yüksek duvarda bir kapı..kapının üzerinde bir sarmaşık
gül..
cebren dönüşüyor.. bak!! yıldızlar arasında yol
gösteren o işaret..
mavi ok!!.. Bak!! hokkanın içinde kalem dönüyor….O
hemze içinde bir elif……ahhh..
Bu 10
numaralık yeni çizim için teşekkür ediyorum ve
Kalem ile Hokka-i Levhin
Kelime-i Tevhid olduğunu şimdi idrak ettiğim
içinde, tüm kalbimle Sana secde ediyorum…..
Merhaba
Sevdiğim ve Merhaba..havalar
serin esiyor..teşekkür ediyorum..artık nefes almayı
seviyorum..ileride, eğer öğretirsen, nefes hakkında
yazmak istediğimi biliyorsun sanırım..Seni
keşfedebilirsem, nefesi de anlayacağımı umuyorum…bu
hafta sakindi..aslında tüm hayatımdaki, en inziva i
ramazan ı yaşıyorum..çok harika, inşallah
bozulmaz..sessiz,sakin,huzurlu..kimse benim şerrimden
incinmesin diye sanırım böyle yapıyorsun..bence de
haklısın..bakalım mı, bu hafta neler olup
bitmiş..biliyor musun,çok garip, yazana dek inanılmaz
acılar çekiyorum her defasında..oysa bir defa
başlayınca da sakinliyorum..neden böyle oluyor?..bir kaç
saat evvel, yazmakla yazmamak arasında, her defasında
olduğu gibi infilaklar yaşıyordum..hiç bir şeyden
anlamadığım ve bilmediğim halde, Sana nasıl yazıyorum
diye utanç içinde kıvranıyordum yine..ama yazmazsam
patlayacağımdan korktuğum için, yine Sana
yazılıyorum sevdiğim:)
geçen
çarşamba, Laleli de bir otele iftara gittik..ilk defa o
muhitten geçmedim, gittim..taxi den indim..karşıdan
karşıya geçeceğim.. aaa.. o ne? makine bölümünde okuyan
Ömer…selamlaştık..oteli arıyormuş..”sen nerden duydun
ki? “dedim..”az evvel kardeşinden öğrendim, sende gel
“dedi...güldüm..tesadüf işte!!..o çok estetik bir
yaratılışa sahip,tabii saçları uzunken..bir anda saçsız
kaldı nedense..şimdi yine uzuyormuş..ne ilginç değil
mi:)?…sonra oteldeyiz…Otel Sahibi, bizi odasında
karşılıyor..o Haybabamın bir dostuymuş…odası çok
sade..masasında bilgisayar bile yok..gülümsüyorum..çünkü
insan-ı kamillerin internete ihtiyaç duymamalarının
nedenini biliyorum..onlar insanları internet gibi
kullanabildiklerinden buna ihtiyaç duymuyorlardı, değil
mi sevdiğim?Aşık Murat ,Samarkant,bir avukat hanım
var..bizi kabul ettiği için teşekkür ediyorum..”Size,
buraya gelirken düşündüklerimi söylemek istiyorum”
diyorum:böyle bir
yerde ve her yerde, Allah ın Adamları nın olduğunu
öğrenmek beni çok etkiliyor..sizin burada olmanız,
buradaki tüm eşya için bir nimet..bunu nasıl anlıyorum
biliyor musunuz?..bir vücut var ve o tek vücudun her
bölgesinden sorumlu bir insan-ı kamil var..nasıl
hastalıklı virüslü bölgeler en son ana dek
iyileştirilmeye çalışılır.. ümit kesilmezse.. işte siz
de ,benim için bu semtin şifa dağıtan dalga boyusunuz..gülümsüyor
ve “estafirullah” diyor..konuştukları mevzu” külli
irade ve cüzzi iradeydi “geldiğimde..yani insanın,
Allah ın iradesi karşısında gerçekten bir iradesi var
mıydı?..birazdan bizimkiler de geldiler..aynı vakit
Demirli hoca,öğrencisi,birde yüz cerrahi prof..
