münacat:)
bugün günlerden çarşamba....işte Sen ve ben karşı
karşıya...işte her şey hep aynı..sohbet hep
aynı..sitemler..sitemler..sitemler..ama
işte...konuşuyoruz ya önemli olan bu..ben Seni hiiç
dinlemesem de, Sen beni hep dinliyorsun...Sen ne güzel
dinliyorsun..ben SEN i dinlerken bile
DİNLENİYORUM...beni bırakmadığın için teşekkür
ediyorum...28-7-2010
merhaba Sevdiğim merhaba…yine
bennnn..baştan ayağa kusur,entel dantel dikenli
sarmaşığın,salkım saçak püsküllü belan:)….ne kadar
kaçarsam kaçayım-Senden başka gidebileceğim hiçbir yer
olmadığı için, işte yine geri döndüm..galiba en büyük
yalancı benim değil mi?işte Seni terk edemeyeceğimi çook
iyi anladığımdan, onun yerine; Sana yazmayı,kahveyi ve
sigarayı bırakmaya karar vermiştim en son:)kahveye
dayanamadım ,diğeri isteyince –bazen hemen
bırakabildiğim bişey nedense…ama masallarım…Ya
Rabbim!!.. yazmayı bıraktığımda hemen
unutuyorum..okuduğumda o sözleri nerden bulup yazdığımı
anlayamıyorum. yazmadığım vakit başıma gelmeyen
kalmıyor..neden?hani ,bana iyi geldiği sürece
yazacaktım…sanki göreve dönüştü..masal yazmak hayatımda
düzenli yaptığım ve en uzun sürdürebildiğim eylem
biliyor musun?oysaki benim tek taraflı anlaşmam da ne
demiştim.. istediğim –onu alın,bunu da alın,şunu da
istemiyorum= ne olduğunu hala bilmediğim her şeyi Sana
veriyordum.. bir tek şartım vardı…Ya Rabbim!!.. şimdi
düşünüyorum herhalde benim kadar komik bir derviş aday
adayı olmamıştır değil mi?herkes bir şeyler almaya
gelir- ben vermeye..(bilmiyorum ya, yeni işte..cahil..
lakin herkesin her şeyini verdiğini nihayet yeni
öğreniyorum=bilmeden en doğru olanı yapmışım
meğer:)..ama bir de şartım vardı!!?..gülmüştün..peki sen
ne yapacaksın? demiştin ya hani..ben hiiç bişey
yapmayacağım,”sadece Seni seveceğim “değil mi?işte
aklımda bu var..aslında masal yazmak bişey yapmak değil
belki de, düşüncelerim dağılsın diye demiştin
ya…bilmiyorum..demek ki ben ancak yazarak sevebiliyorum,
öyle de anladım…bu sefer ne yazacağımı bilmiyorum..ama
söz dinleyerek işte gene yazıyorum..en iyisi, her
zamanki gibi yine kaldığımız yerden başlayalım mı?bu
arada hala gözlerim aç ve kaç senedir orucun gerçek
manasının bunun üzerine kurulu olduğunu düşünmekteyim..ve
bunun asıl deruni tabii..henüz yazabilecek kıvamda
değilim.. o yüzden yazamam…açlığım giderilince bunu
anlayabileceğimi çook ii biliyorum sevdiğim..iftara
bir milyon baloncuk vakitvar bence:)
İşte en son masalımdan acayip bir huzura
kavuşmuştum.böyle boşlukta gibi sakin ve huzurlu bir
