İnandığınız konuda sabitseniz yani
özü itibariyle iman etmişseniz, ister istemez
çevrenizdeki birinci ve ikinci halka tanıdıkları da
peşinizden sürüklüyorsunuz.
Büyüklerimizden bildirilene göre, en
önemlisi akıl yoluyla iman noktasına ulaşmış ve iman
ettiğinizi de aklınızla pekiştirmiş olarak devam etmiş
olmanızmış…Bir de egonuzdan hiç değilse bir nebze olsun
sıyrılmış olmanız…
Bundan 7-8 sene once, çevremde
Astroloji’den ve İslam’dan ayrı ayrı zamanlarda dahi
olsa bahsettiğimde herkes bana: “Bu ne perhiz bu ne
turşu” misali merakla bakardı…
Onlara akıl yoluyla edindiğim
bilgileri, bu bilgilere iman etmiş olmanın gücüyle
anlatırdım.
Astroloji nedir? İslam’da yeri nedir?
Ortada hokus pokus diye bir şey yok, her şey Allah
Sistemi içerisinde yer almış durumda; evrenin işleyiş
yasaları içinde VAR olan, insanoğlu beşeri algılarıyla
idrak etmedi henüz diye YOK demek değildir, v.s. v.s.
Çok net ifade edeyim o zamanki
çevremden sabit kalan arkadaşlarımdan bazıları bana “uçuk-kaçık”,
kendisini İslam’a yakın olarak adledenler ise “sapkın”
gözüyle baktı. Hatta “Falcı geldi, falcı bacım” diye
uluorta dalgasını geçen çok oldu… Sinirlenmedim,
gücenmedim, ego yapıp dalga konusu oluyorum diye bu
konulara girmekten vazgeçmedim.
Hatta üstüne giderek devam ettim,
onlar dalga geçmeden ben onlara o Köyün Delisi olduğumu
ilan ettim…
Benim kendi çevremdeki bu kişisel
çırpınışım, Allah’a şükürler olsun, devrin ilim devri
olması, yenilenme rüzgârlarının hepimizi sarmalamış
olması ve en önemlisi, lütuf yoluyla doğru kapının
önünde çöreklenmiş olmamız sayesinde doğal olarak
desteklendi… Bilim yeni yeni açıklamalar yaptıkça ve
onların zaten son Nebi; Efendimiz (s.a.v) kanalıyla tüm
dünyaya yüzlerce yıldır söylenegelmiş olduğu ortaya
çıktıkça, bazıları daha önce birilerinden duyduğu
gerçekleri pekiştirmeye başladı… Bugün gelinen noktaya
bakıldığında kendi gözlem çevremden diyebilirim ki bir
kesim, aslında artık inanmaya çok daha yatkın.
Mesela son Mekür Rötarı’nda, ( ki
gerekli tüm bilgileri her Merkür Rötarı’nda olduğu gibi
yakınlarımla ve işyerinden arkadaşlarla paylaşmıştım-
etkileri nelerdir, ne kadar sürmektedir, ne demektir
gibi) çalışanların çoğunluğu durup duruken tüm IT
sisteminin çöktüğünü, yetmeyip enerji bağlamında da bir
iki gün süreyle her türlü aksiliğin yaşandığını
gördüğünde ve en önemlisi bu tip aksiliklerin genelde
Merkür Rötarı’na denk geldiğini artık deneyimlediğinden,
olan biten normal karşılanmaktaydı. Rötar hakkında
önceden bilgi almış olunması, başa gelenlerin olağan
görülmesini ve yakın çeversine negatif bir tepki
gösterilmemesini kolaylaştırıyordu. Farkında olunsa
da olunmasa da bilinçlerde bir açıklama mevcuttu ve
her şey sebep-sonuç ilişkişi içinde anlamlı idi.
Çalıştığım firmaya geçenlerde yeni bir
arkadaş katıldı. Son on beş senesini, daha doğrusu
çocukluk ve gençlik dönemini Amerika’da geçirmiş olarak
bize transfer oldu. Herkesin “Merkür Rötarını„ bu kadar
ciddiye almasından, kişilik analizi veya karşıdakini
tanıma seanslarını Ay Burcu’na kadar sorarak devam
ettirmesinden çok müzdarip durumda…
“ Nasıl bir firma burası, herkes nasıl
bu kadar Uzay-Evren-Astroloji bağlamında bilgi sahibi
olabiliyor ve bu konulara takılıyor? „ v.b soruları
gözlerini açarak hayret ifadesiyle ardı ardına
sıralıyordu. Uyum sağlama aşamasındaydı ve konuşulan
dili anlamak durumundaydı.
O’nun sözleri üzerine fark ettim
etrafımdaki net değişimi… Hep beraber değişmekteydik ve
her yeni katılan, ister istemez etkileniyor ve kendi
çevresini de etkilemeye başlıyordu…
Sadece Astroloji değil, şu anda bilimin
de kafa yorduğu tüm Metafizik olarak algılanan ve
Kuantum Fiziği ile birleştirilen yeni öğretilerin bahsi
geçtiğinde, artık kimse kimseye UZAYLI diye bakmıyor!
………..
Yakın zamanda “Üç derece teorisi“
olarak medyada haberleri çıkan güncel bilgiler (http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/10788260.asp?gid=66)
ve www.okyanusum.com’da bu konunun gündeme taşınmış
olması, bana tekrar meşhur Deniz Yıldızı
hikâyesini hatırlattı. Hani kumsalda binlerce Yıldız
varken, tek tek dahi olsa yetişebildiği kadarını denize
atan adamın hikâyesi. (http://www.okyanusum.com/denizyildizi.html)
Kurtulan her deniz yıldızı etkisinin
ikinci , üçüncü halkada onun kurtuluşundan etkilenen
canlılara bağlı olarak yaşadığımız sisteme katkısı… Yani
bir başka güncel metafizik bilgisi olan Kelebek
Etkisi (http://site.mynet.com/astrogundem/g28.htm)
Aslında Üç derece Teorisi, ya da
Kelebek Etkisi denilen etkileşimlerin hepsinin
başlangıç noktası küçücük bir hareket olabilir… O
hareket etkileşim içinde olduğu tüm Sistem’i de
tetiklemiştir.
Yalnız Sistem içinde algılanan her bir
birim, nasibine düşen kadarıyla etkilenecek ve TAKDİR ne
ise o doğrultuda kulluğunu eda edecektir. İnsan
açısından yine astroloji ile misal vermek gerkirse,
kimisi astrolojiyi amaç edinecek ve ALLAH SİSTEMİ’nden
uzak düşecek, kimisi ise evrensel işleyiş prensibi
olarak aracı fark edecek ve onu OKU’maya çalışarak tam
tersi HAKK’a yönelecektir.
Önemli olan, bilinçlerde AYDINLANMAK ve
AYDINLANMAYA VESİLE OLABİLMEK.
Yeter ki sizin duruşunuz mümkün
olduğunca akıl-iman-akıl ekseninde sağlam olsun derim,
şahsi kanaatimce…
Selam ve dua ile. |