alt
kata yemek salonuna indik .. iftar.. cerrah, aynı vakit
bir plastik kukla yapımcısıymış..ilk defa imal
edenlerden hem de..işte o bir hatırasını anlatıyor ve
birkaç defa keşke bir yazan olsa diyor..ben yazarım
sizin için diyorum..hatırladığım kadarı ile şöyle
geçiyor komik olay:Kahpe Bizans:) filminde
kullandıkları kesik kafa,kol,bacak vesaireyi bir çuvala
dolduruyor..çuvaldan da kan sızmış tabii..ve o torbayı
arabanın bagajına koyuyor, doğru bir araba galerisine
bakıma gidiyor..galeri sahibi de” siz buyurun, bir çay
için.. arabanıza test sürüşü yapalım” diyor..işte
çocukların biri arabayı alıp çıkıyor ve bir türlü
dönmüyor…neden sonra merak..ve epey sonra olay açığa
çıkıyor..arabayı bir polis durdurtmuş ..tabii şoför de
hiçbir belge yokmuş..polis arabayı aramak için bagajı
açıyor..şoför zaten çok genç ve tecrübesiz..ve bir çuval
dolusu kesik kafa,kol ,bacak, kan…bağırtılar..herkes
geri kaçıyor..çığlıklar..şoför şokta..neden sonra olay
ortaya çıkıyor ve herkes gülüyor……..
iftar
soframız da bir plastik yüz inşa edici-mimarı olması ne
ilginç değil mi?ona deri yapılabiliniyor mu
soruyorum..hayır …ama kalp hücresi yapılabiliyormuş ve
çalışıyormuş..diyorum ki: ben merak ediyorum..şimdi siz
hücre yapacaksınız ya, o hücrenin bir ruhu var ve sonra
hücreler çoğalacak.. ve “ol “deyince “o, oluyor ya” hani
..işte bizi Allah yarattı..ya, yapay hücreye “ol “diyen
kim olacak ve o hücre nasıl, hangi emre tabii olacak?çok
şaşırıyor dr..ilginç bulduğunu söylüyor en çok “hücrenin
ruhu var ı” hayretle duyduğunu söyledi..o da diğerleri
gibi Haybabamın eski dostlarındanmış öğreniyoruz.. ve
yemek bitiyor.. Demirli hoca bize ilk geldiğimiz odada,
yere serilen çarşaflarda akşam namazı kıldırıyor..
ara
kattayız....toplantı salonunu garsonlar oval halde
düzenlemişler..ev sahibimiz çok nazik..inanılmaz sakin
ve huzurlu biri..onun bir üveysi nakkaş olduğunu daha
evvelden duymuştuk..az evvelki konuya devam ediliyor..insanın
ne kadar iradesi var? Dr. la olan mevzudan
başlıyor..sadece Allah varsa ve başka bir şey yoksa,
senden o hücreye “ol “diyen kim diyor?...o hücrenin
olmasını isteyen asıl kim?herkes bir şeyler
söylüyor..ama konu hiç bitmeyen bir konu ya hani.. ev
sahibimiz de diyor ki:bu konu hz Adem den beri devam
ediyor ve bir zevk..şimdiye dek bir cevap bulunamamış,
bundan sonrada bulanamayacak..ama size bir hikaye
anlatayım konuyla alakalı ,daha iyi anlarız belki ..hz.
Musa a.s: “Allah ım sen herkese rahmet ediyorsun ve
rahmetin hiç bitmiyor, bunu bana anlat” demiş.Allah
Teala da” çadırının önüne büyük bir ateş yak Ya Musa”
demiş..ve hz. Musa ateş i yakmış..ve herkes meşalesi ile
gelip ateşten almış..herkesin bir ateşi olmuş ve yine
ateşte hiçbir eksilme olmamış..yani ateş öz..istediği
kadar parçalar alındığını sanılsın, alınan yine tek bir
ateşe aitmiş ve hakikat o yüzden tek ve birmiş..hepimiz
gülümsüyoruz..sonra konuyu namazdaki “sübhanallah “tesbihine
getiriyor ev sahibimiz..tesbihatın onu çok etkilediğini
anlatıyor..Demirli hocamıza soruyor..o bize tenzihi
anlatıyor..mesela diyor” bir bardak gördüğümüzde, onun
bardak olduğunu söyleyinceye dek aklımızdan en az yirmi
düşünce geçer.. onun, bir bardak olduğunu
algılayabilmemiz için..işte insan da bir şeyi anlamak
için önce tenzihe sonra ise teşbihe muhtaçtır..mesela
Fatiha Suresinin yarısını hz Allah söyler, yarısını
kul..Tahiyyat ın yarısını Allah söyler, yarısını kul….bir
paylaşım vardır kul ile rabbi arasında daima….sonra:”
sizde bir şey söyleyin” diyor çocuğa, ev
sahibi..çocuk:ben hep tesbihatı şöyle anlıyorum diyor..mesela
insan kendisini tesbih-zerre-atom =salat halinde
düşünse; asla bu zerrelerin bir araya gelmesine ihtimal
yok ..sadece bu Allah ın dileği ile- kudretiyle
birleşebilir..işte buna hayretle “Subhanallah”
diyoruz..ve sonra isimler –sıfatlar devreye girdiğinde
yaratıldığını idrak ederek “Elhamdülillah”
diyoruz..ama bir de anlıyor ki,varlık kendisinin
değil..sahibine teslim etmek lazım..işte kurban..”AllahuEkber”
diyor VE BİR KELİME-İ TEVHİD TAMAMLANMIŞ
OLUYOR.. ve yine başa dönerek ,yeniden Subhanallah
tesbihine dönüyor… çocuk, bunları ev
sahibinin gözlerine bakarak anlatıyor ki, bir hatası
olursa düzeltebilsin diye.. O çok nazik, büyük bir
hoşgörülü gülümseme ile başını sallıyor....
