ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 3
Nur Cihan

yüksek duvarda bir kapı..kapının üzerinde bir sarmaşık gül..
cebren dönüşüyor.. bak!!  yıldızlar arasında yol gösteren o  işaret..
mavi ok!!..  Bak!!    hokkanın içinde kalem dönüyor….O hemze içinde bir elif……ahhh..

Bu 10 numaralık yeni çizim için teşekkür ediyorum ve Kalem ile Hokka-i Levhin Kelime-i Tevhid olduğunu şimdi idrak ettiğim içinde,  tüm kalbimle Sana secde ediyorum…..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..havalar serin esiyor..teşekkür ediyorum..artık nefes almayı seviyorum..ileride, eğer öğretirsen, nefes hakkında yazmak istediğimi biliyorsun sanırım..Seni keşfedebilirsem, nefesi de anlayacağımı umuyorum…bu hafta  sakindi..aslında  tüm hayatımdaki, en inziva i ramazan ı yaşıyorum..çok harika, inşallah bozulmaz..sessiz,sakin,huzurlu..kimse benim şerrimden incinmesin diye sanırım böyle yapıyorsun..bence de haklısın..bakalım mı, bu hafta neler olup bitmiş..biliyor musun,çok garip, yazana dek inanılmaz acılar çekiyorum her defasında..oysa  bir defa başlayınca da sakinliyorum..neden böyle oluyor?..bir kaç saat evvel, yazmakla yazmamak arasında, her defasında olduğu gibi infilaklar yaşıyordum..hiç bir şeyden anlamadığım ve bilmediğim halde, Sana nasıl yazıyorum diye utanç içinde kıvranıyordum yine..ama yazmazsam patlayacağımdan  korktuğum için, yine Sana yazılıyorum sevdiğim:)

geçen çarşamba, Laleli de bir otele iftara gittik..ilk defa o muhitten geçmedim, gittim..taxi den indim..karşıdan karşıya geçeceğim.. aaa.. o ne? makine bölümünde okuyan Ömer…selamlaştık..oteli arıyormuş..”sen nerden duydun ki? “dedim..”az evvel  kardeşinden öğrendim, sende gel “dedi...güldüm..tesadüf işte!!..o çok estetik bir yaratılışa sahip,tabii saçları uzunken..bir anda  saçsız kaldı nedense..şimdi yine uzuyormuş..ne ilginç değil mi:)?…sonra  oteldeyiz…Otel Sahibi, bizi odasında karşılıyor..o Haybabamın bir dostuymuş…odası çok sade..masasında bilgisayar bile yok..gülümsüyorum..çünkü insan-ı kamillerin internete ihtiyaç duymamalarının nedenini biliyorum..onlar insanları internet gibi kullanabildiklerinden buna ihtiyaç duymuyorlardı, değil mi sevdiğim?Aşık Murat ,Samarkant,bir avukat hanım var..bizi kabul ettiği için teşekkür ediyorum..”Size, buraya gelirken düşündüklerimi söylemek istiyorum” diyorum:böyle bir yerde ve her yerde, Allah ın Adamları nın olduğunu öğrenmek beni çok etkiliyor..sizin burada olmanız, buradaki tüm eşya için bir nimet..bunu nasıl anlıyorum biliyor musunuz?..bir vücut var ve o  tek vücudun her bölgesinden sorumlu bir insan-ı kamil var..nasıl hastalıklı virüslü bölgeler en son ana dek iyileştirilmeye çalışılır.. ümit kesilmezse.. işte siz de ,benim için bu semtin şifa dağıtan dalga boyusunuz..gülümsüyor ve “estafirullah”  diyor..konuştukları mevzu”  külli irade ve cüzzi iradeydi “geldiğimde..yani insanın, Allah ın iradesi karşısında gerçekten bir iradesi var mıydı?..birazdan  bizimkiler de geldiler..aynı vakit Demirli hoca,öğrencisi,birde yüz  cerrahi prof..