salınım vardı…içimdeki tüm harflerden beni mahveden
düşüncelerden kurtulmuştum ..oraya yazamadıklarımı başka
bir yere yazıyorum biliyorsun..sandım ki o gelen tüm
dosyalar, tümm harflerim bitti..zaten onlar bana ait
değildi ya…işte birkaç gün sonra her şey yine değişmeye
başladı..acaip şeyler aklıma gelmeye başladı..yine
düşüncelerimi durduramıyorum..öyle hızla akıp
geliyorlardı ki..beni çook yoruyorlardı..ama benim Sana
ihtiyacım vardı..ve Sana benden çok ihtiyacı olanlar
vardı..ve tabi yeniden okumaya başlamıştım hani…işte ilk
cildini bitirdim.. ikincinin ortasındayım..ilginç şeyler
öğreniyorum..nasıl ki herkesin DNA sı farklıysa,o
kişiye ait tüm özelliklerde tek ve biricikti ya
hani…tabii bu durumda herkesin anladığı Allah ı da
farklı oluyor ve imanı ve algılayışı da değil mi?işte
bu okuduğum Hz Kur’an yorumunda,kelime manası yerine
anlamlar :nefsi kül ve nefsi cüz,mürşid mürid,ruh nefs,mertebeler
arasında yorumlanmış..değişik …ben beğendim..benim
meşrebimde ya, o bakımdan..henüz bitmesine bir buçuk
kitap var….aynı benim buçukluğum gibi yani..yani Hacı
Bayram Veli hz. nin o buçuk dervişi gibi sanırım..henüz
onu bile çözemedim..lakin benimle aylarca ne alay
etmişlerdi görmen lazımdı…kimse anlamını
bilmiyordu..fakat ben buçuğu tamamlayacak olanın Sen
olduğunu nedense biliyordum Sevdiğim..onlar benim bir
türlü sevdiklerim tarafından ,onların bildikleri tarzda
resmen okeylenmeyişimle ve elimde bunu ispat edebilecek
hiçbir delilimin olmaması ile çook dalga geçiyorlardı
biliyorsun değil mi?”git olmadı,bir daha sor,hahah.. git
bir daha sor..sen çok inatsın ya uğraşamazlar senle,kim
bilir ne dedin, söz dinlemeyeceğini anlamıştır
ondan..git gene sor…”..beni çook ağlatmışlardı..kimse
bana inanmıyordu, kimse.hatta yetkin bilinenler bile.
Hatta bir defa bu anlaşılmaz halim için çook ağır
sözlerinden daha ağırını bile duydum..üzülmüştüm ama
Yaratanım onun bana izafe ettiği şeyi onda bana
seyrettirdi..çoook teşekkür ediyorum…buçuğun olduğum
için şükrediyorum..bununla gurur
duyuyorum..Sevdiğim..tanımlanmış Tamlığım.. Efendim..
ve
başkaaa…kitap çoook yüksek tefekkürlü bence.. fakat şu
da var…feyizli değil nedense(edebi olmayıp edebi
yatırdığından sanırım)..yani okurken, başka kamil
kitaplarda olanlar olmuyor.. mesela hiiç ürpermedim,hiiç
ağlamadım,kitaba ait rüya görmedim,hislerimde bir defa
bile mıknatısıyet meydana getirmedi…kardeşim sık sık
arayıp kaç sayfa okuduğumu soruyor…işte en çok
mertebelerle anlatıyor yazar..yani benim öğrenemediğim
şeyin(=neş’e min, mertebesiz olduğunu da biliyorum..
