bu yazı Ehl-i Beyt-i MUSTAFA ya adanmıştır..
Merhaba
Sevdiğim ve Merhaba
…nasılsın?.11. masalımızdayız yani iki karşılıklı 1’in
muhabbetindeyiz..ben meşreb-i halimize bir ek
yapmak zorundayım ..çünkü asabiyette ki zirve halim beni
perişan etti:)bak, yeni halimiz şöyle oldu:asabiyeti
sekine-i lezzetçiler:)tedbiren başa yazdım ki ,cemal
vakti tez gelsin.. ne kadar eliyle ovalasa da bir türlü
düzeltemediği, haftayı ona dar eden alnındaki yarım
lamelif i, ağlatmış.. yani insan bu halde bile
tefekkürde uçabilir mi ?.. Zülkarneyn in seddini..vehmi
idealarıma bir set çekemeyişim ki, Sana karşı olan
kıskançlığım benim en zayıf,en zelil yanım..oysaki bu
masalın çocuğu eskiden nasıl kıskanılır onu bile akıl
edemezdi biliyor musun?hep o yedirilen hannas yüzünden
.. tek ümidim o sonradan olduğu için, geldiği gibi
gitmesi tabii..taa en başından beri, Senle alakalı
gördüğüm ve öğrendiğim o şeyler..Sen herkese
aşıksın.. tabii ki haklısın.bense sadece Sana..tabii
ki haksızım…buna henüz dayanamıyorum bence..yani bu
alemde.o zaman, gözlerimi kapatıp sema sahasına
dönüyorum..
O Gönle
sahip çıkamayacağım için, onu baştan sahibine yani Sana
iade etmiştim hatırlatırım..tuzla
buz olan bir gönlüm yeni bir kalbim olamadığı içinde
incinmedim tabiii?!!! neden, Sen kıskanma hakkına
sahipsin bense değilim? bak ne anladım.. işte bunun bio
kimyasal sebebini buldum.. aslında bir iki yıl evvelki
idrakimin belki kanıtlanışıdır.şimdi iki kat kızıla
bürünmüşü ve kuru kara üzümleri düşündüm.( o kızıla
büründüğü gün gelen kara üzümlü tarifi şırayı yapmaya
karar verdim..)kansızlık sınırında olan yapım sanırım ki
daha çok düştü..hayallerim bile çikolata-incirli kek ve
yeşil üzümlü.. ben yapmışım ,hem de Sana :)işte birde
o set çekme işinde şunu da düşündüm.. hatta çok
hüzünlü buldum..büyümesi gereken biri var .. artık onu
besleyen kaynak ,kendi kaynağını bulabilmesi için ona bu
seddi çekmek zorunda..O, yapmak istemese bile, O na bunu
yaptıranı anlamak lazım değil mi Sevdiğim..ANLAMIYORUMMM
.. iki güneş olmaz ya hani..o yüzden belki de.. şimdi
canım anlatmak istemiyor.. .. nasılsa Sen
anlıyorsun..ve acımasız bir özleyişin kıskanç
kıskaçlarında bir çırpınış var..nasıl biri biliyor musun
gördüğüm;bir latif esnek zarın içinde ayağa kalkmış ve o
zardan çıkabilmek için çırpınan bir adam??..sanki hiç
bilmediğim yeni bir ölüm gibi..
yazdıkça
yeni yeni çuvalla yazılmak için sıraya giren harflere
sahip oluyorum. ben bunları istemiyorum ki..umurumda
bile değil bilmek..ben sadece Seni istiyorum Seni.. ama
çoook ağladım .. ve Sevdiğim bu gece ben bir şarkı sözü
kadar yumuşak ve zarif sözleri söyleyerek
uyandım..bunları yazabilmek içinse bir daha uyumadım..o
sözleri hiiç hatırlamıyorum, bir salavatın anlamı
gibiydi-görmekle alakalı sanki..tabii ki bende, onu
kendi kabımca anmak ve hatırlayabilmek için bu yazıyı
yazıyorum..inşallah ona layık olmasa da benim insan
olabilmem için, kendime bir faydası olur ve amin..
