masmavi bir ışık…ne güzel mavi ışık-ramazanın
ilk sabahı
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..yine ben!!?:)…bir
by diken=gül den en iyi anlayan:)=bülbül kovucu:)ne
tuhaf…aslında kolum kanadım kırık…dikenlik yapacak halim
bile yok..yazmak için hevesim de…eğer Sen olmazsan
hiçbir şey de olmuyor..oysa bugün ne mutluydum..Makam-ı
Esma-i Rabbi Busegah-ı Hızır’ım …..yine aynıyla teşrif
etmişti..neden sekteye uğradın?….neden? beni ağlattın
..sanki bilerek yapıyorsun..masallarımdaki her şeyi
deneyimlemek zorunda mıyız?..Sen olmazsan, bende olamam
ki.. sanırım hüzün beni seviyor….hem de çook..olsun..yine
de ben, Sana yazılan en eğlenceli kitap olma niyetimde
ısrarcıyım..dayanabildiğim kadar tabii..
Sevdiğim bu hafta hiçbir yere gitmedim..havalar
malum..benim güneş allerjim olduğunu biliyor musun?
sıcağa hiç dayanamam….bu halime bakmadan hep Seni,
Güneşi yazıyorum ne tuhaf değil mi?ama benim yazdığım
Güneş, güneşe bile ışığını veren Güneş, yaaaa..ben
bir yere gitmedim ama bana geldiler?:) ve ilahi taktir
işte.. tesadüfler !!!!tesadüfler!!!alıştım artık tabii.
bekliyorum..yazdıklarım hakkında bir şey olmazsa
yazdıklarımdan şüpheye bile düşer oluyorum…Sana hepsini
yazmak isterim de…henüz toparlanamadım ve nerden
başlayacağımı bilemiyorum..sadece Sen hep var ol
istiyorum.. sakın beni yalnız bırakma…”olur ..tamam
mı?.. olur”….en iyisi kurgularıma devam edeyim..olmazsa
beğenmezsem hepsini sileceğim..
Sevdiğim neden yazmam gerektiğini ,yazmadığımda olan
şeyleri biraz çözdüm, bak!!…son gelişmelerden anladım
ki; benim Selsebil manam Nur=Işık tı..ve O,
kendisini öğretmek istedi ya hani…Işık kesilmez..yani
bir Selsebile çeşme olmaz..O, kendiliğinden akar durur..buradan
şunu anladım ki ;galiba ben, ölene dek heeep Sana
yazacağım…tabii Senin bana yazdıklarını…Selsebil i
Fatır la ilişkilendirdim…anlıyorsun değil mi ?mecazı
Altın Oluk hani…başka.. tabii ki okuyup durduğum
Kur’ an yorumu kitabım..3. ve son bölümün
yarısındayım…artık çook zor okuyorum..hemen hiiç
hatırlamıyorum..tüm ilgim dağıldı..ama bitireceğim
..anladıklarımı Sana yazmak istiyorum..tabii ki
anladığım ve ilgimi çeken şeyler üzerinde
şablonlayacağım bir şekilde, tamam mı?..benim tarzımda,
algı biçimimde görsel..hep Hay Al etmen lazım yanii..başlayalım
mı?
Biliyorsun; benim için,” dünyadan bana üç şey sevdirildi
“cümlesi çok anlamlı..o birinci..bir de Kelime-i
Tevhid..bu da diğer şablonum.(aslında benim adıma
yapılan dersim hani..tabii anlayış benden den)bu kitap
bana, bir türü aklımda tutamadığım mertebeleri
belletti..en çok ona seviniyorum.. bak Sana
anladıklarımı özetleyeyim…bunları bize öğretebilmek
için Hakim kendisini paralamıştı ,okuyunca sevinir
belki..