(
Sevdiğim ben bu gün
kelime-i tevhitle ilgili yeni anlayışlar edindim bak..kelime
–i tevhidin ilk cümlesi La ilahe illallah ı, hz
Efendimiz a.s, Nur’u İlahi ile ilk tecessüm ettiğinde
İlahi Yaratıcısına söylemişti ya hani, …ve kelime-i
ilahi de ikincisi olan Muhammedünrasulullah dı..yani ,Ehadiyetin
Vahidiyeti tescillemesiydi değil mi?(burada aklıma
ikinin ikincisi ayeti geldi sevdiğim.. o an, Onlarda
tevhid olmuşlardı değil mi?)bu arada Ehadiyet
birlik..ve Vahidiyet ise tüm eşya-şeyler ile var olan
birlikmiş..buda bana tevhid mertebelerinin cem e dek
olan yerinin Ehadiyet,cemden sonraki mertebelerin yani
varlığın sadece ona ait olduğu farkındalığı ile aşağı
inişin ise Vahidiyet olduğunu anlattı..tüm hatalar
benden..bütün cahilliğimde, anlayabilmek için bunları
Sana yazmaya mecburum biliyorsun.. Sevdiğim, bunu benim
her şeyi getirip- üzerine şablonladığım-her şeyin olduğu
damla deryam üzerinde tefekkür ettiğimi hatırlatırım.)
bu gece
çok çok güzeldi bence..teşekkür ediyorum…ve grubumuzun
bir kısmı Fatih’te surların dibine açılmış bir mekana
kayıyor..Samarkant ve Aşık Murat bir şeyler meşk
ediyor..birine elmalı nargile geliyor..onu deniyorum..oralete
benziyor..bu içeceği hiç hijyen bulmuyorum..bir şey
anlamıyorum.. ve çok enteresan dostlarımız, beni evime
bırakıyorlar:)
****
bugün cumartesi..rüya içinde rüya içinde rüya..
Senin de aynı rüyayı bana anlatmanla uyanıyorum..vişne
bahçesi…. sonra .. gece oluyor..komşularımla
görüşüyorum…yeni bir film varmış, ismi “Başlangıç”..gelemem
diyorum..ama rüyaları anlatıyormuş ve “Matrix” e
benziyormuş diyor arkadaşımın kızı..oo ..o zaman gelirim
diyorum..işte gece 23 civarı…tam böyle bir filmi izlemek
için ideal vakit bence..Sevdiğim, eğer masal yazmak
dışında bir şey yapabilseydim, bence film yorumcusu
olabilirmişim sanırım..tabi benim yorumladığım filme de
hiç kimseler gitmezlerdi..”bu ne diyor ya huu”
derlerdi:)en son “Avatar” a gitmiştim ya ..bakalım şimdi
ne olcek diye merakla izledim..film inanılmaz ağır ve
zordu bence..böyle izlerken, olmayan aklımı yedim
diyebilirim..Sana kaç masal yazdım bir bilsen..bir ara
delirdiğimi bile düşündüm..zaten her şeyden etkilenip
hemen darmadağınık oluyorum ya hani.. öyle de
oldu..yazmaktan yine vazgeçtim..aynı şey oldu..ilim öyle
derin,öğrenilmesi imkansızdı ki, ben kim
oluyordum..gittikçe daha ağırlaşıyordu ve ben yüzme
bilmiyordum..ne de uçma..kanatlarım zaten yoluk
biliyorsun –tabii uslu durup uçamayayım -sıkı tut
gevşemesin zenciri misali diye:) neyse halimi az çok arz
ettikten sonra filme döneyim barim..tabii, filmin yazarı
ne düşündü de bu film ortaya çıktı bilemem..ben kendi
anladıklarımı ancak bilebilirim..
