Yenilenmek,
özlemini duyduğumuz, hayatımıza ve düşüncelerimize girip
kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan bir faaliyettir.
Yeniye açık ruhların vazgeçilmez bir şiarıdır.
Yenilenme
ve yenilik düşüncesi, felsefi yaklaşımlardan birine göre
her ne kadar eskiye yenilme olarak değerlendirilse de
gerçekte böyle bir yenilgiden söz edilemez. Zira asıl
yenilgi, eskide takılıp kalmak ve yeniliğe geçiş
yapamamaktır. Gerçekte yaşam sisteminde her an her şey
sürekli yenilenmektedir. Baharda açan ve yeşeren
bitkilerden, vücut ağacımızda yenilenen hücrelerimize;
evren ağacındaki değişim ve dönüşümlere kadar mikrodan
makro plana bu yenilenme faaliyeti devamlılık arz
eder.”O her an yeni bir şandadır” ayetiyle bu gerçeğe
işaret edilir. Esasen, insanoğlu fıtrat olarak yeniliğe
ve yenilenmeye ihtiyaç gösterir ve fıtratı öyle iktiza
eder.Yeni sözler, yeni fikirler, yeni oluşumlar, yeni
faaliyetler onun dünyasını şekillendirir ve
zenginleştirir.Yeni buluş ve keşifleri buna örnek olarak
verebiliriz.Her yeni keşif,insan yaşamında yepyeni
güzelliklere kapı aralamakta, onun yaşam standartlarının
ve kalitesinin yükselmesine vesile olmaktadır.Yeniye
kapalı kalan topluluklar ise bu evrimi
gerçekleştiremediği ve yeniliğe ayak uyduramadıkları
için ilerleyememektedir.
Haberleşme
ve iletişim sektöründen tutun, ulaşım ve sağlık
sektörüne kadar birçok alanda kısa sürede bürük
yenilikler yaşanmış ve halen de büyük bir hızla bu
yenilenme süreci devam etmektedir. Gerek dünyadaki yeni
keşifler, gerekse uzay keşifleri ve benzer projelerle
insanoğlu evrimsel gelişim (yenilenme) evresinde yerini
almıştır. Bahsettiğimiz fiziksel gelişmelerin tümünün
temelinde ise istisnasız düşünce ve hayal gücündeki
gelişim ve yenilenme özelliği yer alır. Anlayışlardaki
yenilenme ve formatlanma, otomatik olarak insanın çok
yönlü gelişimine ve yenilenmesine vesile olmaktadır.
Anlayışlarda reforma ve revizyona gidilmesi bu nedenle
zorunludur. Kişi şayet daha düşünce aşamasında kendi
anlayışını kilitleyip bloke ederse yeni açılımlara ve
yeniliklere ulaşması imkânsızlaşır. Dolayısıyla
öncelikle ortadan kaldırılması gereken engel, düşünce
evrenimizi çevreleyen bu blokajdır.Yeniye ulaşıp
yeniliği değerlendirebilmenin yolu, düşünce kozamızdan
kurtulabilmekten geçer.Koza ifadesini burada sembol
olarak kullanıyoruz.Kozadan kastettiğimiz,insanın dar
çerçevede düşünmesi, yaşamı ve olayları kapsamlı olarak
irdeleyip değerlendirmesidir.Sonuçta, bu dar çerçeve
düşünce sınırlarının arasında hapis
kalınmaktadır.İnsanoğlu, dünyayı gezmiş, yeni ortamlarla
ve kültürlerle tanışmış olsa dahi şayet bahsettiğimiz
düşünce kozasından çıkamamışsa yeniliğe kapalı kalmış
olur ve yeniliği gerçek anlamda değerlendiremez.Zira
sürekli sonsuzluğa doğru yolculuğunu sürdüren insanın
sonsuzluk yolunda sınırsız güzellikleri
değerlendirebilmesi için bu şuursal engeli mutlaka
ortadan kaldırması elzemdir.Aksi taktirde insan ölüm
ötesi yaşam boyutlarında da bilinç körlüğünü sürdürür ve
bundan kurtulması imkansızlaşır.
Büyük
sufilerden İmam Gazali,Esma Şerhinde Bais isminin
anlamını irdelerken insanın hem bedenen hem de ruhen
sürekli yenilendiğinden söz eder.Ölüm ötesi yaşam
boyutunun dahi yeni bir yaşam platformu olduğuna işaret
eder.Haşir dediğimiz yeniden diriliş olayını dahi
aslında sürekli olarak her an yaşamaktadır.Yeniden
diriliş olayını sadece kıyamet süreciyle sınırlamak
hatalı bir yaklaşımdır.B’as dediğimiz dönüşüm, dünyaya
ilk gelişteki dirilişten tamamen farklı bir
yapılanmadır.Gerçekte, Allah insanı tavırlar halinde
yaratmıştır.Bu yönüyle kompleks bir yapıdır. Tavırların
değişimi esmalardaki açığa çıkış özellikleriyle
alakalıdır diyebiliriz. İnsan için birçok dirilişler söz
konusudur. İnsan, tavırdan tavıra, halden hale geçmekte
ve geçirilmektedir. Hulasa yenilenme ve yenilik,
hayatımızın her zerresinde ve aşamasında kendini
göstermektedir. Aklın tavrında
velilik ve resullük hallerinin anlaşılması oldukça
güçtür.Velilik ve Resullük kemalatının
değerlendirilebilmesi için ruhun ve bilincin hayat
mertebesine yükselebilmek gerekmektedir.O taktirde
velilik ve resullük kemalatından hasıl olan bilgileri ve
feyizleri hakkıyla değerlendirebilmek bizlere nasip
olacaktır.
“Bu
gün Ahmet benim; ama dünkü Ahmet değil” sözüyle Hazreti
Mevlana, tecdit (yenilenme) misyonuna işaret etmiş,
risalet işlevinin sürekliliği ve güncelliği noktasında
anlayışların yenilendiğine vurgu yapmak istemiştir. |