Yakınan yakın ANdan kopar!
Abdullah Furkan
 

Büyüklerin günümüz gençlerine, şimdiki zamanın gençlerine şimdiki zamanın zararlarına ve olaylarına karşı söylediği klasik bir laf vardır;

”Nerede  o eski günler…”

Aslında bunu söyleyen bir büyüğümüze, bir yetişkine “ANı mı yaşamalı yoksa geçmişe bakıp yakınmalı mı?” diye sorulsa öğüt verici bir ses tonuyla: ”Tabii ki de ANı yaşamalı.” diye cevap verecektir.

Görüldüğü gibi bir dediği bir dediğini tutmama durumunun en büyük örneklerinden biri burada var. Aslında bu lafın neden kullanıldığını anlayamıyorum ve anlamanın da güç olduğunu düşünüyorum.

Günümüzün kötü şartları var. Halk arası güvensizlik, kaos ise bunlardan iki örnek. Fakat bunları görüp çare arayacağımıza “Nerede o eski günler ?” sorusunu sormak çok saçma. Resmen zaman kaybı. Genellikle de bunun sorulduğu bir ortamda bulunanlar bu lafı söyleyen kişiye öylece bakmaktadırlar.

Zaten bu sözün neden kullanıldığını anlamanın güç olduğunu belirtmiştim. Bu söz söylendikten hemen sonra herkes “Neden böyle dedin ?” gibi sorular sormaktadır. Bu sözün diğer kullanıldığı bir konu da özellikle belirli günler, çoğunlukla da bayramlar.

Bayramlarda ise daha çok “Nerede o eski bayramlar?” sözünü duyarız. Ya da “Bizim zamanımızda böyle miydi?” gibi klasik cümleler… Oysa bu bayramlarda o kadar kolaylıklar var ki. Mesela uzaktaki bir yakınımıza kolayca ve gerçek zamanlı bir şekilde görüntülü konuşma imkanı. Sizce “Nerede o eski bayramlar ?” demek bu teknolojiye ve bu teknolojiyi sırf biz sevdiklerimize ulaşalım diye geliştirenlere saygısızlık değil mi ?

Eski bayramlar olsa uzaktaki bir yakınımızın sadece sesini duyabilmek gibi bir şansımız olacaktı. Belki bu söz ve sözleri ölen birinin yakınlarının onun aralarında olmamasına üzüldüğünü belirtmek için söylemiş olabilir . Fakat bu durum bir istisna.

Mesela artık ulaşım ucuzladı. Bayram geldi mi yakınlarımıza herhangi bir ulaşım aracıyla  ulaşabiliriz. Onlar bize artık o kadar uzak değil. Teknoloji ilerledikçe Dünya küçülüyor.

Diğer bir örnek ise çeşitli alanlardaki kurslar, endişe ettikleri gençleri büyük koruma altına alıyor. Yani nerede o eski günler denecek bir durum ortada yok. Zaten bu ve bunun gibi sözleri duyan kişi ne kadar gereksiz söylendiğini de anlıyor.

Örneğin Yavuz Bahadıroğlu’nun ‘Biz Osmanlıyız’ adlı eserinde Osmanlı döneminden günümüze neler değişmiş neydik ve ne olduk gibi soruların cevabı yer almakta ve kitapta Osmanlı günlerine duyulan özlemin yanında o günlerin şimdi olmasını istemek şimdi olsa ne güzel olurdu gibi ifadeler yoktur. Hatta kitapta (hangi sayfasında hatırlamıyorum) bu açıkça ve doğrudan belirtilmiştir.

Bunun gibi geçmişe özlem duyan ve geçmişi değerlendiren Yalçın Otağ’ın “Hey Gidi Günler Hey” adlı kitabı da bu konunun altını çizmektedir.

Dolayısıyla ben her zaman ANı yaşamamız gerektiğini düşünüyorum. Zaten birçok yazar da bu görüşü desteklemiştir. Geçmişe duyulan özlem ve geçmişi değerlendirmeye karşın yakınmak, sitem etmeyi çok yanlış buluyorum.

 

 

 
 
İstanbul - 16.02.2010
furkan.dogramaci@hotmail.com
 http://sufizmveinsan.com