başrol adamı ..o aklı kül ün simgesiydi , insan-ı kamil
yanii.burada şu ayeti hatırlamalıyız tabii.”biz,
sizi tek bir nefisten yarattık ondan eşini ve ondan da
çocuklarını”..işte bu aklı kül –mürşit, insan
düşüncesine FİKİR- tohum ekerek onu döllemeyi ve o
tohumu; yeni manalı isimlerle besleyip büyüterek
rüyalarına nüfuz edebilme uzmanı..tabii ki bunu ilk
evvela karısında deneyimlemiş:)..yani
aynasında-yansımalar yapmış..ve ikisi, öylesine bu
konuda ustalaşmışlar ki tam 50 :) yıl süren bir rüya
görmüşler ortak..kendilerine cennet bir dünya
kurmuşlar..istediklerinde yıkıp daha güzelini yaptıkları
bir dünya..hep mamuriyet lazım ya o bakımdan
sevdiğim:)ve hiiç sıkılmamışlar..ama aklı kül birden bu
cennetten sıkılıp çıkmak istemiş oysa karısı aklı cüz
çıkmak istemiyormuş..aklı kül de, karısının en derin
bilinç altı kasasına, yeni bir tohum fikir
yerleştirmiş..işte sihirli cümle şuymuş:”bu dünya
gerçek değil, bir hayal”..ve tabii en gizli
kasasından bu fikirle beslenen zavallı aklı cüz de
kafayı yiyip meczup olmuş:)bu yolda meczupluk makbul
değil ya hani…gerçekle hayali karıştırır..yani iki
tarafı dengeleyemez(MARİFET).. intihar ederek; hep,
hayali içinde kurduğu cennet ve oradaki çocukları ile
yaşamaya karar verir.. fakat aklı külü razı edemez....
aklı kül buna itiraz etmiş..onu, bu alemin gerçek
olduğuna, o hayali dünyalarının ise bir rüya olduğuna
inandıramamış..ve kadın intihar ediyor..ama adamın
vicdanı rahat değil..çünkü ona o fikri dölleyen
kendisi..diğer yarısı huzuru bulamadığı için o da,
eve=çocuklarına=varlığa=gerçeğe dönemiyor..gerçekliğe
uyanamıyor diyelim….bu anlattığım hikaye, filmin
başından en sonuna değin özü..ama bunun üzerine
kurgulanmış rüya yönetimi ile insanların düşüncelerine
nüfuz edip onları yönetme var..yani bugün
Rusya-İsrail-ABD başta olmak üzere diğer vampir
ülkelerin gizli çalışmalar yaptıkları mevzu…hiç anlayıp
bilmiyorum ama,filmde yahudi tasavvufu –kabalası da
var..ve başka…işte bir uzak doğulu bir iş adamı-talip-mürid,
bu aklı külü tutuyor..çünkü dünyanın enerjisinin
yarısını üreten bir adam ölmek üzere ve mirası genç
oğluna kalacak..istiyor ki o gencin beynine bir fikir
döllensin ve o bu işi yapmasın.. o iş kendisinin
olsun..hiçbir masraftan da kaçınmıyor..üstelik hiçbir
tecrübesi olmamasına rağmen rüyaya girmeyi talep ediyor
ve giriyor da..rüya kurgulayan mürşit ise para derdinde
değil..o 3.kata inerek aklı cüzü olan karısı ile işi
bitirmek istiyor..çünkü, tüm işlerinde tam başarılı
olacakken ,birden Mall adındaki karısı ortaya çıkarak
herkesi= isim ve sıfatları öldürüp rüyayı bozuyor..aklı
kül de, ondan kendisini azad edip, tekleşerek(şehriYAR
ın şehriAZAT etmesi yani:) yeniden gerçeğe uyanıp,
dönebilmeyi istiyor…
burada,
yeni bir aklı cüze ihtiyaç duyuyor aklı kül efendi..en
az eski eşi kadar iyi bir mimar olabilmeli ki ,Mall
a=yansımasına, rüyalarında duygusal olarak=bile isteye
yenildiğinde rüyaya müdahale edip, onu dürtükleyerek
gerçeğe uyandırsın..bunun içinde üniversitede prof olan
babasına gidiyor ve hayal tasarımı öğreteceği
kabiliyette bir mimar istiyor..bu işi başarırsa ancak
çocuklarına- dünyaya dönebileceği için de babası kabul
ediyor..ve yeni,genç, çok yetenekli bir kadın olan
mimara hayal tasarlama testi uyguluyor aklı kül:”bana
bir labirent çiz ki içinden –sanırım- bir buçuk saat
kadar zamanda çıkılamasın” diyor..kız iki defa çiziyor
ve adam daha görür görmez yırtıyor..ve 3..bak burada ne
oldu biliyor musun?ben, kızın iç içe daireler çizeceğini
hissettim ve kız gerçekten benim dairelerimi gösterdi ve
işe alındı:)o zaman bu filme neden tesadüfen!!!?