Tevhidi Fena Mertebeleri:1-
Fiillerde Fena..2-Sıfatlar da Fena..3..Zat da fena..yani
Kelime-i Tevhidin ilk cümlesi” La ilahe illallah”...tamam
mı?bunu getirip her şeyin durduğu damla denizin üstüne
koyuyorum ..ve durduk ,,yaratılmışlıkla bize ihsan
edilen her şeyi ait olduğu Zat’a verdik…Bahr-i
Umman….artık ben yok” O” var…ya Hakkk..sekte..nokta…ne
kadar duralımm Sence?…yazarken bile canım acıyor.diğer
bölüme geçiyorum bak, hayal et..
Tevhidi Beka Mertebeleri:1-Cem=hz. İbrahim..2-hz.
Cem=hz Musa…3-Cem ül Cem =hz.İsa..4-Ehadiyet-ül Cem=hz
Muhammed Mustafa Aleyhümüsselam Efendilerimiz...yani
“MuhammedünrasulAllah”….
bunun için de: dünyadan üç şey sevdirildi cümlesindeki
başta ve sondaki iki müennes kelimeyi ve ortadaki
müzekker kelimeyi hayal etmen lazım..ortadaki kelime”
koku”..bunu alıyorum, tamam mı?bunu işleyeceğiz..aslında
hayal ettiğim şeyi henüz istediğim gibi anlatamayacağımı
anladım..demek ki hazır değilim..sadece şunu söylemek
isterim..Evvel Zamanım demişti ya hani:” görüp göreceğin
o, başka bir şey yok..ama onun anlamı ciltler dolusu
kitaptır”…ve ben, henüz işe yeni başladığımızı idrak
ettim..bu mertebeleri ve vazifelerini anladığımda her
şey çorap söküğü gibi akacak…o toprak heykelin
yıkılışı…bir defa daha her şeyin durduğu ..ya bunları
seyreden arşın üstündeki göz?hep gelip gelip aynı yerde
durduğumu biliyorum..ne yapayım?.. ben duvarlara çarpıp
yok olmayı galiba çook seviyorum, değil mi?buradan,
müennes kelimelerden anladığım =fiiller ve sıfatlar =
tüm eşya-i esmalar-çokluk….çünkü varlık Aklı Kül ün
kendisini Aklı Cüzde seyretmeyi dilemesi ile
başladı ya hani..Ya Rabbim açılıyor:)yine Senin dediğin
oluyor, bak…ben gayret eder, bilmediğim halde ısrarla
çalışırsam, Sen bana bilmediğimi öğretip hatalarımı
düzelteceksin ya hanii..teşekkür ediyorum Sevdiğim…zaten
bir ilim, birde muhabbet verdikçe çoğalırmış ya hanii..yani
kendiliğinden… sistemleri öyleymiş..teşekkür
ediyorum…işte o heykelin toz olup savrulması
fani-yaratılmış-sonlu olanın yok olacağını anlatıyordu
aslında…ama yaratılış başladı ve ol kelimesi ile olmak
sürekli hale geldiğinde…..Sen bilinmekliğini,
bildirdiklerinden seyretmeyi sevdiğinde …..Baki Kalan
Vechin-Yönelişin Eşya Oldu… yani:” bak vechi yare:)”
…Sevdiğim, bunun için o kitaptaki bir ayetten, idrak
ettiğimi yazacağım:”hz. İbrahim yüzünü verdi “diyor bir
ayette..bilmiyorum kelime anlamı doğrumu? …bu herkes
için-her eşya için geçerli tabii...ama işte tek halife
vasfına sahip insan olduğundan dolayı;bu ayet Zat’ta
Fena olanın;” tutan eli, gören gözü, yürüyen ayağı
,konuşan dili”ni de açıklıyor değil mi?yani..Fena
makamlarını bitiren Beka makamlarına geçiyor..ama bu her
şeyde, her an oluyor…yani bir kere yaptın, bitti,
değil…her an yeniden yaratılan bizler, her yeniden
yaratılan diğer mahlukat-ı eşya ile sürekli bu şablon
üzerinde seyrediyoruz sanırım…bu şablonun bir diğer adı
muhakkak Besmele-i Şerif tir değil mi?her an iniş ve
çıkışlar var..süreklilik sağlayamayanlar
–istikrarsızlar kayan yıldızlar gibi düşüyorlar…kovulmuş
şeytandan Allah’a sığınanlar ise.. yani bir gönül e
girmeyi başaranlar ise; düşseler bile, Zat Okyanusunda ,
içinde hiçbir şey olmayan, siyah harmanili kayıkçının
usta elleriyle denizin içinden alınıp, sandala
çekiliyorlar değil mi?(bu 4 yaz evvelinden yıldız deliği
manasına gelen bir zatın irtihali sabahından hatıra
sevdiğim..kendisini hiç tanımamıştım..gözümü açınca
