Homestaz,
sağlıklı işleyen bir bedeni; allostaz, çalışması
bozulmaya başlayan bedeni; allostatik yüklenme ise
hastalığı ifade eder.
Bu 3 tarif
Türk tıp çevrelerinde pek kullanılmaz. Allostaz
ifadesini kullanırsanız, hemen ardından nedeni
de açıklamanız gerekir.
Neden
vücudun çalışması bozulur da hastalık durumu ortaya
çıkar?
Türk
tıbbında nedenler pek konuşulmaz. Çünkü kabuller
vardır.
….
Pek çok
alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de dışa bağımlı
bir yapımız var. İlaçlar ve tıbbi malzemelerin
önemli bir kısmı dışalımla geliyor. Ama bunlardan
çok daha önemli olan bir konu var.
Zihniyet…
Hastalıkların oluşumuyla ilgili temel bilgiler
batının dikte ettirdiği gibidir. Batılı bilimsel
anlayışa göre; materyalist bilimsel yapının
oluşturduğu denekler, insandır. İnsan bir maddedir.
Tüm hastalıklar neden-sonuç ilişkisiyle oluşur.
Hemen tüm hastalık nedenleri idiyopatiktir
(bilinmez). Tedaviler; bilimsel verilerin ışığı
altında, ilaçlarla tedavi edilebilir. Diğer tüm
yöntemler alternatif olup çağdaş bilimsellik
anlayışla çelişkilidir.
Batının
materyalist bilimsel anlayışında gözlemci (bilim
adamı), deneylere ya da olaylara müdahale edemez.
Her olay ya da hastalık kendi süreci içinde olup
biter. Gözlemcinin etki ettiği bir sonuç bilimsel
değildir.
Batılı
bilinçle şekillenen Türkiye’nin tıbbi uygulamaları
sonucunda varılan noktada sorguya yer yoktur. Her
şey kabul edilmiştir. Hastalıklar ilaçlarla tedavi
edilecektir. Bitti.
…
Ancak batı
biliminin geldiği son nokta olan kuantum fiziği,
bakın neler söylüyor:
Gözlemci
etkisinin olmadığı bir sonuçtan söz etmek
olanaksızdır.
Maddenin özü
olan atomaltı dünyasında tüm nesneler birdir.
Tektir.
Fiziksel evren özünde fiziksel değildir.
Materyalist anlayış, atomaltı dünyasında (maddenin
özünde) geçersizdir.
Atomaltı dünyasının mutlak gerçekle olan ilişkisi,
String teorisinin muhteşem ifadesiyle belki
anlaşılabilir.
İnsan için
asıl olan düşüncedir, bilinçtir.
…
1970 ‘li
yıllara kadar hakim olan maddeci bilimsellik
anlayışı bugün tıp dünyasının halen aşamadığı önemli
bir engeldir. Bu engel; insanlara hasta değil,
hastalık gözüyle bakılmasıdır.
Tamamen
maddeci sağlık hizmetleri bilinci, yaşadığımız
günlerde sahip olunan çözümsüzlüğün nedenidir.
*40 yaşına
gelen bir insan neden şeker hastası olur?
-İşte canım
şeyden…yani genlerinden geliyor bu hastalık!
*Peki
neden 50 değilde 40 yaşında başladı? Neden
şimdi başladı?
-Eee…genler
devreye girdi!
*Neden
şimdi devreye girdi?
-Eee…Stresten
galiba… hastamızın sıkıntıları olmuş ve genler öyle
buyurmuş!
*Genleri
etkin hale getiren neden nedir? Stres nasıl
etki ediyor?
-Stres,
beyin çalışmasını etkiliyor ve dolayısıyla vücudun
çalışmasını bozuyor. Hücresel düzeyde yer alan
genetik kodların (telomer) yapısı etkileniyor.
Hastalık ortaya çıkıyor. (Ya da genetik açıdan
meyilli olunan bozukluğun ortaya çıkışı sağlanıyor)
*Peki
hipertansiyon…
-O da öyle…
*Peki tiroid
hastalıkları…
-O da öyle…
*Peki
depresyon…
-O da öyle…
*Peki
kanser…
-O da öyle…
*E kardeşim
o zaman, neden beyin üzerine tedaviler düzenlenmiyor
da hep sonuçlar üzerine ilaçlar veriliyor? Neden
ortadan kaldırılmadan sonuçlar düzeltilebilir mi?
….
Maddeci
bilim, beyin çalışma özelliklerini değerlendirme ve
hastalıkların oluş mekanizmasını çözümlemede
yetersiz kalıyor. Çünkü, beyni anlamak için
düşünceyi bilmek gerekir. Maddeci bilim düşünceyi
bilemez. Çünkü düşünce; elle tutulamaz, gözle
görülemez.
Beyin ön
bölgesi hem düşünce sistemini geliştiriyor hem de
bedeni kontrol eden merkezleri yapısında
barındırıyor.
Günümüz
tıbbı beyin ön bölgesiyle ilgilenmiyor. Beyin
hekimleri (nörologlar) ve beyine en yakın bölüm olan
psikiyatri branşının hekimleri, ilaçlarla beyin
çalışmasını düzeltebileceklerini düşünüyorlar.
Özellikle uzun süreli kullanılan ilaçlar, beyinde
yer alan reseptörlerin duyarlılığını azaltarak beyni
dolaylı yoldan tahrip ediyor. Düşünce sistemini
güçlendireceği yerde tam tersi etkiler yaratıyor.
Bilimsel
tıbbın hedefi; sürü psikolojisinin yarattığı
toplumsal kabullerle yaşamına yön veren ve tek düze
bilinçaltı sistemiyle yaşayan insanları, yaratıcı
beyin gücüyle şekillenen düşüncenin egemen olduğu
bireyler haline getirmek olmalıdır. Su sayede stres
algısı, düşüncenin gücüyle değişecek ve beyin
çalışmasına zarar vermesi engellenip hastalıkların
gelişimi önlenebilecektir.
Bu iyileştirme anlayışı ütopik değildir. Tek
yapılması gereken zihniyet değişikliğidir. |