geldiğim konusu üzerinde düşünmek istemedim:)…ve beraber
çalışmalara başladılar..
bileklerinden serumla uyutan-gevşeten bir sıvı alarak
uyuyorlar(iki kaşın arasından gönle akan himmet ixsiri)..ve
güçlü olan mürşid, müridinin rüyalarına girerek onu
kendisiyle aynı bilince getirecek tohumlamayı yani
fikir döllemelerini yapıyordu..işte, yeni mimar
kadın da; aklı külündeki eksikleri =hatıralarındaki
duygularına yenik düşmesini =aşkından vazgeçememesi
sonucunda, eski eşinin aslında “kendi yansıması
hayalinden kurtulamamasını da”,onun rüyalarından
anlıyordu..yani, ikisi de birbirlerini
tamamlıyorlardı..aklı kül rüya tasarlayacak olan mimara,
hiçbir şeyini, kendisi dahil kimseye gösterip
anlatmamasını istiyordu ..çünkü o vakit başka bilinçler
bunu öğrenir ve savunma geliştirebilirlerdi:)duygusal
hatıralar da devreye sokulmayacaktı..çünkü duygular
içeri çekiyor ve rüyadan çıkılamıyor, araf a
düşülebiliyordu. rüyada iken ölen, araf a düşüyordu:)bak
burası cem makamı bence..aklını yitirdiğin makam yanii..mürşid
siz asla gidilmemesi gereken yer yani..birinin, seni
gittiğin yerden geriye, tekrar tenzih- isim ve sıfatlar
alemine getirmesi lazım değil mi?yani iniş şart..
Ve
sonra kız tecrübelerinde usta olunca işe
başlıyorlar..bir de Yusuf adında arap kimyacı-esanscıyı
işe alıyorlar(hz. Yusuf rüya ilmi sahibi biliyorsun
,ondan kinaye..) Yusuf çok kuvvetli iksirler yapıyor..10
sene sürecek bir rüya misali..bu alemde birkaç
saatmiş..3 kademe derine inecekler.. işlem başlıyor..ve
babası yeni ölmüş, henüz kasayı açıp mirasının ne
olduğunu öğrenememiş olan genci tuzağa düşürüyorlar..onu
hapla bayıltıyorlar, o uyutan serumu bağlıyorlar..ve
tabii tüm ekipte serumlanıyor..hepsinin bilinci ortak
aynı rüyayı görmeye başlıyor..miras kalan genç çok
bilinçli ..onda açık bulamıyorlar ama bir şey var..
babası ile arası hiiiç iyi olmamış.işte bir kademe
alta.. bir kademe altta …onun beynine fikir yerleştirici
olan aklı kül- mürşid ;onun ihtiyacı olan, şifa veren
kelimeyi kodluyor..babasının en son anında söylediği
yarım yamalak kelime…çünkü çocuk babası gibi başarılı
olamadığından bu mirası hak etmediğini düşünüyor ve
babasının kendisini sevemediğini de… sona doğru…
bilinç altı kasasına giriyor çocuk ..kasanın
içinde… babası ,ölüm anında.. yatakta …. ve o yarım
duyduğu kelimeye(….hayal kırıklığı…… ) ek..”sen
denedin” diyor çocuğuna..ve kasanın şifresini açıyor
çocuk..oradaki vasiyetname zarfı bir anda, çocukken ki
“dört dilimli rüzgar
gülüne” dönüşüyor..genç varis bunu alıyor
ve inanılmaz seviniyor..çünkü babası ona demek istiyor
ki “sen denedin…benim yaptıklarımı yapmak zorunda
değilsin, hayatını içinden geldiği gibi yaşa”…ben burada
darmadağınık oldum sevdiğim..rüzgar gülü benim için
esmalar demek..ve ona hayat verense Senin nefesin..yani
hayat….