)fakat yinede okuyup emek vermem-delil lazım ya, o
yüzden öğrenmeye gayret ediyorum..ona, anladığım kadar:
cem,hz. cem,cem -ül cem ve ehadiyet -ül cemi ve
temsil ettiği peygamberleri özetledim..sen daha
anlayamamışsın, sakın başkasına anlatma dedi:)bence
de..ama bu yazdıklarımı hiiç bakmadan yazdım..bunu ilk
defa başardım…bu sıralamayı ve temsil ettikleri kişileri
en azından öğrendim(bunu anlamamın Füsus’u anlamamı
kolaylaştıracağını da çözdüm mesela..benim için bu çok
anlamlıydı)..tabii fiillerde- bunu yaşarken anlayarak
anlatabilmem lazım ki olsun..henüz olmadı yani..birde
Senle yaptığımız şeyin bu tarz bişey olduğunu
hissettim..tabii bizim ki masaldı ve daha hayata dönük
uygulamalı cihan tarihi misaliydi..çünkü benim ilgi ve
anlayış alanım yani esma terkibim camisi için bu
gerekliydi sanırım…camimin içine yeterince harf ümmetim
dolmadığını,olması gereken kelimelerden mürekkeb cümle
için henüz çoook erken olduğunu bile idrak ettim..bu
yorum biterse ve ben daha üst düzeyde algıya sahip
olursam belki ileriki yıllarda Bursevi hz nin tefsirine
yönelebilirim- çok fazla ciltmiş ya hani..bence henüz
erken..bilmiyorum ki, lisanı nasıl?..çünkü ben korkunç
bir Türkçe ye sahibim biliyorsun….tabii birinin o
kitapları bana hediye etmesi de lazım=tercihim
canlısından yana..seyrederek okusam olur mu?:)lütfen…..
aslında
şuan okuduğum kitaplar bana 2 sene evvel gelmişti.. Sana
hikayesini yazayım bak..bir rüya görmüş çocuğun
biri..bir daire paydalara ayrılmış ..ve dışarı çıkmış
dilimler..işte hz. Pirimiz Mevlanamızın …. sayıdaki
ölümleriymiş..o vakit kısıtlı olan birkaç kişiye
sormuştum..kimse bilmiyordu..ama bir akrabam bana
“İsmail Hakkı Bursevi hz ve Tamamü’l Feyz(2. Kısım)”adlı
eserini birde şuan okuduğum kitabın 2 cildini hediye
etti..Bursevi hz nin kitabında bu 4 ölüm
anlatılıyordu..beyaz,kırmızı,siyah ve yeşil..işte
tabii anlamasam da ,okumuştum o bölümü sadece..diğer
kitaplara ise açıp ta bakmamıştım bile ..onları bir yıl
kadar sonra geri istediler.. verdim:)demek ancak yeni
okuyabilecek hale gelmişim ki geri geldiler..bu kitap
herkes için değil, onu anladım..pek çok kişi kendi
zannına göre her yere çekebilir..çok sert bir kitap..edebli
okumak ve takılmamak lazım bence..benden de sadece
okuyor ve öğrenebildiklerini alıyor..çünkü ben başka bir
varlığım ve algım da, esma terkibimde farklı..öz-hakikat
hep aynı fakat teferruatta zenginlik olmalı..bir
Yavuz Sultan Selim Han severi olarak hazineyi hep biraz
daha biraz daha doldurmak lazım sanırım değil mi
sevdiğim?işte bu dört renk ölüm üstüne biraz bir şeyler
yazmak istiyorum..beyaz ölüm açlık demekmiş..Ramazan
a giriyoruz ya hani..kendi kendini yakan ay..o kandil
ayeti misali..yada benim tarzımda harflere ve kelimelere
dalıp: kara kıvırcık saçlarının alevinde yar e ram-kurb
an=yakın olmak misali….kırmızı ölüme mevt-i camii de
deniyormuş..ne ilginç değil mi?:)..Arabi Hocaya göre
bu ölüm daha fazla melamiyedekiler de görülüyormuş..ve
ölüm demek tövbe demekmiş..yeşil ölüm yamalı
giysilerle sembollenmiş..aynı tabiatın her daim
değişen yeryüzü nebatatını simgeliyormuş bu yamalar..ve
siyah ölüümm..ezası= cefası fark etmeyen?!! ve
sevenin sevdiğinde fena olmasıymış..bak burayı unutma
olur mu?:)...başka ölümlerde vardır muhakkak..ben
kendi rengarenk noktalarda kalan son anım üzerine
baktım:)gerçekten bana o kadar acı çektirecek misin
yani… çook ayıp bence..yapma olur mu? Lütfen!!..