öğlen..
yine yarım lamelifim..acıyorum..bir ses ..LİNTEHUUU
diye bağırmış...LİNTEHUUU..(onu bir yerden
tanıyorum..omuzlarındaki kuzguni saçları muazzam
güzel..)birde şu çizimlerin altındaki iki nokta zehrin
panzehir-derdin ise deva olması demek mi?şimdi tüm
zehirli mürekkebim buraya aktı, bakalım panzehire nasıl
dönüşecek..Sevdiğim tıbbi özürlerim,hissi
duygulanımlarım beni bu derece tavan yapmış bir
edepsizliğe yine mahkum etti..Sence bu hallerde, içinde
bulunduğum halden dolayı sakıtlık olur mu?:)
zor
işler zooor.çook zorr.ben Seni özledim.. kanatlarım atık
büyüyemiyor bile biliyor musun?..istemiyorum!..yanii
bravo Sana, başardın!..başardın..tebrik ediyorum.. artık
ne seviniyorum nede üzülüyorum..olsa da olur, olmasa da
sanki..nasılsa biri olunca otomatikman diğerini
tetikliyor..ben seddin üzerine çıkmayı başarmalıyım
Sevdiğim..yoksa Seni bulamam....lütfen yeni bir gönül
ama eskisi değil..pota da eritilmiş yeni bir camdan
gönül lazım..eğer içinde hiçbir şey olmasa Sevdiğim, o
zaman sadece Sen- nefessiz bir Sen mi olurdun?...birde
yeni telekler lazım..bence ben nar bekçiliği
yapamıyorum.. yapmak da istemiyorum.. öyle Seni
seyrederken olur mu yani?o yüzden de Sana en sevdiğim
meyve suyunu tarif edeceğim..bu yazıda onu iç tamam
mı..2greyfurt,1limon ve 1portakalı sıkıyorsun.. tabii ki
soğuk olmalı ..işte çok harika bir içecek bu ..kokusu da
olsun..ismi meyveler:)
evet ..
konumuz ne idi Ehl-i Beyt-i Mustafa..ve
bunu da tabiî ki 7. Masalımız üzerinde gidip gidip
gelerek anlamaya –anladıklarımızı da sağa sola
seslenerek-SELAMLAYARAK anlatmayı tefekkür
edeceğiz..ilk evvela en eski algılarımdan bahsetmek
istiyorum..
çocuk
hayal kitabını istemek üzere Evvel zamana
gitmişti..aklından hiç çıkmayan bi şey vardı..iki elini
de ona doğru uzattı ve dedi:Arabi hz okudum ki, insanın
sol eli parmakları sırası ile; başparmak hz
Ali,İŞARET PARMAĞI hz Peygamber( as),orta parmak hz
Fatıma,yüzük parmağı hz Hasan,serçe parmak hz Hüseyin
miş..ve sağ elimizin baş parmağı hz Ali,İŞARET
PARMAĞI hz Peygamberimiz,orta parmağı hz Ebu Bekir,yüzük
parmağı hz Osman ,serçe parmağımızda hz Ömer miş.. ve
parmaklarım..ve tırnaklarım..gözümü onlardan
alamıyorum..bana “…” hatırlatıyor, neden?..çocuğa
ilginç bir gülümsemeyle cevap verdi Evvel Zaman:”evladım
siz tasavvuf yapıyorsunuz”..çocuk ama ben tasavvuf ne
bilmiyorum ki..Evvel Zaman :”biliyorsunuz “..
Sevdiğim bu gün bunu tefekkür edeceğimizi hatırlayalım
istedim.. öğrendik ki Allahın iki elimle yarattım dediği
batıni-zahiri; celal- cemal,kahır- lütuf eli
demekmiş..ve sol celali -sağ cemali anlatırmış hani..
aslında sadece sağ el varmış yani cemal..tabii bunların
hepsi bizim anlayabileceğimiz şekilde sembolize edilmiş
manalarmış değil mi?yoksa bizim anladığımız anlamda el
felan yok..maksat İŞARET
EDiLENE BAKARKEN
İŞARET EDENİ GÖRMEK.(şakk-ı kamer)aynı Kelime-i
Tevhid gibi değil mi Sevdiğim?
burada
hz Adem as. dan anmak isterim..Ata Dede Babamız..O,
Yaratıcısına demiş ki hani..”her yerde bir isim
görüyorum..Muhammed..O benim neslimden
olacakmış..bana torunumu gösterir misin Ya Rabbi “diye
niyaz edince.. Yaratıcısı: işaret parmağına bak!.
demiş hani..ve hz Adem Babamız işaret parmağını kaldırıp
bakmış..orada hz Muhammed Mustafa nın Nur u zuhur
etmiş ve O da seyretmiş..ve seyrettiği güzelliğe
bakarak şu cümleyi ilk söyleyen kişi olma şerefine nail
olmuş.. “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne
Muhammeden abduhü ve rasuluhü.”inşallah anladık
umarım.
