Bir özel televizyon
kanalında yayınlanan ve hazırlanma amacı, dini nasihat vermek olduğu
anlaşılan programları bir müddet gözlemledim. Bu gözlem neticesi
edindiğim izlenim ve kanaat maalesef olumsuz.
Öncelikle programı
izleyen kesim bilinçli değil. Bu tarz programlarda yaşanan olayların
gerçekte olmadığının, gerçek yaşamla birebir örtüşmediğinin ve
tamamen kurgu olduğunun dahi bir izleyici olarak farkına
varamıyorlar. Bu tarz izleyicileri bilinçsiz izleyici (unconscious
televiewer) olarak niteliyorum. Kurgulanan olaylar gerçekte yaşanmış
ve karakterler gerçekmiş havası verildiği için saf insanımız bu tarz
mizansenleri gerçek zannedebiliyor. Benzer olaylar gerçek yaşamda
vuku bulsa da sonuçta kurgusal bir yapım söz konusu. .
İlgili
programlarda yapılan ikinci ve en önemli vahim hata ise programı
yöneten insanın, adeta yargıçlık mevkiine oturması ve etrafındaki
insanları dinsel söylemlerle azarlarmışçasına yargılamaya çalışması.
Her programda benzer itham ve söylemlere rastlamak mümkün. Cehennem
azabı, mahşer, hesap günü vb. ifadelerle sürekli
izleyicinin bilinçaltına telkin yapılıyor. Gözden kaçan nokta ise bu
tarz kavramların, bir tehdit unsuru olarak kullanılması ve sürekli
işlenmesiyle insanlarda bıkkınlık meydana getirmesi. Bu önemli
ayrıntı maalesef gözden kaçıyor. Dinimizle ilgili orijin bilgiler
göz önüne alınmadan sadece sathi, yüzeysel, zahiri bilgilerle iktifa
ediliyor. Dinin özü olan yaşam sistemindeki düzen ve işleyiş
mekanizması fark edilemediği için sürekli günahkar ve suçlu insan
arayışına gidiliyor. Suçlu ve günahkar insan modeli sürekli
işlenerek insan zihinleri olumsuz örneklemelerle bulandırılıyor.
Dolayısıyla fasit bir daireden çıkılamıyor. Oysa ki yaşam
sisteminde zulüm, iyilik, kötülük gibi beşeri değer yargıları
geçersiz. Sadece dilediğini, varlık aleminde her an açığa çıkarmakta
olan sınırsız bir ilim, irade ve kudret ve O sonsuz kudretin
oluşturduğu sistem ve düzen geçerli. Öyle bir sistem ki yapılan her
fiilin neticesi her an sistemde oluşuyor ve her birim yaptıklarının
neticesine iyi veya kötü ulaşıyor.
Bu tarz,
duyguları olumsuz etkilediğini düşündüğüm program türü aslında
birden fazla. Duygu sömürüsü yeri geldiğinde bir talk showda, yeri
geldiğinde bir magazin programında, bazen de bir dizi filmde
yapılabiliyor. Bizim eleştirdiğimiz nokta ise insanlara faydalı
olacağı düşünülen programların fayda yerine bilakis zarara yol
açması ve izleyici kitlesinin psikolojisini bilinçaltında olumsuz
etkilemesi. Bu nedenle belli tahsil düzeyindeki avam kesimi için
bu tarz programlar belki ilgi çekici olabilir fakat kanaatimizce
ehli tahkik ve kültür ve bilinç düzeyi yüksek kesim için bu tarz
yapımların cazip bir yönü olmadığı aşikardır. Bu tarz yayınlar,
insanların saf dini duygularını sömüren bir nitelik taşımaktadır. Bu
nedenle de eğitici olma vasfı da bulunmamaktadır. Bu
programların, gerek ilk yayınlandığı, gerekse revaçta olduğu ileriki
dönemlerde, uzman psikoterapistler, gazetelerde verdikleri
demeçlerde, bu tarz yayınların özellikle yeni yetişen gençlerin ruh
sağlığını ve psikolojilerini olumsuz etkileyerek yıprattığını,
faydalı olacakken zarar verdiğini belirtmişler ve izlenmemesinin
daha uygun olacağını vurgulamışlardır. Hatta bu yayınlardan
etkilenen ve günah sevap ikileminde kalıp bunalıma giren
çocuk yaştaki insanların intihar teşebbüsleri de bir vakıadır.
Sonuç olarak
RTÜK Kurumunun bu tarz programları takibe alarak denetlemesi
kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu tür program yapımcılarına
kesinlikle göz açtırılmamalıdır. Yeni yetişen genç neslin sosyal ve
psikolojik sorunlarına, cinsel sorunlarına ve ergenlik dönemiyle
ilgili sorunlarını irdeleyen programlara ağırlık verilmeli, toplum
baskısından ötürü bunalıma giren gençlerimizi rahatlatan eğitici ve
bilgilendirici programlar, bir sohbet havası içinde
yapılmalıdır. Bu formatta yayınlarımız maalesef yetersizdir. Ayrıca
üniversite gençliğinin sorunları, örneğin Abbas Güçlü’nün
yönettiği Genç Bakış gibi eğitici programlara daha fazla yer
verilmeli, inanç bezirganlığı yapan yayınlardan uzaklaşılarak
kültürel ve eğitici yayınlar desteklenmelidir. Dini bilgilendirme
amacıyla yapılacak programlarda ise ehil eğitimcilerimiz ve aydın
mütefekkirlerimize fırsat tanınmalı, dünün tekrarıyla insanları
avutan tekrarlayıcılar yerine yeni ve orijin bilgileri insanımıza
sunabilecek kapasitedeki çağdaş düşünürlerimiz yeni programlarla
devreye sokulmalıdır. Özellikle özel televizyon kanallarından
istediğimiz ve beklediğimiz de bu yeniliklerin program düzeyinde
gerçekleşmesidir. |