bu ölümlere bakıp toprağı
düşündüm mesela..topraktan yaratıldık ya hani..nasıl
beyaz,kızıl,sarı ve siyah ırk varsa…onların
mayalarındaki ilk toprak zerresinin temsil ettiği manayı
düşünmek istedim..tabii henüz bulamadım..Sen anlat diye
yazıyorum..Sen benim tüm hatalarımı seviyor ve
düzeltiyorsun ya ondan..alay etmeden düzelt lütfen olur
mu?(gerçi alay bile etsen ben çok gülüyorum:)kendimi
kötü hissediyorum sonra tabii..şimdi herkes kendi
sedefinin içinde bir inci olacaksa eğer, onu meydana
getiren toprağın üstüne sedefini saracak değil mi?
İncilerde renk renk biliyorsun…mesela dünyamız
biricik eşsiz mavi inci değil mi?:)sanki Güneş ve Ay ın
evladı..İKİ AYN’A ARASINDAKİ SIR..O DEMİR MİL…iki cazibe
arasında ,sürekli aynı iki elin parmakları= burçları
üzerinde meşk-ü sema eden bir cihannüma-ü kalp…esasında
değirmen….öyle bir değirmen ki üstündeki herkesi elekten
geçirir misali kevgire çeviriyor=şerha şerha olmuş gönül
lazım ya, o bakımdan değil mi Sevdiğim:)
sonra..ilk hafta cumartesi pembecik ve beni bir şoför
gelip aldı..Evvel Zamanın dostu Salahiyet Beyin
işyerindeyiz….girişte 350 yıllık bir fıskiyeli çeşme
var..özel imalat gülsuyu akıyor ve acaip kokularla
yukarı çıkıyorsunuz.. güzel bir yer..antikalar
var..geçen hafta Devam Eden Gölgeler onu davet etmiş ve
kendi yaptığı bir minyatürü hediye etmiş..duvarda
asılı.. onu tanıyorum..(O, şimdi memleketteydi..davet
var...12.masal tam bittiğinde olması ne ilginç değil
mi?...gitmedim.. Her Şey de TEK , Sen SİN çünkü..)….
sohbet… işte acaip şeyler konuşuyoruz..o kendi üç beyaz
adamını anlatıyor..manasını:)…ameliyesini de..ve pek
çok güzel şey…Ege Bölgesinden; hakkında hiçbir bilgi
edinemediği, lakin kendisini ismini adresine dek bilen
yaşlı bir ama ‘nın, yaşlı bir hanımla geçen hafta
yolladığı yeşil ipek püsküllü antika şalın ve çok eski-
harika işçilikli yatağanın hikayesini
dinliyoruz..gönderenin kim olduğu hala
bilinmiyormuş..burada birde güzel bir odacık var
tabii..misafirleri gelecekmiş, bizi oraya aldılar..bir
saatten fazla o güzel yerde iki kişi oturduk.kahve
içtik..kilitsiz olan her şeye baktım..kılıçı kınından
çektim..harika bir nakşı vardı..yazıları da muhteşemdi
ve hala çook keskindi..kandiller
mumlar,emanetler,yazılar,acaip güzel bir yer.. bir asa
vardı..muhteşem işçilikli,ahşap..başı ejder
şeklinde.biliyorsun,nefsime çook düşkün olduğumdan bunu
bayağı inceledim:)....altında; ahşap üzerine Mevlevi
destarlı sikke tablosu asılı.. böyle bir iş yeri
..buranın benzeri yokmuş..zaten olamaz, çünkü gerçekten
farklı..sonra ev sahibimiz ;çok feyizli bir yer dediği ,hz.Pir
Abdülmecid Sivasi ve aynı yerde meftun olan Pir
Abdülehad-i Nuri Sivasi hz in türbesine bizi götürdü..o
hafta masalımda çok siyahlık vardı ya:)işte bugünde öyle
karaydı..ev sahimiz gibi burasıda halveti şabaniymiş....her
yer siyah..ama güzel..huzurlu ve bakımlı bir bahçesi
var..bahçede çay içtik…biri var..bize tarihini
anlattı..değişik biri..çook esmer…isminin önünde pek
uzun pek çok lakabı var..ona farklı
davranıyorlar..içeride duvarlarda şirine şiirleri
çerçevelenmiş.bize kitap hediye ediyorlar..içindeki
ithaf bu beye ait..o devam ettiriyormuş anlıyoruz.. hep
çook beğendiğim ve anlamını bilemediğim içerde yazılı
olan şu satırların hikayesini soruyorum..Bakai Baba da
anlatıyor…
Semâdan sırr-ı tevhidi duyan gelsin bu meydana,
Bugün Nûrî imam oldu, uyan gelsin bu meydana!