5. Sene
evvelden, şimdi hatırlamadığım bir hayalim için Latif
Sultanın” siz Hüccürat Suresini okuyunuz”
demesini hatırlıyorum..akabinde bir arkadaşımın beni
Fatih’e götürmesini..o pazara gitmek isterken, benim
Fatih Camiine gitmem..ve içeride küçük bir erkek
çocuğunun, sonra daha büyük bir erkeğin okuduğu
Kur’an eşliğinde neden ağladığını bilmeden
gözyaşlarıyla kılınan bir namaz..sonra Fatih Sultan
hz.türbesi..orada daha şiddetli bir ağlayış..ve birkaç
hafta sonra umre hediyesi… yolun resmi başlangıcıydı.o
gün anladığım hüccüratı ancak kelimelerimin kısır
anlatımı ve bugünkü anlayabildiğim kadarı ile Sana
aktarabilirim.. lakin onu tamamlayacak ve kusurlarımı
da örtecek tek bürüyücü örtünün Sen olduğunu da
bilirim..
Sevdiğim 7. Masalın bana ilk anlattığı şey hep şuydu..KÜN
EMRİ İLAHİSİ İLE DİLENEN nin aslında bir DUA olduğunu ve
FEYEKÜN ile murat edilenin AMİN nin de bu yönelişin
huzuru olduğunu..huzur bulan ise ;tek bir mutlak vücuda
tüm hücre-i saadetlerin secdeleri faslında, Senin
varlığın yanında, Senden gayrı her varlığın BOŞ ama HOŞ
haliydi..Hüccurat Suresi :sesinizi Habibimin
Sesinin üzerine çıkartmayın yoksa amellerinizi yok farz
ederim” der hani..işte ben semahaneden her daim
bunu anlıyorum biliyor musun..(çünkü ortalığı kasıp
kavurarak esen o sabah nefesinin içinde, tüm seslere
baskın olan Azrail Kudreti Sesin; tüm zerreleri
yakalayan-alan- bir arada tutan Senin Nefesindi.)
bunu bir tek asli vücud olarak düşünmek lazım..işte O
Vücud hz Muhammed as. dır..ve onun da hakikati,
Hakikat-i Muhammedi dir.. tüm varlığın
nuru-gayesi-sebebidir..tüm varlık O açığa çıksın,O bu
alemi şereflendirsin ,O bu toprağa bassın diyedir..belki
de asıl mirac; O’nun bu cihana ayak basmasıdır ki, O
cihan toprağı ,O bu aleme ayak bastığı için göklerden
bile üstün sayılmış ve her zerresi mescit hükmündedir..O
bu aleme ayak bastığı için, tüm varlık” ben O’nun
ayağının bastığı yerdeki toprağın tozuyum” deme şerefine
erebilmiştir ..işte o yüzden de edeb tasavvufun ilk
ve son şartı olmuştur..hiç bir kimse ben yeni bir şey
söylüyorum diyemez..ben ondan daha iyi anladım ve
öğreteceğim diyemez..neden?çünkü hz Peygamber: ben size
yeni bir şey getirdim ve yeni bir şey söylüyorum
dememiştir..ben eskilerden daha iyi biliyorum
dememiştir…o sadece Allah Teala nın dilediğini-
emirlerini yerine getirmiş ve yaşantısı ile de bunun
fiili halini bize miras olarak bırakmıştır..O Canlı
Kur an olduğu ve yaratılmış en numune şahsiyet olduğu
için de, O’nun her hal ve hareketi ayettir..
