Görsel sinemanın
sayılı örneklerinden diyebileceğim Kingdom of Heaven
(Cennetin Krallığı) filminden birçok izleyici gibi etkilendiğimi
söyleyebilirim. Filmin vermek istediği mesaj, dünya insanlığının
kardeşliği ve barışın yeniden tesis edilerek dünyaya huzurun ve
esenliğin hakim olmasıydı. Haçlı ordusuyla Selahaddin Eyyubi’nin
mücadelesi, kutsal kent olarak nitelendirilen Kudüs’te
odaklanıyordu. Çetin mücadeleler neticesi savaş, Müslümanların
zaferiyle neticelenmişti. Selahaddin’in, filmin finalinde, yere
düşen bir haçı eliyle kaldırarak masanın üzerine bırakması bir mesaj
niteliği taşıyordu. Verilen mesaj gayet açık ve netti. Farklı inanç
taşıyan kesimlerin birbirlerine karşı anlayışlı olmalarıydı.
Neticede film, “bir daha savaş olmasın ve insanlar inanç
zannettikleri hırsları yüzünden birbirlerine zarar vermesinler”
çağrısını yinelese de maalesef bu pek etkili olamadı. Günümüz orta
doğusunda yaşananlar bunun en bariz göstergesi. Filmin Complete
Score Soundtrack çalışmasını dinlerken bir şarkı ismi özellikle
dikkatimi çekti. Şarkının ismi Light of Life yani yaşamın
ışığı anlamına geliyor. Ezgi Arapça olarak seslendirilmiş ve sık sık
kelimei tevhit yani varlığın tekliği dillendirilmişti. Kelimei
Tevhit hakikatinin dünya hayatının nuru olduğu söyleniyordu. Bu
teklik hakikati, dünyadaki karabulutlar içinde kıvranan zihnime bir
anda ışık kaynağı oldu.
Evet, evrensel
sistem ve düzeni açıklayan İslam’ın evrensel mesajı “La ilahe
illallah.”Bu hakikatin gerçek manada anlaşılması, yaşamdaki tüm
kilitli kapıları, açmazları ve gizemleri açma ve anlamlandırma
gücüne sahip. “Peki neden acaba bu sihirli cümle yaşamı aydınlatan
bir özellik taşıyor?” diye sorguladığımda özümden şu yanıtları
aldım: Öncelikle “La ilahe” demek suretiyle tanrı ve tanrılık
kavramını izale ederek geçersizliğini fark ediyoruz. Bu gerçek, aynı
zamanda zengin potansiyeller taşıyan insanoğluna büyük bir güç ve
dayanak teşkil ediyor. Zira bu ifade, korkularımızın, zaaflarımızın
bertaraf edilmesi anlamına geliyor. Varlık aleminde sınırsız bir
gücün tasarruf ve hakimiyetine olan inancı pekiştiriyor. Bu inanç
aynı zamanda genel anlamdaki kuvvetler ayrılığı prensibini de
geçersiz kılıyor. Hakim olan Allah, tasavvur edilen tüm güç
tezahürlerinin üzerindeki yegane güçtür.Tevhit hakikati aynı zamanda
intisap (yaratıcı güce bağlılık) sırrını da ihtiva ediyor.Sınırsız
bir kudrete bağlılığın ve gerçekte kime muhatap ve teslim halde
olduğumuzun resmini çiziyor.Bu kutsi kelam bize kimin adına hareket
ettiğimizi bildirmeye çabalıyor adeta…
“La ilahe”
dediğimizde acaba gerçekte ne söylediğimizin farkında mıyız? Bu sözü
zikrederken “Beni engelleyecek, yıldıracak ve yolumdan alıkoyacak
hiçbir güç tanımıyorum ve gerçekte de yoktur. Sadece mutlak güç olan
Allah vardır mı demek istiyoruz acaba? En çok zikrettiğimiz “La
havle ve la kuvvete illa billah”ta da bu hakikat aşikar değil
mi? Havl ve kuvvet sadece B sırrıyla hakikatimi oluşturan orijin
varlık olan Allah’a aittiri dillendirmekteyiz her an.
Kelimei Tevhit,
tamamen sonsuz bir anlamlar okyanusudur. Külli iradenin bizden
ve tüm birimlerden her an sadır oluşuna engel teşkil edeceğini
düşündüğümüz tüm sanal güçlerin geçersizliğini bize beyan eder ve
ders verir. Bu yönüyle Tevhit kelamını değerlendirdiğimizde, bizi
özümüzdeki mutlak gerçek olan yaratıcı cevherden perdeleyen tüm
duygulardan, değer yargılarından ve bağımlılıklardan arındıran ve
bizi mutlak gerçeğe ulaştıran bir hayat güneşi olduğunu aynel yakiyn
olarak gönül gözüyle müşahede ederiz. Bu gerçek de bizlerin,
eşyanın tabiatına uygun değerlendirmeler yapmamıza olanak sağlar ve
kendi iç potansiyellerimizi yeniden keşfederek açığa çıkarmamızı
kolaylaştırır mahiyette etkiler oluşturur. Kısacası tüm
birimlerin mutlak anlamda kulluk halinde olduklarını fark eden bir
şuur aydınlanmıştır. Yaşamımızı aydınlatıp bizleri karamsarlık ve
ümitsizlikten kurtaran ve aynı zamanda karanlık dünyamızı ve
dünyaları aydınlatan bu ışık kaynağına her an muhtacız.
Allah hiçbir
varlığı, kendi vüs’atinin ve gücünün üzerinde kaldıramayacağı
tecrübelere tâbi tutmayacaktır sevgili dostlar.Yaşamda karşılaşılan
her şey, her bela, musibet, çile ve keder insanın yaşam evrelerinde
geçireceği ruhani tekamülün aşamalarıdır.Önemli olan, acılara ve
musibetlere sabredebilmek ve Tevhit Nurunu her an devreye sokarak
bela ve musibetlerin getirdiği karanlıkları ve karamsarlıkları
zihnimizden kaldırmaktır.Ancak bu şekilde zulüm ve kötülük
algımızdaki tıkanıklıkları giderebilir ve gelişme yolundaki
seyrimizi sürdürebiliriz.Olmazları olduran sınırsız bir güce olan
inanç, insana teselli olarak yetecektir.Daha ötesini dillendirecek
ne gücümüz ve ne de sözümüz var.. |