gelen telefondan öğrendim..)…ya gerçek batmayan
yıldızlar..işte galiba onlar da bu alemden göçtüklerinde
en derin –yüksek semada gökte asılı duran
kandil-avizelerdeki yerlerini alıyorlar..tıpkı en
nadide kesimli taş misali ışık saçıyorlar..(bu da Evvel
Zamanımın beka aleminde ki yıldızlığına örnek sanırım)…”Ashabım
yıldızlar gibidir, hangisine tutunursanız kurtulursunuz
“sözü var hanii.. geçmiş peygamberlerin sayısı 124.000
miş .. ve ashabında sayısı 124.000 miş..bu bana çok
tefekkürlük bir konu geliyor..inanılmaz ilgimi
çekiyor..buraya not gibi düştüğümü varsay..yavaş yavaş
….usuletle ve sukünetle…
Sevdiğim….her şeyim…..buraya ilerde daha başka
şeyler yazabilmeyi çook isterim..eğer Sen
öğretirsen…aslında kara delik ve ak deliklere de dair
birkaç bişi yazmak istiyorum..bu kitapta kara
deliklerin gerçek İnsan-ı Kamiller olduğunu yazmış
yorumcu..benden de aynı fikirdeyim…fena –beka yı
bunlarla sebollemiş anlattıklarında ..anladığım şekilde,
Sana yazmak isterim..sanki vakti geldi ha ne
dersin?şimdi benim bir zeytinyağı takıntım var ya
hani….inanılmaz bir takıntıdır o.. hiiç vazgeçmem
mesela..o yüzden hz Yahya ismine nedense özel
ilgim vardır..”Garib”, belki de ondandır…bunu
kendim de halledince Sana yazarım inşallah ve aminn..işte
hani hz Efendimiz a.s demiş hani:” deve iğne
deliğinden geçmedikten sonra cennete giremezsiniz”…işte
ben senelerdir bu sözün kara delikleri anlattığına
inanırım..birde 5 sene evvel bir kitap okuyordum…uzak
doğulu tarzdı..Y a Rabbim ..yazar, kendince hac
yolculuğu yapıyor …uyuyor ….rüya görüyor..işte bende iki
gece, sabah dek okuduğum bu kitapta ,aynen öyle hayaller
görüyordum..sonra kitap bitti ve tabii beni fena halde
elektirik gibi çarptı=kitap çarpsın sözü doğru
yani:)....bir daha asla o tarz kitap okuyamadım ne
yazık..işte o etkileşimden..hayalimi buraya yazmam ama
Sana anlatabilmeyi çok isterdim..gerçi bugün bir manası
kalmadı gibi olsa da, belki de gerçek anlamı bundan
sonra ortaya çıkacak, değil mi?işte Sevdiğim.. ben en
katı eşya madde halimizden, en son gaz halimize dek
tevhid ederek kendimizi düşünebilmeye çalışıyorum..yani
izin verilen hudutların ve aklımızın erebileceği
kısımlarında buralar olduğuna inanıyorum..bir şeyi
kaynatırsan daima onun sıvısı, suyu ve yağı da çıkar
değil mi?ama yağdan maksat rayiha yani kokudur
aslında..koku uçucudur…(buna bir isim versek mesela;
benim hep akılma Buhurizade Itri Dede geliyor..bu isim
ne güzel değil mi?yaptığı musiki de , ruhu öyle inceltip
yükseltiyor sanırım…)bir kara deliğe düşenin; bugünkü
ilimle ancak, bir ip gibi incelerek ak delikten
çıkacağını söylüyor ya hani..işte sevdiğim, bende ölüm
deneyiminin bu tarz bir şey olduğunu üzerinde tefekkür
etmekteyim..ölmek bir yerde madden yada manen yok olup,
başka bir yerde tekrar vücutlanmak demek sanki..buna
nerden geldiğimi cümlelerimden anlayabilirsin..ama hz
Rasulallahımızın bu alemden bunaldığında hz Bilal-i
Habeşi’ye: “Ya Bilal beni ruhlandır “dediği
yazıyor değil mi?işte ruhun bir manası da rayiha koku
imiş, öyle okumuştum..birde hz Ebubekir’in- hz
Rabia’nın: bedenimi öyle bir genişlet ki Allah ım
,cehennemde benden başka kimse olmasın “sözlerinden
de…anlıyorsun değil mi?beni anladıysan bana da
anlatırsan çok sevineceğim:)…Seni en yaygın örtü
biçiminde seviyorum:)..bak bu bölüme bir hayal kurgu
yapayım…
parmaklarım minare..avuçlarımda kubbeler Ayasofya
ve bileklerimde Camii yazıyor..kaldır başını göğe bak..