sonra
yine kitaphaneye dönüyoruz..yemek…yeni cd si çıkmış biri
geliyor..bereket parası alacakmış ..bizde istiyoruz
tabii:)nasıl bişey henüz görmedik.. siz bekleyin, size
farklı diyor..bize sürpriz yapıyor..içeriye
geçiyoruz..emanet duran çoook eski ve acaip sembollerle
içi dışı tıka basa dolu şifa tasına bir avuç bozuk para
atıyor :” eşit sayıda bölüşün” diyor ev sahibi..
bölüşüyoruz.. bil bakalım ne düşüyor?..tam masalımın
sayısı kadar yani 12.. işte benimkini beyaz bir keseye
bağlıyor..bakalım ne olcek:)ona, yaşadığımız bu olaydan
sonra; Ahmed Kuddusi hz nin icazetnamesini basıp dağıtır
mı diye soruyorum..”neden olmasın, inceleyelim, soralım
bakalım “diyor..sahte mürşidler den
konuşuyoruz..herkesin canını çook fena yakıyorlar ya o
bakımdan..ve bizi evimize bırakıyorlar..harika bir gündü
bugün ..teşekkür ediyorum..
sonraaaa..kitabımı okuyorum..kimseyle görüşmüyorum..acaip
bir imtihanın kıskaçları arasında çırpınıp
duruyorum..kendimi teselli için hep şunu diyorum:Ya
Rabbim bunu tanıyorum,artık alıştım..Sen beni hiiç
bilmediğim, tanımadığım şeylerle imtihan etme..
Sevdiğim!! artık olmuyor..eğer kızmazsan yakında bu
konudaki o devasa gururumu yerle bir edip – utanç içinde
şikayete geleceğim..çünkü sabrın bittiği yerde yeni yeni
sabırlar çıkıyor ve artık bizim kabağın canı fena halde
acımıyor…kanıyor…saçlarım her geçen gün biraz daha kış
oluyor yani..yeter artık dersem biter mi
,lütfen..lütfen..lütfen…
Seni
fena halde özledim..yoksun..yoksun..yoksunn..hep
yoksun..YOKUZ..YOK..çözüldüğüm halden
toparlanamıyorum..hiçbir yere ait olamadığım için
darmadağınıkım yine..aslında bu halimi çook seviyorum…çözünük
durmak çok güzel ,lakin bu alemde olmuyor…canım çook
yanıyor ..bir tek Sana ait olabiliyorum …imdat
dileniyorum..el yardım gözyaşları..meşgulüz…yardım
edemezmişiz..çünkü Sevdiğimin de fena halde gönlü
yanıyor..lakin ben yardım edeceğini biliyorum…bu
ızdırabın, yazmadığım için olduğunu düşünüyorum..o gün
yazmaya karar veriyorum.gece yarısı bir
hayal..kürsüdesin..masala devam etmemi
söylüyorsun..sonra görüntü gidiyor
karanlık..yazıyorsun..kalemin hışırtısı hala
kulaklarımda.. hışır hışır
yazıyorsun..ve mürekkebi kırmızı….yaz dediğini
anlıyorum..sonra bir ayet gibi bir şey
okuyorsun..unutuyorum..uyanıkım..ne olur? anlamı ne
?diye çırpınıyorum..öyle hızlı çok zarif bir şiir
okuyorum ki ..çoook hızlı akıyor..hiiç hatırlayamıyorum
yine..sadece anladığım manasını Sana söyleyebilirim..nar
nurun içinden çıkıyormuş..batılla-zulmetle ;nuru hakkı
anlatıyormuş..aslında acıtmıyormuş..aynılarmış..saatlerce
odama doğan taçlı şeyi ve perdelerime nasıl güneşi
getirdiğini düşünüyorum..benim güneşimin içi dışına
çıkmış-serin ve yakmıyordu aslında..peki ben neden hala
cayır cayır , bu idraksizlikten dolayı
kavruluyordum…neden?..işte Sevdiğim, ben Sana layık bir
talebe hiiç olamadım..ne yapsan başaramıyorum..istidadım
yok bence..daha sevmeyi bile öğrenemedim….ama yakarışıma
cevap verdiğin için çook teşekkür ediyorum..gördüm ya,
benden yazıyor işte..yine barışıp anlaştık yani..
