Bir yakınımın notebook
dizüstü bilgisayarında gezinirken bir Microsoft Power Point
çalışması dikkat ve ilgimi çekti. Çok başarılı olduğunu
söyleyebilirim. Çalışmanın özelliği,tamamen boyutsal algılama
yeteneğimizi geliştirme amacına matuf olması. İlk başlangıç cümlesi
“İnsan Beyni neler yapabiliyor”. İlk olarak karşınıza bir paragraf
geliyor. Paragrafın özelliği kelimelerdeki harflerin yerlerinin
değiştirilmesi. Dikkatli okuduğunuzda ne anlatıldığını rahatlıkla
anlayabiliyorsunuz. Bu yazıda bir İngiliz Üniversitesinde yapılan
araştırma sonucu beynin kelimeleri bütün olarak algıladığı yani
tümdengelim metoduyla değerlendirdiği ortaya çıkmış. Gerçekten
ilginç bir özellik. Bir sonraki aşamaya geçtiğinizde içi içe geçmiş
renkli ve motifli dairelerin çark şeklinde dönüş yaptığını
görüyorsunuz. İşin ilginç yanı ise bu dairelerin aslında hareket
etmediği. Siz bütüne odaklandığınızda dairelerin dönüş yaptığını
görüyorsunuz. Dairelere tek tek bakarsanız ya da yüzey çapraz bir
perspektifle bakarsanız sabitliği görüyorsunuz. Bir sonraki aşamaya
geçildiğinde bir kavanoz üzerinde birbirine sarılmış iki insan imajı
görüyorsunuz. Resme dikkatle baktığınızda gerçekte dokuz adet yunus
balığının varlığını hayretle müşahede ediyorsunuz. Bu test belirli
yaş grubundaki çocuklara uygulanmış. Genelde balıkları görmüşler.
Zihin kodlarında cinsel objeler tam yerleşmediğinden resimdeki
sevişen çiftin vücutlarını fark edememişler. Yetişkinler ise resme
ilk baktıklarında resmin zahirindeki görüntüyü fark ediyorlar. Bu da
gerçekten çok ilginç. Bir sonraki aşamada,optik yanılsamalar
başlığıyla benzer bir algılama göze çarpıyor. Sarı bir fon üzerinde
lacivert renkle sekiz delikli papatya çiçeğini andıran şekiller eşit
orantılı olarak yerleştirilmiş. Resme dikkatle baktığınızda delikli
bölümlerin döndüğü algısına kapılıyorsunuz. Gerçekte hareketsiz ve
durağanlar. Bir kaç aşama daha benzer tür geometrik ve simetrik
şekillerle devam ediyor. Gittikçe genişleyen spiral şeklinde
dairesel bir yapıyı gözlemliyorsunuz. İç içe daireler tarzında evren
içre evrenleri çağrıştırıyor insana. Hemen peşine lila renginde
yanıp sönen küçük daireler görüyorsunuz. Dairelerin orta kısmındaki
artı işaretine odaklandığınızda aslında yanıp sönen lila rengi
dairelerin var olmadığını sadece yeşil renkte bir dairenin varlığına
şahit oluyorsunuz. En son aşama olan final kısmı ise en ilginç
olanı. Siyah beyaz ve bakıldığında ne olduğu anlaşılamayan bir
şeklin merkezine 30 saniye kadar odaklandıktan sonra başınızı
çevirip düz bir duvara ya da hava boşluğuna baktığınızda Hazreti
İsa’nın siluet şeklinde simasını boşlukta beş on saniye kadar fark
ediyor ve müşahede ediyorsunuz. Bu çalışma bana hemen içinde
yaşadığımız evren içre evrenleri ve farklı yaşam boyutları ve
formlarının varlığını hatırlattı. Bu özellik aynı zamanda insanın
evrenin bir özeti olması nedeniyle farklı yaşam boyutlarıyla da
yakından ilintisini ortaya koymaktadır. Zira insanda potansiyel
olarak farklı yaşam boyutlarına açılan pencereler bulunmaktadır.