alt kata yemek salonuna indik .. iftar.. cerrah, aynı vakit bir plastik kukla yapımcısıymış..ilk defa imal edenlerden hem de..işte o bir hatırasını anlatıyor ve birkaç defa keşke bir yazan olsa diyor..ben yazarım sizin için diyorum..hatırladığım kadarı ile şöyle geçiyor komik olay:Kahpe  Bizans:) filminde kullandıkları kesik kafa,kol,bacak vesaireyi bir çuvala dolduruyor..çuvaldan da kan sızmış tabii..ve o torbayı arabanın bagajına koyuyor, doğru bir araba galerisine bakıma gidiyor..galeri sahibi de” siz  buyurun, bir çay için.. arabanıza test sürüşü yapalım” diyor..işte çocukların biri arabayı alıp çıkıyor ve bir türlü dönmüyor…neden sonra merak..ve epey sonra olay açığa çıkıyor..arabayı bir polis durdurtmuş ..tabii şoför de hiçbir belge yokmuş..polis arabayı aramak için bagajı açıyor..şoför zaten çok genç ve tecrübesiz..ve bir çuval dolusu kesik kafa,kol ,bacak, kan…bağırtılar..herkes geri kaçıyor..çığlıklar..şoför şokta..neden sonra olay ortaya çıkıyor ve herkes gülüyor……..

iftar soframız da bir plastik yüz inşa edici-mimarı olması ne ilginç değil mi?ona deri yapılabiliniyor mu soruyorum..hayır …ama kalp hücresi yapılabiliyormuş ve çalışıyormuş..diyorum ki: ben merak ediyorum..şimdi siz hücre yapacaksınız ya, o hücrenin bir ruhu var ve sonra hücreler çoğalacak.. ve “ol “deyince “o, oluyor ya” hani ..işte bizi Allah yarattı..ya, yapay hücreye “ol “diyen kim olacak ve o hücre nasıl, hangi emre tabii olacak?çok şaşırıyor dr..ilginç bulduğunu söylüyor en çok “hücrenin ruhu var ı” hayretle duyduğunu söyledi..o da diğerleri gibi Haybabamın eski dostlarındanmış öğreniyoruz.. ve  yemek bitiyor.. Demirli hoca bize ilk geldiğimiz odada, yere serilen çarşaflarda akşam namazı kıldırıyor..

ara kattayız....toplantı salonunu garsonlar oval halde düzenlemişler..ev sahibimiz çok nazik..inanılmaz sakin  ve huzurlu biri..onun bir üveysi nakkaş olduğunu daha evvelden duymuştuk..az evvelki konuya devam ediliyor..insanın ne kadar iradesi var? Dr. la olan mevzudan başlıyor..sadece Allah varsa ve başka bir şey yoksa, senden o hücreye “ol “diyen kim diyor?...o hücrenin olmasını isteyen asıl kim?herkes bir şeyler söylüyor..ama konu hiç bitmeyen bir konu ya hani.. ev sahibimiz de diyor ki:bu konu hz Adem den beri devam ediyor ve bir zevk..şimdiye dek bir  cevap bulunamamış, bundan sonrada bulanamayacak..ama size bir hikaye anlatayım konuyla alakalı ,daha iyi anlarız belki ..hz. Musa a.s: “Allah ım sen herkese rahmet ediyorsun ve rahmetin hiç bitmiyor, bunu bana anlat” demiş.Allah Teala da” çadırının önüne  büyük bir ateş yak Ya Musa” demiş..ve hz. Musa ateş i yakmış..ve herkes meşalesi ile gelip ateşten almış..herkesin bir ateşi olmuş ve yine ateşte hiçbir eksilme olmamış..yani ateş öz..istediği kadar parçalar alındığını sanılsın, alınan yine tek bir ateşe aitmiş ve hakikat o yüzden tek ve birmiş..hepimiz gülümsüyoruz..sonra konuyu namazdaki “sübhanallah “tesbihine getiriyor ev sahibimiz..tesbihatın onu çok etkilediğini anlatıyor..Demirli hocamıza soruyor..o bize tenzihi anlatıyor..mesela diyor” bir bardak gördüğümüzde, onun bardak olduğunu söyleyinceye dek aklımızdan en az yirmi düşünce geçer.. onun, bir bardak olduğunu algılayabilmemiz için..işte insan da bir şeyi anlamak için önce tenzihe sonra ise teşbihe muhtaçtır..mesela Fatiha Suresinin yarısını hz Allah söyler, yarısını kul..Tahiyyat ın yarısını Allah söyler, yarısını kul….bir paylaşım vardır kul ile rabbi arasında daima….sonra:” sizde bir şey söyleyin” diyor çocuğa, ev sahibi..çocuk:ben hep tesbihatı şöyle anlıyorum  diyor..mesela insan kendisini tesbih-zerre-atom =salat halinde düşünse; asla bu zerrelerin bir araya gelmesine ihtimal yok ..sadece bu Allah ın dileği ile- kudretiyle birleşebilir..işte buna hayretle “Subhanallah” diyoruz..ve sonra  isimler –sıfatlar devreye girdiğinde yaratıldığını idrak ederek “Elhamdülillah” diyoruz..ama bir de anlıyor ki,varlık kendisinin değil..sahibine teslim etmek lazım..işte kurban..”AllahuEkber” diyor VE BİR  KELİME-İ TEVHİD TAMAMLANMIŞ OLUYOR.. ve yine başa dönerek ,yeniden Subhanallah  tesbihine dönüyor… çocuk, bunları ev sahibinin gözlerine bakarak anlatıyor ki, bir hatası olursa düzeltebilsin diye.. O çok nazik, büyük bir hoşgörülü gülümseme ile başını sallıyor....