pembe
şekerden kolyemiz var artık biliyor musun? üzerinde
minik minik gözler var….ne demek bilmiyorum..Sen
Varsın…gerisi mühim değil..
ve
hafta sonu için Bandırma’dayım. akşam..Tekke Camisinin
güzel ve bakımlı bahçesindeyiz..”sarı gülüm yok ya artık
“beyaz gül koparıyorum..onu iki sene evvel buraya bir
çocuk getirmiş…başucunda uzamış ve açmış..sonra, Evvel
Zamanın dostu Mehmet Ali Amcasına götürüyor
pembecik..O,bir İHL eski müdürü..70
yaşlarındaymış..çocuk, O’na okulunu bitiremediğini
anlatıyor..”olsun” diyor..o okulun bir kapısından girip
diğerinden çıksan bile yeter..masonların oyunlarla nasıl
İHL ni yok ettiklerini anlatıyor..dostluklarını
anlatıyor..Haybabamı anlatıyor..başka bir yere tayinle
gidecekken Ali Ulvi Amcanın “sakın gitmeyiniz.. Ali
Efendiye hizmet için burada kalınız “sözü ile nasıl
burada kaldığını anlatıyor..sohbet çok harika
..imtihanlardan soruyoruz..O, peygamberlerin ağır
imtihanlarını anlatıyor..hz.İbrahimi..dost ya hanii..melekler
O’nun malı var …malı ile imtihan et demişler..Mikail
veCebrail a.s insan kılığında gelip O’ndan bir şeyler
istemişler..hz İbrahim’in çok büyük bir sürüsü varmış
ve o sürünün yarısını onlara vermiş..melekler hayran
kalmışlar ve tebrik edip kimliklerini
açıklamışlar…imtihanı kazandın ve biz sürünü alamayız
demişler..hz İbrahim” ben verdiğimi geri almam”
demiş ve o sürüyü vakfetmiş..işte ilk vakıf buymuş ve hz
İbrahim tarafından kurulmuş:)..sonra sevdikleri ile
ve sonra canı ile nasıl imtihan olduğunu anlatıyor..ev
sahibemiz çok özel bir duruşa sahip..ben onu çook
seyrettim..sanki çook eski tarih sayfalarından çıkıp
gelmiş gibi ve gözleri çok güzel- derin siyah mercek..