Hz.Kur an üzerine çalışan kişi; ancak O’nun söylediği
Ayetlerden ve eylemleri olan Hadislerden,ben şu
manaları anladım- açığa çıkardım diyebilir..çünkü asıl
maksat bilmek değildir..bütün ilimler onları asıl bilen
tarafından zaten yaratılmıştır..tereciye tere
satmak?.istenen şey idrak etmek-anlamak ve anladığını
hal olarak fiiler de yaşamak ve yaşatmaktır..Yaratıcı
,kullarına verdiklerini onların üzerinde seyretmeyi
seviyor ya.. maksat, istenilen erdemlere sahip adam gibi
adam olabilmek.. yeni olan şey manalar değildir.. yeni
yaşam tarzlarına göre şekillenmiş suni
kelimelerdir..aynı yeni moda giysilerimiz gibi..bugün
yeni dediğin kelime eskiden de vardı biliyorsun..
bugünkünden daha derin ve çok daha kapsamlı anlamda
üstelik..bugün yeni en son ilim dediğin şey, yarın bir
başka yeni suni söyleyişli lakin eski manalı kelimeye
devrolmayacak mı sence?teknolojik ilimlerin ne kadar
çabuk yanılsadıklarını ve yeni zanlarla her gün
değiştiğini unutmayalım lütfen..ilim en değerli şey
tabii ama kesinlik kazanmadığı zaman sürekli değişen
ilaçlara ve deprem raporlarına benzemiyor mu?..tüm
bunları geç..hz Peygamber ben size yeni bir din
getirdim,ben size yeni bir şey söylüyorum demiş midir
peki?hayır değil mi?hepsinin bildiği bir dini tekrar
o zamanın şartlarına ve ondan sonraki şartlara göre en
geniş şimdiki zamanlı anlatmıştır..bizim sıkıntımız
bence kibrimizde.. Allah’ı ,Peygamberini ,İslam ı
beğenmeme tarzımızda..iman bence bir kereliktir..o
öyle bir iman olmalı ki ne olursa olsun, o konudan kuşku
duyamazsınız ..işte hz Peygambere sahabesi böyle iman
etmişti ama böyle iman eden haslar ise ehl-i
biatlerdi..yanı O’na manen en yakın daire dememiz lazım
sanırım..tüm ashab ehli biat değildir ..çoook az
kişiymiş bunlar..ben bunun bugün ve gelecekte daima o
kadar kişiyle sınırlı olacağına iman ediyorum
mesela..böyle olduğu halde hz Peygamberi bir defa gören,
sözünü duyan herkes bizim için ashaptandır..hepsi bir
yıldız hükmündedir..çünkü İslamın zirvesi ve mirac ,O
güneşin tam zuhur ettiği zamandı diye düşünüyorum..O,”
0 “noktası misali..sağı ve solu var gibi..dairesel bir
zaman gibi..iki yay gibi..Zülkarneyn gibi..O’nun bu
alemden ayrılışı ile başlayan özlem hatırlamaya duyulan
istek ve O’nu bir şeklide bulmak..
evet nerede kalmıştık..Hüccurattta ve Fatiha da
tabii..yani bana göre vahdet-i vücud denen mananın
çalışma sisteminde.ancak tüm insanlığın tek bir vücud
olduğunu idrak eden kelebek etkili bir algıya sahip
kişiler belki de bu manaya erebilir..ermek başka
mananın kendisi olmak tabii ki başka..bizzat o
mananın ta kendisi ise hz Peygamberimiz Efendimizdir..
Fatiha: fettah-FÜTÜVVET SAHİBİ-açan
genişleten-fetheden-hidayet eden-medeniyet
getiren-yiğit-mert ..çünkü Yaratan O’nu dilemiş ve
O’ndan kendisini göstermiştir..kendisine ayna olarak
O’nu seçmiştir..O asıldır..diğer tüm varlık O’nun
hücreleri gibidir..hücre odacıkları, bir evin
odaları,bal peteğindeki bal kovanları,kendi madde
bedenimizdeki hücreler, hava zerreleri misali gibide
tefekkür edebilirsiniz..bu ufku açar değil mi?sınırları
zorlamak lazım ki Vücud nefes alsın..biz bu manaları
anlayamıyorsak eğer “fetih” nedir onu da anlayamayız
bence..eski çağı kapatıp yeni bir çağı da
başlatamayız..yani Zülkarneyn olamayız..celalden cemale
gidemeyiz..zülcelali vel ikrama eremeyiz..miracımızı
tamamlayıp tekrar sağlıklı bir şekilde aşağıya inip yeni
yeni farkındalıklar la başka miraçlar için yol
alamayız..