( Sevdiğim ben bu gün kelime-i tevhitle ilgili yeni anlayışlar edindim bak..kelime –i tevhidin ilk cümlesi La ilahe illallah ı, hz Efendimiz a.s, Nur’u  İlahi ile ilk tecessüm ettiğinde İlahi Yaratıcısına söylemişti ya hani, …ve kelime-i ilahi de ikincisi olan Muhammedünrasulullah dı..yani ,Ehadiyetin  Vahidiyeti tescillemesiydi değil mi?(burada aklıma ikinin ikincisi ayeti geldi sevdiğim.. o an, Onlarda tevhid olmuşlardı değil mi?)bu arada Ehadiyet  birlik..ve Vahidiyet ise tüm eşya-şeyler ile var olan birlikmiş..buda bana tevhid mertebelerinin cem e dek olan yerinin Ehadiyet,cemden sonraki mertebelerin yani  varlığın sadece ona ait olduğu farkındalığı ile aşağı inişin ise Vahidiyet olduğunu anlattı..tüm hatalar benden..bütün cahilliğimde, anlayabilmek için bunları Sana yazmaya mecburum biliyorsun.. Sevdiğim, bunu benim her şeyi getirip- üzerine şablonladığım-her şeyin olduğu damla deryam üzerinde tefekkür ettiğimi hatırlatırım.)

bu gece çok çok güzeldi bence..teşekkür ediyorum…ve grubumuzun bir kısmı Fatih’te surların dibine açılmış bir mekana kayıyor..Samarkant ve Aşık Murat bir şeyler meşk ediyor..birine elmalı nargile geliyor..onu deniyorum..oralete benziyor..bu içeceği hiç hijyen bulmuyorum..bir şey anlamıyorum.. ve çok enteresan dostlarımız, beni evime bırakıyorlar:)
****

bugün cumartesi..rüya içinde rüya içinde rüya.. Senin de aynı rüyayı bana anlatmanla uyanıyorum..vişne bahçesi…. sonra .. gece oluyor..komşularımla görüşüyorum…yeni bir film varmış, ismi “Başlangıç”..gelemem diyorum..ama rüyaları anlatıyormuş ve “Matrix” e benziyormuş diyor arkadaşımın kızı..oo ..o zaman gelirim diyorum..işte gece 23 civarı…tam böyle bir filmi izlemek için ideal vakit bence..Sevdiğim, eğer masal yazmak dışında bir şey yapabilseydim, bence film yorumcusu olabilirmişim sanırım..tabi benim yorumladığım filme de hiç kimseler gitmezlerdi..”bu ne diyor ya huu” derlerdi:)en son “Avatar” a gitmiştim ya ..bakalım şimdi ne olcek diye merakla izledim..film inanılmaz ağır ve zordu bence..böyle izlerken, olmayan aklımı yedim diyebilirim..Sana kaç masal yazdım bir bilsen..bir ara delirdiğimi bile düşündüm..zaten her  şeyden etkilenip hemen darmadağınık oluyorum ya hani.. öyle de oldu..yazmaktan yine vazgeçtim..aynı şey oldu..ilim öyle derin,öğrenilmesi imkansızdı ki, ben kim oluyordum..gittikçe daha ağırlaşıyordu ve ben yüzme bilmiyordum..ne de uçma..kanatlarım zaten yoluk biliyorsun –tabii uslu durup uçamayayım -sıkı tut gevşemesin zenciri misali diye:) neyse halimi az çok arz ettikten sonra filme döneyim barim..tabii, filmin yazarı ne düşündü de bu film ortaya çıktı bilemem..ben kendi anladıklarımı ancak bilebilirim..