ne latif bir yaygın Örtü.. huzurla salınıyor:)….
bu bölümde şimdilik bu kadar yeter…biz gelelim yine
okuduğum kitaba..bu arada ikimizde iyileştiğimiz
için şükrediyorum….bir daha lütfen beni öyle
korkutma.
ilk ciltte Bakara suresi yorumu vardı..bu
sureye neden o kadar çok yer vermiş yaratıcı düşünmek
lazım..şunları anladım.. tabii şimdilik başlık olacak..
ilerde bu dosyaları yavaş yavaş, idrak ettikçe
genişletip açıyoruz ya, o bakımdan…Bakara Suresi ;
şeriatı=sünnetullahı anlatıyor sanki..ve tüm İlahi
Nizamı..bir de İsrailoğulları nı tabii..tabiatlarını..
Yaratan :”bir sığır kesin” diyor ya hani..öyle çok
yokuşa sürüyorlar ki, hz Allah hani diyor “az daha
kesmeyeceklerdi.”işte ben daha evvel anladığımı, bu
kitapta yeni idrakimle doğru algıladığıma inandığım için
Sana yazmak istedim..şimdi o bölümde her 10 ayette bir
bu kurban mevzu, soru cevab şeklinde açılıyordu..yani
ben öyle anlayabildim.. benim zannım tabii.aslında taa
ilk anda yahudilerin Allah’ın onlara ne demek
istediklerini anladığını, ama yaptıkları çirkinliği,
gene aynı çirkin –kibirli biçimde kamufle etmek için,
sorularla alaycı biçimde, aynı hale devam ettiklerini
de..yorumcu; benim anladığım tarzda değil de,
mertebeler-insanı kamil ve aklı kül nefsi kül arasında
yormuş..en fazla da mürşid- mürid arasında
tabii..kitapta ana hakimiyet bu…ben kendi algıma dönmek
isterim..işte o istenen boyunduruğa girmemiş ,sarı ,ne
genç ne yaşlı sığır aslında onların katlettikleri
peygamberlerin mecazıydı(yahudiler eski putperest
gelenekleriyle daima boğaya tapınmayı sevmişler demek
ki= neden?çünkü dünya bir öküzün boynuzları arasında
dönüyor ya o bakımdan..:) VE yahudiler pek çok
peygamberlerini öldürmüşlerdir..oysa ki öldürdükleri
Allah ın yöneldiği-kendisine ayna seçtiği ve kendisini
temsilen emirlerini dinlemeleri gereken kişilerdi..