EY CAN BÜLBÜLÜ
BULA GÖR GÜLÜ
LAMEKAN İLİ
OLSUN DURAĞIN …:)…..:)
bülbül
gül hikayeleri hiç bana göre olmadı..bunu bir türlü
anlayamadığım için kendimden utanıyordum.oysa ki, benim
o bahçe gülü :) manasıyla bir türlü
yetinemeyişim,o ezikliğim…. bak, bana ne güzel anlamlar
kazandırdı..hep Senin hediyelerin biliyorum..benim
Rüzgar Gülüm olduğun için teşekkür ediyorum…kaç terkli
bir gülsün henüz oraya gelemedim Sevdiğim:)=muzurun….
ve
tabii Aklı Kül ,sadık aynı vakit..verdiği sözden asla
dönmüyor..hz Ebu Bekir’in hz Peygambere a.s
sadakatinin, O’na yar mesafesinde olduğunu bu hafta
idrak ettim Sevdiğim…ve hz Aişe nin hem eşinden, hem
babasından kalan manevi mirasa ortak olması ile gelişen
hayatını da..anlıyorsun değil mi?bu okuduğum
hz.Kur an yorumunda en çok miras ayetlerinden
etkilendim..bu bildiğimiz miras değil di ama… insan-ı
kamillerin mirasları ve onların hukukları üzerineydi..
ve
filmin nihayetinde gerçeğe uyanan akl-ı kül ,eski akl-ı
cüzünden kurtuluyor.. onu, birlikte yaşlandıklarına
ikna ediyor..yani artık onun yanılsayan
yansımalarından,gölgesinden azad oluyor ve kendisini
birleyerek evine dönmeye hak kazanıyor..filmde mutlu
sonla bitiyor..film salonundan tam çıktık, karşımda kare
bir sütun..ilgimi çekti..filmin afişi..ama dört kenarına
da ayrı sanatçıların resmi ve manaları yazılmıştı..işte
bunun etrafında döndüm ve asıl filmi anlatanın bu afiş
olduğunu idrak ettim..ilk karşıma çıkan, cüzi nefisken
ustalaşınca yeni akl-ı cüz olan mimar
kızdı..soldan devam edip döndüm..nokta adam
vardı.. o mürşit -rüya tasarımcısının sadık
dosttu.. onun düşüncelerini biliyor ve olaya ona göre
kurgular vererek yardım ediyor..zaman planlayıcısı aynı
vakit.. yani cüzi akıl..(oda mürşidi ile aynileşince akl-ı
küle erecek..)onları rüyadan dürterek uyandırıyordu..ve
sola dönüşe devam..eski esmalar-sıfatlarla akl-ı cüz
Mall=ona yansıma denmiş sanırım=gölge.. ve sonra
esas fert..aklı kül-insan-ı kamil hayal tasarımcısı
geliyordu..yani 2 erkek 2 kadındılar….VE HAKİKATTE
HEPSİ BİR TEK KİŞİYDİLER YANİ AKL-I KÜLÜN
KENDİSİYDİLER:) rüzgar gülü misali:)………yani
özet yapayım bence ..çünkü çok karışık oldu gibi değil
mi?konunun hası:kelime-i tevhidin ilk bölümü=esmalarının
kulu olan kişi, isim ve sıfatlarını=ayrı ayrı varlıklar
sanıp= tanrılar edinip, onların yönetimine tabii oluyor
..ne vakit ki akl-ı kül ,tüm bu eşyada olanın kendinden
değil onu da Yaratan dan olduğunu idrak edip diğer
putlarını kırıp-PUTU KIRANI VE “ONLARI KİMİN KIRDIĞINI
İKRAR ETTİĞİNİ “-TEFEKKÜR EDELİM LÜTFEN.. tek bir
İlah-Tanrı olanın =tüm isimlere camii olan “ALLAH
“olduğunu idrak ediyor.. işte o vakit kıyamet kopuyor
ve cem oluyor yani haniflik başlıyor..ve bunda sonra
Hakka teslim edilen esmalar Allahla seyre giriyor yani
kelime-i tevhidin ikinci bölümü “beka “başlıyor..