gece..uykudayız..Evvel Zamanımın odasında..içinde
O’nunda oturduğu ciddi siyahlı bir meclise sadece bir
anlık şahitlik ediyorum..Pazar günü..Salahiyet Beyler
geldiler…kahve..sütevine gittik..dağıtılmak üzere
getirdikleri kitapları bırakıp yola çıkıyorlar..giderken
çocuğa diyor ki “o dediğin şeyi unutmadım..beraber
konuşup yapalım “diyor..çocuk “gerçek mi ?“diyor..tabii
diyor matbaacı..çocuk:” böyle özel vakitlerde
dağıtılmak üzere hz Peygamber a.s ın şebeke resmini ve
açıklamasını basar mısınız?…çünkü herkes hz pir
Mevlana’nın kabrini O’nun sanıyor..hatta ikisini de
basalım olur mu? diyor..”çok güzel bir fikir, senle bunu
konuşalım “diyor ve gidiyorlar…çocuklar sütevinde
yeni dostlarıyla otuyorlar..adı Özer Candan Beymiş..bu
masala yazdığım kişilerin hemen çoğundan onları
kurgulamak için hep izin aldığımı söylemek istiyorum..O,
80 li yaşlarında..beyaz at kuyruğu saçları var..oldum
bittim uzun saçlı –salkım saçak kişileri severim ..lakin
hiçbir vakit ööyle uzun saçlı arkadaşım
olmamıştı..nedense beğendiğim tüüm uzun saçlı tipler
saçlarını kesiyorlar ve ortaya güzellik çıkmıyor:)O az
evvel Salahiyet Beye şöyle demişti..kutuplar
birbirlerinin hazinelerini ölçüp biçmeyi
severlermiş....kasasında ne kadar ayet var,ne kadar
hadis var..ne kadar öğrenci kapasitesi var ve nereye dek
çıkartabilir?... ne ilginç biri değil mi
Sevdiğim?..sohbet çook güzel..o zeytin çekirdeklerinden
tesbih yapıyormuş..ve birden cebinden bir tesbih
çıkartıp çocuğa hediye ediyor..O, Devleti Aliyye’nin
buharlı makinelerinden anlayan ve tüm selsebillerini
onaran tek kişi ünvanını muhafaza ediyormuş(=ne müthiş
bir tesadüf değil mi sevdiğim ve teşekkür ediyorum:)..Haybabamı,
çıraklıktan ilk kalfalığa geçişinden itibaren
tanıdığını anlatıyor:”çok yokluk çekti,hiç yılmadı ve
çok çalıştı-başardı” diyor....mekanına davet ediyor..acaip,
kütüphane misali bir adam..maşallah..mesela ondan, yeni
tamamlayıcı bilgiler öğreniyorum…hz. Eba Eyyüb el
Ensari, İstanbulu fetih için iki defa gelmiş..3 değişik
yerde de karargah kurmuş..1. Karacaahmed
karşısında..hz. Fatih in mescid yaptırdığı yerdeymiş..2.
Kaşgari Tekke..3. Haliç tarafındaki Tekbir Tepe
(bugün ismi anlamsız Tokmak Tepeye çevriliymiş)Ona
sebilleri soruyorum..Aziz
Mahmud Hüdai hz nin şu sözlerini söylüyor..”sebil :
ilm-i simyaya ait şahıs demektir”:)……..”bu fani alemde
nefesini sebil etme,nefesi kimya et”..70 değişik
yerde + - kullanılır..adam yetiştirmek,manevi
evlat yetiştirmek,evlat yetiştirmek .. ….işte bunlarda
kendini selsebil etmek demektir..her işte selsebil
olur..mürşidim Muhiddin bin İhya hz derdi ki:13-14-15
nisanda kevser havuzundan bir damla dünyaya iner ve
dünya onunla hayat bulur..ne güzel değil mi
sevdiğim…TEŞEKKÜR EDİYORUM…
camideyiz..Eraydın Hocanın muhteremi
geliyor..onunla ilk defa tanışıp konuşuyorlar..çocuk O
na :”ben sizleri hiç tanımıyorum fakat geçen hafta bir
hayalden … … belki size mesaj vardır “diye
anlatıyor….”Seyyid …. Eraydın Aşkın Gözyaşları” o
ağlıyor ve anlatmaya başlıyor:Haybabamla Selçuk yeni
tanışmışlardı..Haybabam O nu hergün istiyordu..sürekli
gel diye arıyordu..haftada bir mesnevi dersine gidiyordu
oraya..birbirlerine çok düşkünlerdi..o kadar çok ısrar
ediyordu ki Haybabam, bir gece şöyle dedi Hoca:”mesnevi
yazıyorum ..eğer çok istersen bırakır şimdi gelirim..
