hazretlerinin kabrine gelmişler ve dede demiş ki ..durun
bakalım burada mı? ve eğilmiş..”evet” demiş “burada,
hadi eğilin ve koklayın..”yolcular tek tek
koklamışlar..çocuk ilk kez böyle bir şey
deneyimliyormuş..gülsuyu ile ıslatılmış taze toprak
kokuyormuş..çok şaşırmışlar ama hepsi sanmışlar ki;
oraya, dede, koku döktü:)zamanla onların yaşları
ilerledikçe ve türbe ziyaretlerine başlayınca anlamışlar
ki o koku pek çok türbede ve kabirde var..bu ilk koku
deneyimi için teşekkür ediyorum ve şükrediyorum..
Ve rehber onları bir tepeye çıkartmış..burada bir mağara
varmış ..”Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin inzivaya
çekildiği mağara”” demiş dede ve tepesinde bir küçücük
delik varmış mağaranın..dede:”insanların çoğu
cahildir..yaşlılar,hamileler,hastalar filan zorla bu
delikten geçirilmeye çalışılır..geçerlerse günahları af
olur sanıyorlar ve çok sakatlıklar oluyor
“demiş..çocuğun grubundakilerin bir kısmı da bu delikten
ite kaka geçmeyi başarmışlar ve çok sevinmişler..
ve az ötedeki öbek halindeki içki şişelerin göstermiş
tur rehberi dede:”işte, bu da başka cahillikleri .ar-ı
namusu şişeyi yere çaldım edebiyatı var ya işte onu
uygulamak için buraya içmeye geliyorlar..içip içip
şişeleri atıp kırıyorlar,kavga çıkartıyorlar”
demiş..yolcular tasavvufun adını bile bilmediklerinden
sadece turistik bir gelenek gibi bakmışlar tabii..işte
bugün bu adamlar Hz. Ali’yi, Hz. Hacı Bektaş-ı
Veli’yi,Hz. Mevlana’yı ,Hz.Yunus’u çalıp sahip çıkmaya
çalışıyorlarmış ve kimse çıkıp ya diğerleri?.. yahu,
siz kimsiniz demiyormuş. Kur’an ‘da korunmuş olan Hz.
Peygamber’in mahremine,müminlerin annesine;Hz. Aişe’ye
küfredebiliyorlarmış.neden? diyebildiği için çocuk
şükrediyormuş.. neden?haksızlık karşısında susan dilsiz
şeytandır diyen Hz. Peygamber için.. çocuk, ancak bunu
yazabildiğine çok teşekkür ediyormuş..
“Allah yolunda ölenlere ölü demeyiniz, onlar ölü
değildir ..Allah onları sizin bilmediğiniz bir şekilde
rızıklandırır “anlamında bir ayeti hatırlamış çocuk..ve
bunu tefekkür etmiş..neden normal kabirlere hemen kimse
gitmezken Allah dostlarının; isterse dağ başına olsun,
daima ziyaretçileri oluyor? hiç düşünmüyor muymuş bunu
yasaklayanlar ve inanmayanlar.. anlayamıyormuş çocuk..ve
Hz. Ahmet Kuddusi’yi düşünüyormuş çocuk..Zaman:” neden
korkuyorsun ki?..oldu mu bir şey?” demiş..”hayır, olmadı
“demiş çocuk..”o zaman korkma .bir şey olmaz” demiş
Zaman..çocuk, babasına Ahmed Kuddusi Hazretlerini
anlatmış..”neden o kadar celalli,insanı yakacak kadar
celalli bakıyordu” demiş..babası anlatmış..ve demiş
çocuk:” peki o kadar celalli ve heybetli bir adam o
incecik sözleri nasıl yazmış” diye
sormuş..”muhabbetinden ,O’nda aşk galipti, o yüzden..”ve
çocuk sormuş “nasıl bedenleniyorlar peki “demiş..”oooo
demiş ..çok kolay onlar için, bu çok kolay..biz
anlamıyoruz..ayet var..onlar Allah tarafından bizim
bilmediğimiz şekilde rızıklandırılıyorlar..””yine gelir
mi “demiş çocuk..”gelmez mi, hem de ……….”çocuk bu yolda
hata yapmaktan korktuğunu söylemiş..Haybabam :Allah
yolunda hata olsa bile, Allah, O’nu öğrenmek istediğin
için, o hatayı saymaz ve doğrusunu öğretir ..korkma
demiş..aynını Zaman’da hep söylüyormuş zaten..