…..
ve Sevdiğim ,geçen haftaya bir yeni düzeltme
yapmam lazım..aslında her şeyim yanlış ama onları
affedebiliyorum..bunda kendimi affedemeyeceğimden
yazıyorum..hz. Ali k.v nin camide =cami yolunda=namazda
şehit olduğundan dolayı ,camiye gitmediklerini söyleyip,
alternatif cem evlerinde ,namaz yerine semah ederek
ibadet etiklerini söyleyenler var ya hani..işte onlara
sevinçli bir haberim var..hz Ali k.v camide
sadece yaralanmış.. yani,ileride, beni sevdiklerini
söyleyenler camiye gelmemezlik etmesinler diye, orada
ruhunu hakka teslim etmemiş..evine dek gitmiş..ve
evinde kendisini şehit eden kişiye zarar vermesinler
diye yan odasında muhafaza ettirmiş..…ve o kişiyi
affedebilmek içinde, ona bir bade sundurmuş…”eğer bunu
içersen, sana söz.. sen cennete girmeden ben de
girmeyeceğim” demiş.lakin,bu bade zehirlidir diye, o
zehirli adam ikramı reddetmiş- içmemiş..ve ….. daha
sonra hz Ali Efendimiz odasında, yatağında BEKA ya
ermiş…yani ..Hz ALİ ,” tevhid =cami=Cuma-cem”
bozulmasın diye manen vasiyet etmiş bence….artık gerçek
cem yeri olan camilere Aliseverler gelebilirlermiş…ne
güzel değil mi?Sen bana daima çok güzel şeyler
öğretiyorsun..
ve
bugün Salı…az evvel Kur’an yorumu kitabımı bitirdim..en
son sure-i İbrahim di…O’nu öğrenmek benim için çok
anlamlı biliyorsun değil mi?hiç hak etmediğimi
biliyorum..fakat neden öyle icab ettiğini hiç
anlayamıyorum Sevdiğim..şimdi sadece şunu eklemek için
yazıyorum..yukarıda dün yazdığım film yorumuna ek
bağlayacağım..hem de İsrailoğulları ve ashabı-hem de
millet ve ümmeti..bir nebze ama ipucu ipucudur..siyahla
beyazı birbirlerine en yakın hale getirmem gerekiyor ya
hani o bakımdan:)..kitap da diyor ki:(hz İbrahim
a.s efendimizin ilk eşi Sare annemiz= çokluğu ESKİ
BİLİNCİ ..daha sonraki ikinci eş hz. Hacer annemiz ise=
tekliği YENİ BİLİNCİ =teklikte birliği anlatıyormuş..
O ve oğlu İsmail as. Henüz hiç ekilip dikilmeyen,
yerleşim yapılmayan bir yerin ilk insanları..ilk ekilen
tevhid meyvelerinin tohumları yani..ve onların soyu da
bu meyvelerin-tevhidin devamları..)
DAHA SONRA BABAOĞUL KABEYİ İNŞA ETTİLER VE İLK DEFA
ALLAH IN EMRİ İLE “ZAT’A DAVET “BAŞLADI=bu ezelde olan
davetin yeni oluşumla beraber başlayan yansımasından
başka bir şey de değil di..Sevdiğim
burayı da ilk şablonumla örtüştürüyorum bak.. Sen
anlayacaksın beni..dünyadan sevdirilen üç şeyin baştaki
ve sondaki müennes –çokluk kelimelerini..ilki kadındı
yani isim ve sıfatların hakim olduğu tenzih..ve diğeri
gözümün nuru namaz..teşbih..çünkü namaz da” her şey
kişide camii olur “ve eşyanın tüm halleri ile bir
olur..inşallah hata yapmamışımdır..bana böyle şeyler
düşünmeyi öğrettiğin için çook teşekkür ediyorum..VE HZ
İBRAHİM İLE EHL-İ BEYTİNİ SELAMLIYORUM EFENDİM..SENİ
ÇOOOOOK SEVİYORUM…
tak tak…kim o?…SEN:) |