başrol adamı ..o aklı kül ün simgesiydi , insan-ı kamil yanii.burada şu ayeti hatırlamalıyız tabii.”biz, sizi tek bir nefisten yarattık ondan eşini ve ondan da çocuklarını”..işte bu aklı kül –mürşit, insan düşüncesine FİKİR- tohum ekerek onu döllemeyi ve o tohumu;  yeni manalı isimlerle besleyip büyüterek rüyalarına  nüfuz edebilme uzmanı..tabii ki bunu ilk evvela  karısında deneyimlemiş:)..yani aynasında-yansımalar yapmış..ve ikisi, öylesine bu konuda ustalaşmışlar ki tam 50 :) yıl süren bir rüya görmüşler ortak..kendilerine cennet bir dünya kurmuşlar..istediklerinde yıkıp daha güzelini yaptıkları bir dünya..hep mamuriyet lazım ya o bakımdan sevdiğim:)ve hiiç sıkılmamışlar..ama aklı kül birden bu cennetten sıkılıp çıkmak istemiş oysa karısı aklı cüz çıkmak istemiyormuş..aklı kül de, karısının en derin bilinç altı kasasına, yeni bir tohum fikir yerleştirmiş..işte sihirli cümle şuymuş:”bu dünya gerçek değil, bir hayal”..ve tabii en gizli kasasından bu fikirle beslenen zavallı aklı cüz de kafayı yiyip meczup olmuş:)bu yolda meczupluk makbul değil ya hani…gerçekle hayali karıştırır..yani iki tarafı dengeleyemez(MARİFET).. intihar ederek; hep, hayali içinde kurduğu cennet ve oradaki çocukları ile yaşamaya karar verir.. fakat aklı külü razı edemez.... aklı kül buna itiraz etmiş..onu, bu alemin gerçek olduğuna, o hayali dünyalarının ise bir rüya olduğuna inandıramamış..ve kadın intihar ediyor..ama adamın vicdanı rahat değil..çünkü ona o fikri dölleyen kendisi..diğer yarısı huzuru bulamadığı için o da, eve=çocuklarına=varlığa=gerçeğe  dönemiyor..gerçekliğe uyanamıyor diyelim….bu anlattığım hikaye, filmin başından en sonuna değin özü..ama bunun üzerine kurgulanmış rüya yönetimi ile insanların düşüncelerine nüfuz edip onları yönetme var..yani bugün Rusya-İsrail-ABD  başta olmak üzere diğer vampir ülkelerin gizli çalışmalar yaptıkları mevzu…hiç anlayıp bilmiyorum ama,filmde  yahudi tasavvufu –kabalası da var..ve başka…işte bir uzak doğulu bir iş adamı-talip-mürid, bu aklı külü tutuyor..çünkü dünyanın enerjisinin yarısını üreten bir adam ölmek üzere ve mirası genç oğluna kalacak..istiyor ki o gencin beynine bir fikir döllensin ve o bu işi yapmasın.. o iş kendisinin olsun..hiçbir masraftan da kaçınmıyor..üstelik hiçbir tecrübesi olmamasına rağmen rüyaya girmeyi talep ediyor ve giriyor da..rüya kurgulayan mürşit ise para derdinde değil..o 3.kata inerek aklı cüzü olan karısı ile işi bitirmek istiyor..çünkü, tüm işlerinde tam başarılı olacakken ,birden Mall adındaki karısı ortaya çıkarak herkesi= isim ve sıfatları öldürüp rüyayı bozuyor..aklı kül de, ondan kendisini azad edip, tekleşerek(şehriYAR  ın  şehriAZAT etmesi yani:) yeniden gerçeğe  uyanıp, dönebilmeyi istiyor…