çocuk BELA kelimesi üzerine düşünmüş ve gönlüne
düşenleri anlatmış..sonra BEKA kelimesine geçmiş ve
ikisini birleştirmiş..Babası:”dur.. bunu
düşünemiyorum..ilaçlardan.. gidip uyuyayım, sonra
konuşuruz.. toparlayamıyorum” demiş..”hayır gitme” demiş
çocuk “şimdi halledelim.uyursan kalkamazsın..” ve
kardeşinin bir gün evvel söylediği bir nefesten bir
cümleyi hatırlayarak söylemiş..”hah” demiş Haybabam
“şimdi oldu..”çocuk altın vuruşu için; eBEsine , soBE
demek istiyormuş şimdi ve sevinçle OLeyy OLeyyyyyy diye
içinden çığlık atıyormuş..çocuk masalıma senin Melami
meşreb olduğunu yazacağım tamam mı? demiş “yazma”…
“yazacağım demiş çocuk.. “yazma” demiş Haybabam..”ne
yazayım? demiş çocuk..”zırdeliydi diye yaz “demiş..ve
çocuk yazıyormuş “biz zırdeliyiz ya siz?”
Çocuk gece yürüyüşlerine ilk başladığı gece ,gölette,
ışık ve müzik gösterisi suyun üzerinde sahnelenmiş..bu
gösteri, ilk çıktığında, ne kadar değerliymiş birkaç yıl
evvel mesela.şimdi kimse yokmuş.. boş parkta,çocuk ve
birkaç kişi banklara oturup izlemişler..çocuk suyun
üzerinde bu ses(müzik) ve ışığın(renklerin)- (holoğram)ilk
izleyişinde hayranlıkla ağlayışını unutmamış..hikayesi
şu imiş gösterinin..su damlacıkları –ilk deniz
canlıları-hücreden hayvana ve insana geçiş ve
ilerliyor.. ilerliyor dans eden kadın ve erkekle gösteri
bitiyor..ilk olduğunda ne gizemli ve kıymetliymiş bu
gösteri.çocuk düşünmüş; bir şey ne kadar çok bilinirse,
ne kadar ortadaysa o kadar görünmez ve bilinmez
oluyormuş..insan açıkta olanı karalıyor ve
horluyormuş..çünkü insan hep gizem ve sır
peşindeymiş..ortada olana, bedava olana” aa.. bunda bir
şey yok” deyip bakmıyormuş bile..kıymet bilmezlik
buradan geliyor demek..doğamız böyle demek değil
mi?kendimden biliyorum tabii….o yüzden, sır sır deyip
merak celbederek kitleleri sürüklemek lazım mış..sırsız
olunca kimse bakmıyormuş zaten..o yüzden tasavvuf
ehli-eğlencesi tevhid olanlar kendi aralarında eğlenip
duruyorlarmış.. çocuk bunu yeni anlamış..
biliyor musun?
artık korkmuyorum sayende
Ve Nur’a niyet ettim
Sen gelmiştin
hani, “sor” demiştin ya
“sor Bana”
“ne sorayım?” demiştim
Nur’u sor “demiştin hani..
”işte soruyorum”
“Nur” nedir?
Sen varsın
Ve ben yokum..
Sen’in öğrettiğini ve Sen’in dilediğini
ancak Sen’den bilebilirim..
Sen’i sonsuzca ve Zamansızca ve Mekansızca….
çok şükrederek ve çok teşekkür ederek, sadece
seviyorum..
Sen’i sevmeyi öğrenmeyi seviyorum…yalnız çokk özlüyorum,
çok özlüyorum... |