bu bölüme unutmamak için şunu da eklemek istiyorum..hz.İbrahim’in
ilk zevcesinden İsrailoğulları oluyor hani..ve hemen
tümü hükümran-peygamber…bir tek hz Hacer annemizden
İsmail ve ondan da sadece Efendimiz as. dünyaya
geliyor..bu bana çok ilginç geliyor..birde esas ilginç
gelen:” Ashabım, İsrailoğullarının nebileri
-peygamberleri gibidir” diyor ya hani..işte burası tam
tefekkürlük bence…sanırım bir ayette vardı ya hani..biz
İsrailoğulları na dünya nimetlerini verdik diye.. biz
yahudilerle İsrailoğullarını birbirine karıştırıyor
olabilir miyiz ? sevdiğim..?bunu da anlayabilmeyi
istiyorum ..bu da bu kadar kalsın olur mu ?…başka…başkaa..çok
şey var..ama ben iyi değilim..öbür bölüme geçelim
..dedikodu faslına yani..
tabii yeni tesadüflerimiz var:)nasıl
oluyorsa işte takdiri denk:)ben bu kitabı okumaya
başladığımda bana bu kitabı ilk veren akrabamın
kardeşine ablam taile gitti..işe bak ki bu kitabın
yorumcusu da egedeymiş..ve ablam orada yaşayan bir baba
dostuna küçük bir ziyarette bulunmuş..ve akrabamız olan
kişi onu tektaş alyans sınıfına davet etmesi için ablamı
aramış..isim…tel…Gönül Annenin yardımları ile
bulmuşlar…ve bir davet..ismiyle müsemma Kamil Amca
,Muhteremleri ve bizimkiler:)……çay içmişler..3 saat
vakit geçirmişler..işte iki kız kardeşim bir gün evvel
bendeydiler ve mevzularımızdan biri buydu…dün Gönül
Anneyi aradım..hata yapmamak için.. O na, ilk andaki
hislerini sordum..kalbim bozulmasın diye…O da, eşi ve
kendilerinin izlenimlerini anlattı..buna ihtiyacım var
biliyorsun..”masalını bize de yolla “bile dedi:)bir
insanı okurken onu da aslında okuyoruz değil
mi?aynileşiyoruz..ne yazacağımı bilemiyorum
Sevdiğim..ama bir defa daha şunu anladım..aslında en
başında anladığım şeyi artık gönül rahatlığı ile
yazabilirim…şimdi bu kitap neden feyizsizdi biliyor
musun? çünkü o tüm mertebeleri getirip getiriip hep
beyne bağlıyordu..yani sadece beyni anlatıyordu..aşkı
anlatırken de mürşidinin gönlünü kullanıyordu..yani
bunları tevhid edemiyordu..ama benim bir türlü
öğrenemediğim mertebeleri acaip biçimde her halde
anlatıp durabiliyordu..oysaki ben anladığım her şeyi;
gönlün –arşı rahmanın yani insan-ı kamilin gönlünde
mertebelendirip anlayabiliyordum..işte burada onla benim
tevhidimiz uyuşmuyordu...bilmiyorum..bu bölümü de daha
sonra didikleriz tamam mı?
birde kitabın yorumcusu “ hakikat ilmi öğrenildiğinde
şeriatın hükmü kalmadığını” yazmış..
o zaman duruyor ve diyorsun ki :ya hz. Peygamber
neci?..boşuna mı namaz kıldı,oruç tuttu ve diğer şer-i
kurallara kılı kırk yararcasına uydu.. ya hz. Ali..Ali
yi sevdiklerini söyleyip, Ali’nin sevdiklerini
sevemeyen bu insanlar alevi değiller ki..sahte
onlar.ancak hz Ali gibi hz Ebu Bekir’i,hz Ömer’i ,hz.