burada, yeni bir aklı  cüze ihtiyaç duyuyor aklı kül efendi..en az eski eşi kadar iyi bir mimar olabilmeli ki ,Mall a=yansımasına, rüyalarında duygusal olarak=bile isteye yenildiğinde rüyaya müdahale edip, onu dürtükleyerek gerçeğe uyandırsın..bunun içinde üniversitede prof olan babasına gidiyor ve hayal tasarımı öğreteceği kabiliyette bir mimar istiyor..bu işi başarırsa ancak çocuklarına- dünyaya dönebileceği için de babası kabul ediyor..ve yeni,genç, çok yetenekli bir kadın olan mimara hayal tasarlama testi uyguluyor aklı kül:”bana bir labirent çiz ki içinden –sanırım- bir buçuk saat kadar zamanda çıkılamasın” diyor..kız iki defa çiziyor ve adam daha görür görmez yırtıyor..ve 3..bak burada ne oldu biliyor musun?ben, kızın iç içe daireler çizeceğini hissettim ve kız gerçekten benim dairelerimi gösterdi ve işe alındı:)o zaman bu filme neden tesadüfen!!!? geldiğim konusu üzerinde düşünmek istemedim:)…ve beraber çalışmalara başladılar..

bileklerinden serumla uyutan-gevşeten bir sıvı alarak uyuyorlar(iki kaşın arasından gönle akan himmet ixsiri)..ve güçlü olan mürşid, müridinin rüyalarına girerek onu kendisiyle aynı bilince getirecek tohumlamayı  yani fikir döllemelerini yapıyordu..işte,  yeni mimar kadın da; aklı külündeki eksikleri =hatıralarındaki duygularına yenik düşmesini =aşkından vazgeçememesi sonucunda, eski eşinin aslında “kendi  yansıması hayalinden kurtulamamasını da”,onun rüyalarından anlıyordu..yani, ikisi de birbirlerini tamamlıyorlardı..aklı kül rüya tasarlayacak olan mimara, hiçbir şeyini, kendisi dahil kimseye gösterip anlatmamasını istiyordu ..çünkü o vakit başka bilinçler bunu öğrenir ve savunma geliştirebilirlerdi:)duygusal hatıralar da devreye sokulmayacaktı..çünkü duygular içeri çekiyor ve rüyadan çıkılamıyor, araf a düşülebiliyordu. rüyada iken ölen, araf a düşüyordu:)bak burası cem makamı bence..aklını yitirdiğin makam yanii..mürşid siz asla gidilmemesi gereken yer yani..birinin, seni gittiğin yerden geriye, tekrar tenzih- isim ve sıfatlar alemine getirmesi lazım değil mi?yani iniş şart..

Ve sonra kız tecrübelerinde usta olunca işe başlıyorlar..bir de Yusuf adında arap kimyacı-esanscıyı işe alıyorlar(hz. Yusuf rüya ilmi sahibi biliyorsun ,ondan kinaye..) Yusuf çok kuvvetli iksirler yapıyor..10 sene sürecek bir rüya misali..bu alemde birkaç saatmiş..3 kademe derine inecekler.. işlem başlıyor..ve  babası  yeni ölmüş, henüz kasayı açıp mirasının ne olduğunu öğrenememiş olan genci tuzağa düşürüyorlar..onu hapla bayıltıyorlar,  o uyutan serumu bağlıyorlar..ve tabii tüm ekipte serumlanıyor..hepsinin bilinci ortak aynı rüyayı görmeye başlıyor..miras kalan genç çok bilinçli ..onda açık bulamıyorlar ama bir şey var.. babası ile arası hiiiç iyi olmamış.işte bir kademe alta.. bir kademe altta …onun beynine fikir yerleştirici olan aklı kül- mürşid ;onun ihtiyacı olan, şifa veren kelimeyi kodluyor..babasının en son anında söylediği yarım yamalak kelime…çünkü çocuk babası gibi başarılı olamadığından bu mirası hak etmediğini düşünüyor ve babasının kendisini sevemediğini de… sona doğru… bilinç altı kasasına giriyor çocuk ..kasanın içinde… babası ,ölüm anında.. yatakta …. ve o yarım duyduğu kelimeye(….hayal kırıklığı…… ) ek..”sen denedin” diyor çocuğuna..ve kasanın şifresini açıyor çocuk..oradaki vasiyetname zarfı bir anda, çocukken ki “dört dilimli rüzgar gülüne” dönüşüyor..genç varis bunu alıyor ve inanılmaz seviniyor..çünkü babası ona demek istiyor ki “sen denedin…benim yaptıklarımı yapmak zorunda değilsin, hayatını içinden geldiği gibi yaşa”…ben burada darmadağınık oldum sevdiğim..rüzgar gülü benim için esmalar demek..ve ona hayat verense Senin nefesin..yani hayat….