İnsan belirli egzersiz ve riyazet çalışmalarıyla fizik bedeni
üzerinde hakimiyet elde edebilirse fizik ötesi alemlerle ve o
boyutların latif yapılı varlıklarıyla iletişime geçebilmesi
mümkündür. İsa silueti örneğinde olduğu gibi halen hayatta
olan İsa aleyhisselamın tasarrufunu berzah boyutundan sürdürmekte
olduğu ve nuraniyet kazanarak ışınsal boyuta geçiş yapabilenlerle
iletişimde olduğu kanaatindeyim. Dünyadayken ruh ve bilinç
boyutuna sıçrama yapabilenler iletişim kurabilmektedirler.
Bediüzzaman’ın yaşam boyutlarıyla ilgili tespitlerini referans
alırsak Hayat Mertebelerini beş tabaka olarak değerlendirebiliriz.
Birinci Hayat Mertebesi: Bizim
hayatımızdır ve başta fizik bedenimiz olmak üzere bir çok kayıtla
sınırlıdır.
İkinci Hayat Mertebesi: Hz.
Hızır ve Hz. İlyas’la temsil edilir ve bir derece serbesttir.
Aynı anda bir çok yerde bulunabilirler. Beşeri ve fiziki şartlarla
sürekli kayıtlı olarak yaşamak zorunda değillerdir. İstediklerinde
yemek yerler,isterlerse uzun süre aç ve susuz kalabilirler. Keşif
ve Şuhut ehli veliler,Hızır ile birliktelik yaşarlar.
Bu birliktelik te,ikinci yaşam mertebesinde cereyan etmektedir.
Velayet mertebelerinde yükselen bir veli,Hızır makamına vasıl
olduğunda Hızır’dan enfüsi mahiyette(kalp telefonuyla) gerekli
bilgileri alarak özümser. Bu görüşme sessiz ve kelamsız bir
mahiyettedir. Bu birlikteliğe bir tür şuursal bütünleşme de
denebilir.
Üçüncü Hayat Mertebesi: Hz.
İdris ve İsa’nın yaşam mertebeleridir. Beden dönük fiziki
ihtiyaçlardan sıyrılarak meleki özellikte bir yaşam formuna geçiş
yaparlar ve böylece nurani bir letafet ve ruhaniyet kazanırlar. Bir
tür eterik ve enerjik bedenle sema katlarında yer alırlar. Esasen
bu latif bedenleri,fiziki bedenlerinin form değiştirerek enerjiye
dönüşebilme özelliğinden kaynaklanır ki miraç olayındaki fizik ve
ruh beden bütünselliğinde yükselişin gerçekleşmesiyle hemen hemen
aynı mahiyettedir.
Dördüncü Hayat Mertebesi:
Şehitlerin yaşam boyutudur. Şehitlerin,kabir ehlinin yaşam
şartlarının üzerinde bir yaşantıları söz konusudur. Yaşamlarını hak
yolunda istikamet üzere feda ettikleri için ilahi ikrama mazhar
olarak kedersiz ve zahmetsiz bir hayatı berzah boyutunda yaşarlar.
Kendilerini ölmüş olarak bilmezler ve hissetmezler. Bununla birlikte
yaşam kalitelerinin daha da yükseldiğinin farkındalığını yaşarlar.
Ölümdeki ayrılık acısını da hissetmezler.
Beşinci Hayat Mertebesi:Kabir
ehlinin yaşam boyutudur. Bu yaşam boyutundaki evliyanın ruhları
keşfen görünebilir. Gerek uykuda,gerekse yakaza dediğimiz uykuyla
uyanıklık arası hallerde seçkin ruhlarla irtibat kurulabilir.
Sonuç olarak yaşam
boyutlarıyla insanın boyutsal algı yeteneği arasında güçlü ve
kesintisiz bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Algı
yeteneklerimizin belirli çalışmalarla sürekli geliştirilmesi
gerektiğine sürekli vurgu yapmamızın nedeni de yaşam alanımızı
boyutsal olarak genişletmenin ve sonsuza uzanabilmenin bizler için
büyük bir nimet olduğunu bir kez daha hatırlatabilmek ve bu
güzellikleri hepimizin yaşamasına vesile olabilmektir.
|