Osman ı sevdiklerinde Ali kapısından içeri
girebileceklerini bir türlü anlayamıyorlar..hz Ali’nin
camide şehit olmasını bahane edip camiye gitmiyorlarmış
..hz. Ali hiç namazını bıraktı mı ?düşünmek isterler mi
acaba?demek ki hakikat kolay… asıl zor olan ise
şeriatmış…asıl savaş nefis ile tabii ,o
bakımdan..onların binalarının da şeriat temeli olmadığı
için binaları da yükselemiyor tabii..insan her şeyi
bilebilir ama bilmek yaşamak değil biliyorsun..çok az
şey bilip onu zevk edip hazla yaşamak , her şeyi
bildiğini sanıp hiç tad almadan öyle gelip gitmekten
bin kez iyi bence, değil mi?bazı kişiler var “İLAH-Tanrı
yok” diyorlar ama onların türlerine bir bakıyorsun ki
ilmini ve cismini tanrı ettikleri kişiden başkasını
göremiyorlar…onlara bakınca hep diyorum ki bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu…baştan ayağa ilimlerinin kuklası
olmuşlar..zaten ahir zamanda her şey bilinecek ama ilmi
ile amel eden olmayacakmış deniyor ya hani?sanki bunlar
onun heykelleşmiş sembolleri..öyle duygusuz ve katı
ilimler.. bu benim öğrenim tarzım olmadığı için sana ne
kadar şükretsem az..belki bende onlar gibi çook şey
bildiğimi sanıp hiç Seni öğrenemeden bu alemden
gidebilirim değil mi Sevdiğim..ben tüm cahilliğimle
ancak Sana sığınırım..teşekkür ediyorum..
bu bölüme ekler yapıyorum..geçen
bahar da tektaş alyans sınıfına yeni bir grup
gelmişti..kendilerini bektaşi melami diye
adlandırmışlar.çok felsefik entel,sanatsaldılar…daha
sonra birde yaftalarının içinde alevi de olduğunu
öğrenmiştik…önce yemek vardı tabii..ilk defa çok tuhaf
bişey oldu..yemeklerin hepsi dondurucudan çıkmıştı ve
henüz çözülmemişlerdi..ve kimse sesini çıkartmadı
..yemeklerden hiçbir tat ve keyif alınamadan çoğu da
bırakılarak kalkılmıştı..ben daha yemekleri görür görmez
demiştim ki “akşamki ders şimdiden belli oldu”..ve
Haybabam odasından bir defa bile tüm ısrarlara rağmen
çıkmamıştı..selamlamak ve tanışmak için bile
..birbirlerini hiiç görmeden gittiler..derste anlatıcı
öyle antik semboller tarihler tüm mistik kitaplardan
anlatıyordu ki ,benim hayran kalmamam imkansızdı..tam
benim tarzımdı..ama bir şey eksikti işte..o hep kendi
rehberinden bahsediyor ve sürekli mürşid olmadığını ima
ediyor ve sürekli alt manalarla gelin ben rehberim, bir
ben biliyorum diyordu..bir ara yatsı okundu…görmen
lazımdı..o grurp nasıl huşu ile nerdeyse tüm yüzlerinde
kocaman bir gülümseme-gözler kapalı ve teslimiyetle
ezanı dinliyorlardı..hepimiz onların bu takvalı
hallerine mest seyrediyorduk ve kendimizden
utanıyorduk…hayatının tümünü neredeyse ibadet ve
riyazetle geçiren, kendine ibadet adına yapmadığı
eziyeti bırakmayan bir arkadaşımda habire
ağlıyordu..onlar gibi ezan dinleyemediği içinmiş:)..ve
sonra bizimkiler namaza kalktılar.. tabii bu bu ehli
karizma takvai grup “tıııın “bile demedi..şimdi bunu
neden yazdım biliyor musun..hz..Bektaşi Veli bana göre
şeriatte çok sert ..mesela bir kuyuya bir damla içki
düşse o kuyunun suyu haramdır ve ondan sulanan otu
otlayan koyunun eti yenmez demiş ya hani..ve
şimdikilere bir bak..o bir Pir… Pirlik öyle kolay olmasa
gerek değil mi?