EY CAN BÜLBÜLÜ
BULA GÖR GÜLÜ
LAMEKAN İLİ
OLSUN DURAĞIN  …:)…..:)

bülbül gül hikayeleri hiç bana göre olmadı..bunu bir türlü anlayamadığım için kendimden utanıyordum.oysa ki, benim  o bahçe gülü :) manasıyla bir türlü yetinemeyişim,o ezikliğim…. bak, bana ne güzel anlamlar kazandırdı..hep Senin hediyelerin biliyorum..benim Rüzgar Gülüm olduğun için teşekkür ediyorum…kaç terkli bir gülsün henüz oraya gelemedim Sevdiğim:)=muzurun….

ve tabii Aklı Kül ,sadık aynı vakit..verdiği sözden asla dönmüyor..hz Ebu Bekir’in hz Peygambere a.s  sadakatinin, O’na yar mesafesinde olduğunu bu hafta idrak ettim Sevdiğim…ve hz Aişe nin hem eşinden, hem babasından kalan manevi mirasa ortak olması ile gelişen hayatını da..anlıyorsun değil mi?bu okuduğum  hz.Kur an yorumunda en çok miras ayetlerinden etkilendim..bu bildiğimiz miras değil di ama… insan-ı kamillerin mirasları ve onların hukukları üzerineydi..

ve filmin nihayetinde  gerçeğe uyanan akl-ı kül ,eski akl-ı cüzünden kurtuluyor.. onu, birlikte yaşlandıklarına  ikna ediyor..yani artık onun yanılsayan yansımalarından,gölgesinden azad oluyor  ve  kendisini birleyerek evine dönmeye hak kazanıyor..filmde mutlu sonla bitiyor..film salonundan tam çıktık, karşımda kare bir sütun..ilgimi çekti..filmin afişi..ama dört kenarına da ayrı  sanatçıların resmi ve manaları yazılmıştı..işte bunun etrafında döndüm ve asıl filmi anlatanın bu afiş olduğunu idrak ettim..ilk karşıma çıkan, cüzi nefisken ustalaşınca yeni akl-ı cüz olan mimar kızdı..soldan devam edip döndüm..nokta adam vardı.. o  mürşit -rüya tasarımcısının sadık dosttu.. onun düşüncelerini biliyor ve olaya ona göre kurgular vererek yardım ediyor..zaman planlayıcısı aynı vakit.. yani cüzi akıl..(oda mürşidi ile aynileşince akl-ı küle erecek..)onları rüyadan dürterek uyandırıyordu..ve sola dönüşe devam..eski esmalar-sıfatlarla akl-ı cüz Mall=ona yansıma denmiş sanırım=gölge.. ve sonra esas fert..aklı kül-insan-ı kamil hayal tasarımcısı geliyordu..yani 2 erkek 2 kadındılar….VE HAKİKATTE HEPSİ BİR TEK KİŞİYDİLER YANİ AKL-I KÜLÜN KENDİSİYDİLER:) rüzgar gülü misali:)………yani özet yapayım bence ..çünkü çok karışık oldu gibi değil mi?konunun hası:kelime-i tevhidin ilk bölümü=esmalarının kulu olan kişi, isim ve sıfatlarını=ayrı ayrı varlıklar sanıp= tanrılar edinip, onların yönetimine tabii oluyor ..ne vakit ki akl-ı kül ,tüm bu eşyada olanın kendinden değil onu da Yaratan dan olduğunu idrak edip diğer putlarını kırıp-PUTU KIRANI VE “ONLARI  KİMİN KIRDIĞINI İKRAR ETTİĞİNİ “-TEFEKKÜR EDELİM LÜTFEN..  tek bir İlah-Tanrı olanın =tüm isimlere camii olan “ALLAH “olduğunu idrak ediyor.. işte o vakit  kıyamet kopuyor ve cem oluyor yani haniflik başlıyor..ve bunda sonra Hakka teslim edilen esmalar Allahla seyre giriyor yani kelime-i tevhidin ikinci bölümü “beka “başlıyor..