Konumuz hala aynı tabii..yani Ehl-i Beyt-i Mustafa(bu
anlamaya çalıştığım şey Hamse-i Ali Aba
değildir)..Mustafa “saflaştırılmış” demekmiş..O saf
olduğu için her maddeyle anlaşabilir bence..o yüzden de
asıl cazibe O’dur..mıknatıs O’dur..tüm zerreleri bir
arada tutan arzın çekim gücü, O’nun Aşk-ı Muhabbetidir..ve
O, aşkın her an ter-ü taze yenilenişidir..
hz Peygamberimizin maddi ailesi doğal olarak onun
Ehl-i Beyt- i dir..ama O, öyle biridir ki ,aslında
tüm varlık O’nun ailesidir.bilsinler bilmesinler..hiiç
önemi yok..herkes bilecek ve anlayacak diye de bir şey
yokmuş zaten..çünkü Alemlere Rahmet olarak
gönderildiği için; nasıl ki O, bu cihana ayak
bastığından dolayı tüm alem mescit sayılıyorsa, tüm
insanlık ta bilsin bilmesin mescit hükmündedir.. beklide
şeytanın anlayamadığı -kabul edemediği mana bir anlamda
budur değil mi Sevdiğim..
DÖRT ANA UNSUR-U DİREK
Peygamberimin devlet sistemindeki yönetime bakmak
istiyorum..bir elin 5 parmağı misali olanlara..hz Ebu
Bekir..hem hz.Peygamberin eşi,müminlerin annesi olan
hz Aişenin babası..özelliği sıddıkiyet..yani sadakat ve
cömertlik onda en kemal halde ortaya çıkmış..ikinin
ikincisi..hz. Ömer…ilim ve adalet manası onda en
kemal halini bulmuş..Benden sonra peygamber gelseydi, O,
Ömer olurdu hitabına mazhar olmuş..kızı hz Hafsa, hz.
Peygamberin eşi ve müminlerin annesi..hz Ömer, hz.
alinin de hz Fatıma dan olan bir kızı ile evli aynı
zamanda..tam Zülkarneyn misali:)hz. Osman..ahlakta,takvada,iman
da en mükemmelleşmiş isim..hz Peygamber efendimizin
kızlarından önce hz. Rukiye ,onun vefatı ile de Ümmü
Gülsüm annelerimizle evlenmiştir. Zinnureyn-iki nur
sahibi lakaplıdır…hz Ali..O, hz. Peygamberin anne
bir amca çocuğu…annesinin sütünü emmeden hz Peygamberin
parmaklarını emmiştir,O’nun himayesinde büyümüştür..hz
Fatıma annemizin eşidir..hz Peygamber Efendimizin diğer
çocukları kendisinden evvel bu alemden
göçmüşlerdir..sadece hz Fatıma ve hz Ali’den
soyları=Kevserleri sürmektedir..ve hiiç
kesilmeyecektir..hz Ali FÜTÜVVET=
yiğitlik,mertlik,gençlik,delikanlılık,organize olup bir
konuda harekete en etkin nüfus edebilmek=emaneti
devralabilecek eminlikte de kemaldir..o AŞK dır..rengi
kırmızıymış..
aslında
şöyle karşıdan durup baktığımda Sevdiğim, ilk aklıma
geleni Sana yazmak istedim.. Asr-ı Saadet denen, bir
kişi ile başlayıp çok kısa zamanda milyonlara çıkan bir
yönetimin başarı için en elzem ihtiyaçlarını tabii..biri
Muhammed ül Emin lakaplı= doğduğundan beri sıratı
müstakimden hiiç ayrılmadığına, tüm mümin- müşrik
ahalinin oy birliği ile karar verilmiş ve O’na böyle
hitap edilmiş.. o devletin maddi manevi emanetçisi
olmak..gerçek bir mürşidi insan ı kamilde müridlerinin
her türlü emanetini-sırrını o olgunlaşıncaya dek
alır..hiç kimseye onun manalarıyla ve hali ile öğrendiği
kusurlarından bahsetmez.. emanetlerini= esmalarını en
kazançlı hali ile işler.. döner sermaye misali
olgunlaştırdığı talebesine vakti gelince
devreder..Hızır’ın duvarı örmesi misali..demek ki
bilinilmek lazım gelen devletin hazinesi hz
Peygambermiş ..bu hazineye varis-i sahip olan
emanetçilerinde; sadakate,cömertliğe,ilim ve adalete,
iman ve edebe,bunu gelecek nesillere aynı iştiyakla
taşıyıp yaşatmak içinde fütüvvete-aşka ihtiyaç varmış
değil mi Sevdiğim..