birde hocalarımızdan biri demişti ki: hep
melamiliklerinin ardına sığınıyorlar..oysaki melamilik
diye bir tarikat yok..o yunusluk misali bir
meslek..zaten Nur ul Arabi hz de öyle demiş..bu meşrep
dekiler halkın genelde zıttı ile yaşıyorlarmış
kendilerini belli etmemek için ya hani…işte demişti ki o
zat mesela :”bugün, ben melami mesleğindenim diyen bir
adamın herkes gibi olmaması lazım..herkesin yapamadığı
bir şeyi yapması gidip Taksim Meydanında kimseden korkup
çekinmeden cübbe sarık namazlarını kılabilmesi lazım..o
zaman örtülerinden herkesin şeriat ehli olduğu
anlaşılıyormuş..bugünse herkes maşallah tasavvufla
ilgileniyor ama hemen hiiç şeriatına giren yok..mesela
bugün ben melamiyim diyenin örtünmesi lazım mış..yaaa
işte Sevdiğim…yani hep birileri bizi kandırıyor..neden?çünkü
biz okuyup araştırıp öğrenmiyoruz..bir adam bulup, neyin
nesi kimin fesi araştırmadan peşine takılıp onu ilah
edip gidiyoruz..halbuki Haybabam hep derdi ki :”dolar
alırken o kadar sahtemi değil mi diye bakıyorsun da,
neden mürşidin sahtemi değil mi araştırmıyorsun?”..ona
bu yetkiyi veren icazetnameyi görmek en büyük
hakkımızmış..dr ların diplomalarını görmüyor muyuz?
..diğer meslek sahiplerinin de..ee o zaman?….gerçi
görsek bile bu icazetnameler gerçek mi değil mi
anlayacak ilme de kaçımız sahibiz..ehli irfan, adamı
görür görmez anlıyor tabii..bizde o idrak ne yazık ki
yok.. ve çünkü biz hep başkalarındakine
meylediyoruz..aynı cevherin bizde de olduğunu ve bizim
terkibimizin ancak bize şifa olacağını hiiç
bilemiyoruz…o adamın anladığı kendine…bizim anladığımız
kendimize…tevhidin manası tüm değişik anlamlarında
kabulünü de anlatır..mesela hep diyorlar ki her şey
Hak..her şeyi Hak göreceksin..ama Hak makamında kaç kişi
dayanıp durabilir ki?hakikatin sembolü hz.İsa bile bir
adamın aptallığından kaçmamış mı?ve bizim Efendimiz
as..marifet sahibi değil mi?Sevdiğim ben marifeti
şöyle anladım bak.Marifet=Ahadiyet ül Cem …tüm çokluğu
birlikte seyretme makamı fakat inceliği şu…her eşyaya
hak ettiği hakkı vererek adaleti sağlama makamı..eğer
bizim anladığımız manada olanı olduğu gibi gör olsaydı
ne peygambere, ne kanuna ,ne kitaplara ihtiyaç olurdu
değil mi?iki günde birbirimizin gözünü oyar,
dünyanın suyuna da kibrit çakardık ve biterdi..yaaa..
bak, bu konuyu da sonra sen bana, daha anlayacağım
biçimde öğret inşallah, olur mu?
en önemli değerimiz akıl yaratılmıştır..akıl
mukayeselerle zıtlıklarla ölçüp biçerek anlar..ancak
öyle dili ile de ikrar eder yani kelam halinde
söyler..ama ya kalp….kalp ne ölçer ne biçer..o
sadece anlar ve kalbiyle kişi hep tastik eder..sever..
ve tasavvuf akıl işi değil gönül mesleğidir..bir
de hz Kur an da kişilere derece derece hitap ediyor ya
hani..işte bir ayette akledenlere ve kalp sahiplerine
seslenirken bir yerde sadece kalp sahiplerine
sesleniyormuş hz Allah değil mi?ama o kalp bizim
bildiğimiz kalp değil…farsça da gönül =dil de deniyormuş
hani..bu gönül kelimesi ile bizim şu Göynük ü tefekkür
ettim geçen ben ve babaannemin olmuş meyveler için
kullandığı şu kelime ile bağladım..göynümüş=çok
olmuş:)gönül makamı insanın insan olduğu tek yer
bence…kamil mürşid de, müridini reşit kılmak yani
oldurmak için gönlüne almak zorunda…Sen demiştin ya
hani..o gönle giren bir daha çıkamaz diye..işte öyle
bişey işte…aslında ben biliyorum ki tüm varlık o gönlün
içinde..ama bunu idrak eden çok az..her şey ,ne
olup bitiyorsa o gönlün içinde oluyor ve oradan
seyrediliyor..ne girebilirsin ne de çıkabilirsin ..öye
deruun ..öyle derun.. ancak yükselebilirsin..