…..

ve Sevdiğim ,geçen haftaya bir yeni düzeltme yapmam lazım..aslında her şeyim yanlış ama onları affedebiliyorum..bunda kendimi affedemeyeceğimden yazıyorum..hz. Ali k.v nin camide =cami yolunda=namazda şehit olduğundan dolayı ,camiye gitmediklerini söyleyip, alternatif cem evlerinde ,namaz yerine semah ederek ibadet etiklerini söyleyenler var ya hani..işte onlara sevinçli bir haberim var..hz Ali k.v camide sadece yaralanmış.. yani,ileride, beni sevdiklerini söyleyenler camiye gelmemezlik etmesinler diye, orada ruhunu hakka teslim etmemiş..evine dek gitmiş..ve evinde  kendisini şehit eden kişiye zarar vermesinler diye yan odasında muhafaza ettirmiş..…ve o kişiyi affedebilmek içinde, ona bir bade sundurmuş…”eğer bunu içersen, sana söz.. sen cennete girmeden ben de girmeyeceğim” demiş.lakin,bu bade zehirlidir diye, o zehirli adam ikramı reddetmiş- içmemiş..ve …..      daha sonra hz Ali Efendimiz odasında, yatağında BEKA ya ermiş…yani ..Hz ALİ ,”  tevhid =cami=Cuma-cem”  bozulmasın diye manen vasiyet etmiş bence….artık gerçek cem yeri olan camilere Aliseverler gelebilirlermiş…ne güzel değil mi?Sen bana daima çok güzel şeyler öğretiyorsun..

ve bugün Salı…az evvel  Kur’an yorumu kitabımı bitirdim..en son sure-i İbrahim di…O’nu öğrenmek benim için çok anlamlı biliyorsun değil mi?hiç hak etmediğimi biliyorum..fakat neden öyle icab ettiğini hiç anlayamıyorum Sevdiğim..şimdi sadece şunu eklemek için yazıyorum..yukarıda dün yazdığım film yorumuna ek bağlayacağım..hem de İsrailoğulları ve ashabı-hem de millet ve ümmeti..bir nebze ama ipucu ipucudur..siyahla beyazı birbirlerine en yakın hale getirmem gerekiyor ya hani o bakımdan:)..kitap da diyor ki:(hz İbrahim a.s efendimizin ilk eşi Sare annemiz= çokluğu ESKİ BİLİNCİ ..daha sonraki ikinci eş hz. Hacer annemiz ise= tekliği YENİ BİLİNCİ =teklikte  birliği anlatıyormuş.. O  ve oğlu İsmail as. Henüz hiç ekilip dikilmeyen, yerleşim yapılmayan bir yerin ilk insanları..ilk ekilen  tevhid  meyvelerinin  tohumları yani..ve onların soyu da bu meyvelerin-tevhidin  devamları..)

DAHA SONRA BABAOĞUL KABEYİ İNŞA ETTİLER VE İLK DEFA ALLAH IN EMRİ İLE “ZAT’A DAVET “BAŞLADI=bu ezelde olan davetin yeni oluşumla beraber başlayan yansımasından başka bir şey de değil di..Sevdiğim burayı da ilk şablonumla örtüştürüyorum bak.. Sen anlayacaksın beni..dünyadan sevdirilen  üç şeyin baştaki ve sondaki müennes –çokluk kelimelerini..ilki kadındı yani isim ve sıfatların hakim olduğu tenzih..ve diğeri gözümün nuru namaz..teşbih..çünkü namaz da” her şey kişide camii olur “ve eşyanın tüm halleri ile bir olur..inşallah hata yapmamışımdır..bana böyle şeyler düşünmeyi öğrettiğin için  çook teşekkür ediyorum..VE HZ İBRAHİM İLE EHL-İ BEYTİNİ SELAMLIYORUM EFENDİM..SENİ ÇOOOOOK SEVİYORUM…
tak tak…kim o?…SEN:)

 

 
 
Nur Cihan
25.08.2010
nuralem7@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com