sen karar ver”…Haybabam da bir çocuk gibi mahzun” tamam,
tamam yaz” dedi..bir gün Selçuk, O na demiş ki:bak sana
öyle birini getireceğim ki görür görmez aşık
olacaksın..ve Bandırmalı Ali Efendimi götürmüş..işte o
zaman diyor Selçuk, Haybabamı görmen lazımdı..sanki
bedeni -gövdesi -birbirlerinden ayrılmış- havada yürüyor
gibi oldu..işte o an sarhoş oldu..aşk sarhoşu..”
camide mevlid-i şerif var..ilk defa mevlidin
sözlerine ağlıyorum.hayret
ediyorum..sözler..kelimeler..cümleler ne muazzammış,
şimdiye dek hiç fark etmemişim..üzerinde tefekkür edilse
neler neler anlaşılır değil mi?çıkışta Latif Sultanın
mekanına gittik..adı gibi sadece beyaz..şaka gibi
..yazılar bile zor okunuyor..toprağına, dostundan, pembe
beyaz akide şekeri bırakıyorum..arabadayız.. kardeşim
yeni bitirdiği- hayran kaldığı ve sık sık nasıl söz
dinlenir? bölümlerini bana okuduğu 40 mektubu tavsiye
ediyor..kitabı istiyorum, vermiyor:)onu İbrahim’e hediye
etmiş..ondan istiyorum..tabii ki alıyorum…işte
böyle…sonra gece Latif Sultanın odasındayım..hayatımı
değiştiren bu insanlar için,onları sevmekten başka
hiçbir şey yapamayacağımı bilmek tesellim..erişilebilecek
en A’li Makamlarda ve Vazifelerde bir ve beraber olunuz
inşallah…ve aminnnnnnnn..işte şimdide söz dinleyip
Sana yazıyorum..hiçbir ilmim olmadığı için ancak bu
kadar dedikodu yapabildim…beni bırakmadığın için ve
sözünün eri olduğun için Seni Seviyorum..aslında hiçbir
zaman bırakmayacağını biliyorum…ben huysuz ve çook
geçimsizim..çabucak dağılıyorum….işte yavaş yavaş..usul
usul sanırım olgunlaşıyorum..bu hafta ilk defa büyümeğe
karar verdim..ama her zaman büyümeyeceğim..canım
istediğinde..tamam mı?
ve bir teşekkür:Sevdiğim,
ben anladım ki ,yazmak benim için en kolay amelmiş..asla
istediğim yeterlilikte resim ve ilgi duyduğum hiçbir
şeyi yapamayacağımı biliyorum..oysaki,yazarak resmi
çizebilirim..hayaller tasarlayabilirim.. en ufak bir
kabiliyetimin olmadığı çook sevdiğim müzik
yapabilirim..okuyanda rüyalar cereyan
ettirebilirim…inanılmaz rayihalar duyurabilirim..tabii
bunun için benim Sende pişmem lazım…gerçi nohut gibi
vur kafasına –tencereden kaçamasın pişiyor görünsem de,
rondodan çekildiğimin farkındayım…mixer Sen olunca başka
oluyor tabii:)..benim çorbam bile içilmez bence:)
önce kelam - kalem vardı ve o levhe yazdı ya hani..işte
olan da tüm bu yazgıdan oldu onun misali sanki..ben
bunu idrak edemediğim, o kadar direndiğim için özür
diliyorum..gerçi yine öyle şeyler yapacağım ne yazık
ki, ama daha çabuk geri döneceğim..çünkü ben yaratılmış
aciz bir kulum..hatalarımla Sana sevimliyim..Sen de hep
beni affedersin değil mi?Seni pespembe akide şekerleri
gibi seviyorum… ÖZLEDİM.. |