başka Kelebeğim:)şimdi
gün ağardı..yeni bir gün daha merhaba dedi..ben birazdan
uyuyacağım..ama yazım bitmedi..dün gece Hakimin tayini
çıktı…doğup büyüdüğü semtte Salacağın üstlerinde bir eve
geçebilmeyi istiyor..konuştuk..masalıma yazayım mı
?dedim.. “yaz “dedi..belki Sen amin dersin de o da çook
sevdiği semtine ve sevdiği kişilere komşu olur ve aminn..şimdi
tel geldi kardeşim ve Demirli Hoca..bizim sınıfı masala
yazıyor musun? dedi..dersler başlamadı ki dedim..ve kapı
çaldı..komşum geldi..geçen masalımdaki ayın evrelerinden
çok etkilenmiş..dedi ki :”sen büyük bir namaz kılıyorsun
sanki masallarında”…aslında bu onun kendi yüksek
idraki..ama bana böyle güzel şeyler duyurduğun için
teşekkür ediyorum…hep kendimi yeriyorum ya, bu sefer
öveyim dedim..
hep dinlerken ağladığım bir şarkı var Sana onu yazmak
istiyorum..Arabi Hocadan mış..müzik ve ses harika ama
esas sözler.tercümeler ne kadar doğru bilemem lakin Seni
yani İnsan-ı Kamilin gönlünü anlattığı için yazacağım..
bugüne kadar Ben’im le aynı evde oturan
Can Dost’umu görmezden gelmişim
Dinimin olmadığı şu anda,O’nun dinine tabiyim
Ve artık kalbim….Bütün suretleri kabul eder oldu..
Ceylanlara otlak….Rahiplere manastır…
Putlara tapınak…Hacılara kabe …
Tevratın levhaları…Kur’an ın sayfaları..
Aşk Dini’nin yolundan gidiyorum ben şimdi..
Ne tarafa yönelirse Aşk Kervanı
Aşk tır benim Dinim İmanım…..
(Amina Alaoui-aşk kervanı-ode ibn Arabi)
bu teferruatlarda Seni değişik başlıklar ve değişik
mertebelerde seyredebilmeyi düşünüyorum..HER YENİ
ALGIMIN HAKKINI VEREREK ALGILAYABİLMEYİ
UMUYORUM..ADALET biz insanlara göre başkadır..Allah
ın adaleti ise tam olduğu gibidir..aynı ezelde nurunu
saçması misali sanki..yani kimini nura boğarken,
kimine bir huzme, kimine bir güneş, kimine bir ay,
kimine bir yıldız, kimine karanlık… ….Ay ın iki yüzü var
biliyorsun..ancak Aşk her şeye tahammül edebildiği için;Yaratıcının
aşkı icad ettiğini ve her şeyi de neden aşkından
yarattığını anladım..tüm zıtlıkları birleyen sadece
ancak O olabilir..tüm AliCemgiz oyunlarının Senden
tezahür ettiğini biliyorum..Seni hala çok tehlikeli
buluyorum..hala korkuyorum..ama işte seviyorum..tüm bu
teferruatı da Seni anlayabilmek için yazdığımı
biliyorsun değil mi? ama kalbimle de hissederek,
ürpererek, tüm hücrelerimdeki mıknatısiyetle de
sevebilmeyi..Seni tanırsam korkmam severim ya hani..o
bakımdan..bir gün bin bir gece masallarındaki gibi
masalımız bittiğinde bizimde Şehriyar ve Şehrazat
gibi(sanki aklı kül ve aklı cüz misali)Ne idim? Ne
oldum? Ne olacağım? manalı çocuklarımız olur
belki.:)çocuklara Sen bakarsın.. ben de bizi yazarım
aynen şimdiki gibi..Bizi şimdiden seviyorum…Bizim O
halimizi ise daha çok seviyorum… |