Hz peygamber tek ve yegane EKMEL olandır..O eşsiz ve
biricik DÜRR-İ YEKTA dır..O’ndan gayrı herkes, O’ndan
aldıkları nurla kendi nisbi yetenekleriyle kendilerinde
açığa çıkartarak yükseltebildikleri manalar kadar
kıymetlidirler..O ana hazinedir..mutlak miras odur ve
varisleri vardır..hep de olacaktır..çünkü O bitmez
tükenmez tek hazinedir..bilinmek isteyen tüm
manalarının O’ndan seyretmeyi dilemiştir çünkü, hiç
kimse tam ve kemal hali ile O olamayacağı için,
kendisindeki en yüksek esma-en kolaylaşmış
yeteneği-kabiliyeti,insanlığa en güzel hizmet
edebileceği manası ile varisidir..O’na
hizmeti-muhabbeti oranında da Ehl-i Beyt-i n
dendir..biriyle kan bağınız olmasa da ,gönül bağınız
varsa bu akrabalıktan çook daha özel bir şeydir..
bu dört halife de, hz Peygamberimize kan ve yol
akrabalıkları ile bu yakinliği olabilecek tüm
imkanlarla arttırmayı seçmiş ve yapmışlardır..bize nasıl
davranacağımız hususunda örnek olmuşlardır..her biri bir
savaşçı –siyasetçi-ehl-i sanat-ve eylem adamıdır..onlar
Kabe nin 4 direği gibidirler..ÇADIRI kubbe-i onlar
tutarlar..aslında bizim onları daha çok tanımaya
ihtiyacımız var..hz Ali’den yani fütüvvetten-aşk dan
geçebilen bir kişi ancak hz Osman’ı anlayabilir..onu
geçen ancak hz Ömer’i bilebilir..onu geçen biri ancak hz
Ebu Bekir’i tanıyabilir..ve onu da geçebilen bir kişi
ancak hz Peygambere varis olabilir sanırım, değil mi
Sevdiğim..bunu bugün de kendinizde deneyimleye
bilirsiniz..bir iş yapacağınız zaman, konumuna göre kaç
kademe- kaç kişi ile o makama ulaşabildiğinizi
düşünün..hedef kişiniz varsa birde, ona yakın olabilmek
için yapabileceklerinizi de düşünün lütfen olur mu?yaaa!!..tabii
birde muhabbet var..ehli olmak var..onlar aracısız direk
hattan o makama ulaşabilirler değil mi?...”onları
sevenlerde onlar gibidir…sevdikleri ile beraber haşr
edileceklerdir”. .
bugün bizim Muhammedi olabilmemiz için kendimizde bu
anasırı Erbaa yı 4 temel olmazsa olmaz erdemi kendimizde
ne kadar çıkartabildiğimize bakmalıyız ve bunu tefekkür
edebilmeliyiz bence..karşılaşacağımız şeylerde hiiiç
hoşlanmayacağımızı biliyorum ..çünkü ben kendimin ne
menem bişey olduğumu biliyorum..ve herkeste en iyi
kendisini bilir aslında..manasını bile bilir..ama hep
örter, hep kapatır..kendinden kaçar değil mi?o yüzden de
başkalarının hayatlarına o kadar burnumuzu sokarız..
başka hayatları mahvetmek için oyunlar oynar,
tezgahlarız..hiç kimsenin bizden daha iyi olmasını
kabullenemeyiz değil mi?hz Yusuf un kuyuya atılması işte
bunu anlatır..kardeşler bile böyledir..bu gücü
kontrol edebilmek sağa sola sapmadan sıratımüstakim
üzere kalabilmek marifettir..sıradan ve basit olarak
her şeye kolayca sahip olmak..bunun en güzel tanımı
bence TEVAZU..ama o gösteriş tevazusu değil..takva-ahlak
– adalet-cömertlik-feta-ahilik..kişi kendisinde ortaya
çıkardığı manalarda bile cömert olabilmelidir..zekatını
sadakasını elindeki mal değeriyle ödemeyi bilmelidir..
feta bence asıl bu demek..her şeyi hak ettiği hali ile
hakkını vermek ödemek..maddeyi maddeyle –manayı manayı
karşılayabilmek..en büyük zenginlikse ikisine de sahip
olup, ikisini de umursamamaktır..sana onları vereni
görmek..sana tüm hazinelerini vakfetmiş olanı selsebilin
kaynağını fark edebilmektir..işte fütüvvet asıl beklide
budur değil mi Sevdiğim..ben Senii Çooook Özledim
biliyor musun?..... |